24 Kasım 2023

İstanbul

 


    Hey gidi koca İstanbul...

    Daha kilometrelerce yol varken körfezden gelen tuzlu deniz kokusunu almaya başlamıştım bile. Serinliğinden bahsetmiyorum zaten, yüzüme şefkatle dokunan, başımı döndüren...

    Uzun yılların tanışıklığıyla, havasını derinlemesine soluduğum belki kaç bininci özlemini yaşıyorum şuan. İki sevgilinin kavuşması misali gözlerim parlıyor beyaz fosforlu yol çizgilerinde yansıyan sokak lambalarıyla... Her bir çizginin saniyeden hızlı hareketi beni hipnotize ediyor an be an yaklaşmanın an be an ulaşmanın sabırsızlığında çırpınıyor yüreğim. Kimine komik kimine romantik gelse de gecenin sessiz saatlerinde aracın yan camında belli belirsiz aks eden siluetimin altında anlatamadığım duygular dolaşıyor. Ne çok hızlı gidip ulaşmak ne de kalıp durmak istiyorum. O anı ve o anın verdiği huzurla, kafamda sadece birkaç güzel emareyle öylece yaşamak istiyordum. Yaşıyordum da...  

    Tavanı camlı aracın üzerinden parçalı bulutlar arasında bazen kendini gösteren dolunay yıllara meydan okurcasına süzülüyordu karanlık gökyüzünde. Kendisinin parlama özelliği olmasa da adına binlerce şiirler yazılacak kadar güzel görünüyordu her ne kadar işin kahramanı güneş olsa da... Hatta  güneşin sadece gökyüzünde Ay dan parlaması da yetmiyor, körfezde milyonarca dalgada da kendini tekrar tekrar hatırlatıyordu. Yakamozlar, mehtaplar, dolunaylar... Tek bir ışık kümesinin dünyanın her yerine uzanabilmesi saf bir mucize değil midir zaten... ?

    Birkaç günlük eski dosta bu ziyaretin beni bir müddet idare edeceğini düşünüyorum. O yüzden içime çekebildiğim kadar havasını çekmek, dokunabildiğim kadar rüzgarına dokunmak ve dertleşebildiğim kadar içimi açmak düşüncesindeyim. Özlediğim o kadar çok şey var ki düşündükçe bir yenisini ekliyorum listeye... Kıvrılan yolları, rengarenk ağaçları, her yerde yanan lambaları, bir yerden bir yere koşturan insanları, trafik keşmekeşini, uzaklardan gelen ambulans sirenlerini, acı kornalarını, içinden çıkılmaz labirent şeklinde ki beton yığınlarını, bunlara inat sakince süzülen martıları, mistik tarih kokan eski yapıları, dalgalı denizi, ahenkle sallanan vapurları... Anıları, bana beni yaşatanları, arkadaşları, dostları, dost olmayanları... Öyle çok selam verilecek var ki...

    Her birine selam olsun, her birine saygı, her birine sevgi yağmurları...

Uyanık.

Hiç yorum yok: