Mısralarda dikenleri batardı güllerin dokunmak istediğimde
Ulaşamazdım ağaçların yüksek dallarına gücüm yetmezdi ki
Rüzgar fırtınalara dönerdi kelimeleri savururdu dört bi yana
O dağların tepeleri karlı kayalıklar sert ve acımasız olurdu
Yazdığım çiçekler solardı sanki, menekşeler, laleler uçar gibiydi
Gökyüzünün maviliğini düşünemezdim hain bulutlar kaplayacak diye
Yıldızlar birer birer yok olurdu kara gecelerde kelimelerle birlikte
Yakamozlar dev dalgalara dönüşürdü üstüme üstüme gelirken
Sessizlik yerini haykırışlara bırakırken harfler büyürdü
Yollar, caddeler çıkmaz sokaklara dönüşürdü boğardı içten içe
Gölgem beni takip etmez olur, kelimeler kaçırırdı hayat ışığını
Soluklarım tükeniyor gibi hisseder bedenim eriyor gibi olurdu
Yazdığım yazıları tanıyamaz içinden çıkılamaz bir kabusa olurdu
Uyanamadığım çırpındığım ve bocalamaktan yorulduğum satırlar olurdu
Çaresizlik, yazıların bu denli değişmesi kelimelerin isyanı
Sonunda bıraktım kalemimi, içimi yakan bu kor yakmıştı defterimi
Mısraların anlamını yitirmediği hayallerin umutlarla yeşerdiği
Şiiirlerin çiçeklerle neşelendiği düşüncelere dalmaktı çare
Kelimelerin isyan etmediği günlerde görüşmek dileğiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder