27 Ekim 2021
Bana ne
Beyaz çizgilerin büyüsüne kapılıp yollara düşmek gerek yeni yerler keşfetmek için,
yada; " bana ne " demeli
yeni kıyılardan,
yeni ovalardan,
yeni bulutlardan...
Sonuçta dalgalar bir değil mi sahile vuran ?
sonuçta çiçekler aynı değil mi güz olunca solan ?
sonuçta inceden ıslatacak yağmuru taşıyan ?
Uyanık.
26 Ekim 2021
Umut çiçeği
Hangi umut çiçeğinin adı bilmem,
Kokusu hep başımı döndüren,
Gönlüme rüveyda uzanan inceden,
Alaca bir at koşar gider içimden...
Uyanık.
25 Ekim 2021
Pamuk şekerler
Eylül geçeli neredeyse bir ay oldu. Günler su misali... Ne çabuk geçiyor zaman, ne çabuk geçiyor günler,,, Oysa daha dün gibi dediğim ne çok şey var aklımda. Özellikle gündelik aklıma gelenler ve her günde benimle gelenler...
Sonbaharı da doyasıya hissediyoruz artık. Kapalı gökyüzünün müptelası olduk daha şimdiden. Güneşi de özledik güneşin bize hissettirdiklerini de... Özlem duyuyoruz ara ara selam veren haline bakarken. yaşlandığımı bir kez daha kabul ediyorum canı gönülden... Eh yapacak da bir şey yok geçmiş yüzyılların insanları nasıl birer birer terk etmişse bizde bu akıma kapılıp gün tüketiyoruz en bol keseden..
Neyse...
Yine de her şeyin en önemli olan kısmı; şu anın, yaşadığımız, nefes aldığımız, hissettiğimiz kabullendiğimiz anlar değil midir ? Bununla ilgili geçen yazdığım yazımı kitabıma çoktan ekledim bile... :)
Dün; hafta sonu itibari ile dinlenme modunda göle doğru kurulduğum koltukta; elimde bir kitap, yan sehpada eksik etmediğim kahve kupam ve ses olsun diye tv nin müzik kanallarından açık bir kanal eşlik ediyor bana. Okumaya ufak aralar verdiğimde kâh ekranda ki klipe, kâh oturduğum yerden ağaçların üst dallarını ve gölü gören pencereye takılıyor gözlerim...
Göl; böyle kapalı ve rüzgarlı havalarda koyu yeşil rengine bürünüyor, sanki denize nispet yaparcasına dalgalar peş peşe birbirini takip ediyor. Doktorun hastasını hipnoz etmesi gibi sallanan ağaç dalları arada başarılı oluyorlar ve bedenimi bir başına bırakıp aklımdakilerle uzaklara taşıyorlar beni... Bu bir dinlenme mi yoksa daha fazla yorulma mı anlamadım tabii.
Bir ara uyuyakalmışım... Bedenim koltuğun sırtına dayandığı yerde, başım yana düşmüş muhtemel, rüya görüyorum. Rüya olduğunu da biliyorum. İnanılmaz bir yerdeyim... Dağ gibi demesem de bir tepenin üzerinden aşağı iniyorum. Bakmıyorum ama yerler asfalt bir yol gibi düzgün beni rahatsız etmeyecek derecede otlarla kaplı. Bahar kokusu var ama bahar olmadığı hissine sahibim. Tepenin altından başlayan rengarenk panayır çadırları kurulmuş her yere, bir türlü görünmüyor sonu. Güneş var ama tek ışık kaynağı o değil sanki. Rengarenk ampuller asılmış gökyüzüne: mavi, kırmızı, yeşil, mor, sarı ışık hüzmeleri bana uzanıyor. Parçalı bulutlar pamuk şekeri kıvamında. Kalabalık burası, insan denizinde yüzüyor gibiyim. Filmlerden gördüğümüz sahnelerden farksız buralar, koşturan çocuklar, hokkabazlar, palyaçolar... Kasnak atanlar, balon vuranlar dönen makinelere binenler... Elma şekeri satanlar, kağıt helva yiyenler pamuklar, şekerler...
Yüzler görüyorum tanıdık gibi ama yok, kim bu insanlar... Hafiften bir korku düşüyor içime, yabancısıyım bu panayırın. Gözler bazı bazı üzerime odaklanıyor, nerden geldi bu dercesine. Dönme dolap azametiyle yükseliyor önümde, ikişerli üçerli binenler yükseliyorlar art arda. Geri gelen hücreler boş binenler tekrar geri gelmiyor, bulutlarda bir ışık hüzmesi sanki dönme dolap bir asansör herkes bulutlarda iniyor. Merak sarıyor bende gitmek istiyorum ama uzun kuyruğu görünce hevesim kaçıyor, beklemek gelmiyor içimden. O kadar uğultulu ses arasında bir şarkının melodisini duyuyorum. O kadar yüksek sesle de gelmiyor halbuki. Birden sahnede olduğumu görüyorum büyük bir konser bu ve binlerce yüzün bana baktığını görüyorum. Konser benim konserim ama haberim yok... Gitarımın tellerine dokunuyorum, o tını kanatlanıp insanların üzerinde dolaşıyor. Her dokunuşum yeni bir tanesini çıkartıyor ortaya. Tanıdık bir melodi, hatta en sevdiklerimden.
Bekliyor herkes şimdi başlamam lazım sözlerine...
Bekliyor, bekliyor, bekliyorum....
Uyanık.
22 Ekim 2021
18 Ekim 2021
Gülücük
:)
Ne çok anlam çıkıyor bu iki karakterin yan yana gelmesiyle...
Olumluya, olumsuza, neşeye, hüzne, herşeye gider sonuçta...
Uyanık.
14 Ekim 2021
Akşam
Akşamın bir vakti oldu ve anarşist ruhum başıboş kalmış yine ayaklanıyor...
Yakıp yıkasım; olana, olmayana derin isyanımı haykırasım geliyor ara ara. İflah olmaz tavırlarıyla karşılaşıyorum içimde büyüyen nedenlerimin. Hem niyelerin arkasına sığınan niçinler çaresiz. Birbirini tamamlayan legoların kaybolmuş yarısı gibi sessizim karanlık gökyüzü altında... Soğuk; titreyen gönlümü içinden çıkılmaz bir hale getiriyor, titreme nöbetlerim kesintisiz...
Binlerce kelime dolanıyor etrafımda yine yalnızlığıma inat. Şuan sihirli bir değneğe ne çok ihtiyacım var, her duyguyu yazıvermesini emredeceğim. Hatta yazmaktan daha önemli emirlerimin de listesini vereceğim...
Gece...
Karanlığın ortasında yanan sokak lambası,
Duvarda ki gölgemle oynayan çocukluğum,
Baharda açan çiçekler kadar taze gülücükler,
Bozuk harflerle yazdığım anlaşılmaz kelimeler.
Başımı döndürenler, başımda dönenler,
Dönmeyenler. :(
Uyanık.
O an
Ne sıcak bir an...
Saniyeler duruverse sebepsiz,
Dünya alsa başını gitse hiç ardına bile bakmadan,
Hiç varolmamış gibi, hiç tanınmamış gibi, başka kimse yok gibi...
Elimi uzatsam cennete dokunacak hissi, büyüleyici koku ciğerlerimin en ücra köşelerine doluyor. Yumuşak ruha dokunan bir ses yankılanıyor kulaklarımda. Büyük bir enerji içerisinde yoğruluyorum resmen
Tel tel güneş ışıklarının göz alan parıltısı. Ahengini koruyor her sallanışında. Şaşırtmıyor beni bu, sonuçta o güneşin kızı...
Sanki ben; ben değilim...
Binlerce sensör milyonlarca algılama cihazı bağlamışlar üzerime de dünyanın en zor testine tabi tutmuşlar ama benim haberim mi yok hissiyatındayım. Duymuyorum, görmüyorum, kokusunu almıyorum da sanki içimde hissesiyorum,,, her hücremde bıraktığı huzur, mutluluk delice alarm veriyor.
İstesem olmayacak ve açsam gözlerimi uyanacağım hatta yüzlerce kez uyandığım bir güzel rüyanın ortasında olduğumu düşünüyorum yine.
O an tel tel güneş ışıklarının göz alan parıltısı. Doğru ya sonuçta o güneşin kızı...
Beni; benimle birlikte bu odada olan herşeyi farklı bir boyuta, faklı bir zaman dilimine ışınlasalar.
Geçen saniyeler ardında kalan sessizlik, kaybolan ışıltı...
Hayaller, umutlar ve nihayetinde gerçekler...
Uyanık.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)