Off ki tadımız, tuzumuz, hayallerimiz,,,
Off ki hissettiklerimiz...
Yılgınım...
Yine buralardan birer birer uzaklaşmış kelimelerim nedense,,, Niye tutulmuş gibi kalıyorum bazen anlamış değilim. Ruhsuz, hissiz değilim tabii ki,,, olmadığımı da herkes bilir,,,
İçimde; günler, haftalar, aylardır sükuta gem vurmuş düşünceler hakim... Elbet içimde ki misafire sonsuz hürmet bizde sessizce...
Bu günlerde okumayı yeniden keşfediyorum sanki... Okumak derken yazarın kelimelerle anlatmak istediğinden bahsediyorum. Yeniden okuduğum ama gerçekten çok büyük haz aldığım birkaç kitabın dalgasında sürükleniyor gibiyim.
Anlamlarını derinden hissettiğim kelimelere gün geçtikçe daha sıcağım, daha ilgiliyim. Belki yaşın ilerlemesinden mütevellit bir durum olsa gerek belki de iç dünyamın boşluklarını daha bir tamamladıklarından, belki de birkaç kitap yazdıktan sonra yazarları net anlayabilmekten dolayı bilemem ama keyifli durum açıkçası, biraz da hüzün verici...
Okumayı oldum olası sevmişimdir. Dış görünüşe pek takılmadığım için bazen bir kitabın ismini ve kapağını gördüğümde daha önce okuduğumu anımsayamadığım olmuştur ve bu aralar bu daha fazla olmaya başladı gibi. Bu ara boştayım. Sanırım daha önce okunması gereken kitaplar listesinden seçip okuduğum ve cahilce sırf okumuş olmak için okuduğum kitaplara göz atıyordum bu can sıkıntısından. Her daim gözümün önünde olan ancak okudukça zihnimin farklı yerlere yollandığı birkaç kitabın sayfalarına baktığımda aslında hiç okumadığımı fark ediyorum. Rastgele açtığım bir sayfasında okuduğum cümlelerin içinde kayboluyorum resmen. Daha önce anımsayamadığım bir dinginlik hissi yayılıyor kabullenişler içinde. Belki anlatılmak isteneni daha iyi kavrayabildiğimden belki artık herşeyi bir kenara bırakıp saf huzura ulaşmak isteğimden...
Şu bir gerçek ki okuduğum kitaplarda artık bir izleyici statüsünde olmuyorum, olamıyorum... Yeri geliyor tüm hengame içerisinde soluksuz koşan bir kahraman, yeri geliyor olaylar içerisinde hiç alakası olmayan bir ağacın yaprağı oluveriyorum... bir bakmışsın ılık rüzgarın kirpiklerimde sörf yaptığı bir tepede güneşin batışını seyrediyorum... Bir bakmışsın en karanlık sokaklarda soğuk kaldırımlara düşen bir yağmur tanesi oluveriyorum... O an neyi istersem neyde mutlu oluyorsam, nerde olmak istiyorsam ordayım. Bu bana gerçekten çok büyük haz veriyor.
Yine de başka bir yerde olamadığımın burukluğu kalıyor bir yerde... O da her zaman olduğu gibi kısmet ile kader tecellisinde...
Kısaca bu sıra kitapların dalgasındayım okyanusta sürüklenen bir sal gibi,,, ve umarsız gidiyorum sessiz, sakin bir o kadar içinde dolu dolu yaşayan Raif Beyin peşi sıra...
Uyanık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder