Günler; dünlerden yarım kalan işleri taşıyor ve yorgunlukları da sürüklüyor peşi sıra. Oysa takvimler değişiyor, mevsimler değişiyor, insanlar değişiyor. Aldığımız nefes bir sonra ki günün özlemini dolduruyor içimize... Saatleri es geçiyoruz artık dakikalar kaldı her şeyi geride bırakmak için. Yine de aklımızda yarınlara ait tonlarca plan taşıyoruz. Hep bir yük hep bir meşguliyet ve çoğunlukla eziyet... Nasıl bir keşmekeş bu ?
Kendimizi bile kandırmaktan geri durmuyoruz ki çevremiz olan sevdiğimiz insanlara karşı dürüstlüğü nasıl düşünebiliriz. Bize iyi gelen insanları da aynı kefeye koymuyor muyuz sanki topyekûn kıyım yaparken ? Her şey iyi olacak, her şey yoluna girecek, her şey mutlu bitecek yalanına herkes gibi kendimizi de dahil etmiyor muyuz sanki... Şu bir gerçek ki değişmeyecek... İyiye gitmeyecek, her geçen gün eskisini arar hale geleceğiz. Bazen oh be diyeceğimiz nefes alabildiğimizi hissettiğimiz zamanlar olsa da bu bize yetmeyecek. Yetmedi çünkü, yetmiyor...
Asla inkar edemem özlemle, hasretle ve sevgiyle sarılmanın, o küçücük anını bile düşünmenin sonsuza uzanan kapıyı araladığını... İyi ki diyorum hafızalarda daimi yer edecek bu zamanları yaşamışım. Ama her çıkışın bir inişi her başlangıcın bir sonu mutlaka oluyor. Senin yere göğe sığdıramadığın gün geliyor seni yerle bir ediyor... O yüzden "her zaman, çok, gibi kelimelerin olduğu cümlelere de inancım kalmadı... Kimse de bana güzel günleri, mutlu sonları savunamaz. Yani artık hep aynı masallara hep aynı teranelere karnım tok benim...
Al işte dünlerden kalanla başladık yorgunluklar neleri getirdi bize... Her şeyin güzel olacağı sevgi dolu, mutlu, huzurlu günlere...
Uyanık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder