29 Mayıs 2024

Hayat

 



    Tutuk nutkum geçen her günün bir kayıp olduğunu bilerek yaşamaya devam ediyor. Olması istenenler, olması beklenenler, olmamışlar, olmayacaklar içerisinde süren karmaşanın arasında nefes almak. Çok negatif gözükse de genele yayılan huzurun etkisi altında olduğumu inkar edemem. Negatif düşüncenin, pozitiften çok çok daha hızlı yayılabildiğinin keşfi tarih kitaplarında yer almasa da herkes tarafından bilinmektedir. Yeter ki insan istemeye görsün yeter ki insan bir miktar gardını düşürsün. Yer çekimine kapılmış bir kaya gibi yuvarlanmaya başlıyor büyük yamaçlardan tüm enerjimizi gösteren modumuz. 

    Yaşamayı bilmiyoruz, Nefes alamın birkaç lokma yemek yemenin sonrasında vücut ifrazatının doğallığında yaşadık diyoruz. Bir nesne gibi yer değiştirip hayatta ki tek görevimiz gibi çalışma hayatında yer alanın o ezici çarkların içerisinde boğuşmanın adını yaşamak olarak biliyoruz... Ne kadar yazık. Ne kadar buhran verici. Ne kadar çaresiz bir kabulleniş...

    İsyan da etsen o cenderenin içerisine girdin mi vizyonun da sınırları daralıyor. Vizyonsuz gülüyor, vizyonsuz geziyor, vizyonsuz uyuyoruz günleri devirirken... Neyin tesellisi kucaklıyor farkında olmadan değişiyoruz ve her geçen gün kısıtlıyoruz günlük git gel yaptığımız dünyanın minnacık toprak parçasını...

    Nefes alıyoruz ya yetmez mi ? Haykırışları can oluyor kendi kendimizi kandırmak adına. Ne kadar acizane...  Kendi kendimize yaptığımız şeyleri görmüyoruz, görmek istemiyoruz... Belli bir zaman sonra görsek de idrak edemiyoruz gördüğümüzle kalıyoruz. Günlük rutinimizi oturup düşündüğümüzde bedenimize de benliğimize de taktığımız kelepçelerin parlaklığında mutluluk duyuyoruz. Bu mu hayat ? Bu mu yaşamak? Bu mu tüketmek ömrü? Hem de hiç acımadan... İçimizde yaşattığımız sevgilerle hapishanelerimizi gül bahçelerine çevirmekten başka başarabildiğimiz bir şey yok ki onu da kaçımız başarabiliyoruz belli değil... 

    Düşünülecek, kararlarımızı irdeleyecek o kadar çok şey var ki... Okuduğumuz kitapların içerisine entegre edilmiş mürekkeplerle yazılan milyon kelimelerin ifadeleri de bizi değiştirmeye yetmeyecektir. Yüzyıl önce yaşamış yok olmuş simalara bakarak varlık, yokluk kıyaslamasını yaparken  yüz yıl sonra aynı kıyaslamalarla anılacağımızı unutmamalıyız. O da bir yerde hatırlanabilirsek tabii ki...Ne yaşarsak bizimle yaşıyor, ne yaparsak bizimle kalıyor. Nefes almaktan fazla yaşamak için kalkmalı yola çıkmalı... Belki ayaklarınız üzerine kalkmak zaman alsa da içiminizde ne gerekiyorsa yapmanız temennisiyle...

Sevgilerimle. 

Uyanık.

Hiç yorum yok: