26 Nisan 2023

Huzur



    Fevkaladenin fevkinde dedikleri zamanları geçirdim birkaç gün önce. Aslında yıllardır süregelen yaşadığım rutin zamanlardı ancak, bir müddet ara verdiğim için ne kadar özlediğimi yeni farketmiş oldum...
    Denizin; bir şehrin olmazsa olmazları içerisinde olduğunu her daim söylemişimdir ve yine balkonsuz bir evin nasıl yarım olduğunu biliyor isek denizden yoksun bir şehrin de o denli eksik olduğu su katılmamış bir gerçektir bana göre. :) Eminim sizde bilirsiniz deniz kokusunun burnunuza nasıl huzurlu kokular getirdiğini... Minik dalgaların köpüklerinin an be an değişikliği büyüler çoğunlukla. Hele güneşin o dalgalarda yansıması yok mudur ? Narin bir tende sergilenen binlerce mücevherin üzerlerinde kakılmış binlerce pırlanta taşının göz kamaştıran parlamalarını sonsuz tekrarla izlemek... Büyülü bir rüyanın içinde yüzmek gibi... Aslında tam olarak mavi değildir deniz... Bir miktar gökyüzünden ayrışmıştır ve kesinlikle o buram buram kokan yosun kokusunun sadece bu kokuyla yetinmediği de aşikar ortadadır. Doğal konsantre olduğunu biliriz denize bir miktar yeşil rengini verirken... Her şeyin yanında bir kupa kahvenin tadı katlanmaz mı sizce ?... 
Elbet bu kategorilerin yanında ekstraların olmasını isteyeceğiniz çeşitlilikte sizlere kalmıştır mutlaka... Kimisi bir melodinin ezgilerinde kaybolur, kimisi sıcaklığını hissedebileceği bir el arar, kimisi başını yaslayabileceği güvenli bir omuz ister, kimisi de ses tonuyla derinlerine dokunabilecek bir muhabbeti isteyebilir. Kim; içini ısıtacak sıcak bir kalbin varlığını istemez ki ?...
Mevcutta görünen videonun çekim yeri Büyükçekmece sahildir. 
    Sirkeci ziyaretinde ise... Bayramın son günü tatilin nihayete ereceği saatlerin sonuna yaklaşıyoruz. Bunları düşünmeden bulunduğum anın, bulunduğum yerin ve zamanın hissiyatını yaşamaya çalışıyorum. Üzerime hunharca gelen ve arkası kesilmeyen insan selinin ortasında durmuş süzülen martıları seyrettim bir müddet. İnanılmaz bir özgürlük hissi parçalı bulutlar içerisinden süzülerek kondu omuzlarıma... Yoldan geçen araçların sesleri, koşturan çocuklara seslenen anneler, nerede olduğunun bir önemi olmayan telefonlarla konuşmaya çalışan insanlar, sattığı ürünü kalabalığa reklam eden satıcılar, kanal boyu vapur ve teknelerin birbirlerine selamları, buldukları bir parça simiti canhıraş şekilde çığlık atıp paylaşamayan martılar...
Nasıl bir hengame bu ?
Nasıl bir karmaşa?
    Bir müddet sonra zaten bir çok sesi soyutluyor benliğimiz. Araç seslerini çevredeki konuşmaları martıları yok sayıyor. Duymadığından değil de duymak istemediğinden mütevellit bir durum açıkcası. Öne çıkan farklılıklara takılıyor sadece; bir ambulans sireni, yüksek sesle ağlayan bir çocuk ve çıkarttığı yüksek sesle herkesi kendine dikkat kesilmeye mecbur kılan satıcılar... Köz üzerinde mısır kokuları, sirkecinin vazgeçilmez balık ekmek teknelerinden gelen ızgara kokusu, simitciler, büfelerden yayılan tost kokuları ve olmazsa olmaz mis gibi deniz kokusu... Galata köprüsüne yandan esen rüzgarın yüzüme dokunuşunu hissediyorum . Pruvaya çarpan dalgaların sesleri ortamdaki diğer sesleri yırtıp kulağıma doluyor adeta. Bir miktar su damlalarınında havaya karışıp uzun mesafeler katettiğini yüzüme arada gelen taneciklerden biliyorum.
    Bir an yok sayıyorum çevremi, bir gülüş gelip konuyor kirli sakallı yüzüme. Bu anı bu saniyeyi durduruyorum benliğimde. Bunu paylaşmak ve bu huzuru katlamak istiyorum. Sanki sonsuza uzanacak ve duygularımız harmanlanacak gibi hissediyorum. Gördüğümü göremeyen, hissettiğimi hissedemeyen, duyduklarımı duymayan sevdiklerimle paylaşmak; işte huzur bu, işte bu yaşamın kıyısında güneşe doğru uçurtma böyle uçurulur bunu sizde görün, bunu sizde hissedin demek geliyor... Şu bir gerçek ki insan kendi huzurunu kendi içinde yaşarken paylaşmanın güzelliğini de bir kenara itemiyor.

Hayat paylaştıkça güzeldir...
Sevgilerimle.

Uyanık.

19 Nisan 2023

Uzaktan



https://www.instagram.com/reel/Cqh4dEYAVJL/?igshid=YmMyMTA2M2Y=

Sen nereden bileceksin ki

14 Nisan 2023

Değer



    Herkes bir katile ihtiyaç duyuyor,,, kendini içten içe öldüren, aklını çalan, kalbini durduran. İnsan; isteyerek ve rıza ile kendi hür iradesiyle karar verdiği, kabullendiği bu gerçekle yaşamanın, sonunu bile bile itirazsız buna katlanması, bu keyfi tatmak için ölümü bile göze alması...
    Değer mi dersiniz ? Değer mi gerçekten...?

Uyanık.

12 Nisan 2023

Gurur.



    Olumlu geri dönüşlerden bir kaçının daha listeye girmesi beni ziyadesiyle memnun ediyor. Okurların artması ve beğenilerin doğru orantılı hareket etmesi gurur verici. İşin sonunda diğer yazılarıma bir yenisini katmış olmanın keyfini yaşarken işin başarısını görmenin sadece kibir ekleyeceğini düşünürdüm zaman zaman. Çünkü yazmanın verdiği hazzı yaşamanın üzerine koyabileceğim bir şey kalmamış oluyor ve geri kalanını fazla görmemeye başlıyorum. Her yeni anlatımımda takdir bekleme durumum azalıp gidiyor. Bu, kendi kendime motive olmamda benim için vazgeçilmez bir dayanak noktası...
Çok sürmez belki yeni bir kitap başlangıcına, konularım hazır gibi :)

Sevgi ve muhabbetle.

Uyanık.

11 Nisan 2023

Umut



    Boş durmadan da dinlenebiliyor insan... Öyle yatıp bir kenara ayaklarını uzatmaktan bahsetmiyorum elbet, düşüncelerin istirahatinden bahsediyorum... Yoğunlukta dinlenmek bir nebze işleri daha da kolaylaştırıyor. Yada öyle sanıyorum, öyle olmasını diliyorum...
Her gün biraz daha azalan umutların muhasebesini yapar oldum. Neyi umut ettiğimi geçtim umudun kendisini düşünmekten alamıyorum kendimi. Kendimi bir önceki günün muhasebesini yaparken buluyorum ara ara... Elde olmayan bir bağımlılık adeta. Eminim hiç bir zaman bu umudu kaybetmeyeceğim. Bağımlılıklardan kurtulabilmek adına irademe ne kadar güvenirsem güveneyim bu umudu asla kaybetmeyeceğimden eminim. En küçük bir harf, bir rakam dizisi bir aşinalık, benzeyen bir ses tonu, odaya yayılmış sabun kokusu...

Günaydınnn. 

 Uyanık.

06 Nisan 2023

Günaydın



    Günlük nefesimiz, günlük stresimiz, günlük neşemiz... Elbette akşama onca saat varken bazen erken saatlerde bu günlük limitlerimizi dolduruveriyoruz. Sanki özellikle bunun için çabalayan insanlar ordusu bir yerde toplanmış gibi hissediyorum. Günün ilk saatlerinde amaçları; çevresinde olan kişilerin pozitif enerjilerini yok etmek odaklı insanlar sürüsü... Aslında onu bunu suçlamaya da gerek yok. Yaşadığımız her şeyi biz istediğimiz için yaşıyoruz nihayetinde. Biz müsaade ettiğimiz için kırılıyoruz, biz müsaade ettiğimiz için yalnız kalıyoruz... 
Hepsi elimizde hepsi bizim kontrolümüzde, izin verdiğimiz sürece bize ulaşabilirler, biz müsaade ettiğimiz sürece stres yükleyebilirler. Biz istediğimiz müddetçe mutluluğu kovalayabiliyoruz. Ah bizim şu insan genlerimiz yok mu ? Doyumsuzuz yeterince, bazen elimizdekilerin kıymetini de bilemiyoruz işte ne yaparsın... Rahat batıyor dedikleri durumu her defasında tecrübe etmenin de anlamı yok ama umut işte değişimleri görmek adına yeniden yeniden ve bir daha yeniden yaşıyoruz daha önce yaşadıklarımızı. Bir yönden de güzel olmuyor değil aslında her defasında bir adım daha fazla mutluluğa ulaşmanın ayrı bir heyecanını asla inkar edemem. Her ne kadar kötü durumlar olsa da hayat bazı anların güzel mutluklarını yaşamaya değer diyorum...
    Güne mutlu, umutlu, biraz stresli başlayan benim gibi herkese Günaydınnn...

Uyanık.