01 Ekim 2023

Yanmak

    

    Pürdikkat dinlediğim başrol aktörün son cümlelerinden birini çok beğendim... 
    Avuçlarında mevcut formunun bir daha yerine gelemeyeceği şekilde buruşturulmuş bir kağıt parçasını gökyüzüne uzatarak seyirciye en tok, en kalın, en ciddi ses tonuyla sesleniyordu. 
     "İşte bu kağıt parçası..." 
     Sanki dünyanın en önemli malzemesini elinde tutuyordu. Başını yukarı kaldırmış kolları çok büyük bir yük taşıyor gibi titriyordu. Sanki tiyatro salonunun tavanı yoktu da gökyüzüne, belki yaratıcısına ruhunu uzatıyordu. En değerli, en görkemli, eşi benzeri yok narin bir cam eşya gibi tutuyordu. Spot ışıkların üzerine yoğunlaştığı, nefes alırken bile sessizliğini koruyan yüzlerce insanın büyümüş gözleri bu ışıkların gösterdiği kağıt parçasına odaklanmıştı. Herhangi bir yerde; hangi şekilde olursa olsun yere düşmüş olsa binlerce kişinin düşünmeden üzerinden geçeceği, önemsiz, değersiz bir kağıt parçası iken; şimdi dünyanın dönme sebebi gibi görünen o meşhur kağıt parçası...
Kanıksamak kelimesi geliyor sürekli dimağıma bu duruma en yakışan bu mudur bilemedim açıkçası ancak bu güçlü duruşu göstererek materyalin muhteviyatına bakmaksızın gerçekliğini hissettirdiğini söyleyebilirim. Hani ünlü şair William Shakespeare'in dünyaca ünlü sözleri var ya "olmak yada olmamak, işte bütün mesele bu. " dediği... Eminim şuan sahnede olan bu şekli birkaç yüz yıl önce tanınmış bir ressam resmetmiş olsa paha biçilmez bir yapıt olurdu. Yaptığı işi benimsemek ve sevmek farkı bir durum. Bunu yapabilen insanların azmi gerçekten takdire şayan bir durum bence.
    İlla ki böyle işine aşık mükemmeliyet seviyesinde kaliteli çalışmayı seven kişiler vardır hepimizin çevresinde. Her daim sevmişimdir azimli ve prensipli insanları. Hadi bu da böyle olsun zihniyetini taşıyan insanların değişmediği gibi çevresini de bu şekil hale getirmesi ne kötü bir ilerleyiş... Kendini bilen insan zaten bundan hiç bir zaman ödün vermeyerek kendini ispatlamış oluyor bir şekilde işine, evine, hayata ve kendine karşı... Konu yine maksadını hafiften aşsa da gelelim elinde yaratılış abidesi gibi tuttuğu kağıda seslenen aktörümüze... 
    " İşte bu kağıt parçası kendini koruyamadı sıcak alevlerden yandı ve bitti kül oldu. Şimdi o değişti, şimdi o eski kağıt değil artık... Şimdi o buruşuk da olsa bir kağıt olarak yine var iken artık kül oldu ve değişti farklı bir forma büründü. İşte bende yandım, bende artık eski ben değilim, ben artık ben değilim..."  diye devam ediyordu aktör...
 Ne güzel bir özet aslında,,, Yanmak... Alev alev olmadığı aşikar ortada aktörün kendi için yandığını söylemesi. Hepimiz için bu gerçeği açıklaması yerinde değil mi ? Yerine göre kelimeler, yerine göre hareketler, yerine göre de olaylar yakmıyor mu bizi ? Hepsi bir etken değil mi iç dünyamızın kabaran ateşine... Kelimeler odun, olaylar körük olmuyor mu bazen ? Netice de stresle dolmuyor muyuz ? Ne çok soru var ne çok konuşulacak mevzu... Neticede biz zamanı yakıyoruz kısaca acımadan ve her bir yeni saniye bize farklı bir kimlik oluşturuyor, farklı bir insan olmamıza olanak sağlıyor. Sevgilerimiz, hayallerimiz, umutlarımız, hayatlarımız... Yanıyoruz her an, bu günlere kadar yanarak geldik ve yanmaya da devam edeceğiz.
    Önemli olan her yanmamızla; iyi ve güzel olan hallerimiz değişmeden yanmak, her yanışta yeni bir tecrübeyle yol almak... E hadi o zaman yanalım yanabildiğimiz kadar....

Sevgilerimle...

Uyanık.

Hiç yorum yok: