19 Mart 2020

Yıldızların konumu





Zamanın kumları durmadan yer değiştirirken; gündüzleri geceye, kışların yaza döndüğüne şahit oluruz hep birlikte. Değişiyor herşey; sanki bir kum saatinin üstten eksilen kısmı gibi içimiz çekiliyor ve değişiyor hayat adım adım...

Topyekün bir mücadele içerisinde insanlık... Ne kadar aciz olduğumuzu mikroskopta zor görülen bir organizmanın yapabildiklerinden dolayı daha iyi anlıyoruz. Yalnızız,,, bir başımıza çözmeye çalıştığımız problemlerin altında eziliyoruz. Daha kendi kendimizi tanıyamamışken bizi etkileyen virüsleri nasıl tanıyalım bilemiyorum. Bu konuda ki yazılarımı diğer bloğumda detaylıca işliyorum ve tamamlanmamış olanları da en kısa sürede tamamlamak için üzerinde çalışıyorum.  Hayat kısa, ben yavaş, değişimler hat safhada ve ben maalesef yetişemiyorum...

Zamanla birlikte belli zamanlarda ruh haliniz de değişir. Falcıların, sihirli küre okuyanların, gelecekle ilgili insanların umutlarıyla oynayanların yanında, hani gazetelerde günlük meraklılıların sürekli okuduğu o burçlar var ya işte bir nebze gerçeklik taşıdığına inanıyorum zaman zaman. İster inanın ister inanmayın ama şu bir gerçek ki yıldızlarla aramızda bir bağ var ve bu bağ kesinlikle etkiliyor bizi... Bunda; tarif edemediğimiz görünmez bir enerji sarar bizi yada herşey bir tarafa tüm kalbimizle diyebiliriz ki kaderin tecellisi...

Öyle zamanlar gelir ki insanın hisleri; en karanlık gecede görebilen bir yırtıcının hassasiyetine bürünür. Soğuktan bir köşede büzüşmüş bir kedinin bakışlarında içimiz erir, hatta dramatik bir filmde tutamazsın kendini... Hislerin tavan yapmış halidir işte cinsiyet ayırmadan daha duyarlı daha hassas...

Böyle zamanlarda insan, kendisine yazılmış bir cümlenin ses tonunu bile duyar. Kelimelerde gizlenen büyünün dokunuşuyla mutlu olur yada o cümlenin muhteviyatıyla kırılabildiği kadar kırılır. Mutluluğu katmerlenir ve salgın gibi bulaşıcı halde dağılır etrafına. Kırılıyorsa da bu yine yansır her haline ve kırıldıkça büyür, büyüdükçe devleşir. Negatif enerjide işler daha kötüdür aslında ve daha da yıkıcı. İnsan çevresine kimsenin ulaşamayacağı büyük katmanlar oluşturur derinlerinden başlayarak.
Fazlasıyla karışık, biraz da dolaşık durumlar yani...

Bende de durum değişmez...
Sizin gibiyim işte ne farkım olabilir ki, insanım nihayetinde...
Ben de birçok insan gibi bir zaman sonra kendimi bırakıyorum hayatın akışına,,, Bırakıyorum insanların zanları ve sanılarıyla. Yapboz parçalarını uygun yerlere yerleştirmeye çalışanları izliyorum bir adım ötelerinde. Kimseye değil, kendime bile yardım etmeye, birçok şeyi izah etmeye tenezzül edesim gelmediği anlar oluyor. 
Belki de istemeden atılan birkaç adımı düzeltmek için yürünülen yolları hatırlamak istemediğimden ve bunun pişmanlıklarını çektiğim her günün acısından dolayı affedemiyorum kendimi,,, bilemiyorum...  Hem neyi, ne kadar anlatabilirsin ki ön yargılarıyla hareket eden insanlar için, olağan durumlara ses çıkartmaz oluyorum anladığınız üzere ve insanlara kırılmaz oluyorum... Bu demek değil ki hisler ölüyor bu demek değil ki ruhsuz bir yapı içine giriyor insan, aksine daha da hassas oluyor, dokunsan ağlayacak kıvamında...

Herşey alışmakla alakalı, insan davranışlarının çeşitliliğine şaşırmamakla alakalı... Böyle olduğunda çevresiyle arasına mesafeler bırakıyor insan. Mesafeler olmasa da hiç kimseyi görmüyor gözleri, hiç kimseyi duymuyor, daha fazla kırılmamak için...

İçte oluşan katmanlar, çevresinde mesafeler ve hayatı yavaş adımlarla takip eden, kabuğunda nefes almaya çalışan bir kaplumbağa gibi oluyor insan. Bir avuç huzuru yudumluyor israf etmeden. Kendi dünyasında eksiklikleri ve fazlalıklarıyla yaşamanın iyi olduğu inancıyla dolar fikirleri...
Aslında bir nebze de böylesi en iyisi...

Mesafe denilince bir arabaya atlayıp gitme arası bişey sanırsın ya, öyle değil işte bu. Kalabalıklar içerisinde yalnız olmak gibi kısaca. Sonra herkese uzak, yüreğine daha yakın oluyorsun. Kendini, kendinle meşgul ediyorsun, Mutluluğu kendinle paylaşıyor, acıya yalnız katlanıyorsun kısaca...

Kişi kişinin aynasıdır derler ya; belki kırılmaları ondan oluyor insanların. Beklentilerinden, umutlarından artık kimseyi aynası yapamadığındandır, "ben" bilmiyorum kimseyi, tanımıyorum benim için herkes kapalı bir kutu gözümde, yani boş bir çerçeve...

Kimseye eyvallah etmiyorsun, koşmuyorsun öyle olur olmaza,
Çağırana bir adım yürüyorsun o da insanlık namına... Eskiden olsa belki uluorta açar insan kalbimin en kuytularını azıcık gülümseyen bir yüze, dedim ya eskiden diye...

Değişiyormuş insan kırıla kırıla, okuduğum kitaplarda, yazılarda filmlerde ve bunu tecrübelerle öğreniyor insan.
Yaşamadığın durumları hissetmek o kadar basit oluyor ki ancak olayı yaşadığın anda içi döküle döküle öğreniyormuş insan hayatı...

Görünmez enerjinin etkisiyle daha bir yayılır vücuduna bu his. Yıldızların etkisini de unutmamak lazım tabii :)
Sonunda biraz yorgun, biraz durgun, biraz güvensiz, biraz takatsiz kalıyorsun hepsi bu sanırım...
Özlemişim burayı, sanki eski bir dostu görmek gibi...
Neyse....
Şimdi dinlenme zamanı.

Sağlıcakla...

Uyanık.

Hiç yorum yok: