30 Ocak 2017

Mutluluk



Çilekli pastanın kremasına karışmış çikolata parçaları gibi tatlı,
Kavurucu yaz günlerinde soğuk bir soda içer gibi serinleten,
Yoğun bir günün ardından huzurla yatağa uzanmak kadar keyifli,
Bu emsaller gibi en güzel zamanında yaşamak seninle mutluluğu...

Uyanık.

27 Ocak 2017

Tebessüm



Tebessüm olsun isterim ölürken yüzümde,
Sana ve hayata dair bir anı kalan...
Sen aşk dersin, ben alay derim
Oysa gerçek, hüzünden ibarettir...

Uyanık.

25 Ocak 2017

Şahit



Sigaram olsa kesin ortak olurdu yalnızlığıma
Yakardım ucundan, acıları çekerdim birer birer
Anılar sarardı etrafımı, bu sahili bu kayalıkları
Şahitim de parlayan ay olurdu parçalı bulutlarla birlikte...

Uyanık.

23 Ocak 2017

Kuru yaprak



Gitmeyi istemiyordu elbet 
Kökleri yoktu toprağı tutan
Direnemedi yağan yağmura
Sürüklendi kurumuş bir yaprak...



Uyanık.

21 Ocak 2017

Unutmayacağım




Kızgınım,
İçimde anlatamadığım bir öfke
Bir sinir harbi yaşanıyor hücrelerimde
Sen...
Kaçamadığım seslerin merkezi
Sen...
Kırılan umutlarımın mimarısın
Bir ömür boyu bu acıyı unutmayacağım...

Uyanık.

Bu gün



Bu gün belli günlerden bir gün değil oysa, hafta başı değil ay başı değil.
Tarih de öyle anlamlı bir tarih sayılmaz.
Bu gün farklı bir gün ama bana göre,
Bu gün, değişimin başladığı ilk gün
Bu gün, kendine dönüşün ilk adımı
Bu gün, özgürlüğe merhaba deme günü
Bu gün, hayalleri parçalama günü
Bu gün, hüzünler başgösterecek, can sıkıntıları, meraklar, özlemeler, ulaşılmazlıklar, diyememezlikler, gidememezlikler, ve yitirişler içine girilecek günlerin karar günü
Bu gün veda
Bu gün elveda... 

Uyanık.

20 Ocak 2017

Seni düşünmek



Seni düşünmek ne kadar güzel bir zaman geçirme.
Şuan gitarımı kucaklamak, parmaklarımda telleri,
Hafif müzik dinlemek ne de kitap okumak gibi
Ne gök gürültüsü ne yağan sağanak yağmur
Hiç biri engel olmuyor seni düşünmeme...
Oysa sen; bir kitap okutmuyorsun ki bana
Dinlediğim bir müziğin sonunu bile bilmiyorum
Hep kayboluyorum seninle diğer şeyler kalıyor,
Bir sen kalmıyorsun hep herşeyde en önde...

Uyanık.

19 Ocak 2017

Susuyorum işte



Uzun zamandır yazmıyorum. Belkide artık ihtiyaç duyuyorumdur yazmaya... Yazsam da değişen birşeyin olmamasından belkide... Yılmışımdır belki yazmaya karşı... Ya da değer birşey bulamamışım kim bilir...Binlerce sebep bulabilirim ama sonuç tek ve o da uzun zamandır yazmadığımdır. 
Kitaplarım da romanlarım da yarım hep bir türlü sona ulaşamıyorum, arada yazabildiğim birkaç şiirim var birde aklıma geldikçe dillendirdiğim felsefi sözler... Ne kadar felsefi olduğu da aşikar, laf salatası kısaca...
Sonuç olarak birşey eksik kalıyor genelde ve hatta bir şeyler de fazla... Meşkul olunca kafa, içine giremiyor insan yazdığı hikayelerin... Fikirlerimde öyle, paylaşamıyorum uzun zamandır kimseyle. Oturup bir bank a, güneşin batışıyla denize bakarak içimi dökemiyorum... Belki de içimdeki hüznüm bundan ibarettir bilmiyorum...

Güzeldir yazmak aslında, elbet insanın konuşamadıklarını içinden geldiği gibi aktarması... Sözünün kesilmeden ön yargısız ses tonunun dahil olmadığı ses şiddetinin devre dışı kaldığı ortamdır. Okuyan kişinin o anki okuyuş tarzıyla büytünleşmek...

Aslında zaman ilerliyor, yaşadıklarımız, okuduklarımız, duyduklarımız hep bir birikim içimizde ve biz büyüyoruz. Sen, ben o değil hepimiz, bazen neşe bazen hüzün ama en değerlisi de acıyla büyümek. Kimse itiraz etmez buna hayır diyemez çünkü herkesin acıyla büyüdüğü bir dönemi, bir zamanı elbet olmuştur... 
En nihayetinde bitmiyor, gitmiyor, dert denen tükenmiyor işte.. İyiliği de kötülüğü de aynı seviyede yaşasa insan kötü anını daha çok takıyor kafasına ve unutamıyorda. Daha çok duygu yükleniyor daha çok daha fazla oluyor herşeyden... Bu bana has bir özellik değil sonuçta herkesde var. Sanırım bir Pollyanna da bu durum yok ama o da bize cok uzak bir durum. :) 
Nefes alıyoruz umutlarımız var hala hamdolsun.. mesele o olmalı bence... ama maalesef mesele; kime nasıl davranacağımı bilmiyor olmam artık.. hiç kimseye güvenmiyor olmak.. şunu çok net biliyorum ki insanlar sıkıntıya gelemiyor... Yeni zaman modası bu, herkes bi rest çekme derdinde. Egodur bunun adı ya da tahammülsüzlük olsa gerek... kaçıyor herkes kısaca... Ulan biz hiç kaçamadık! diye bağırasım geliyor bazen..
En azından huzurum yerinde gönlüm rahat bu konuda.. Ne yaptımsa içimden gelerek, yüreğimden yaptım.. ama baktım yine gidiyor bu insanlar işlerine gelmedi mi.. yok oluyorlar birden bire.. Hayır demeyi de bazı zamanlar bilmiyorum zaten ben kimseyi kırmamak için... Becerip hayır dediklerimse yanımda durmuyorlar ki... Demem o ki; beni sevmeyin önemli değil ama sever gibi de yapmayın.. Ben bir başıma değilim bir ben varım birde içimde benimle yaşayanlar. Alıştım böyle yaşamaya... Herkesi sevmemek lazım bundan sonra... bu güne kadar sevdiklerim bana yeter. Bazıları her ne kadar yanımda olmasalarda... Bundan sonra sevmeyeceğim diye de darılmayın...
Avare bi insanım sonuçta herkese benzemem gel-git aklım ve hastalıklı kişiliğimle çok kişi sevemez beni, ayak uyduramaz bana... Şu ara karışığım çokça.. dolanıyor dilim.. çok var yazmak istediğim.. lakin beceremiyorum susuyorum işte..

Uyanık. 

Sümbül



Adları önemli değildi ki,
saksılar anlamazdı isimlerden
toprağı tanımazdı, suyu bilmezdi
içerlerinde birer hayat büyüttüklerini,
renkleriyle kokularıyla büyülediklerini,
sevgi biriktirdiklerini bilmezlerdi,
En çok sümbül sevilirdi ama
bir gecede açıverirdi
sürprizleri severdi o da
sabah uyanmış gibi
kollarını açmış gibi olurdu
neşeli mutlu huzurlu
yaprakları yeşilin en güzel tonu.

Uyanık.

18 Ocak 2017

Merhaba




Görünmeyendir esas güçlü olan biraz hüzün biraz yalnızlık ve al sana yıkılmaz bir kale tıpkı bir ağacın kökleri gibi...

Gizlenmek de her zaman mümkün olmuyor, yağmurlar dinecek bulutlar mavi gökyüzünü görmene müsade edecekler. 

Bir baharın güne merhaba diyen güneşini selamlayacagiz...

Uaynık.

17 Ocak 2017

Benim de



Benim de herkes gibi sevdalarım var içimde doya doya yaşadığım
Benim de özlemlerim, benimde hasretlerim var aklımdan çıkmayan
Benim de gülüşlerim var arkası kesilmeyen yumuşak sesine neşelendiğim
Benim de umutlarım var hiç bitmeyecek ömür boyu mutlu sürecek...

Uyanık.

16 Ocak 2017

Meşgul

Size meşgul olduklarını söyleyen insanlara ihtiyaçları anında meşgul olduğunuzu söyleyin...

Uyanık.

Karmaşa



Sesler aklımı çeliyor yağmurla uyanmak güne,
Renkler peyda oluyor gözlerime yavaş yavaş.
Karanlıkta yol bulmak, iz sürmek el yordamıyla ilerlemek kaplumbağa misali.
Beyazın kendini göstermesi ve dalgın, bir o kadar baygın bakışlarımı çekememek.
Aydınlık beyaza, beyaz siyaha kaçıyor, renkler bir cümbüş, sesler ayyuka çıkıyor hoyratça,

İçimde tam bir karmaşa...

Uyanık.

13 Ocak 2017

İyilik



Kötü birisi değilim, sadece iyi halimi keşfedememiş insanlar içerisindeyim o kadar...

Uyanık.

Bekleyiş




Gelmeyecek bir gemiyi limanda, uğramayacak bir otobüsü durakta beklememek gerek...

Uyanık.

Ateş



Ateşi ne kadar beslersen besle üzerine sürekli su dökülüyorsa sönmeye mahkumdur...

Uyanık.

12 Ocak 2017

Şiir




Sana bir şiir yazmamı istedin bugün bitanem,
Nefesine hasret kaldığım bu kış akşamında
Seni beyaz satırlara taşımamı istedin canparem,
Gözlerine vurulduğum hayatımın bu anında
Gül yüzünü resim gibi aktarmamı istedin, tektanem
Ilık sesine mest olduğum İstanbul semalarında...

Uyanık.

Bilmukabil



Çok naif bir duruşunuz hasıl olmuş olabilir... Havalardan bilmukabil.
Gözleriniz yer ile yeksan olmuş olabilir... Hissiyatınızdan bilmukabil.
Nacizane tebessümünüz solmuş olabilir... Yıkılışınızdan bilmukabil.
Hayalleriniz bir avuç suda boğulmuş olabilir... Umutsuzluktan bilmukabil.

Uyanık.

11 Ocak 2017

Umutsuzluk



Oda; uzaklarda batmakta olan güneşin turuncu renginin etkisindeydi. Hafif aralanmış camdan içeri giren rüzgar, perdeyi naifçe sallıyordu. İçeri süzülen akşam güneşi, perdenin sallanmasıyla duvarda şekiller oluşturuyordu. Ilık rüzgar, perdeyle birlite yattığı koltukta yüzüne dokunuyordu. 
Sessizlik hakimdi ve bir kuşun ötmesi bile yadırganacak bir durumdu. 
Düşündü " İnsanlarda şu eşya kadar naif olamaz mıydı?" Doğruldu, perdeye yaklaştı ama baktığı perde değildi, daldı öylece gözleri... düşündü tekrar " Kırmak, kırılmak niye? Bir sonu olan bu dünyada, hiçbir şey ciddi değilken acıları en derinden hissetmek, duyguları sonuna kadar, ciddi ciddi hissederek yaşamak niye?" Uzaklara baktı, gölün üzerinde süzülen birkaç kuşun birbirleriyle oynaşmasını seyretti. İstemsizce sallanan ağaçları, yaprakları seyretti, Parçalı birkaç bulutta anlamsız şekiller aradı bir müddet, aklını dağıtmak için...
Cevabını bulmuştu nihayet, hissizliğinin sebebi buydu. Ona göre her şeyin bir sonu vardı ve sonu olan bir başlangıç yapıp her yeni güne yeni bir umutla başlamayı reddetti ve bu; bir duygusunu daha kaybetmesine sebep oldu; Umut...
Camın dışında ki dünyayı tekrar izlemeye koyuldu ama bu sefer farklı olmuştu... Kuşlar sanki bir seramoni içindeydiler... belkide bir yarıştı onların ki. her defasında birbirlerini geçmeyi başaran birbirlerine üstünlük kazanan hallerini seyretmek güzeldi. Kendini düşündü sonra bu manzaraya bakarken, o artık çabalamıyordu, bu kuşlar gibi yarışmıyordu artık, bir amacı yoktu, yaşıyordu ama ne için? Kim için? 

Gözleri rüzgarda uçmakta olan bir poşete kaydı. Hayatı da böyleydi işte, duygularını nereye eserse giden bir poşet gibi düşündü. Ordan oraya savruluyor, bazen yerdeki bir taşa, bazen de ufak bir çalılığa takılıyordu ama nihayetinde yine savruluyordu. 
O, şimdi gökyüzüne uçan bu poşet gibi yeniden şekillenen duygularını, yeni baştan inşa edecekti yada duygularından bazı şeyleri şekillendirmeye başlayacaktı... Belki de yapmazdı, yapamazdı. kim bilir ?
Bu güne kadar her yeni günde, gözlerini dünyaya açtığında hemen duyguları da yerlerine yerleşiyordu. Yatmadan önceki her şey yerli yerine tekrar doluyordu içine...  Bu gün ise sanki farklıydı, duıygularını birer birer reddetmişti. Sonu gelmeyen bir alışkanlığa dönüşün karşısına dikilmişti pervazızca ve hissizlik esir almıştı bugün ruhunu. Yaşama küsmüştü, belki biraz da kendine, hatta en çok kendine...
Gözlerini kapatmadan güneşe bakmaya çalıştı. Daha ilk saniyelerde gözlerini istemsiz kıstı ve bir yaş demeti doldurdu gözlerini. Her durumda akan göz yaşının onu rahatlattığını biliyordu duygularını hiçe sayıp akmalarına müsade etti belkide...
Hissizleşen duygularının tercümanıydı belki bu...
Arkasını döndü, kalktığı kanepeye tekrar oturdu. Başını dizlerine dayadığı kollarından destek alarak ellerinin arasına aldı, gözlerini kapattı " Belki de artık bırakmalıydı düşünmeyi, düşündükçe karanlığın içine daha çok batıyordu çünkü. Nereye kadar devam edecekti bu böyle? Yalnızlık, hissizlik... Her daim yanındayken nasıl başlayacaktı yeni bir hayata?" Ne kadar süre hissiz ve sessiz bilmeden kalktı yerinden ve düşünmemeye çalıştı. Bir kez daha aynı şeyi yapmıştı işte, bir sorunu daha kenara atmıştı. En büyük kazancı mı yoksa zararı  mı bilinmez ama en önemlisi ve en gerçekci hali ise umutsuz bir şekilde dışarı doğru ilerledi...
Giderken; yüzüne sahte bir gülüş, gözlerine eski kendisinin bakışlarını yerleştirmeyi de ihmal etmedi...

Uyanık.

10 Ocak 2017

Nacizane



Yaşamak da zorlanıyorum son zamanlarda.. Gözlerim kapanmak üzere artık.. Zira bitmiyor yaş denen.. Daha okyanuslarca akıtmam gerek belki temiz ruh olabilmek için.. Konuşmuyorum artık.. Biri sorarsa cevaplıyorum o kadar.. İçimden gelmiyor.. Kimse samimi gelmiyor.. Belki ben de samimi değilimdir.. Kestiremiyorum.. Bildiğim bir şey varsa o da canımın çok yandığı.. İnsan mutlak yalnız! Bu çok açık.. Yorgunum, galiba yastayım.. Ertelenmiş bir travmanın içindeyim son günlerde.. Sindirdiğimi sanıyordum.. Herkesleşenleri gördükçe büyüyor tekrar işte..Kimseyle de yok bir derdim.. Sonuçta ağlamayan bebeğe meme vermiyorlar.. Kırgınlığımı da sevgimi de içimde yaşayan biri olarak ben.. Kimseden bir şey beklemem doğru olmaz..
Titriyor ellerim.. Lal oldu dilim.. Varmıyor daha anlatmaya.. Gözümden akan incilerle nacizane dua istiyorum..
Bu kadar..

Uyanık.


08 Ocak 2017

Ateş

Ateşi ne kadar beslersen besle üzerine sürekli su dökülüyorsa sönmeye mahkumdur..

Uyanık.

Huzur


Yolunu kaybetmiş biy yolcu hissiyatına sahibim,
Bir liman, bir sığınak arayan gemi kadar çaresiz,
Çölde susuz kalmış
Yagmurda sığınaksız
Gece ışıksız
Telefon da mesajsız
Kütüphanede kitapsız

Hissiyatsız...

Uyanık.

07 Ocak 2017

Kitap



Bazılarına kitaptan fazlası lazım iyi gelmesi için...

Uyanık.

Kırıldık

Kimse bilmez kimse görmez icimizin parçalarını...

Uyanık.

Bitti.



Olsun madem istedigin gibi kararın uygulansın
Mücadelem kalmadı yoruldum artık dur demeye,
Bu senin için savaşmak istemedigimden değildi
Senin için artık savaşmaya değmediğindendi...

Uyanık.

05 Ocak 2017

Tükeniş.




Bir zaman gelir takatin tükenir
tüm diyeceklerin sona erer,
sesin kısılır, nefesin biter,

Bir an gelir herşey üzerine gelir
ruhun daralır, yol biter,
gün biter, umutların göçer,

Belki hic birşey bitmez de sadece canin konusmak istemez,
yolda gitmek istemez...

Uyanık.

Kim bilir



Belki yarı yolda bir çok insan bırakmışızdır istemeden,
Belki birbirimizin hakkını yemişizdir aynı havayı solurken,
Belki aynı hayalleri farklı zamanlarda düşündük gerçekleşmeyen,
Hem borçluyuz hem de alacaklı bu dünyadan, kim bilir...

Uyanık.

03 Ocak 2017

Değersiz




Kapı menteşesi yerinde kalmak zorundadır görevi de odur hayatı da odur. Çaresiz bunu kabullenmek zorundadır. Insan farklıdır kaypaktir nankördür belli bir zaman gelir ve terk eder bulunduğu yeri. Menteşe gibi olmak lazım ki dogrusu da budur bir kapıyı taşımak ve ona sahip çıkmak... Güvenen insanın güvenini boşa çıkarmak en büyük hainlik değil midir ? Eğer menteşe değersiz hissederse kendini bırakır duvarı kendisini de feda eder kapısız kalmaktansa duvarsız kalmayı yeğler...

Uyanık.

02 Ocak 2017

Tebessüm



Bir gülüş, bir tebessüm yumuşatır demişlerdi kalpleri,
Peki bu kadar taş kalpli insan hiç mi güler yüz görmedi...

Uyanık.

Mutluyum



Mutluyum belki bir nebze ses duyduğum için
mutluyum belki birkaç satır yazabildiğim için
hissetmek anıları uzun zaman geçse de üzerinden
özlemek seni güzel, mutluluğa sebep teşkil eden...

Uyanık.