29 Mart 2020

Duvarlar



Duvarlarım kalabalık,
İç içe girmiş anlamsız resimler,
Bir köşede sessizce bekleyen gökkuşağı,
Yağan yağmurun dinmesini beklemekte...
Sahi neydi yağmur ?
Raflarda tozlanmış kitaplarda şimdi.
Duvarlarım kalabalık...
Yazılmış birçok isim var üzerleri kirlenen
Mizah kaplamış sahipsiz bedenlerin gölgesini
Gülmeye hasret yüzler hüzünle sitemli
Artık şans bir gün banada gelmeli,
Duvarlarım kalabalık,
Elimde küçük bir silgi...

Uyanık.

Tarih



Tarihin akışını değiştirten olaylar hep olmuştur geçmişte ve hep olacaktır da gelecekte. Hiç beklenilmeyen bir zamanda, geleceğe dair planlarla meşgulken insanlar, sessizce ambargo uygular hayat tüm dünyaya...
Sudan çıkmış balık misali ne yapacağını şaşırır, acizliğin, çaresizliğin, cahilliğin girdabında bocalar insanoğlu. Doyumsuz nefsinin körlenmeyen basamaklarında tökezler. Hayat akışında ani değişiklikler şok etkisi yapar bünyelerde. Ruhu daralır insanın kendini rahatlatacak anestezik sebepler bulamadığı müddetce. Nihayetinde hayatı anlar insanlar... Herşeyin umulduğu gibi gitmediğini, beklentilerin, şaşırtan hallerin, istatistikleri yalanlayan gerçeklerin, rüzgarı bir anda tersine çeviren olaylarla dolu insanlık tarihinin bir kez daha tekerrür ettiğini görürler...
Yıllar öncesinde olan vakaları iki cümlede okuyup geçerken hissedemediğimiz tüm duygularla dolacağımız aklımızın ucuna dahi gelmemiştir. İnsanların büyük hayaller içerisinde olması bir yana mevcut hayal kırıntılarının da yalan olmaya yüz tutabileceğini görmenin endişesi içerisine girerler.
Bu gibi dönemlerde gerçeklerin ışığında hareket etmek, ve moralleri yüksek tutmak çok önemlidir. Fani dünyanın karmaşasında insan, varlığının ve hayatının ansızın sona ulaşacağını görmesi, gururla, inatla, boşa giden zamanların ve kazanılmayan hiçlerin ne kadar manasız oluşunu aklına bile getiremez maalesef... Her durumda haklı gördüğü düşüncelerinin haksızlıklarla aynı kefede olduğunu anlayamayacak kadar yüksek egolar taşıdığını fark etmesi de bir hayli güçtür...

Dünyanın zaman zaman silkelendiği, kendini döngüsel yaşamda yolculuk yapan yolcu dışında birşey olmayan tüm yaşam formlarına kendini hatırlattığı durumdur bu. Şuanda ki durumun her ne kadar insanlardan kaynaklandığı belli olsa da sonuçta dünya ya mal olan bir durumdur bu. Günlük belirlenen zaman çizgisinde nefes alıp vermeye devam etmek için insanın kendisini çevresinden soyutlaması istenilen bir zamanda bulunuyoruz. Yalnızlığa itilen ama içinde istediği kalabalıklarla yaşamaya çalışan insan mutlaka bunu da atlatacaktır kanısındayım...
...

Uyanık.


27 Mart 2020

21 Mart 2020

Geliyor...



Geliyor...
Adım adım geliyor.
Dehşetle izliyoruz sadece...
Ne gelmesine engel olabileceğiz ne de bundan kaçabileceğiz. Belki gelişini biraz erteleriz ama eninde sonunda gelecek...
Ya yıkacak, ya yaralayacak bilemiyorum ancak derin izler bırakacak ve herkesten mutlaka bir miktar koparacak.
Geliyor, gelecek, göreceğiz...


Uyanık.

19 Mart 2020

Yıldızların konumu





Zamanın kumları durmadan yer değiştirirken; gündüzleri geceye, kışların yaza döndüğüne şahit oluruz hep birlikte. Değişiyor herşey; sanki bir kum saatinin üstten eksilen kısmı gibi içimiz çekiliyor ve değişiyor hayat adım adım...

Topyekün bir mücadele içerisinde insanlık... Ne kadar aciz olduğumuzu mikroskopta zor görülen bir organizmanın yapabildiklerinden dolayı daha iyi anlıyoruz. Yalnızız,,, bir başımıza çözmeye çalıştığımız problemlerin altında eziliyoruz. Daha kendi kendimizi tanıyamamışken bizi etkileyen virüsleri nasıl tanıyalım bilemiyorum. Bu konuda ki yazılarımı diğer bloğumda detaylıca işliyorum ve tamamlanmamış olanları da en kısa sürede tamamlamak için üzerinde çalışıyorum.  Hayat kısa, ben yavaş, değişimler hat safhada ve ben maalesef yetişemiyorum...

Zamanla birlikte belli zamanlarda ruh haliniz de değişir. Falcıların, sihirli küre okuyanların, gelecekle ilgili insanların umutlarıyla oynayanların yanında, hani gazetelerde günlük meraklılıların sürekli okuduğu o burçlar var ya işte bir nebze gerçeklik taşıdığına inanıyorum zaman zaman. İster inanın ister inanmayın ama şu bir gerçek ki yıldızlarla aramızda bir bağ var ve bu bağ kesinlikle etkiliyor bizi... Bunda; tarif edemediğimiz görünmez bir enerji sarar bizi yada herşey bir tarafa tüm kalbimizle diyebiliriz ki kaderin tecellisi...

Öyle zamanlar gelir ki insanın hisleri; en karanlık gecede görebilen bir yırtıcının hassasiyetine bürünür. Soğuktan bir köşede büzüşmüş bir kedinin bakışlarında içimiz erir, hatta dramatik bir filmde tutamazsın kendini... Hislerin tavan yapmış halidir işte cinsiyet ayırmadan daha duyarlı daha hassas...

Böyle zamanlarda insan, kendisine yazılmış bir cümlenin ses tonunu bile duyar. Kelimelerde gizlenen büyünün dokunuşuyla mutlu olur yada o cümlenin muhteviyatıyla kırılabildiği kadar kırılır. Mutluluğu katmerlenir ve salgın gibi bulaşıcı halde dağılır etrafına. Kırılıyorsa da bu yine yansır her haline ve kırıldıkça büyür, büyüdükçe devleşir. Negatif enerjide işler daha kötüdür aslında ve daha da yıkıcı. İnsan çevresine kimsenin ulaşamayacağı büyük katmanlar oluşturur derinlerinden başlayarak.
Fazlasıyla karışık, biraz da dolaşık durumlar yani...

Bende de durum değişmez...
Sizin gibiyim işte ne farkım olabilir ki, insanım nihayetinde...
Ben de birçok insan gibi bir zaman sonra kendimi bırakıyorum hayatın akışına,,, Bırakıyorum insanların zanları ve sanılarıyla. Yapboz parçalarını uygun yerlere yerleştirmeye çalışanları izliyorum bir adım ötelerinde. Kimseye değil, kendime bile yardım etmeye, birçok şeyi izah etmeye tenezzül edesim gelmediği anlar oluyor. 
Belki de istemeden atılan birkaç adımı düzeltmek için yürünülen yolları hatırlamak istemediğimden ve bunun pişmanlıklarını çektiğim her günün acısından dolayı affedemiyorum kendimi,,, bilemiyorum...  Hem neyi, ne kadar anlatabilirsin ki ön yargılarıyla hareket eden insanlar için, olağan durumlara ses çıkartmaz oluyorum anladığınız üzere ve insanlara kırılmaz oluyorum... Bu demek değil ki hisler ölüyor bu demek değil ki ruhsuz bir yapı içine giriyor insan, aksine daha da hassas oluyor, dokunsan ağlayacak kıvamında...

Herşey alışmakla alakalı, insan davranışlarının çeşitliliğine şaşırmamakla alakalı... Böyle olduğunda çevresiyle arasına mesafeler bırakıyor insan. Mesafeler olmasa da hiç kimseyi görmüyor gözleri, hiç kimseyi duymuyor, daha fazla kırılmamak için...

İçte oluşan katmanlar, çevresinde mesafeler ve hayatı yavaş adımlarla takip eden, kabuğunda nefes almaya çalışan bir kaplumbağa gibi oluyor insan. Bir avuç huzuru yudumluyor israf etmeden. Kendi dünyasında eksiklikleri ve fazlalıklarıyla yaşamanın iyi olduğu inancıyla dolar fikirleri...
Aslında bir nebze de böylesi en iyisi...

Mesafe denilince bir arabaya atlayıp gitme arası bişey sanırsın ya, öyle değil işte bu. Kalabalıklar içerisinde yalnız olmak gibi kısaca. Sonra herkese uzak, yüreğine daha yakın oluyorsun. Kendini, kendinle meşgul ediyorsun, Mutluluğu kendinle paylaşıyor, acıya yalnız katlanıyorsun kısaca...

Kişi kişinin aynasıdır derler ya; belki kırılmaları ondan oluyor insanların. Beklentilerinden, umutlarından artık kimseyi aynası yapamadığındandır, "ben" bilmiyorum kimseyi, tanımıyorum benim için herkes kapalı bir kutu gözümde, yani boş bir çerçeve...

Kimseye eyvallah etmiyorsun, koşmuyorsun öyle olur olmaza,
Çağırana bir adım yürüyorsun o da insanlık namına... Eskiden olsa belki uluorta açar insan kalbimin en kuytularını azıcık gülümseyen bir yüze, dedim ya eskiden diye...

Değişiyormuş insan kırıla kırıla, okuduğum kitaplarda, yazılarda filmlerde ve bunu tecrübelerle öğreniyor insan.
Yaşamadığın durumları hissetmek o kadar basit oluyor ki ancak olayı yaşadığın anda içi döküle döküle öğreniyormuş insan hayatı...

Görünmez enerjinin etkisiyle daha bir yayılır vücuduna bu his. Yıldızların etkisini de unutmamak lazım tabii :)
Sonunda biraz yorgun, biraz durgun, biraz güvensiz, biraz takatsiz kalıyorsun hepsi bu sanırım...
Özlemişim burayı, sanki eski bir dostu görmek gibi...
Neyse....
Şimdi dinlenme zamanı.

Sağlıcakla...

Uyanık.

04 Mart 2020

Nerdesin



Yarım nefesler,
Kısık gözler,
Boş eller,
Kapılar kapalı 
Kalbim, gözüm, elim yaralı
Sen nerdesi ?
Ben ölmedim.
Ölüp te yerin 
yedi kat altına girmedim..
Hep bekledim
Nerdesin ?
Gecenin suskunluğu
Günler uykusuz,
Bahar geldi,
Kış geçti
Sen nerdesin ?
Donmadı sular
Solmadı umutlar,
Söylesene sen
Bana nasıl geç kaldın..?

Uyanık.

Değiştim



Değiştim, değişiyorum, değişeceğim...

Tekerleme gibi oldu farkındayım, yazmaya başladığım konuyu betimlemek istedim geniş bir zaman diliminde. :)

Evet değişiyorum ve ben değiştikçe herkes kendine göre değişikliği düşünüyor hatta çoğunluk sanıyor  ki... 
Sevgim değişiyor...

Maalesef ki bu onlar için korkunç bi durum...

Bu korkunç durum, bu duygu, bu his, onların da bana karşı sevgilerini tüketmelerine yetiyor. 
Oysa ben çok daha korkunç bir şey yaşıyorum. Değişiyorum...

Neden böyledir, 

Herşey ya hep ya hiç mi ? bu mudur doğrusu!! 
Veya orta karar yaşamlar, orta karar mutluluklar yetmeli midir insana!!! 
Orta karar sevmeler, orta karar dostluklar ve orta karar beklentilerle mutluluk gelir mi gerçekten ???

Hayata ucundan ilişik yaşayarak belki daha emin yaşanabilir ama, bütün gücünü vermedikten sonra her ne işe kalkıştınsa, 
Tatmin olur mu yaşadığından insan.!!!

Ben orta yollu yaşayamıyorum. Az sevmiyorum ben, samimiyeti, sorumluluğu, az güven diye birşey bilmiyorum.
Kaçak dövüşenden, yarım yamalak işlerden hoşlanmıyorum...
Ben kavgaya tüm kaslarıyla dalan insanlardanım varımı yoğumu verenlerden ve öyle insanları seviyorum...
Tüm samimiyeti ve tüm gücüyle sarılan amacına... 
Tüm ruhu ve tüm yüreğiyle sarılan sevdiğine...
Belki yenen, belki yenilen, belki herşeyi silinip bırakıp gidilen...
Ama yaşamda kendi olup, kendi mücadelesinin kahramanı olan, belki istediği gibi yaşayamayan ancak sessizce içinde yaşamaya devam eden birisiyim ben...
Yada değilim de değişiyorum istemeden belkide değiştim bilmeden...

Uyanık.

03 Mart 2020

Siz hiç ?



Siz hiç uzun soluklu bir yürüyüşe çıktınız mı kendinizi de alıp ?
Seçtiklerinizle konuşup seçmediklerinizle tartıştınız mı hiç ?
İçinizden haykırırken itiraz edip kendi sesinizi kestiniz mi ?
Siz hiç koşarak kalmayı, kalırken uzak diyarlara gittiniz mi ?

Uyanık.

Göz



Sanki iki göz gibi...
Bilir misin ne demek bu ?
Birbirine o kadar yakın ama bir o kadar uzak...

Uyanık

Üşüyorum.



Apansız iniyor akşamlar
Sanki hiç suçu yokmuş gibi,
Bilir misin cehennemi,
Bilir misin o kızıl renkleri,
Tılsımını yitirmiş sevmeler,
Yitip giden öpücükler,
İlklerin sona gelen alışkanlığı,
Toprak kokusu bulutlarda,
Ah anlatabilsem ah başarabilirsem,
Çiçeklerin sessiz dünyasını.
Uzaklar yakın olmuyor aynalarda,
Velhasıl efkar koyu bir perde,
Üşüyorum, kapama gözlerini...

Uyanık.

02 Mart 2020

Zor



Hayattan bahsedilirdi, zor denirdi ve herkese bir suskunluk gelirdi. İnsanlar başını önüne eğer o kısa anda düşünürdü yaşadıkları zaman içinde kendilerini en derinden etkileyen zorluğu... Hayat buydu eski insanların gözünde.

Uyanık

01 Mart 2020

İmkansızlık



Nedir imkansız olan ?
Hayatın kaçıncı olmayan kuralını yazdı kitaplar ?
Neye sahibiz ki, neye aitiz?
Neyiz, kaç parmak, gökte hangi yıldız ?
Yada bir elmanın hangi olmayan yarısı ?

Güldürür eminim gecenin bir yarısı "kısmet"
Yada gülümsetir belki olmayan neşeden...
Ne gelir elden
Ne gelir dile gelenden ?

Bir bardak suda nefes almak gibi yaşamak
Tesadüflerin dikenlerine takılı bez parçaları
Olmayacak bir adak mı adanır yıldızlar altında,
Her gece sustuklarım yetmiyor biliyorum,
Günleri, ayları çekiyorum tesbih niyetine tane tane.
Kaç bin kez tavaf ettim evin boş odalarını
Bir ben anlattım bir ben dinledim gönülden.

Yorgunum göz kapaklarımla boğuşmaktan
Aramaktan, beklemekten, umutlardan,
Laf geçiremediğim saklı gizli bahçemden,
En çokta keşkelerden...

Buldum mu huzur sence ?
Peki ya sen buldun mu ?

Emin ol yoktur benden mutlusu 
Mutluysan eğer en derinlerinde...
İmkansızlık nedir dersen eğer
Olmamış herşey diyebilirim gönülden...

Uyanık.

Çizim 4





Durmuyor yerinde bir yıldız,
Bulutlar durmuyor, ay durmuyor,
Kim durmuş ki yerinde hayat bu işte...

Uyanık