13 Ocak 2025

Uğurlar ola



    Yokluğunda aranıyor değerli gördüklerimiz...

    Bir varmış bir yokmuş masallarının gün yüzüne çıkmış, hatta devasa kanatlarıyla hayal ettiğimiz o Anka kuşunun kapıyı çalmasına ramak kalmış kadar safhalardayız. Sonu mutlu biten ne var ki yaşadığımız dünyada ? Hayatımız her şeye alışmakla ve kabullenmekle geçmiyor mu sanki ? İyi olan şeyleri çabucak tüketmekte üstümüze yok. Rahat batıyor insanoğluna durduğumuz gibi duramıyoruz çoğu zaman, ya daha fazlasını istiyoruz, ya ne istediğimizi bilmiyoruz kısaca. Pişmanlıkları sıralıyoruz sonradan önümüzden bir tören edasıyla geçen keşkelerin kortejinde. 

    Düşününce yapsaydım dediklerimden çok yapmasaydım dediklerim daha fazla ziyaret ediyor beni... Üç günlük dünyadan kim ne götürmüş öbür tarafa gerçeğini karşıma oturtunca en küçük kelimeler ile kırılan kalplere daha da üzülüyorum. Değer miydi bir anlık kızgınlığa ? Ah be zaman... Her şeyden çok sen kaşısın bize ve sen; hiç olmayacak kadar acımasızsın... 

    Tarlaların üzerinde soğuktan çöken beyaz perdenin kalbimize de aynısını yapabiliyor olmasını isterdim. Hayalleri yarım kalmış, gelecekle ilgili planları bir daha açılamayacak kutulara saklanmış insanların sis bulutlarının içerisine sessizce yürüdüklerini görünce kafama önemsiz ve değersiz şeyleri neden taktığımı yeniden sorguluyorum. İyiliklerin her daim içimizde huzur dalgalarıyla yoğrulmasından daha önemli ne olabilir ki ? 

    Sevgiyle kalın ve sevgiyle uğurlanacakların yanında olmaya zaman ayırın...


Uyanık.

23 Aralık 2024

Yüz





Uyumuştu günün yorgunluğuyla bedenler,
Sokak lambaları dün olduğu gibi sessiz,
Aç bir bebeğin huzursuzluğunda gökyüzü,
Derinlerde gizlenen keşkelerin matemi...
Duvarlara aleni ilan edilen aşklar,
Sınırların ötesinde kalan hayaller,
Soğuktan üşüyen kurumuş yapraklar,
Unutulmaya yüz tutmuş anılar...
Takvimlerden geriye kalan son ay,
Yeni yıla uzanan parçalı bulutlar,
Bitmeyen sevgiler, hasretler, özlemler,
Derin anlamıyla unutulmuş ilk harfler...

Uyanık. 


20 Aralık 2024

Prensip

 



Çalmayan kapımın kilitlerine bakıyorum sessizce. En son ne zaman ihtiyaç olmuştu ki ?

Yarım yüzyıl sonbahar geçti sanki gidişinle gözümü ayırmadan baktığım yolların kapanmış

Ben sendim, sen ise ben, ben seni buldum sende en az benim kadar gerçek benim kadar derinde,

Diyemiyorum o yüzden neredesin diye bende ki prensip ve inat hali bildiğim üzere...


Uyanık.

18 Aralık 2024

Sözler

 



Coşkuyla verdikleri sözleri tutmamak gibi bir huya sahip insanoğlu ne kadar büyük olsalar bile...


Uyanık.

16 Aralık 2024

Deniz Kenarı

 



    " Tek ihtiyacım olan şey; bir deniz kenarında sabaha kadar oturup, olanı biteni gözden geçirdikten sonra kafasında her şeyi aşmış bir insan olarak kalkıp gitmek. "

Ne şairane, ne anlamlı bir cümle... Hayatın, zamanın, yaşananların ve yaşanamayanların bir bütününü gözden geçirmek şöyle dursun, bu cümlenin anlamını düşünmek bile sabahlatır insanı bir deniz kenarında öyle değil mi ?


Uyanık.

02 Aralık 2024

Yarımlar




Neydi tamam artık dediğimiz,
Hani son,
Hani sonlar,
Hani ansızın sona ulaşanlar ?
Bir masal değildi ki yaşananlar,
Ahenkle mutluluğa adım atılan.
Satırlarda yarım kalan,
Her daim hafızalarda  duran...

Oysa...

İçimde var olan;
Kokularıyla büyüyen çiçeklerimin bahçesi,
Daha gezemediğim rengarenk sokaklar,
Henüz keşfedemediğim ıssız yollar, 
Planlayıp gidemediğim yolculuklar,
Sonuna ulaşamadığım manzaralar,
Sabahı olmayan sessiz geceler,
Mutluluktan tekrarı istenen günler,
Yazmadığım kafiyeli şiirler,
Henüz düşünmediğim hayaller,
Gitarımla çalmadığım şarkılar,
Tellerine kullanmadığım notalar,
Zamana meydan okuyan sohbetler
Paylaşılan önemli değerler,
Paylaşılamayan düşünceler...
Ve daha yazılamayan yüzbinler var.

Olsun diyeceklerimiz içinde,
Yarım kalmaya alıştıklarımız var...
 Artık yeter diyeceklerimiz içinde,
Durmadan bizi bıktıranlar var...


Uyanık.

22 Kasım 2024

Temenni

 


    Yüzümde yeni gelen kış soğuğu, ayaklarımın altında solmuş sarı yapraklar... Aklım burada olmayan özlediklerimin gölgesinde. Sahi nasılsınız görüşmeyeli ? Her daim mutlu, huzurlu ve gönlünüzce geçen günlere yenilerini eklemeniz temennisiyle...


Uyanık.

04 Kasım 2024

Merhaba




    Yine sildim,,,
    
    Samimi duygularla yargıladığım kendi benliğimi, açık yüreklilikle hissettiğim en mahrem düşüncelerimi seçebildiğim en doğru kelimelere yükleyip yine satırlara gömdüm...  Bir danışmanın eşliğinde terapi görür gibi huzur buluyorum her harfin ardından. Bir nevi kendimle istişare ediyorum hayatı. Yanlışları, hataları, olumsuzlukları sıralıyorum bir bir sanki düşmanım varmış gibi karşımda. Biraz buruk biraz kırgın halim insanlığımın duygusal kısmına dokunuyor her daim olduğu gibi ve sonra tüm negatif hallerime savunmalar oluşturuyorum, hatta izahı olmayan durumların mantıklı izahını başaramadığımda ise bahaneler üretiyorum yüzüm kızararak. Oh be diyorum sonunda yine hatasız bir kul edasıyla gururluyum dün gibi dünler gibi. :) O kadar kolay işte kendi kendine adalet buraya kadar ve bu basit kısaca... Şaka bir yana olumlu da olsa olumsuz da olsa kendi yüzüme kendi itirafımı çekinmeden yapıyorum, karşımda kendim de olsa tarafsız olmaktan geri kalmamaya çalışıyorum. Prensiplerine sahip çıkmak insanı daha dinç yapıyor açık ve net... Bazen esnese de çizgiyi sabit tutabilmekte mühim bir yerde. Bir araştırmaya göre psikolojik danışmanın en az kullanıldığı ülke bizimkisi imiş. Hangi araştırma onu da bilmiyorum ya kulaktan dolma şeylerin işimize gelenlerine hemen sahip çıkmak doğamızda yok mu sanki ? :) 
    Her şeyin gönlünüzce ve tarafsız bakıldığında mutlulukla sonuçlanan çok bir çok yeni başlangıçların olduğu bu güne bu haftaya bu aya merhaba...

Uyanık

30 Ekim 2024

Mazhar

 


    Tutuk nutkum alışkanlıkların en büyüğüne mazhar oldu, şimdi ne sen sor ne ben söyleyeyim hali var .!!!


Uyanık.

08 Ekim 2024

Kitap

 



    Yeni bir kitap yeni bir mutluluk... Biraz da şiirlerime devam ederim bilemiyorum belki de bir müddet bırakmalı kalemi...


Uyanık.

07 Ekim 2024

Ah be



    Ah yine yorgunum...

    Yürüdüğüm yollardan, koştuğum parkurlardan, yüzdüğüm kulvarlardan değil elbet,,, Günlük ve haftalık devam eden rutinlerimde artık alıştım bu aktivitelere... Sabahın beşinde başlayan hayat, bana günü yeterince uzun geçirmemde büyük etken teşkil ediyor.  Ancak ne kadar zorlarsam bunun beni daha zinde daha azimli ve daha fazlasını yapma isteğini aşıladığını, bunun yanında bunca yaşa rağmen 30 lu yaşlarda ki performansından bir kayıp görmediğime sevinememe yol açıyor açıkçası. Ama işin aslı sporla alakası olmayan bir yorgunluktan alamıyorum kendimi. Bünyemi; az uyku, çok efora alıştırmanın hiç bir yan etkisini görmedim. Bilakis dahalarını istedim hep ama o da bir yere kadar tabii ki  insanız sonuçta dört saatten az uyku bir süre sonra halüsinasyonlar göstermeye başlıyor artık. En nihayetinde hafta sonu hepsi sona eriyor birkaç saate fazla uyku ile...

    Yoruluyorum çünkü yoran insanların etkisinde kalıyorum istemeden. Mandıra filozofunun filminde bir ege köyünün deniz kenarı özlemi var içimde. Sessizce ve kimsesizce kitaplar eşliğinde doğayla iç içe...

    Hep böyle oluyor işte içime bir yorgunluk, bir bıkkınlık çöküyor. Olduğum yerde düşündüklerim yüzünden olmak istediğim yerde olamayışımdan kaynaklı bu bıkkınlığım daraltıyor beni. Sonra bir keyifsizlik dalgası istemeden sörf yaptırıyor bana uzun yollar boyunca. Herkes gibi uzun bir tatile gidebilmenin özlemini yaşıyorum günden güne. Bugün değil ama bir gün aklımızdakilerin hayallerime ulaşması adına sevgilerimle...

    Bugün değil ama bir gün...

Uyanık.

24 Eylül 2024

Uyanık

 


    Geceden uyanan telaşlı düşünceler hangimizin kahvaltı masasına uğramıyor ki ? Hiç olmadık bir zamanda, akla ve mantığa aykırı saçma sapan kurgularla sanki korku filmlerinden bir sahne gibi hortluyor sessizlikte. Pervasızca soğukkanlı adımlarla gelerek gecenin spot ışıklarına takılıyor... Nöbet kulesinde ki askerlerin parolasını hiçe sayarak dalıyor destursuzca içeri.

    Ah be keşke İstanbul da oysaydım diyorum gözlerimi zorla kapatmaya çalışırken. İşte o zaman gözlerimi alabildiğime açar, soluğu Büyükçekmece'nin sahilinde alırdım.  Yüzüme dokunan serin Marmara esintisini hisseder derin derim içime çektiğim yosunlu deniz kokusunda hayallere merdiven dayardım. Hele hele dolunay olmaya görsün işte o zaman içimde bahar coşkuları yaşanır resmen. Gözlerimle yakamozlarında sörf yapar ufuk çizgisinden dünyadan uzaklaşır giderdim... Şimdilerde ise gözlerimi açmamayı yeğliyorum gecenin bilmediğim saatinde. Ama biliyorum ki tül perdenin yansımaları duvarda gerçek bir resim oluşturuyor sokak lambalarından içeri süzülen ışıklarla. Uzak doğu filmlerinden bir sahne gibi geliyor çoğunlukla duvarda ki bu yansımalar. Bazı günler daha gece başlamamış hava karanlık iken mahallenin boş alanından fırlatılan havai fişeklerin renkleriyle parlasa da ben bu naturel görüntüyü her zaman sevmişimdir açıkçası. 

    Gözlerimi kapatmaya, düşüncelerimi durgun sular altında tutmaya çalışıyorum. Bir ara koyunları saymanın mantıklı yanını düşünmedim de değil ama biliyorum ki gözlerimi kapatmaya zorlayamazsam yine kalkacağım ayağa. Sonrası zaten bilindik durum... Kahve kupasının üzerinde oynaşan buharı balkonda sergileyeceğim yıldızlara. Gece yine uzun olacak ve aklıma geçmişten binlerce anı koşturacak atlı süvarilerle... Sıkıyorum gözlerimi küçük bir çocuğun karanlıktan korkan şeklini yansıtıyorum alacalar içerisinde görünen tavana. Oda sessiz olsa da uzaklardan bir yerlerden bir siren sesi süzülüyor açık pencerenin aralığından. Kiminin uykusu kiminin hüznüne karışıyor gerçekle uyku alemi karşı karşıya. Zaman her ikisine aynı oranda hükmediyor. Uyuyanda alıyor hayattan nasibini, uyumayanda ve kaybolan saniyeler diğerlerine katılıyor sessizce...


Uyanık.


06 Eylül 2024

Yanlış

 


    Hani derler ya ne kadar bilirseniz bilin ne kadar anlatsanız anlatın önemli olan karşınızdakinin sizi ne kadar anlayabiliyor, ne kadarını kavrayabiliyor olduğudur. Hatta ne anlamak istiyor ise onu anlıyor anlattığınıza bakmıyor bile doğruluğunu geçtim... Bazen yırtınıyorsun, kendini izah ederken ama anlıyorsun ki gereksiz hareketlere girip strese gerek yokmuş. Hayat öyle bir hale gelmiş ki çoğunlukla insanlar iki kere ikinin kaç ettiğiyle ilgilenmiyor artık. Hiç uğraştırmadan lafı dolandırmadan kaç olmasını istediğini sormak lazım en azından gereksiz zaman kaybından gereksiz uğraşlardan kurtulmalı derim. Bir de anlamamasını geçtim yanlış anlaması yok mu eyvah eyvah çık işin içinden çıkabilirsen... Yıllarca bunun acı sonuçlarıyla karşılaştım çevremde ki insanlarla. Sevdiklerim olmasa takmam bu kadar kafaya çeker giderim de içime dokunan kıramayacağı insanlar olunca iş değişiyor maalesef...

Devam edecek...

Uyanık.

27 Ağustos 2024

Mantık




    Yoğunluğunu hissettiklerinden aldığım haz beklemekten aldığından çok daha fazla oluyor. Sezonu tamamlamış bir dizinin tüm bölümlerini sırayla seyretmek gibi.. Benim yazdıklarımı da peşi sıra okuyanlar bazı yazıların birbirine benzediğinden bahsediyor ki tamamen haklılar. Çünkü bir gülü farklı zamanlarda kokladığınızda aldığınız his sonuç olarak farklı senaryoları ortaya çıkarmayacaktır. Bazı yerlerde bu durum istisna dışı olabiliyor her zaman gerçekleşmese de ama nihai düşünce şablonu belli kalıyor.

    Çevremde ki bazı insanların aynı hatayı yaparak farklı sonuçlar beklemesi gibi anlam veremediğim bir durum var. Mantığını kavrayamadığım insanların attıkları taşın bir mucize eseri uçup gitmesini beklemek aptallık değil de nedir çözebilmiş değilim... Bunun izahını alabilmek de mümkün olmuyor belli ki boyutsal bir durum mevcut farklı evrenlere ulaşma çabası hasıl yada insan olmayan canlıların karakteri test edilme durumu var. Her ikisinde de acemi oluşum su götürmez bir gerçektir. Hayatın tecrübelerinden ders çıkarabilen mantıklı insanlarla karşılaşmak adına sevgilerimle...

Uyanık.


17 Ağustos 2024

Tozlu raflar





    Dokunmadı içimin derinliklerine,,, dokunamadı... 
Artık dokunması da mümkün değil görünüyor. Ben bile şaşırdım açıkçası kendimin bu denli sakin haline...

    Zaman; güneşli parlak yollardan aktığı gibi, karanlıklar içerisinde sessizlikten de geçtiğini gösterdi. Bir zamanlar dünyanın tüm güzel seslerine ve melodilerine eş değer, tüm çiçeklerinin kokularından fazla etkileyen, tüm kitapların sayfalarından daha fazla büyüleyen bir sevinç dalgası hakimdi gizli bahçemin derinliklerine... Ilık ılık akarken damarlarımda, heyecanla çarpan kalpte tempo bulur tüm vücuda heyecan dağıtmasını an be an hissettirirdi en yoğunundan. Neydi o his hani neydi o müthiş kelime ? Başımı döndüren günlerden geriye tozlu raflar, pas kokulu köprü korkuluklarının ardında yosunlu deniz kokuları kalmış sanki...
    
    İnsan; işte onsuzluğu hayal edemezken onsuzlukla sınanıyor, onsuzluğun boşluğunda çırpınıyor, gözler görüyor, kulaklar dinliyor ama nerede destek, nerede buna bir çare ? Yok yok, kabul edilir gibi değil... İnsan; insanlığından çıkmış bencilliğinde yüzüyor neden olduğu yıkıma yarım ağız bakıyor bir anlığına. Günleri, haftaları, ayları, yılları o bir anlığına çevirdiği bakışından fırlatıyor... 

    Hayat amaçtan çok araçların çevresinde geziniyor ve çoğunlukla araçlar olmazsa olmaza dönüşüyor... Muhteviyatının öneminden ziyade bulunduğu kaba odaklanıyor birçok insan... Siyah bir pazar poşetinde üzüm ile acı biberi bir tutamazsın nihayetinde... Binlerce kitabın aynı kağıttan olduğunu bilip içinde yazanların değişkenliğine bakar mısınız ? Kötü ve anlamsız yazıları okuyup kitaplar kötüdür denir mi hiç ? O sayfaların o mürekkebin o kelimelerin günahı nedir ?
    Esas olan iyiyi, güzeli, senin için besleyici olan sayfaları ve içine koyduklarını alabildiğinde, anlamlarını kavrayabildiğinde besler seni sonrasında kitap için ayırdığın yer senindir. Kitap artık bir kağıt parçası halindedir içini sentezlemiş olduğunda bir hokka mürekkep ve yarım kilo kağıt boşa düşmüş olur. Sana kazandırdığı sevebilme kabiliyeti, mutlu hissetme yetisi, aşkla dolabilme kabiliyeti senindir ve ayrıca nasıl bakarsan öyle görürsün,,, Nefret edebilme kin duyabilme gibi kimsenin istemediği durumlar da olabilir. 
    Kendi içinde kendi iç dünyanda onu besleyebilme, büyütebilme özellikleri gelişir. Suya ihtiyaç duyan bir tohumun bir zaman sonra suyu önemsememesi gibi bir şey bu. Artık yaşayabilmek ve büyüyebilmek için öncelikleri değişiyor, besleyeceği materyali havadan duvardan almak gibi oluyor.
    Güneş olmasa da yıldızlar bile kafi gelebiliyor...
   

Uyanık.

15 Ağustos 2024

Yeni adım

    


    Bir adım daha ekledim geçip gittiğim günlerime ve şimdi atacağım bu adım; hayatımın geri kalanına yürüdüğüm ilk adımım olacak. Evet önemli bir an, önemli bir adım. Geçen sene de aynı durum olmuştu bir önceki senede hatta 50 yıldır aynı şey gerçekleşiyor... Bakalım daha ne kadar daha gerçekleşecek bekleyip görelim :)

Uyanık.

13 Ağustos 2024

Stres

 


    Bir daha bir daha bir kez daha... 

Yılıyor insan; insan şeklinde dolaşanlardan. Kendini bir şey sananlardan, umursamayanlardan, lüzumsuzlardan... Aslında yine de insan kendine kızıyor her durumda. Nasıl oldu da hak etmediği halde bunca değeri verebildiğine üzülüyor. Boşuna zaman kayıplarından, boşuna verilen nefeslerden, boşuna adam yerine koyduğu o anlardan hicap duyuyor. Herkesi kendi gibi görmemek lazım iyiyse de kötüyse de bu bir gerçek nihayetinde...

    Eh ne diyelim içimizde fırtınalar esse de yüzümüze takındığımız sahte gülücük maskemizi sergilemeye devam edeceğiz yüz yüze baktığımız ahlaksız insanlara. Utanma duygusundan yoksun sözünün eri olamamış namertlerle yaşamaya maalesef devam ediyoruz ve bir müddet daha edeceğiz gibi görünüyor. 

Annemim sürekli dediği gibi Allah hayırlı insanlarla karşılaştırsın duasına yine yeniden ve derinden bir aminnn diyorum. 

Sevgilerimle.

Uyanık

10 Ağustos 2024

Yorgunluk

 


    Kimsenin sessizliğinden kimseyi sorumlu tutamıyorum. Kendi sessizliğini çözememiş insanların sorunlarını neden başkalarına yüklemek en öncelikli durum haline geldi çözebilmiş de değilim. Eline tornavidayı alanı görmeye dursun insan hemen iş yükleme peşine giriyorlar. Sanki mecbur gibi sanki onun için yaratılmış gibi bir tavır sergiliyor kendini bilmezler. Artık kimseye dert anlatmak da mümkün olmadığı gibi kendi kendine düşünmek bile yoruyor belli bir zaman sonra. Ne olacak ki sanki hep aynı terane hep aynı virane... Her zaman bir can sıkan, her zaman çıban gibi lüzumsuzca ve arsızca ortalık yerde bitiveriyor bir hadsiz...

    Yoruldum... Cidden; her zaman her şeye müdahale edememenin bıkkınlığını hissediyorum ayak parmaklarımda ve siz; ellerim ne halde sormayın bile...


Uyanık.

08 Ağustos 2024

Hafıza

 


    Kim bilir bilmem kaç bin yıl oldu sesini duymayalı... Tüm hisler, duygular, nasıl da arsız bir kedi gibi tırmandı derinlerden gün yüzüne. Koca bir yer kaplamış zamanın en değerli düşünceleriyle. Sessiz, sakin geçen gecenin sabahında dağların eteğinde güneşin çıkması, hiç yabancı olmadığımız o sıcaklığın, o aydınlığın yine yeniden merhaba demesi gibi, huzurun yüzümüze dokunan sıcak ışınlarıyla bedenimize yayılmasını yudumlamak. Tahminim milyonlarca insanın, hayatın efsanevi güzel anlarını yaşamamış, yaşamaya zaman bulamamış olduğunu tahmin ediyorum. En basitinden bir düşünün doğada uyanmanın gecenin karanlığından çıkan gökyüzünün lacivertten sarıya dönüşünün adım adım resmini kaç kişi hafızasına kazımıştır ? 


Uyanık.

05 Ağustos 2024

Temkinli

 


    Hangisi iyi emin değilim açıkçası... Belli bir rutinin süre gelen alışkanlıklarını yaşamak mı yoksa rüzgar esintisine ayak uydurup orada burada takılmak mı ? Zira hayatın bu zamana kadar olan bölümünde rüzgarı dinlemedim hiç ve köklerine sıkıya sarılmış bir yaprak gibi direndim özgürlüğe... Hangisi iyi diye bir kıyas yürütmek benim için imkansız. Bilinmezliklerin yorumunu kim yapabilir ki ? Tahminler, ilk akla gelenler hep iyiyi işaret etse de ince düşüncelerin sonunda değişikliklere pek de sıcak bakamıyor insan. 

    Yani işin özü yenilikler biraz risk teşkil ettiği için temkinli olmaktan geri duramıyor insan...

Uyanık.