29 Kasım 2019

Melodiler



Bardaktan boşanırcasına tabirini hayal etmenin ötesinde görmek... Bir sis bulutu gibi yolların yağmuırdan görünmediğine şahit olup kapalı bir mekanda güven içinde olmanın huzurunu yaşıyorum. Korkuda değil bunu görmek biraz endişe diyebilirim bu denli doğa olaylarında çaresizliğin verdiği acizlikle... Dışarda olanların bu yağmur altında kalanların halini de bir an düşününce şükür kapılarına dualar yollamayı ihmal etmiyor insan. Kara bulutların gece misali kararttığı günü, anlık çakan şimşekler aydınlatıyor ve ardından azametini gösteriyor gökyüzü büyük bir gürültüyle... Bahar aylarında özellikle nisan da yağsa bu yağmur hiç düşünmem çıkar dışarı yüzümü yukarı kaldırır her bir damlanın yüzümde serin izler bırakmasını sağlardım. Mecburiyetten değil de isteyerek ıslanmanın özgürlüğünde insan benliğinin uzaklara uçması da ayrı bir keyif veriyor kesinlikle. 
Sararan yaprakların son kırıntıları da bu kuvvetli yağmurda dallarını terkediyor. Her daim yeşil kalan çam ağaçlarının yeşili olmasa herşey gri nezdinde gözükecek. Bahara kadar bu tabloları görmeye devam edeceğiz maalesef. Renk cümbüşleri özleminde yağmurlara devam ediyoruz günleri geride bırakarak.

Bir zamanlar yağmur zamanı; çok önemli melodileri çağrıştırıyordu. Melodiler yine var yine yağmurlar yağıyor aynı su olmasa da aynı rüzgar esmese de... 

Uyanık.

28 Kasım 2019

Ne kaldı



Ne kaldı hasretten başka,
Ne kaldı kırık kalp yanında...

Uyanık.

27 Kasım 2019

Korku



Çok soğuk olmayan son ılık rüzgarlar dolanıyor ağaç yapraklarında,,, Kalın giyinsen terleten, incesinde titreten, kapalı havanın verdiği hüzünle karışık burukluğu yaşatan anlar oluyor bu bir gerçek... Güneşi görmeden geçirdiğimiz kim bilir kaçıncı günü geride bırakıyoruz soluksuz. Bugün bir ara selam verse de kapalı bir mekanda olmayınca ısıtmadı bile tenimizi... Normal geliyor artık günlerin bu şekil geçmesi. Anlık değil de yavaş yavaş olan bu değişimlere alışıp gidiveriyoruz ne diyelim insanlık bu şekil bir tepki veriyor maalesef. Dile kolay yıl bitiyor nerdeyse ancak daha yeni girmiştik yeni yıla oysa ki,,, 

Ekim gibi kasım da bitti eylülün ardından bir çırpıda... Bulutlar arada ağlasa da kefenini giymedi henüz doğa. Dökülen, kimisi daha toprağa kavuşmadan sararan yapraklar kuryup kuytu köşelere saklandılar bile çoktan. İlahi adaletin tecellisi gerçekleşiyordu yine yeniden... Zaman kapmıştı herşeyi; baharın renk cümbüşü çiçeklerini, binbir türlü esansa sahip kokularıyla yutmuştu birbir, ardından sıcak yaz akşamlarını, yakamozları gökyüzünde ki binlerce yıldız gibi akla gelen güzellikleri... Devran hep böyle dönmüştü, yıllar yılları katmerleyerek yokederken... Şimdi sabretme zamanı, şimdi bekleme ve yenilenme için hazırlanma zamanı kutlu baharın gelişine kadar...
Yaş ilerledikçe insan korkmuyor değil bu baharın gelişini beklerken, ya gelmezse yeşillikler, ya gelmezse göçmen kuşlar, yaz yağmurlartaı yağıp gökkuşakları oluşmasa, ya nehirler çağlamazsa tekrar, kır laleleri, gelincikler açmasa yeniden... 
Bunlar her yılın olmazsa olmazı elbet esas korkum bu cennet misali baharı görememek...

Uyanık.

26 Kasım 2019

Unutmak



Görmemek yeter mi unutmaya ?
Elbet bir yerde gelecek aklına...

Pişmanlıklarında boğulur insan,
Giden zamanın üzüntüsü içinde...

Uyanık.

Talihsizlik



Ne büyük talihsizlik 
Bir daha yakalayamayacağın bir güneşi kaybetmek...

Uyanık.

25 Kasım 2019

Kim



Hepsi aynı mı gerçekten ?
Seçip sevdiklerimizle seçmenden sevdiklerimiz...

Çalınınca ışıklar kim aydınlatır kara geceyi ?
Kim kalır yanında kim vefalı kim cefakar ki ?
Işığı çalan mı yoksa karanlıkta bırakan mı vicdanlı ?
Tutmaz mı ellerinden yaralı haline hiç bakmaz mı ?

Uyanık.

Mesafeler



Mesafeler yok belki yada arada binlerce uçurum var,
Görsende gidilmiyor belki yada gitmeye cesaret edilemiyor...

Uyanık.

24 Kasım 2019

Ada



Bulunmuyor artık eskisi gibi sessiz, ıssız koylar,

Öyle sessiz sakin kendini bulabileceğin adalar.
Yada...
O koylarda içinde bir türlü dinmeyen sesler...

  Uyanık.

23 Kasım 2019

Yağmur



Herkes sever yağmuru ne olursa olsun,
Bulutlar ağlar yağmur gibi onları da sevmeli...

Uyanık.

22 Kasım 2019

Bütün dünya benim



Bir yerde okumuştum " Hiçbir şeyim yok " diyen bir yazarın bu cümlesinin ardından " Bütün dünya benim " dediğini...  Birbirinden bağımsız bu iki cümle ne kadar tezat olsa da işin özü nihayetinde birbirini tamamlayan iki cümle. Ne anlam yüklersen yükle, nereye çekersen çek uyuyor her halimize...
Binlerce örnek geliveriyor hemen aklıma, yaşanılan günleri, durumları kendime göre değerlendirip yazarı haklı çıkarıveriyorum hemencecik. Aslında söylenen ve yazılan sözlerin kendi içinde her zaman bir haklılığı yok mu ? İşte o haklı tarafı görmek her zaman işimize geliyor, yoksa buna uymayan örnekler de bulmak hiç zor değil günümüzde...

Yazarın ilk cümlede yok dediği şeyin iyi mi yoksa kötü mü olduğu anlaşılmıyor aslında ve ben o ilk cümleyi okuduğumda bir rahatlık hissi geliyor meraklı halime. Müjdeli haber veren birisinin cümlesi olduğuınu düşünüyorum; " iyiyim bişeyim yok hasta değilim"  yada "düştüm ama sorun yok kalkıyorum" gibi. Kötü birşeyin ardından artık normale döndü herşey demek gibi öyle bir his geliyor bana yada öyle olmasını istediğimden belkide bu şekil düşünüyorum...

Hastalık, sıkıntı, dert elbet hiç olmasın isteriz ancak robot değiliz nihayetinde elbet hayatın olmazsa olmazlarından, ancak bu hastalık yada rahatsızlık olacaksa da bu hakkımızı kısacık kullanıversek de sıramızı savsak hani oldu bittiye geliverse gibi istiyor insan ama o meşakkatli zamanlar inadına uzun uzadıya çekiliyor en katmerlisinden. O cümlede hiçbir şeyim yok derken belki de çekilen cefaların bittiği gibi bir rahatlık geliveriyor insana, şükür ki iyi, şükür ki artık geride kalmış olanlar diyor bir yanım, en azından ben öyle düşünüyorum. 

Hiçbir şeyim yok diyen yazarın burada esas ne anlatmak istediği ikinci cümlesinde ortaya çıkıyor. Hastalıkla sağlıkla bir alakası yok işin ve nesnel bir isteği dile getirmiş tabiki yine bir eksiklik yine bir natamam olayı var bu cümlesinde de ancak herşeye rağmen ulaşılmazlara ve isteklere aldırmadan olabileni dile getiriyor zannımca. Gerçek anlamda benim dediği hiçbir şeye sahip olunamadığının da gizli bir sitemi hissedilmiyor değil kesinlikle. Sonuçta elimiz boş, gönlümüz boş kalacak bütün dünya benim ama neye yarar dediğini anlıyorum... 
Belki de bütün dünyanının cefası, derdi, tasası, sıkıntısı, bütün dünyanın yükü benim de demiş olabilir. Kim ne anlamak isterse,,, kim ne anlatmak isterse,,, kim ne pay çıkarabilirse kendine...

Nefes almanın, huzuru duymanın, sevgiyi düşünmenin, gökyüzünü seyretmenin, büyüleyen tüm renklerin, aşkı hissettiren tüm müziklerin, hakimi olamadığım rüyaların sahibi olsam da; Hiçbir şeyim yok, bütün dünya benim...

Sevgilerimle.

Uyanık.

21 Kasım 2019

Kıyaslama






Ne kaybettiğim ile ne kazandığım muhakemesini yaparken mutlaka kıyaslama ihtiyacı hissediyorum.
Bunun sonucunda kaybettiğim şeyleri düşünürken, aslında hiç kazanamamış olduğumu anlıyorum...

Uyanık.

20 Kasım 2019

Kanatlar



Ne ağır yükler taşıyoruz kelebek misali kanatlarımızla...

Gözler



İster yosun yeşili olsun, ister deniz mavisi,
Ya geceyi anımsatır ya içinde ki hakiki gerçeği,
Cok yakın olmasam da uzaklarda sanma beni...

Uyanık.

18 Kasım 2019

Yollar



Kalple akıl arasında gidip gelen yolları var hepimizin. Hedeflediğimiz yerlere bazen sarmaşık gibi kıvrılan, bazen uzayan, arada kesişip bize seçenekler sunan, ama yine de zor da olsa ulasabildigimiz, ama bazen de hepten kapanan yollarımız var. 
Nedenlerini, sebeplerini merak ettiğimiz, mecburiyetlerimizle birlikte yaşıyoruz sonuçta...
Anlaşılan o ki dünya; ne bensiz, ne de sensiz değişmeyecek. Bizden önce de yollar vardı bizden sonra da olmaya devam edecek.
Kırılmaya gerek yok dünya böyle yaşanıyor bu şekilde...

Uyanık.

16 Kasım 2019

Tesadüfler



Sabahın en bakir saatlerini... Daha güneş yeni doğmaya çaba gösteriyor, hava parlamış olsa da bulutlar ardından göremiyorum. Aydınlanan günün bize nelerin getireceğini sabırsızlıkla bekliyorum diyebilirim.
Iki saatlik uykunun verdiği mahmurlukla havaalanina geldim. Henüz zaman var bulutlar üzerine çıkmaya. Miskin bir haldeyim, göz kapaklarımi açmak için kaşlarımdan yardım alıyorum. Öyle dingin bir haldeyim ki kafamda düşünce bile yok koca alanın orta yerinde. Biraz inceliyorum insanları; kimi sürekli izleniyor hareketleri içerisinde kimisi en az benim kadar miskin kimi nerden bulduysa bu kadar enerjiyi uçacak sanırsın. Havaalanı girişinde ki güvenlik görevlisinin dünyanın en önemli işini yapıyor edasıyla muazzam titizlikle kontrol etmesi takdire şayan bi durum gerçekten. Bir müddet izlenimden sonra ayılan benliğime derin düşünceler çörekleniyor. Bu kadar insanın ortak bir merkezde buluşmasını düşünüyorum. Tesadüfleri, karşılaşmaları, seçimleri, gelmeleri, gitmeleri düşünüyorum. Belki bir daha ömrümüz boyunca karşılaşmayacağımız, belki daha sonra görüp de hatırlamayacağımız yüzlerce insanla aynı alanda nefes alıp veriyoruz. Her birey o kadar ayrı ki birbirinden,,, Herkes seçimini yaparak buraya geliyor, kendi yolunu kendi çiziyor bir nevi.
Kim bilir kendilerine münhasır hayatları nasıl bu insanların ? Nasıl bir mücadele içerisinde yaşıyorlar hayatı derinden ? Hangi şehirlerde hani köylerde büyüyüp, hangi okullarda ne dereceler aldılar kim bilir ? Birbirlerinden habersiz içlerinde saklı olan ne büyük duygular taşıyorlardır. Derecesi kesinlikle farklı sabırlılar, heyecanlılar, sinirliler, özleyenler, özlenenler, yepyeni bir hayat kuracak olanlar, bambaşka bir hayattan kaçanlar, günahkarlar, su gibi temiz olanlar, iyiler, katiller, daha binlerce çeşit sayılabilecek insanlar, şimdi aynı uçağa binecekler birbirinden habersiz.
Ne olursa olsun ne yollardan geçip buralara geldilerse bundan sonra da bu dünya üzerinde ayak bastıkları her kara parçasında kendi kaderlerini yaşamaya devam edecekler.
Olması gereken böyle olduğu için mi oluyor yoksa olanları bizim kararlarımız mı etkiliyor kısır döngüsü içine giriyor insan.
Derin düşünceler içerisinde son anons yapılıyor kalkacak uçak için. Bu zamana kadar burada ki bütün insanlar için hazırlanmış yolu izleyerek gelip buluştuk ve bundan sonra da bizim için izlememiz gereken yolu izleyerek ayrılacağız buluştuğumuz bu alandan. Ne diyelim bundan sonraki yollarımızın açık olması için dua edeceğiz her daim. Tabiki bize bahşedilen akıl, fikir ve iradenin yönlendirdiği şekilde seçimlerimizle beraber dünyada ki kaderimizi yaşayacağız, yaşaya bildiğimiz kadar...


Sevgilerimle...


Uyanık.



14 Kasım 2019

yanan liman



Acelesi vardı,
Gitmek sorun değildi ki
Hiç bağlı da olmamıştı
Özgürdü, özgürlüğün timsali
Biliyordum cesurdu hep
Cesur olmasını da sevdim
Daha birçok halini sevdiğim gibi...
Bunca zaman gitmedi ki
Hep gidişini erteledi benim için
Rotar yapan uçaklar gibi...
Gitmek istediğini biliyordum
Artık "O" da gitmek istiyordu
Bunu dile getirmesede...
Beklenen bir zaman vardı sanki
İftarı bekleyen bir oruçlu
Belki de start bekleyen yarışçı
Yada yarışın son düzlüğünde ki sporcu
Bir sinyal, bir zil, belki de bir yıldız kayması,
Kim bilir, bir his, bir duyguydu beklenen...
Eminim gitmek için hareketlense
Yetişemeyeceğimi biliyordum.
O da yetişemeyeceğimi biliyordu
Hiç dile getirmedik oysa bunu...
Anlamıştım gitmek istediğini,
Anladığımı farketti kendisi de
Gizli bir veda rüzgarı esti sadece
Bulutun beyazı döndü griye
Mevsim sonbahara ulaştı
Yıldızlar kaydı peş peşe
Rüzgar matemi haykırdı inceden
Güneş gizlendi küme dağlar ardına
Bir çobanın kavalı dile geldi.
Son papatyalar döktü yapraklarını
Kuşların ötüşü hüzünlendi.
Sonra...
Sonra gidişini seyrettim ardından
Beklemeyeceğini biliyordum
Beklemedi de...
Yetişebilecek gücüm yoktu
Belki gücüm belki cesaretim
Hoş; koşsam da yetişemezdim
Yetişemeyeceğimi biliyordum
Bunu fark eden de tek ben değildim...
İsterse beklerde ama kararı gitmekti 
Dönüp bakacak dedim bir umutla
Son bir kez gözlerinde mühürlenecektim
Git ama unutma,,, sakın unutma,
Adını unut bunu asla unutma,,,
Binlerce yıl bekleyebilirim diyecektim.
Bekledim sabırla, göz kırpmadan
Son bir dönüşünde savuracaktı saçlarını
Boynundan akan şelaleler gibi...
Biliyordum her telini özleyeceğimi
O da biliyordu eminim özleneceğini.
Özlenmez mi hiç güneşin kızı.
Oysa...
Dedim ya acelesi vardı
Yoksa dönüp bakmaz mıydı ?
Biran seslenmek istedim.
Gittiğin yerde mutlu ol demek için
Ama sustum.
Çünkü mutlu olmasını bilirdi
Mutluluk oydu. "O" ise mutluluk...
Limanı terk eden gemi misali uzaklaştı
Aheste gidişi büyük deprepler yarattı.
Nerden bilsindi, nasıl bilebilirdi ki ?
Dalgalar sahili dövdü sonsuzlukla
İnsanın içini yakan dalgalar...
O ufukta kaybolurken
Limanın alevlerini izledim
Dumanlar göğe yükseldi
Küller küllere karıştı
Denizler yaşlara...


Uyanık.

12 Kasım 2019

Yer



Öyle bir yerdeyim ki;
Ne gitmesi mümkün,
Ne kalması mümkün olan,
Öyle bir yerdeyim işte...
Vazgeçmekle direnmek arasında,
Akla karanın tam ortasındayım...
Kaybetmenin arefesinde,
Yeni bir hayatın eşiğindeyim..
Kalsam canım yanacak, gitsem hayatım...
Mevlana nın yazdığı bu dizeleri okur dururum hep. Eminim sizin de böyle anlarınız olmuştur hayatınızda. Zor geçen zamanlar sabır dolu stres yüklü...

11 Kasım 2019

Mola, veda



Hüzünlü bir an zamanın gölgesinde
Bir veda saklı haykırdığım sitemlerde,
Geleceğe uzanan yollar sisle kaplı,
Kim bilir belki yollar hepten kapalı...

Uyanık.

Bir müddet veda ediyorum size...

Belki bir müddet belki bir ömür...

Sağlıkla ve sevgiyle kalın

Vazgeçtim


Vazgeçtim



Gerçekten istemek ve kararlı olmak herkesin harcı değil nihayetinde. Bir şekilde bunu başarmak, kararlarının arkasında olmak da büyük bir irade göstergesi... Tabiki kararınız; vazgeçtiğiniz şeye değiyorsa iradenizi kontrol edip kolayca silebiliyorsanız eğer, siz süpersiniz,,, Bu başarıyı sağlayarak tüm ödülleri kazanmış oluyorsunuz, kutlayın kendinizi, kutlayın başarınızı ve herşey daima gönlünüzce olsun...

Vazgeçmek ve bırakmak için sizin gibi bende birçok sebep sayabilirim. Hisler, olaylar, şartlar, duygular, mecburiyetler, gizemler, keyifler... Seç seçebildiğini, bahane üretmek yada gerçekleri değerlendirmek, kendince yargılamak ve hükmetmek elinde, artık gerisi sana kalmış, senin için hangisi uygunsa...

Bilmem kaç bin saat oldu seni bırakalı, bilmem kaç milyon dakika...Bazen geçen günleri hesaplayınca asırlarmış gibi geliyor, bazen de dün gibi oluveriyor herşey, beyin insana türlü türlü oyunlar onuyor anlayabilmek ne mümkün...
Seni bırakması zor oldu elbet, kolay olması beklenemezdi nihayetinde bağlanmıştım sana. Zamanla içime nasıl hakim olduysan, büsbütün nasıl sarmışsan benliğimi daima aklım seninle doluydu. Seni bırakmak şöyle dursun, seni unutmak bile korkuturdu. Seninle olmanın en güzel yanı; beni hiç yalnız bırakmazdın. Mutluluğumda, sevinçlerimde, gülüşlerimde sen vardın hep. Ne kahkahaları beraber attık, ne seviçleri beraber yaşadık seninle. Moralim bozulduğunda da sen dinledin beni, sen teselli ettin daima kırgın kalbimi. Hüzünlerime şahit oldun her adımda, benimle ben oldun belki bende seninle sen... En iyi dost oldun dostlarımla birlikte, en iyi arkadaş oldun arkadaşlarımla birlikte ancak içten içe beni tüketen halin yok muydu ? Bile bile yine de senden vazgeçemiyordum. Acıman yoktu kim derse desin iyi gelmiyordun bana, aslında kimseye iyi gelmezdin sen. Zarar veriyordun bana ve benim buna bir son vermem gerekiyordu. 
Ve bunu gerçekleştirdim, Düşündüğüm birgün yaparım dediğim şeyi o gün yaptım. 

Bıraktım seni...
Vazgeçtim senden...
 
Gözlerimi güne ilk açtığımda aklıma gelişini hiç unutmuyorum. ilk günler kararımın verdiği iradeyle içime dolan azimle hiç önemsemedim seni, hatta sensizliği başarmanın mutluluğunu yaşıyordum doyasıya. Günler günleri izlerken ansızın aklıma gelişlerin oluyordu. Yürürken, otururken, birileriyle sohbet ederken bazen çay bazen kahve içerken akla geldin sürekli. Sana belli etmemeye çalıştım dik duruşumdan taviz vermemek için. Oysa işin içinden çıkılmaz anlar oluyordu sabretmesi güç. Nasıl unutabilirdim ki seni bir anda nasıl ? Sensiz hayat geçmez diye düşünürken bir yabancı olmanın ne kadar zor olduğunu tarif bile edemem. Delice bir tutkuyla bağlanmak bu olsa gerek. Tabiki sen de özledin kolay değil seni çok iyi anlıyorum, ellerimin dokunması, sana bakışım, dudaklarımın dokunuşu, dertleşmemiz, unutulacak gibi değildi...
Ne kadar uzaklaşmaya çalışsam da başkalarıyla dertleşmeni görüyordum, seninle mutlu olan insanlar, onlarla mutlu olan sen ! Bazen insanlar konuşurken adına rastlıyordum kelimeler arasında, bir çok kez olmadık yerlerde yine aklıma düşüyordun. Kıskandığım da oldu, seni görmekten kaçtığım zamanlar da, anılar hep bir film şeridi gibi ensemde belirdi. Kokunu alıyordum devamlı, burnımda tütüyordun çoğu zaman,,, bir zamanlar aşinası olduğum başımı döndüren o kokun... Kaç gece rüyalarımda gördüm seni, uzun yolculuklara çıktık, kaç yarış kazandık beraber, kaç güneş batışını beraber izledik sarmaş dolaş. Bulutlara uzandığımız, yanımda yanıbaşımda olduğun elimi uzatsam sana dokunabildigim güzel rüyalar...
Uzun zaman önceydi tabiki hepsi. Zaman akıyor, günler günleri, haftalar haftaları kovalıyor, yaş ilerliyor ömür kısalıyor. 

Alışıyor insan; hayatında vazgeçmem dediği ne varsa vazgeçiyor ve her şeye alışıyor. 
Ama kolay ama zor, belki isteyerek belki zorla, belki de mecburen alışıyor insan...

Bende alıştım artık yokluğuna. Sana olan bağlılığım uzun zaman önce son buldu artık ne adın etkiliyor beni ne başkalarıyla muhabbetin. Kokun bile tiksindiriyor artık beni. 
Bugün senden kurtuluşumun yıl dönümü... 11 kasım 2011 de belki saat 11 olmamışken son nefesimi seninle ciğerlerime doldurup bir daha seni içmeyeceğimi söyleyerek bir çok birikmiş izmarit içerisinde öldürdüm seni... Hayatımda yaptığım iyikiler içerisinde ilk sıralarda sigara kullanmaktan vazgeçişim oldu diyebilirim. 19 yıllık yol arkadaşlığından vazgeçebilmiş olmanın mutluluğunu her daim yaşıyorum.

Bağımlılığın, tiryakiliğin; kendini şartlandırmaktan ibaret olduğuna kesin inancım var ve bu dünya da gerçekten istedikten sonra vazgeçilemeyen hiç birşeyin olmadığını söyleyebilirim. Yeter ki isteyin, yeter ki vazgeçmeyi dileyin...

Umarım sizler de; sigara kullananlar için tabiki en kısa sürede kurtulmanızı temenni ederim.

Sevgilerimle...

Uyanık.

10 Kasım 2019

09 Kasım 2019

Ah



Bildiğin su ama bilemediğin susuzluk başka,
Gittiğin yok, yolun ışıklarla dolu olsa ne fayda,
Ha kış, ha bahar, sen yaşayamadıktan sonra,
Kimsenin hakkı kalmaz çıkar elbet nasılsa...

Uyanık.

08 Kasım 2019

Mabet



Örülmüş duvarlar yorgun,
Günlerin izleri tuğlalarda,
Çetin fırtınalar kol geziyor,
Ne duvarlar taşır bu yükü,
Ne de gizlediğin mabetler...

Uyanık.

07 Kasım 2019

Tarifsiz



Tarifi zor bu melodi, notalar hep yabancı,
Takatim yok, ne çalmaya ne dinlemeye,
Yılgınım zamana bizi alıkoymuş bi yerlerde,
Kırgınım, sana, ona en çok da kendime...

Uyanık.

06 Kasım 2019

Uyku



Derin uyku huzuru mu getirir
Yoksa huzur; derin uykuyu mu???

Uyanık.


Gece



Niye, neden ve niçin soruları en çok gece ziyaret ediyor, herşey sustuğunda ve için haykırırken...

05 Kasım 2019

Galata

Her seferinde içe dolan bir aşk...
Vapurların sesi, martıların haykırışı,
Köprüden geçen araçlar bile neşeli,

Uyanık.

Rüya



Unutulmuş bir rüya...
İnmişse gözlerine perde baksanda fayda yok,
Sesler senin için anlamsız, dinlesen de boş,
Bir şiirin mısralarında kaybolmuyorsun artık,
Hayaller sis bulutu, mevsim sonbahar olmuş...

Uyanık.

04 Kasım 2019

Bedenler



Yoğunluk ve yorgunluk güneş gibi yükseliyor,
Saniyeler dermansız mekanlarda sessizlik,
Kişiler var etrafta dolaşan nedense bedensiz,
Bedenler var ortada dolaşan bariz kişiliksiz...

Uyanık.

03 Kasım 2019

Arkadaş



Yaşlanan günle birlikte en iyi arkadaşımla dertleşiyorum yine. Söylemeye dilimin varmadığı ne varsa aktarmaya çalışıyorum zengine yakın sayılabilen kelime dağarcığımla... Sözcükler mi anlamlı yoksa benim için anlattıkları mı anlamlaşıyor onu düşünüyorum. Sadece günü dile getirmek istesem de yüzlerce, hatta binlerce günlerin yaşanmışlığı var kelimelerde o bir gerçek. 

Ne çetin bir yol bu hayat, ne tecrübeler, ne birikmişler var her geçen dakikalar içerisinde. Elbet herkesin yolu kendine çetin ve elbet hepinizin hafızası bir derya deniz... Ne kadar ilginçtir eminim hayatlarınız,,,

Bilemiyorum ama o gizemli hayatlarınızı bilmeyi çok isterdim açıkçası...

Zaman belirsiz olsa ve her hayatın bir filmini izlesem saniye saniye... Hayalleri, umutları dinlesem kendi sözcüklerinizle. Bana; neşelerinizi mutluluklarınızı, hüzünlerinizi anlatsanız,,, Heyecanlarınızı görsem gözlerinizde, sizinle yaşasam o anki duygularınızı...

Saniyelerin yıllar aldığı anlar olmuştur hepinizin, düşünün... En büyük huzuru yaşadığınız o anı, biran olsun korkunç gerildiginiz yada kırıldığınız o anı. 

Eminim anlatamadığınız, harflerin, sözcüklerin cümlelerin kifayetsiz kaldığı zamanlarınız olmuştur hepinizin.
Bir daha hatırlamak istemeyeceğiniz korkularınız...

Çok fazla uzatmak istemiyorum sizi de meşgul etmeyeyim.  :)
Sizi, sizinle yalnız bırakıyorum ve arkadaşımla dertleşmeye gidiyorum içimde bir hayli büyüyen birikmisliklerle...

Sevgiyle kalın...

Uyanık.

Bazen



Bazen...
Bu şehre gelmek isteyenler olduğu gibi, bu şehirden uzaklara kaçmak isteyenler de oluyor...
Havasına, suyuna, adına hayran olanlar olduğu gibi artık hiç bir şeyin anlamını önemsemeyenler de oluyor...
Bazen...
Deniz kokan bu coğrafyadan,
Bulunduğun bu hazin aydan,
Salkım saçak umutlarından,
Belki aklındaki çıkmazlardan,
Belki içinde ki yaralardan,
Belki de yaşayamadıklarından...
Belki de...


Uyanık.

01 Kasım 2019