Kurumuş gül yapraklarıyla toprağı kapanmış bahçemin orta yerinde zamansız açan papatyayı seyrediyorum. Ne sonbaharın soğuk gecelerinden haberdar, ne de aralık ayının son yarısına girdiğimizin farkında. Merhaba demenin en güzel haliyle karşıma çıkmış savunmasız haliyle gülümsüyor. Canlılığını kaybetmiş doğanın ortasında tüm renklere meydan okurcasına beyaz küçük yapraklarıyla olmayan güneşi arıyor. Ne büyük cesaret,,, savunmasız incecik boynunu yerlere dökülen yapraklar arasından uzatmış. Zamanın acımasızlığından, rüzgarların onu kıracağından habersiz henüz. Ne de güzel gülümsüyor masum masum. Tanımadığı hayatın meşakkatlerinden habersiz olması bir tarafa, vaktinden sonra gelen hayata uyanışının hüsranını da yaşaması an meselesi. Merhabasına karşılık verirken içimi bir miktar hüzün de kaplamadı değil hani.
Neydi onun bu zamansız merhabası. Bu onun için miydi yoksa karşıma çıkmasının bir anlamı mı vardı ? Her şey tesadüf mü ? Yazı mı, kader mi ?
Uyanık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder