Yokluğunda aranıyor değerli gördüklerimiz...
Bir varmış bir yokmuş masallarının gün yüzüne çıkmış, hatta devasa kanatlarıyla hayal ettiğimiz o Anka kuşunun kapıyı çalmasına ramak kalmış kadar safhalardayız. Sonu mutlu biten ne var ki yaşadığımız dünyada ? Hayatımız her şeye alışmakla ve kabullenmekle geçmiyor mu sanki ? İyi olan şeyleri çabucak tüketmekte üstümüze yok. Rahat batıyor insanoğluna durduğumuz gibi duramıyoruz çoğu zaman, ya daha fazlasını istiyoruz, ya ne istediğimizi bilmiyoruz kısaca. Pişmanlıkları sıralıyoruz sonradan önümüzden bir tören edasıyla geçen keşkelerin kortejinde.
Düşününce yapsaydım dediklerimden çok yapmasaydım dediklerim daha fazla ziyaret ediyor beni... Üç günlük dünyadan kim ne götürmüş öbür tarafa gerçeğini karşıma oturtunca en küçük kelimeler ile kırılan kalplere daha da üzülüyorum. Değer miydi bir anlık kızgınlığa ? Ah be zaman... Her şeyden çok sen kaşısın bize ve sen; hiç olmayacak kadar acımasızsın...
Tarlaların üzerinde soğuktan çöken beyaz perdenin kalbimize de aynısını yapabiliyor olmasını isterdim. Hayalleri yarım kalmış, gelecekle ilgili planları bir daha açılamayacak kutulara saklanmış insanların sis bulutlarının içerisine sessizce yürüdüklerini görünce kafama önemsiz ve değersiz şeyleri neden taktığımı yeniden sorguluyorum. İyiliklerin her daim içimizde huzur dalgalarıyla yoğrulmasından daha önemli ne olabilir ki ?
Sevgiyle kalın ve sevgiyle uğurlanacakların yanında olmaya zaman ayırın...
Uyanık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder