30 Ağustos 2016

Anılar altıncı

Çözüm arayacaksın bundan kurtulmaya çalışacaksın içinde ki bu acıyı dindirecek bir ilaç arayacaksın.
Sormak isteyeceksin, yardım isteyeceksin insanlardan ama kimse yanıt vermeyecek bu soruna.

Kimse bilmeyecek çektiğin acıyı. Kimse senin hissettiğin gibi hissetmeyecek. Kimse anılarınla boğuşmanı anlamayacak. Kimse  Seni senden daha iyi hiç kimse anlamayacak.

Bu yüzden yanıt verseler bile bir işe yaramayacak, bilmedikleri acına yardım edemeyecekler.
Oysa hayat devam edecek aynı hızla. Anılarında seni takip edecek ve zaman bir şekilde akacak.
 Yapılacak en önemli görevini yapmaya devam edeceksin.

Yaşamak...

Anıları içine gömüp yaşamayı öğreneceksin. Hayatına sahip çıkacaksın yaşayamam demediğin gibi yaşayacaksın.

Görmeyecek, duymayacak, hissetmeyeceksin, yerine göre ruhsuz olacaksın ve yaşadıklarınla kavrulsan da, ağlasan da, kızsan da, savrulsan da, sussan da, kaçsan da, korksan da yaşayacaksın.

Zor olacak, imkânsız olacak ama...

Unutacaksın...

Anılar beşinci

Beynin oyunlar oynayacak sana. Hangisi gerçek, hangisi hayal ayıramayacaksın.

Karşıdan geleni “o” sanacaksın yolda gidene "o" diyeceksin. Benzerliklerde boğulacaksın, baktığın araçlarda o olmasını dileyeceksin heyecanlanacaksın.

Koşacaksın yanına ulaşmak için. Yüzüne baktığında bir yabancı olduğunu anlayacaksın. Delirdiğini düşüneceksin.

Belkide kaçacaksın, uzaklara gitmek isteyeceksin görmek istemeyeceksin çaresizlik o an içine işleyecek.

Gitmekle kalmak, bakmakla görmek, ona ulaşmak yada kaçmak arasında kalacaksın

Korkacaksın.

Anılar dördüncü

Dinlediğin müzikleri hep birşeylerle bağdaşlaştıracaksın. Her namesi ince ince dokunacak kulaklarına.
Nerde bir müzik duysan o ses gelecek kulaklarına sevda ninnileri çınlayacak her zaman.

Ayrılıktan söz eden şarkıları duyduğunda bütün organlarına aynı anda bir sancı saplanacak.

Biri sussa diğeri başlayacak. her melodi anılarına birer olta atacak ve sen onları istemeden çekeceksin.

Bir gitarın, bir davulun bir kemanın hazin tınısı yayılacak bedenine, ritimlerde kaybolacaksın kızacaksın
duymak istemeyeceksin belki kulaklarını kapatacaksın ama olmayacak.

Kaçacaksın.

Anılar üçüncü

Çaresizliğin saracak benliğini ve tüm bedenine yayılacak durduramayacaksın.
Öfkeni bir kılıç gibi bileyleyeceksin, büyüteceksin. Her şeye lanet okuyacaksın.
Öfken; seni terk edene mi yoksa ayrılığa neden olan her ne varsa hepsine mi, anlayamayacaksın.
Kendini hep haklı görecek bütün suçu çevrene saçacaksın.
Denize, dalgalara, yerdeki taşlara, oturduğun banka, baktığın ufuklara, yüzüne esen rüzgara, gördüğün göremedeğin ne varsa öfkeni kusacaksın. Belkide gözyaşlarına ekleyip yanaklarına kaydıracaksın.
Boş gözlerle baktığın yerlerde boş bir vapur yanaşacak iskeleye,
tıpkı senin yüreğin gibi ve içinden söküp attığın o önemsemediğin yolcunun artık olmadığı boş bir vavur.
İçinden hiç kimse inmeyecek. Bekleyeceksin ama nafile, o yolcu; başka bir limanda olacak belki ve sen bunu düşünüp içten içe hüzünleneceksin.  Bir rüzgar çıkacak, yalnızlığın iyice kemirdiği bedenini yalayacak.
Savrulacaksın.

Anılar ikinci

Bir kıyıda durup boş gözlerle masmavi denize bakacaksın. Bulutları izleyeceksin, anlamsız şekillerinde kaybolacaksın.
Belki bildiğin bir yer olacak anılarını düşününmek için gittiğin o sahil. Hüzünle oturacaksın o boş bankta, ufukları seyredeceksin dertlerini paylaştığın gözlerinden ilmik ilmik akıttığın yaşları hatırlayacaksın.
“Biz aşkı hep mavi bilmiştik” diye hayıflanacaksın belkide.
Bir zamanlar nasıl da coşku yaratırdı o mavi sende... Şimdiyse siyahtan ne farkı var ki... Maviye de aşka da lanet edeceksin.
Kızacaksın.

Anılar birinci

Sabah olup alarmların sana günün ilk sinyallerini verecek ve sen duramayacak ardından kalkacaksın.
Duyduğun ilk ses onlar olacak ve düşündüğün ilk şey onları kapatmak.
Sonra kendini yine vuracaksın kıvrımlı yollara. hayatın akışına adayacaksın kendini...
Hiç birşey olmamış gibi yaşamaya çalışacaksın. Gün gelecek, an gelecek, zaman duracak, belki birşeyler hatırlayıp adım adım geçeceksin anıları.
Her anı yakacak seni, bir küçük alevi kocaman bir yangına çevirecek. Yangını söndürmek için bir damla su bulamayacaksın.
Kavrulacaksın.

Kapat

Kapat kapıları sıkı sıkı kilitle kaç kilit varsa üzerinde,
pencereleri perdeleri her şeyi kapat kes dünyayla ilişkini
kendinde yaşa sadece..

29 Ağustos 2016

Yokluk

Senden öte ne yol var gidecek ne de senden geri dönmeye gücüm yetecek
bir uçurum var senden sonra belirsiz elimden tut kanatlarım yok sensiz
çaresizlik var bende ne yapacım ben, ne yol çizeceğim kendime seninle birlikte
sabahlar olmuyor sanki içim buhranlar içinde ve gece kördüğüm olmuş benliğime...

27 Ağustos 2016

Kalacak

Ne sen geleceksin nede biz gideceğiz
Hayaller boğulup kalacak bir avuç suda
Hüzünler bulutlarda dolaşacak her gün
Yağmurlar dinmez güneş görünmez olacak,
Ve nihayetinde durulacak hava kış sona erecek
Bahar yeni çiçeklere yeni güneşlere açacak
Ne sen gelmiş olacaksın ne de biz gitmiş olacağız
Kalacak içimizde bir yara sonsuzluk boyunca...

Olmaz

Açılamazsın bazen; görürsün konuşamazsın, bakarsın uzanamazsın, dilin grevdedir söz dinlemez, ima edersin anlamaz, anlasa önemsemez...

Kaldırımlar

Koca koca kaldırımları vardı sokakların
kalabalıkta değildi öyle mahalleli vardı
herkes işinde gücünde vaktini geçirirdi
arada ayak üstü sohbetler yapılırdı
gülerdi insanlar kimsenin yüzü asık değildi
zararsız dedikodular olurdu şakacıktan
insnaların konuşma bahanesiyle
kimse aç değildi çok da zengin yoktu ki
paylaşırdı insanlar ekmeğinide aşınıda
büyük kaldırımları vardı mahallemizin bir zamanlar
bir onlar taş bir onlar şahitti yaşananlara
şimdi yollar asık suratlarla dolup taşıyor
kaldırımlar hala taş hala şahit yaşananlara

26 Ağustos 2016

Anı yaşamak

Dünü elbet düşünmeli ama düşündüğü yerde kalmamalı insan,
Yarını hayal etmeli ama umudunu buna baglamamalı insan,
Anı yaşamalı, güzel düşünmeli, hayatını mutlu kılmalı insan...

Huzur

Huzur; hayatta ki en yüksek doruk noktasıdır ve yanınızda iyi bir tırmanıcıya sahipseniz korkmayın...

25 Ağustos 2016

Olmalı

Bir sahil kasabası olsa deniz kenarında sessiz, sakin,
Taşdan iki katlı bir ev ve içinde ufak bir de bahçesi olsa,
Çeşitli meyve ağaçları olan şirin bir bahçe.
Kuyu olsa birde bahçenin bir köşesinde, soğuk suyu çıkartsa toprakla buluştursa
Çardak olsa bir kenarında üzerinde asma yaprakları gölge yapsa,
Hatta iskelesi olsa denize doğru uzansa,
Ara sıra balık tutmak için minik bir teknesi olsa,
Adı sevgi olsa teknenin, özgürce denizde sallanarak yüzse,
Bir araba olsa ihtiyaçları alacak yere götürecek kadar,
Kitaplar olsa bol bol kitap......telefon olmasa,
bilgisayar olmasa tv de olmasa
huzur olsa, sevgi olsa, sadece aşk olsa...


Bir dilek hakkını gönülden istemek.

24 Ağustos 2016

Yangın

Bir yangın değil belki gökyüzündeki bu kızıl renk,
Yansımadır, içimizin haykırışıdır belki gökyüzüne akan...

22 Ağustos 2016

Seçim

Ölenler, gülenler, sevenler her yerde var. Sen nerde yer almak istersen orası dolar içine. Sevgi ve muhabbetle...

16 Ağustos 2016

Kelimeler

Mısralarda dikenleri batardı güllerin dokunmak istediğimde
Ulaşamazdım ağaçların yüksek dallarına gücüm yetmezdi ki
Rüzgar fırtınalara dönerdi kelimeleri savururdu dört bi yana
O dağların tepeleri karlı kayalıklar sert ve acımasız olurdu
Yazdığım çiçekler solardı sanki, menekşeler, laleler uçar gibiydi
Gökyüzünün maviliğini düşünemezdim hain bulutlar kaplayacak diye
Yıldızlar birer birer yok olurdu kara gecelerde kelimelerle birlikte
Yakamozlar dev dalgalara dönüşürdü üstüme üstüme gelirken
Sessizlik yerini haykırışlara bırakırken harfler büyürdü
Yollar, caddeler çıkmaz sokaklara dönüşürdü boğardı içten içe
Gölgem beni takip etmez olur, kelimeler kaçırırdı hayat ışığını
Soluklarım tükeniyor gibi hisseder bedenim eriyor gibi olurdu
Yazdığım yazıları tanıyamaz içinden çıkılamaz bir kabusa olurdu
Uyanamadığım çırpındığım ve bocalamaktan yorulduğum satırlar olurdu
Çaresizlik, yazıların bu denli değişmesi kelimelerin isyanı
Sonunda bıraktım kalemimi, içimi yakan bu kor yakmıştı defterimi
Mısraların anlamını yitirmediği hayallerin umutlarla yeşerdiği
Şiiirlerin çiçeklerle neşelendiği düşüncelere dalmaktı çare
Kelimelerin isyan etmediği günlerde görüşmek dileğiyle...

Üzülürsün.

Fark edersin de ses etmezsin ya hani zamana bırakırsın adım adım gidişini görürsün,
Değersizliğini hisseder, verdiğin değere üzülürsün...

Yaşamak

 
Yaşamakta olduğumuz bu günler de geçecek elbet
Ve bir gün sona yaklaşacak insan
Film şeridi gibi geçecek hayat gözlerinden
Kâh gülecek Kâh hüzünlenecek mutlaka
Siz siz olun her şey sona ermeden
Bu filmin nihayetine ermeden

Güzel yaşadığınızdan emin olun...

Doğru

Yanlış yolda olsa bazen sonunu merak eder insan ve belkide bu yanlış senin bir ömür boyu doğrun olur...

Korku

İçimdesin sanki bütünüyle
yaşamak için aldığım nefeste,
Bıraksam nefessiz kalacağım belki
ve bıraksam sende kaçacaksın gibi
uçup gideceksin gibi bir kötü his var
Bu bir rüya olsa gerek en güzelinden
korku dolu bir rüya ama bu korku
sadece uyanma korkusu, endişesi
sessiz kalmak çaresiz kalma korkusu

15 Ağustos 2016

Yorgun

Yüzyıl geçmiş gibi sanki gözlerimi dünyaya açalı
Güneş bile yorgun bu hava bu bulutlar yorgun Omuzlarda ağır yükler insanin umutları yorgun

Düşüneceksin

Bakmadan camdan dışarı, mevsimleri hayal edeceksin,
Lapa lapa kar düşüneceksin her bir tanesini hissederken,
Yagmurla ıslanacak seslerini kendine melodi yapacaksın,
Fırtınalar esecek, gönlündekine eş değer, hırçın, yıkıcı,
Güneşe merhaba diyeceksin çiçek kokulu yaylalarda...
Sis bulutlarında kaybolacaksın mechullerde gezinirken,
Mevsimleri yaşayacaksın gözlerin kapalı umutlarını beslerken

12 Ağustos 2016

Gelmeli

Nasıl özlüyor insan sanki alev benliğini sarıyor, için için yanıyor gibi
Hasret mi adı bu duygunun yoksa bu yangından mı kaynaklı 
Çaresizlik; belki bu yangını söndüremiyor oluşumuz mudur 
Yoksa mesafeler mi hasreti oluşturuyor .
Gelmeli bu yangına sebep olan artık gelmeli
O kadar gelen içinde tek çare senin olduğun bilinmeli
Gelmeli artık bu yangına sebep olan ansızın gelmeli
Günün sona erdiği,
Aydınlığın karanlığa terk ettiği,
Hüznün sevince dönüştüğü,
Yolların sonunda kavuşturduğu,
Renklerin anlam kazandığı,
Takatin son anına dayandığı anda gelmeli
Gelirken sevdayı da getirmeli,
Coşkuyu da
Mutluluğu da getirmeli
Ki yangın söndüğünde huzura erilmeli...

11 Ağustos 2016

Körolası

İlelebet aşk bu bendeki
Kör olası yaktı içimi
Ara sıra uğra kalbime
Oyunun içinde tut beni

08 Ağustos 2016

Değişiklik

Değişiklik yapacaksın bazen hayatında 
Küçük farklılıklar olacak anlık yapabileceğin
Mesela; taş parkeli eski yollarda dolaşacaksın,
Eşlik edecek sana diline doladığın bir şarkı,
Her sahil seni uzaklara taşıyacak adım adım.
Ilık rüzgarı hissedeceksin tebessüm eden yüzünde.
Küçük farklılıklar yapacaksın rutin hayatında,
Çay yerine kahve ile gününü geçireceksin mesela,
Yada her gün kahve içeceksin, her günü farklı yaşamak adına...

07 Ağustos 2016

Nihayet

Ve nihayet bu ömür de kayda değer güzellikleri yaşayabiliyor
ve nihayet hayata anlam katan değerler bir his kazanabiliyor
ve nihayet umudun güzel duygularla beslenmesi sağlanıyor
ve nihayet hayaller sonsuz katmanda mutluluk kaydediyor...

05 Ağustos 2016

Yıldız

Az önce göz kırpan o parlak yıldız gitti şimdi, kayboldu,
Nasılda gururla seyrediyordu dünyayı karanlığa inat,
Biliyorum; halen aynı yerinde duruyor ve aynı ihtişamıyla,
Ama şuan başka dünyalara bakıyor, başka karanlıklarda...

Umarsız

Her bir harfi yaralar en derinden istemiyorum deyişinin, gülersin gül yüzüne sesin çıkmaz ama için kan ağlar umarsızlığı görünce.

04 Ağustos 2016

Uçmak

  Uçmak; kanatları olana has bir özellik değildir,


  Bazen kanatsız da uçulur hüzün bulutlarında...

Yaş

Boğazında düğümlenir hani çıkmazda içini acıtır kelimeler,
boğulacaksın hissi ilmik ilmik damarlarında dolaşır da ses edemezsin
işte öyle kötü bir his kapladıysa bedenini kurtuluşun yoktur emin ol

düşecek o yaş gözünden bir şekilde mutlaka rahatlamak gerekecek.

03 Ağustos 2016

Oradaydım

Her şey siyah beyazdı senin için, oysa ben mavi bir düşte geziniyordum,
Deniz miydi bu görünen, işte ben o denizde bir dalgaydım,
Bir ormanın kaldın mı en yeşilinde, oysa ben o ormanda ulu bir ağaçtım,
Sen gezinirken bir dağın tepesinde, ben dorukların beyazlığında yalnızdım.

Gün batıyor

  Gün batıyor. Gökyüzünde kızılla mavi birbirine karışıyor.Deniz alabildiğine uzanıyor önümde. Bir teknenin sesi geliyor uzaklardan kendisini seçebilmek zor henüz. Kim bilir ne umutlar taşıyor içindeki insanlar.
Ne yılgın bir günü tamamlamak peşindeler belkide. Birazdan o da kayboluyor güneşin yavaş yavaş denize indiği gibi...

Yalnız değilim; sahildeki kayalıklara çarpan dalgaların sesleri duyuluyor. Mavinin huzuru var içimde. Kızılın egzotik görünümü sarıyor etrafı. Birden denizin hafif yosun kokusuyla birlikte, esen havayı içime çekiyorum çekebildiğim kadar.
Yaşamak bu diyorum bağırmak, haykırmak geliyor içimden ama tutuyorum kendimi, sessizlik bozulmasın diye.

Bir gün, bir gün nasibimse yârim ol gel diyordu radyodaki parçada ve biz hep birlikte bu anı yaşıyorduk.
Sahildeki kayalıklara çarpan dalgalar, hafif esen rüzgar, denizin kokusu, biraz mavi biraz kızıl gökyüzü... Hepimiz dinliyorduk bunu ve gözlerim ufuktaydı.


Güneş  kayboldu denizde, geriye kızıllığın parçalı bulutlarda ki o güzel yansıması kaldı. Büyüleyici manzarada dalgaların sesiyle seramoni yapıyordu adeta. Huzurun ilmik ilmik içime aktığı anlarda ufuklar belirginliğini kaybediyordu. Mavilik karanlığa büründü ve gün bir sonraki sabahı yaşamak için sona ermişti.