05 Aralık 2017
Karmakarışık
Sakin, sessiz, hissiz bir görüntü içerisinde olsam da, çığlık çığlığa bir kaosun ve büyük bir hengamenin yaşandığı kafamın içinde yolunu kaybetmiş kelimelerle savaşıyorum. Boğazım; söyleyemediklerimle söylemek istediklerim arasında düğüm olmuş, dokunsalar çıkmaya hazır hıçkırıkların arefesinde,,,
Hüzünlüyüm, biraz hayret, biraz da şaşkınım, en önemlisi de karmakarışığım...
Oturduğum yerden kalkmaya bile tenezzül edemediğim ama yine de koşar adım giden hayata ister istemez yetişmeye çalışmaktayım...
Zaman döngüsü içerisinde bir köşede nefes alan, kimine kolay kimine zor yaşamaya çalıştığımız şu dünyanın üzerine serpilmiş kader kurbanlarından birisiyim. Bu dünyanın uzun soluklu tarihinde yazılmakta olan büyük romanda adımın bile bir daha hatırlanmayacak bir figüran rolünü eda ediyorum herkes gibi... Kelimeler; düğümlenmiş boğazımdan kurtulabilseler de dilimin ucundan dökülebilme başarısını gösteremiyorlar,,, toparlanabilen heceler içinde bir çoğu isyankar bir çoğu sitemkar bir çoğu da öfkeli anlamlar taşıyor.
Karmakarışık bir ruh halinden, kararsızlıkların kol gezdiği bir akıldan ne kadar anlamayı bekleyebilir ki insan ? Tüm duyuların aptallaştığı, büyük bir his kaybının yaşandığı anlardayım. Duyduklarımı şekillendirmeye çalışırken kulaklarımı tırmalıyor anlamsız uğultular, gördüklerim serap etkisinde baksamda anlayamadığım hayatın keşmekeşiyle bütünleşiyor.
Yorgunum...
Anlayamadığım hayatın, çözemediğim kısımlarında bana herşeyi anlatmaya çalışırcasına akan alt yazıları takip etmekten yorgunum,,, İçimde yanan yangınların sönmeyen alevlerin, dinmeyen fırtınaların harabelerinde kalmaktan bıkkınım. Engin dağlarda yankılanan sesimin ulaştığı mekanlara varamamaktan, olduğum yerde saymaktan bezginim. Gidememekten, giderken kalbimin varoşlarında kalamamaktan biçareyim...
Eksik hayatlar yaşayan insanların ömürlerindeki kederden habersiz aklımı kendi benliğime gömüyorum. Bir yanım şükür tecellisinde diğer yanım hayatı kestirip atma derdinde. Negatifim nihayetinde...
Olumsuzluğun prangalarından kurtulamamanın işkencelerini çekiyorum. Ruhum parlak değerli taşlarla bezenmiş bir kaftanın içinde yırtık elbiselerle saklanıyor. Kimsenin görmesi, anlaması mümkün değil iç dünyamın halini. Millet ancak görür benim zevahirimi...
Hayat işte bir nefes alımından ibaret olmuyor bazen. Hislerle yaşıyor insan, kalbinde ki naif duygularla... Gıdanın bedene yararı oluyor sadece ancak ruh için farklı gereksinimler gerekli,,, mesela; sammimi bir gülümseme yetiyor bunun için ama şuan o da yetmiyor. Hayat bir balçık gibi tutmuş her bir yanımı, kurtulmaya çalıştıkça daha da sıvaşıyor daha da bulaşıyor, bundan kaçmanın imkanı yok...
Derin bir nefesin bırakımında hissettiğim dugularımın yansıması, kırılan camlardan fazla yer kaplıyor, her hareketimde daha da yaralıyor parçalanmış gönlümü.
Yollar bitmiyor sanki hayatı sonlandıran, birşeylerin olmasını bekliyor insan ama sanki olup bitiverse istiyor. Beklenen acıdan çok beklemek dağlıyor içimi, melodisel bir dilemma ile vahşi bir savaş benzetmesi,,,
Birkaç sanıyede içime dolan karamsarlığın ancak bu kadar tarifini yapabiliyorum. Kelimeler kalemime ancak bilgim dahilinde dökülüyor, duygularımı anlatabilen bilmediğim binlercesi yanında...
Sonra,,,
Sonrası geçiyor, geçmeyen ne var ki ???
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder