27 Kasım 2019

Korku



Çok soğuk olmayan son ılık rüzgarlar dolanıyor ağaç yapraklarında,,, Kalın giyinsen terleten, incesinde titreten, kapalı havanın verdiği hüzünle karışık burukluğu yaşatan anlar oluyor bu bir gerçek... Güneşi görmeden geçirdiğimiz kim bilir kaçıncı günü geride bırakıyoruz soluksuz. Bugün bir ara selam verse de kapalı bir mekanda olmayınca ısıtmadı bile tenimizi... Normal geliyor artık günlerin bu şekil geçmesi. Anlık değil de yavaş yavaş olan bu değişimlere alışıp gidiveriyoruz ne diyelim insanlık bu şekil bir tepki veriyor maalesef. Dile kolay yıl bitiyor nerdeyse ancak daha yeni girmiştik yeni yıla oysa ki,,, 

Ekim gibi kasım da bitti eylülün ardından bir çırpıda... Bulutlar arada ağlasa da kefenini giymedi henüz doğa. Dökülen, kimisi daha toprağa kavuşmadan sararan yapraklar kuryup kuytu köşelere saklandılar bile çoktan. İlahi adaletin tecellisi gerçekleşiyordu yine yeniden... Zaman kapmıştı herşeyi; baharın renk cümbüşü çiçeklerini, binbir türlü esansa sahip kokularıyla yutmuştu birbir, ardından sıcak yaz akşamlarını, yakamozları gökyüzünde ki binlerce yıldız gibi akla gelen güzellikleri... Devran hep böyle dönmüştü, yıllar yılları katmerleyerek yokederken... Şimdi sabretme zamanı, şimdi bekleme ve yenilenme için hazırlanma zamanı kutlu baharın gelişine kadar...
Yaş ilerledikçe insan korkmuyor değil bu baharın gelişini beklerken, ya gelmezse yeşillikler, ya gelmezse göçmen kuşlar, yaz yağmurlartaı yağıp gökkuşakları oluşmasa, ya nehirler çağlamazsa tekrar, kır laleleri, gelincikler açmasa yeniden... 
Bunlar her yılın olmazsa olmazı elbet esas korkum bu cennet misali baharı görememek...

Uyanık.

Hiç yorum yok: