25 Aralık 2023
Gülüş
22 Aralık 2023
Hisler
Kaç bin gün olduğu gibi yine gecenin sükut kaldığı zamanların sonundayız. Saatler; sabahın yaklaştığını gösterir konumunu almış. Şehrin tamamına yakını uyku halinde olduğuna eminim. Çok az insan işlerine güçlerine hazırlanmaya başlamıştır, kimileri de gece vardiyalarının bitmesini dört gözle bekliyorlardır diye düşünüyorum. Dünyaya gelmenin çalışmaktan ibaret olmadığını herkes bilse de günün şartlarından çalışmaya mecbur bırakılan milyonların hali ortada. Hayat zor ve günden güne de zorlaşmaya devam ediyor. Dünyayı önemseyenlerin, sorumluluk sahibi olanların, mecburiyetlerin izinden gidenlerin içler acısı haline üzülmüyor değilim...
Sonbaharın son zamanlarında geç kalmış yağmurlar yerleri ıslatmış, tabelaların, sokak lambalarının trafik ışıklarının yansımalarıyla kör karanlığı aydınlatıyor... O huzur verici yağmurun ince damlaları düşüyor bir müddet sonra dolacak yollara parlayarak. Nasıl bir toprak kokusu doluyor içime... Nemli hava üzerime siniyor, kendisine eşlik ettiğim için kucaklıyor adeta... Üşüme geliyor yataktan yeni çıkmış sıcak bedenime,,, Her ne kadar girmek istemesem de balkondan içeri kaçıyorum.
Stor perdenin ipini çekiştiriyorum duvarı kaplayan penceremde ki. Nefesimin camda oluşan buğusunu siliyorum. İncecik cam parçasının her şeyi nasıl da değiştirdiğine şahit oluyorum bir kez daha. Görmek istediklerimiz, duyduklarımız, hissettiklerimiz... Ardını görebilsek de tek duyumuzun bizi ne derece etkisiz kıldığını, hayatta doğruyu görebilmenin, hissedebilmenin, duyabilmenin birden çok sağlamasını yapmamız gerektiğinin en güzel ispatı olmuyor mu şimdi ? Sanılarımızın ve zanlarımızın bizi birçok yanılgıya düşürebileceğine ikna olmak bu kadar zor olmasa gerek... Görmediğimizde, duymadığımızda yok olmuyor her şey. Farklı düşüncelerle zamanın kendi çevremizde ki yanılsamalarını izlerken bir çok insanın yaşadıklarını zuhur bile edemiyoruz. Kimlerin içlerinde ne duygular doluştuğunu, aynı manzara da olsa kimlerde ne izler bıraktığını anlamamız hiç de mümkün değil. Konuşarak bile anlaşamayan insanların içinde kalıyoruz maalesef... Nadide güzel insanlara keşke bir dokunuşla içimizdekileri, hissettiklerimizi aktarabilseydik...
Günaydınlar...
Uyanık.
10 Aralık 2023
Papatya
Kurumuş gül yapraklarıyla toprağı kapanmış bahçemin orta yerinde zamansız açan papatyayı seyrediyorum. Ne sonbaharın soğuk gecelerinden haberdar, ne de aralık ayının son yarısına girdiğimizin farkında. Merhaba demenin en güzel haliyle karşıma çıkmış savunmasız haliyle gülümsüyor. Canlılığını kaybetmiş doğanın ortasında tüm renklere meydan okurcasına beyaz küçük yapraklarıyla olmayan güneşi arıyor. Ne büyük cesaret,,, savunmasız incecik boynunu yerlere dökülen yapraklar arasından uzatmış. Zamanın acımasızlığından, rüzgarların onu kıracağından habersiz henüz. Ne de güzel gülümsüyor masum masum. Tanımadığı hayatın meşakkatlerinden habersiz olması bir tarafa, vaktinden sonra gelen hayata uyanışının hüsranını da yaşaması an meselesi. Merhabasına karşılık verirken içimi bir miktar hüzün de kaplamadı değil hani.
Neydi onun bu zamansız merhabası. Bu onun için miydi yoksa karşıma çıkmasının bir anlamı mı vardı ? Her şey tesadüf mü ? Yazı mı, kader mi ?
Uyanık.
08 Aralık 2023
Merhabalar
Merhabalar...
Yağmurla başlayan günün ilk saatlerinde güler yüzlü insanlarla karşılaşmanın keyfini hepinizin yaşamasını isterim. Güne mutlu ve huzurlu başlamanın keyfi başka nerede olabilir ki...
Gününüzün mutlu geçmesi dileklerimle...
Uyanık.
02 Aralık 2023
Gölgeler
Merhabalar...
Tatil günü kıvamında bir güne başlayalı fazla olmadı. Tatil kıvamı derken hafta sonlarını benim için kaliteli zamanlar geçirmek için bir fırsat olarak düşünürüm. Daha sakin bir iş, daha durağan bir tempo, mukayeselerin ve değerlendirmelerin bol zamanı... Tabii bu konuda başarılı mıyız o tartışılır bir konu...
Takvimlerin kışa girdiği ama mevsimlerin bunu pek umursamadığı günleri geçiriyoruz. Yaz mevsiminden bunalan insanların hasret kaldığı serinlikler... Bir miktar soğuğun tenimizde; özellikle sabah sıcak yataktan çıkıp balkondan yıldızlarla dolu karanlık gökyüzüne bakarken hafiften titretecek seviyede serin olmasından bahsediyorum. Yanıp sönen sokak lambaları; görünmeyen araçlara ve yayalara yol vermekle meşgulken aynı zamanda geceden çiseleyen hafif yağmurdan ıslanmış boş caddelerde parlıyordu. Başımı döndüren toprak kokusunun beşinci kata hücum edercesine gelmesi bu günkü ilk savaşıma mağlubiyetle başlamama neden oldu. Bu durum benim tüm negatif enerjimi yok etmişti. Huzurla ilgili binlerce resim karesinden birini daha benliğime işledim sevgiyle... İçime derin derin çektiğim soğuk ve temiz havayı ısıtarak bıraktım dünyanın umurunda olmadan. Görebildiğim sakinlikten kimin haberi vardı, haberi olanların da ne kadar umurundaydı... ?
Hızlı ilerlemesinin farkında olamadığım zamanın sinyalleri geliyordu içerde ki telefonumdan. Bu alarm; evden çıkma zamanımdı ve ben geç kalıyordum istemeden. Hayat; her ne kadar hızlı olsak da ne kadar acele etsek de her zaman geç kalacağımızı bizi hep göstermiştir zaten. Yine de alışamadık, yine de alışamayacağız... Çabucak giyinip beni bekleyen sürprizlere doğru ilk adımlarımı attım. Gecenin karanlığında ezanların sessiz caddelerde yankılandığını duydum apartmandan dışarı çıkarken. Soğuk; yüzüme yine şefkatle dokundu ve ceketimin yakalarını istemsizce kaldırdım boynuma doğru.
Pozitiftim ve günün ilk anlarında topladığın bu enerjinin gün sonuna kadar yeterli olacağından emindim. Her zaman olmasa da bunu birçok kez tecrübe etmiştim. Yine de hayatın bizim için hazırladıklarıyla yüzleşmek için sokak lambalarının aydınlattığı ıslak kaldırımlarda yürümeye başladım. Geceye uyanan gökyüzünün laciverte dönüşü altında bir gölge gibi süzülerek ilerledim kaderime...
Sevgilerimle.
Uyanık.