Dokunmadı içimin derinliklerine,,, dokunamadı...
Artık dokunması da mümkün değil görünüyor. Ben bile şaşırdım açıkçası kendimin bu denli sakin haline...
Zaman; güneşli parlak yollardan aktığı gibi, karanlıklar içerisinde sessizlikten de geçtiğini gösterdi. Bir zamanlar dünyanın tüm güzel seslerine ve melodilerine eş değer, tüm çiçeklerinin kokularından fazla etkileyen, tüm kitapların sayfalarından daha fazla büyüleyen bir sevinç dalgası hakimdi gizli bahçemin derinliklerine... Ilık ılık akarken damarlarımda, heyecanla çarpan kalpte tempo bulur tüm vücuda heyecan dağıtmasını an be an hissettirirdi en yoğunundan. Neydi o his hani neydi o müthiş kelime ? Başımı döndüren günlerden geriye tozlu raflar, pas kokulu köprü korkuluklarının ardında yosunlu deniz kokuları kalmış sanki...
İnsan; işte onsuzluğu hayal edemezken onsuzlukla sınanıyor, onsuzluğun boşluğunda çırpınıyor, gözler görüyor, kulaklar dinliyor ama nerede destek, nerede buna bir çare ? Yok yok, kabul edilir gibi değil... İnsan; insanlığından çıkmış bencilliğinde yüzüyor neden olduğu yıkıma yarım ağız bakıyor bir anlığına. Günleri, haftaları, ayları, yılları o bir anlığına çevirdiği bakışından fırlatıyor...
Hayat amaçtan çok araçların çevresinde geziniyor ve çoğunlukla araçlar olmazsa olmaza dönüşüyor... Muhteviyatının öneminden ziyade bulunduğu kaba odaklanıyor birçok insan... Siyah bir pazar poşetinde üzüm ile acı biberi bir tutamazsın nihayetinde... Binlerce kitabın aynı kağıttan olduğunu bilip içinde yazanların değişkenliğine bakar mısınız ? Kötü ve anlamsız yazıları okuyup kitaplar kötüdür denir mi hiç ? O sayfaların o mürekkebin o kelimelerin günahı nedir ?
Esas olan iyiyi, güzeli, senin için besleyici olan sayfaları ve içine koyduklarını alabildiğinde, anlamlarını kavrayabildiğinde besler seni sonrasında kitap için ayırdığın yer senindir. Kitap artık bir kağıt parçası halindedir içini sentezlemiş olduğunda bir hokka mürekkep ve yarım kilo kağıt boşa düşmüş olur. Sana kazandırdığı sevebilme kabiliyeti, mutlu hissetme yetisi, aşkla dolabilme kabiliyeti senindir ve ayrıca nasıl bakarsan öyle görürsün,,, Nefret edebilme kin duyabilme gibi kimsenin istemediği durumlar da olabilir.
Kendi içinde kendi iç dünyanda onu besleyebilme, büyütebilme özellikleri gelişir. Suya ihtiyaç duyan bir tohumun bir zaman sonra suyu önemsememesi gibi bir şey bu. Artık yaşayabilmek ve büyüyebilmek için öncelikleri değişiyor, besleyeceği materyali havadan duvardan almak gibi oluyor.
Güneş olmasa da yıldızlar bile kafi gelebiliyor...
Uyanık.