31 Ağustos 2017

Zaman



Uzağım yakın olmadığım yerlere,
Farkında bile değilsin zamanın
Hiç kayboluşla çaresiz kalmadın
Kaç güneş daha doğacak ufuklara
Rüzgar nerelerden gelecek ayaklarıma
Gülüşler neden hüzünlü neden ???

24 Ağustos 2017

Kabulleniş



Özlediğin kadar özlenmediğinde bitiyor 
Sevdiğin kadar sevmediğinde bittiği gibi...

Bir gün herşey bitecek bu kaçınılmaz bir gerçek ve bunun korkusuyla her gün yaşamaktansa bir kez ölmeyi yeğliyor insan, o derece çaresizlik o derece kabullenmişlik...


Uyanık.

23 Ağustos 2017

Boncuklar



Döküldü boncuk misali umutlar,
zor geldi, eğilip almadı...
Zaman geçti ve artik umutlara gerek kalmadı...
Bazı değerler kaybolmadan sahip çıkmalı ki sen bunun için geç kalma 

Uyanık.

22 Ağustos 2017

Yazmak






Kelimelere yüklesemde aklımdan geçenleri yine de tam aktaramıyorum garip haldeki içimi, o yüzden defalarca sildiğim bir yazının yeniden ama yeniden başladığım kısımlarındayım halen... Niye tutuluyorum niye yazamıyorum bu aralar bilmem belki de birçok şeyi aynı anda düşündüğümden toparlayamıyorum kafamı ve gerekli kelimelere ulaşamıyorum bu yüzden...
İyi bir tatile ihtiyaç duyuyorum ama en çok da aklımın rahatlayacağı bir tatil olmalı. Öyle denize nazır lüks otellerde işim yok benim, kimsenin olmadığı denizi gören bir orman içerisinde kurduğum çadırda kalabilirim en güzelinden. Sandalyeme oturup esen rüzgarı hissetmek, ağaç yapraklarından sızan az biraz güneşi kabul edebileceğim bir yer mesela.
Elimde beni tamamen meşgul edecek aklıma hiçbir şeyin gelmesine müsade etmeyecek güzel cümlelerle dolu bir kitap olmasını isterim. Öyle ki okurken içinde kaybolacağım farklı dünyalarda farklı esintilerde kalacağı bir kitap olmalı. Yada her kitap olmalı ama benim içinde kaybolacak kadar rahat hissedeceğim bir zaman olmalı.
Yazamıyorum bu aralar nedenini bilmediğim anlardayım. 
Oysa içimden; yüksek dağların eteklerinden akan derelerin serinliğine eşdeğer, esen rüzgarın huzurunda boğulacak kadar dolduğum, rengarenk açan çiçeklerin mis kokularında kaybolduğum şiirler yazmak geliyor. 
Oysa içimden; en gizemli hikayelerin yaşandığı kahramanın binbir meşakkatle çabalayıp ama nihayetinde mutlu sona ulaştığı, sonunda her okuyucunun tebessümle sayfalarını kapattığı romanlar yazmak geliyor. 
Oysa içimden; tşörtümü yırtıp çıkacak derece kabaran kalbimin kelimelere aktarılan, kelimelere aktarılabilecek kadar soyut duygularımı yazmak geliyor. 
Oysa içimden; kalabalık bir caddenin bir köşesine oturup her biri bir amaç için ordan oraya giden insanları seyretmek, onların tanımadığım hayatlarıyla ilgili, yüz hatlarıyla, giyimleriyle alakalı varsayımları yazmak geliyor.
Oysa içimden; sesimi alabildiğime salıp haykıra haykıra ağlamak, belki olumsuzluklara kederlenip belki iyiye, güzele mutlu olduğum her anın hissiyatını yazmak geliyor.
Oysa içimden; yaşadığımız bu garip dünya da paylaşmanın derin anlamını herkesin okuyup anlayabileceği, aşırı hırsın. yersiz kinin, anlamsız güç hissiyatının manasızlığını yazmak geliyor.
Oysa içimden; çevremde birçok iyi insan içerisinde olsam da bir yere, bir mekana, bir insana uzak olmanın en güzel kitapların satırlarında, şiirlerin mısralarında, melodilerin notalarında bulunmayan mutluluğun kederini yazmak geliyor...
Oysa içimden; anlatabileceğim içimi, anlayabildiğim kadar içini yazmak geliyor.

Kelimelerle barıştığımda içimden geçen her birşeyi yazabileceğim günlerde görüşmek ümidiyle...
 

Uyanık.

19 Ağustos 2017

Herkes



Her faninin ölümü tadacağı gibi herkes bir şekilde hasret kalmıştır özlediğine
Herkes sabahın o mistik havasını hasretle birlikte mutlaka içine çekmiştir doyasıya
Herkes gecenin koyu karanlığında sabahın olmasını mutlaka dört gözle beklemiştir...

Sabahın ufkunu, gecenin karanlığını, yokluğun hasretini yaşamayan olmamıştır...

Uyanık.

17 Ağustos 2017

Vapur



Vapurun vasatında yığıldım yine hissiyatım sonsuz kayıplarda
Palamarlar yok oldu gidiyorum meçhullere dalgalar eşliğinde
Sancak boş iskele boş kalbimde tarifsiz kayboluşlar çaresiz.
Alabora oluyor duygularım daha vapur alabora olmadan... 


Uyanık.

11 Ağustos 2017

Zaman



Ne sen kör ne ben sağır,
Ne duyduk ne de gördük,
Kaybolan zamanı hiçe saydık,
Çaresizliğime bile üzgünüm...

Uyanık.

Sana ait



Önemsenmediğim kadar önemsemediğim gün mutlu olacağımı düşünüyorum
İlgi gösterdiğim kadar ilgi görmeyi beklemediğim gün mutlu olacağımı temenni ediyorum
Özlenmediğim kadar özlemediğimi hissettiğim gün mutlu olacağım kanısındayım
Beklenmediğim kadar beklemeyi bıraktığım gün mutlu olacağım sanırım


Sana ait izlerin peşinden gitmeyi bıraktığım gün mutlu olacağım
Sana ait anılarla yaşamayı bıraktığım gün mutlu olacağım
Sana ait şarkıları sona erdirdiğim gün mutlu olacağım
Sana ait şiirleri yazmayı bıraktığım gün mutlu olacağım
Sana ait ne varsa geriye kalan bitirdiğim gün mutlu olacağım.

Uyanık.

Mutluluk



Zamanın katmer katmer katlanması mıdır bizi değiştiren yoksa ihtiyaçlarımızın farklılığı mı ? Karanlıkta kalmayı kabullenmek midir huzur, yoksa sabaha kadar bu durumdan dolayı stres çekmek midir ?
Güneşe hasret kalan insanların soğukta kalma durumuyla sıcaklardan şikayetçi olan insanların durumu bana göre aynı. İnsan olduğu her durumdan sıkılmaya yaşanan rutin halden bunalmaya meyilli bir ruh haline sahiptir. O yüzden sıcakta veya soğukta kalan bu insanlar yer değişse belli bir zaman sonra şikayetleri de değişecektir kanısındayım. Bulunduğun durumu kabullenmek ayrı, bulunduğun durumu olumsuzluklarla şikayet etmek ayrıdır elbet. İtiraza ve olumsuzluğa hazır bireyler; her durumda ve her şekilde şikayete hazır olurlar.
Hayat; hep istekler, temenniler, beklentiler içerisinde ilerlemiyor mu zaten ? Her ne olursa olsun biz insanlar maalesef mutlu olmak için pek çok şeye ihtiyacımız olduğunu düşünürüz. Mutluluğu ihtiyaçlarımıza göre ayarlar onlara göre belirleriz ve bana göre mutlutsuzluğumuz; isteklerimizden doğan şikayetlerimizin genel durumumuza yansıması olarak düşünüyorum. Oysa ki mutluluğun kaynağını hiç bir yerde aramamak lazım. Çünkü içimizde, bakış açımızda, düşüncelerimizde bunun çözümünü rahatlıkla bulabiliriz. Mutsuzluk kötüdür ayrıca hastalıklı bir durumdur, rahatsız edici derecede bulaşıcıdır. Mutsuz insan çevresine de mutsuzluk aşılar, güvensizlik, endişe, korku huzursuzluk oluşturur. Küçük bir mutsuz anın sizi ne derece etkilediğini tahmin bile edemezsiniz. Bunun sürekliliği ise toplumları stresli ve hayatta patlamaya hazır birer bomba olmasına vesile olur. Küçük bir ters bakıştan bile kavgalara hatta ölümlere kadar giden büyük tepkilerle dolu hayatın ana temasında mutsuzluk vardır. Sadece sizin mutlu olmanız hiç birşey ifade etmemekte yani anlatmak istediğim. Çevrenizde ki insanların da mutlu olması gerek, onların da gülmesi, onların da neşelenmesi gerek ki sizin mutluluk durumunuz kalıcı bir hale gelsin. Önce kendinden başlamalı insan her birey kendisine neden mutlu olmayayım diyebilmeli... Mutlu olmak için o kadar çok sebep varken mutsuz olmak içinde bir o kadar sebep bulabilir insan. İstediğimiz önemli, herşeyden çok önemli nihayetinde...
Kimsenin gelip sizi mutlu etmeye çalışmasını beklemeden mutlu olmaya başlamalı bunun için önce yeterli gücü inancı hissetmeliyiz ve sonra gerçekten mutlu olmayı istemeliyiz... 

Sonrası mı ? Sonrası kolay...

Görebilmek,duyabilmek hatta nefes alabilmek bile bize verilmiş bir lütuf olarak bilip bunun için, sağlığımız için şükürle başlamak... sorasında iyi niyetli bakmak herşeye, önyargıları bi kenara bırakmalı gülmeli, gülümseyebilmeli, sevgi dolu bakmalı etrafa... aherşeye olumlu bakmalı bakmaya çalışmalı. Zamanı, geçen anları iyi değerlendirmeli boşa harcamamalı, kaybettiğin şeyler içerisinde zaman haricinde hiç birşeyin canını sıkmasına müsade etmemeli. Güneşe baktığında son kez görüyor gibi, bulutlarda uçuyor gibi rüzgarın yüzünü son kez okşuyor gibi geçtiğini hissetmeli... Kelebeğin kısacık hayatını ve buna rağmen yaşayabildiğini unutmamalı, her zorluğun, her sıkıntılı durumun ömür boyu sürmeyeceğinin umudunu kaybetmemeli insan... Ne olursa olsun yalnız gelip yalnız gideceğini hatırlayıp paylaşmalı herşeyi çevresiyle... 
Baktığın bir manzara resminde kaybolabiliyorsan, dinlediğin bir parçada uzaklara gidebiliyorsan, yaşadığın her anın tadını çıkarmayı başarabiliyorsan senden mutlusu yoktur kanısındayım. Herkes kendine göre mutlu olabileceği durumları bulup bunları, bu anları hayatına yaymalı ve asla kaybetmemeli...

Sağlıcakla,,,,

Uyanık.

09 Ağustos 2017

Sevmeli




Güneş doğarken yüzünü okşayan serin rüzgarın suyun üzerinde küçük dalgalar oluşturmasına şahit oldun mu ?
O sahildeki kayalıklara çarpan dalgaların köpüklerini izlerken bir yandan da yakamozlar gözünü aldı mı ?
Denizin kokusunu içine çekerken o kokuyla başının dönmesine müsade edip hiç sevdigini düşündün mü ?
Içinde hasreti, özlemi doyasıya yaşarken, diline doladigin sevgi dolu bir şarkıyı tekrar tekrar mırıldandın mı?
Serin suların ayaklarında nakış edasıyla salınımlarını hissedip suda erimeyi, eriyip uzaklara gitmeyi istedin mi ?
Bir martının sabahın ilk ışıklarıyla rüzgarda süzülerek uçuşunu izleyip kanatlarında olmayı hayal ettin mi ?
Parçalı bulutların kızıla sonra beyaza dönüşünü görüp orada yatmayı, yatıp daha kalkmamayı düşündün mü ?

İşte böyle seveceksin seveceksen eğer...

Uyanık

07 Ağustos 2017

İz



Bir selam bir veda,
bir anı bırakır mutlaka
Herkes hayatında
Mutlaka bir yerde
Ve elbet birilerinde
Unutulmayacak bir iz bırakır
İstese de istemese de... 

Uyanık


03 Ağustos 2017

Hayaller




Bazen hayaller; bir tuvalin üzerine çizilmiş sarı ile mavinin birleşmesinden oluşan yeşil yaprakların rüzgarda sallanmasını umut etmek gibidir...

Uyanık.

01 Ağustos 2017

Uçurum



Yenilmekle vaz geçmek arasında büyük bir uçurum vardır karıştırılmaması gereken...
Birisinin kararı tamamen sana ait değildir, diğerinin ki ise gücün yettiği oranda çabalamaktır...

Uyanık.