Tesbit edilen durumlardan...
Gururu ve inadı sevgisinden üstün olan bencil bir karaktere sahiptir
Hiç bir zaman seni, kendisindnen üstün tutmaz ve değer vermez
Zamanını harcarken dikkatli düşün...
28 Nisan 2017
Çiçekler
Çiçekler neden kuşlar gibi kanatlanmıyorlar mavi ufuklarda ?
Solmaya hep mahkum kalıyorlar, elimizde hoyratca...
Uyanık.
27 Nisan 2017
Mavisizlik
Seni görmeyeceğim artık...
Tan yeri sensiz ağaracak
Yokluğun çok aranacak elbet
Uçurtmalar rüzgarda sensiz uçacak
Engin ufuklar hissizleşecek
Dalgalar sakinleşip durulacak
Birçok kalem yazmayacak sensiz
Fotoğraflar eksik kalacak
Tablolar, resimler anlamsızlaşacak
Birçok gözün özelliği kaybolacak
Bakışlar buğulu, sesler çatallı
Üniformalar yamalı, yırtık olacak
Kitaplarda adın geçmeyecek
Ağaçlar yarım, çiçekler yetim kalacak.
O sevdigim gömleği de giymeyecegim
Eksikliğin; yazın yağan yağmurda
Ortaya çıkan gökkuşağında
Yokluğun bariz belli olacak
Maisiz bir dünya zor da olsa
Kimse seni ben gibi aramayacak...
Uyanık.
26 Nisan 2017
Kayboluşlar
Pencereme vuran güneş ışınları,
Kahvemden süzülen sıcak buhar,
Nefesimde ki buğulu yalnızlık
Küçük bir yudum alıyorum kahvemden
Güneşe bakamıyorum gözlerim kısık
İçim daha bi yangın bu günün sabahında
Parlak her yer şeffaflaşmış, tatlanmış,
Kahvem inadına koyu inadına şekersiz
Kulaklarımda halen sesinin yankısı
Kabullenişlerim isyanlarda,
Fırtınalar patlak verdi verecek
Süzülen bir kuşun gölgesi
Kirli sokakların sakinliği,,,
Camlarda yağmurun izleri
Ellerim titriyor uyuşuk parmaklarım,
Masada satranç taşları parlıyor
Yarım kalmış bir oyunun kombinasyonu
Kafamda bitiremediğim hamleler,
Hislerim kuşun kanadında
Durgun adımlarım bekliyor
Zaman meçhullerde
Yalnızlığım
Sessizliğim
Serzenişlerim
Sitemlerim
Kahvemin buharı
Nemlenen gözlerim
Aklımda kayboluşların...
Uyanık.
Kahvemden süzülen sıcak buhar,
Nefesimde ki buğulu yalnızlık
Küçük bir yudum alıyorum kahvemden
Güneşe bakamıyorum gözlerim kısık
İçim daha bi yangın bu günün sabahında
Parlak her yer şeffaflaşmış, tatlanmış,
Kahvem inadına koyu inadına şekersiz
Kulaklarımda halen sesinin yankısı
Kabullenişlerim isyanlarda,
Fırtınalar patlak verdi verecek
Süzülen bir kuşun gölgesi
Kirli sokakların sakinliği,,,
Camlarda yağmurun izleri
Ellerim titriyor uyuşuk parmaklarım,
Masada satranç taşları parlıyor
Yarım kalmış bir oyunun kombinasyonu
Kafamda bitiremediğim hamleler,
Hislerim kuşun kanadında
Durgun adımlarım bekliyor
Zaman meçhullerde
Yalnızlığım
Sessizliğim
Serzenişlerim
Sitemlerim
Kahvemin buharı
Nemlenen gözlerim
Aklımda kayboluşların...
Uyanık.
25 Nisan 2017
Huzurlu olmak
Her gün gibi bugün de yine birçok gariplikle karşılaşma ihtimaliyle güne merhaba dedik. En garibi de zaten bu ihtimalin olma olasılığı değil midir hayatımızda ?
Gün be gün değişkenliklerin önüne geçemeden yaşamaya devam ediyoruz kısaca. Mutlaka benzerlikler ve kıyaslamalar yapmışızdır hepimiz eskiye dair farklılıkları düşünerek, Bu değişkenlikleri görüp hayatın her anına, her durumuna müdahale etmek istemek ama elinde olmayan, müdahale edemediğin birçok şeyi de görmek yorar insanı...
Bana göre bu, hiç anlamadığın, içini bilmediğin bir aleti sökmek gibi gelir. Meçhuldür sonu... Ya tamir edersin ya da daha beter bozarsın. Olmadı söktüğün gibi takarsın geri, sadece tecrübe etmiş olursun. Hayatta böyledir diyeceğim ama o biraz farklı işte, eline alırsan hiç şansın yoktur, olduğu gibi devam edemezsin tamirde etmediğin, edemediğin sürece de parçalar elinde kalır...
Ne aradığını bilmeli insan, hayatı eline alıp herşeyi irdeleme peşine düşünce. Herşeye de hazırlıklı olmalı, içinden çıkılamayacak hale gelebilir durumlar...
Aradıklarının içinde mesela en önemlisi huzurdur... Hayatında ki koşuşturmacaların, çabalamaların, gayretlerin amacıda hep bunun için değil midir zaten? Eskiden belli bir yaşa geldikten sonra başlardı hayat mücadelesi. O zamana kadar rahattı en azından bizim ve bizden önceki dönemlerdeki insanların çocukluk evreleri. Şimdilerde bu durum yaş sınırı taşımıyor maalesef. Daha okula başladığın andan itibaren dur durak bilmeyecek bir koşturmaca başlıyor, hatta öyle bi koşturmaca içerisinde oluyorsun ki hayatı bundan ibaret görmeye başlıyorsun. Gün geçtikçe hayatı bu hengameyle yaşamayı öğreniyorsun ama işin acı yanı ise bunca zaman öğrendiğin sadece koşturmaca oluyor. Hayatı yaşadığını öğrendiğini düşünsende nafile. Koşmazsan yürümeye, yürümezsen yerinde saymaya mahkum olduğunu öğreniyorsun. Yaşamak şöyle dursun mücadele etmezsen yitip gideceğini, dünya denizinde eriyip kaybolacağını düşünürsün.
Belli bir olgunluğa erişip kendi kazancını eline aldığında tam kavrarsın işi ama o zamana kadar da sağlıklı alamadığın kararların sonucunda geldiğin yeri sorgularsın. O saatten sonra kararlar alırsın kendince, sözler verirsin hayatını düzene sokabilmek için. Elinde olmayan binlerce değişkeni hesap edemeden düzenli yaşama hayalleri içerisinde olursun ve bunun için çabalarsın. Oysa hayat hiç beklemediğin ve tahmin etmediğin sürprizlerle doludur. Seninle alakası olmayan ve müdahale edemediğin kısımlar da ayrı bi yer teşkil eder ayrıca...
Birikimler üst üste geldikçe zorluklar katlandıkça yorulur insan o kadar mücadeleye. Bazı şeyleri feda etmeye başlarsın artık istemeden. Birçok zaman hayatından yaşantından isteklerinden feragat edersin aklındakiler için. En basitinden gezmek istersin dünyanın her bir köşesini adamakıllı bir tatil yapmak istersin tatil köyünde ama en yakın deniz kenarında dalgaları seyrederken bulursun kendini. Bununla yetinmek gerektiğini kabullenmişsindir bir kere. Bazı bazı yaptığın fedakarlıklar kimse tarafından farkda edilmez. Kızamazsın, küsemezsin kimseye hakkında yoktur ki ne diyeceksin kime ne ?
Mantık olarak herkes kendine göre iyiyi, güzeli istemesi doğa kanunlarından birisidir tabiki. Zaman değiştirir insanları, mutlu olmak için herşeyin sorunsuz devam etmesi için sessizliği seçer bazen insan.Bu tecrübedir elbet. Cünkü bağırmanın çağırmanın bir fayda vermediğini keşfetmiştir bi şekilde. Çözümlerin bu denli olmayacağını kavramışsan, hayatı anlamaya da başlamışsın demektir. Kurallara uymaya, elinde olanla yetinmeye ve hayatın sana sunduklarını kabul etmeye razı olduğunda hayatın ustası olmuşsundur ayrıca.
Ve artık kavramışsındır huzurun sen istersen seni sardığını,
hayatın ve dünyanın umrunda olmadığını,
fedakar olmakla olmamak arasında ki mutluluğu,
sabretmekle, beklentilerini düşürmekle dünyanın yaşanabilir bir yer olduğunu,
uçuk hayallerin anlık mutluluk getirdiğini ama gerçekte bitmeyecek umutlarınla yaşadığını,
dünyaları versende karşılığında aynı vefayı göremediğin insanların daha mutlu olduğunu,
Değer yargıların, insanlığın, vicdanın, seni sen yapan unsurlardır. Dünyayı yaşanır hale getirebilmek kesinlikle tek başına mümkün değildir ama sen iyi olmaktan vazgeçmemelisin ki. İyi insan olup bunun rahatlığıyla yaşamak, huzurlu yaşamak, sevgiyle yaklaşmak, insanlara mutlu etmek, hep olumlu bakmak hayata, pozitif olmak, çok affetmek, fedakar olmak, vefalı olmak, karşılıksız, içten ve tutkulu olmak hayata seni de mutlu edecektir eminim.
İyi insan olmak sonuçta kazanacağın anlamına gelir bunu hiç unutma...
Sevgi ve esenliklerle
Uyanık.
Gün be gün değişkenliklerin önüne geçemeden yaşamaya devam ediyoruz kısaca. Mutlaka benzerlikler ve kıyaslamalar yapmışızdır hepimiz eskiye dair farklılıkları düşünerek, Bu değişkenlikleri görüp hayatın her anına, her durumuna müdahale etmek istemek ama elinde olmayan, müdahale edemediğin birçok şeyi de görmek yorar insanı...
Bana göre bu, hiç anlamadığın, içini bilmediğin bir aleti sökmek gibi gelir. Meçhuldür sonu... Ya tamir edersin ya da daha beter bozarsın. Olmadı söktüğün gibi takarsın geri, sadece tecrübe etmiş olursun. Hayatta böyledir diyeceğim ama o biraz farklı işte, eline alırsan hiç şansın yoktur, olduğu gibi devam edemezsin tamirde etmediğin, edemediğin sürece de parçalar elinde kalır...
Ne aradığını bilmeli insan, hayatı eline alıp herşeyi irdeleme peşine düşünce. Herşeye de hazırlıklı olmalı, içinden çıkılamayacak hale gelebilir durumlar...
Aradıklarının içinde mesela en önemlisi huzurdur... Hayatında ki koşuşturmacaların, çabalamaların, gayretlerin amacıda hep bunun için değil midir zaten? Eskiden belli bir yaşa geldikten sonra başlardı hayat mücadelesi. O zamana kadar rahattı en azından bizim ve bizden önceki dönemlerdeki insanların çocukluk evreleri. Şimdilerde bu durum yaş sınırı taşımıyor maalesef. Daha okula başladığın andan itibaren dur durak bilmeyecek bir koşturmaca başlıyor, hatta öyle bi koşturmaca içerisinde oluyorsun ki hayatı bundan ibaret görmeye başlıyorsun. Gün geçtikçe hayatı bu hengameyle yaşamayı öğreniyorsun ama işin acı yanı ise bunca zaman öğrendiğin sadece koşturmaca oluyor. Hayatı yaşadığını öğrendiğini düşünsende nafile. Koşmazsan yürümeye, yürümezsen yerinde saymaya mahkum olduğunu öğreniyorsun. Yaşamak şöyle dursun mücadele etmezsen yitip gideceğini, dünya denizinde eriyip kaybolacağını düşünürsün.
Belli bir olgunluğa erişip kendi kazancını eline aldığında tam kavrarsın işi ama o zamana kadar da sağlıklı alamadığın kararların sonucunda geldiğin yeri sorgularsın. O saatten sonra kararlar alırsın kendince, sözler verirsin hayatını düzene sokabilmek için. Elinde olmayan binlerce değişkeni hesap edemeden düzenli yaşama hayalleri içerisinde olursun ve bunun için çabalarsın. Oysa hayat hiç beklemediğin ve tahmin etmediğin sürprizlerle doludur. Seninle alakası olmayan ve müdahale edemediğin kısımlar da ayrı bi yer teşkil eder ayrıca...
Birikimler üst üste geldikçe zorluklar katlandıkça yorulur insan o kadar mücadeleye. Bazı şeyleri feda etmeye başlarsın artık istemeden. Birçok zaman hayatından yaşantından isteklerinden feragat edersin aklındakiler için. En basitinden gezmek istersin dünyanın her bir köşesini adamakıllı bir tatil yapmak istersin tatil köyünde ama en yakın deniz kenarında dalgaları seyrederken bulursun kendini. Bununla yetinmek gerektiğini kabullenmişsindir bir kere. Bazı bazı yaptığın fedakarlıklar kimse tarafından farkda edilmez. Kızamazsın, küsemezsin kimseye hakkında yoktur ki ne diyeceksin kime ne ?
Mantık olarak herkes kendine göre iyiyi, güzeli istemesi doğa kanunlarından birisidir tabiki. Zaman değiştirir insanları, mutlu olmak için herşeyin sorunsuz devam etmesi için sessizliği seçer bazen insan.Bu tecrübedir elbet. Cünkü bağırmanın çağırmanın bir fayda vermediğini keşfetmiştir bi şekilde. Çözümlerin bu denli olmayacağını kavramışsan, hayatı anlamaya da başlamışsın demektir. Kurallara uymaya, elinde olanla yetinmeye ve hayatın sana sunduklarını kabul etmeye razı olduğunda hayatın ustası olmuşsundur ayrıca.
Ve artık kavramışsındır huzurun sen istersen seni sardığını,
hayatın ve dünyanın umrunda olmadığını,
fedakar olmakla olmamak arasında ki mutluluğu,
sabretmekle, beklentilerini düşürmekle dünyanın yaşanabilir bir yer olduğunu,
uçuk hayallerin anlık mutluluk getirdiğini ama gerçekte bitmeyecek umutlarınla yaşadığını,
dünyaları versende karşılığında aynı vefayı göremediğin insanların daha mutlu olduğunu,
Değer yargıların, insanlığın, vicdanın, seni sen yapan unsurlardır. Dünyayı yaşanır hale getirebilmek kesinlikle tek başına mümkün değildir ama sen iyi olmaktan vazgeçmemelisin ki. İyi insan olup bunun rahatlığıyla yaşamak, huzurlu yaşamak, sevgiyle yaklaşmak, insanlara mutlu etmek, hep olumlu bakmak hayata, pozitif olmak, çok affetmek, fedakar olmak, vefalı olmak, karşılıksız, içten ve tutkulu olmak hayata seni de mutlu edecektir eminim.
İyi insan olmak sonuçta kazanacağın anlamına gelir bunu hiç unutma...
Sevgi ve esenliklerle
Uyanık.
23 Nisan 2017
Sevda
Sevda nedir bilir misin?
Sevdigin bir şarkıyı dinlemektir,
belki ayni anda dinleriz ümidiyle...
En çok sevdiğim koyu ve şekersiz kahveden vazgeçmektir,
uykum kaçmasın da rüyalarımda ol diye.
Okuduğum tüm şiirleri kitapları sana yazılmış gibi okumaktır,
Hayatın her saniyesinde sen hiç bilmesende...
Uyanık.
Sevdigin bir şarkıyı dinlemektir,
belki ayni anda dinleriz ümidiyle...
En çok sevdiğim koyu ve şekersiz kahveden vazgeçmektir,
uykum kaçmasın da rüyalarımda ol diye.
Okuduğum tüm şiirleri kitapları sana yazılmış gibi okumaktır,
Hayatın her saniyesinde sen hiç bilmesende...
Uyanık.
22 Nisan 2017
Heyecanlar
Zaman geçtikçe insanın hatıralarıda azalıyor sanki. Azalan bişey olmasa da gelen bilgilerin çoğalması hatırlanacak güzel anların yok
olmasına neden oluyor. Sonuçta büyük bir hafıza ve sınırsız bir belleğe sahip olsa da insan beyni, geçmişte ki herşeyi tam hatırlayacak kapasiteye de sahip değil maalesef.
İnsan; hayatında izler bırakan önemli noktaları tam detaylarıyla birlikte hatırlayabilir belli ölçüde. Şimdilerde daha kolaylaştı gibi işler aslında. Teknolojinin nimetleri sağolsun, çekilen her fotoğrafın uzun yıllar sonra bakılmasıyla anılar yerine gelir, biz öyle hissederiz en azından. Her olay bi şekilde yer eder hafızamızda ama anımsamak bir küçük uyarı bir dürtü bir fotoğraf bir söz yeter onların derinlerden çıkıp gelmesine...
Hayatın belli evresinde en çok da arkadaşlarla birlikte yapılan aktiviteler unutulmuyor, herkesin yıllar sonra da birçok keşkesinin ana temasını oluşturuyor o yıllara geri dönebilmek.
Belki de o zamanlar; o topluluğun aynı oluşum için toplanmış olmasının tadı da buna etken tabiki.
Buna arkadaşlarla birlikte yapılan bowling, bilardo, kahve kültüründe okey ve çeşitli kağıt oyunlarından örnekler verebilirim. Bu tarzlar çok hareket gerektirmeyen eğlenecelerdir. Tek başına yapıldıkları zaman nerdeyse hiç bi anlamı olmayan aktivitelerin zaman geçirmekten ziyade esas maksadının birlikte olduğun ve aynı duyguları paylaştığın insanlarla bir oluşumu paylaşıyor olabilmektir. O yüzden o gençlik yıllarında kurulan arkadaşlıkların daha sağlam, daha kalıcı olduğu gözlenmiştir. Şimdi isviçreli bilim adamları diye başlayan bir cümle kurasım geldi. :)
Ben yeni nesile bu yönden acıyorum açıkcası, çünkü monoton hayatları, ellerinde taşıdıkları küçük ekranlardan gözlerini kaldırmadan devam ediyor. Zaman ilerlediğinde, sanal hayatlarında ki birçok kişinin boş koltuktan ibaret olduğunu da anlayacaklardır elbet...
Hafızanızın güzel anılarını doyasıya hatırlamak ve hayatınıza heyecan veren değerleri sonuna kadar ( sömürmeden ) devam etmeniz temennisiyle...
Uyanık.
olmasına neden oluyor. Sonuçta büyük bir hafıza ve sınırsız bir belleğe sahip olsa da insan beyni, geçmişte ki herşeyi tam hatırlayacak kapasiteye de sahip değil maalesef.
İnsan; hayatında izler bırakan önemli noktaları tam detaylarıyla birlikte hatırlayabilir belli ölçüde. Şimdilerde daha kolaylaştı gibi işler aslında. Teknolojinin nimetleri sağolsun, çekilen her fotoğrafın uzun yıllar sonra bakılmasıyla anılar yerine gelir, biz öyle hissederiz en azından. Her olay bi şekilde yer eder hafızamızda ama anımsamak bir küçük uyarı bir dürtü bir fotoğraf bir söz yeter onların derinlerden çıkıp gelmesine...
Hayatın belli evresinde en çok da arkadaşlarla birlikte yapılan aktiviteler unutulmuyor, herkesin yıllar sonra da birçok keşkesinin ana temasını oluşturuyor o yıllara geri dönebilmek.
Belki de o zamanlar; o topluluğun aynı oluşum için toplanmış olmasının tadı da buna etken tabiki.
Buna arkadaşlarla birlikte yapılan bowling, bilardo, kahve kültüründe okey ve çeşitli kağıt oyunlarından örnekler verebilirim. Bu tarzlar çok hareket gerektirmeyen eğlenecelerdir. Tek başına yapıldıkları zaman nerdeyse hiç bi anlamı olmayan aktivitelerin zaman geçirmekten ziyade esas maksadının birlikte olduğun ve aynı duyguları paylaştığın insanlarla bir oluşumu paylaşıyor olabilmektir. O yüzden o gençlik yıllarında kurulan arkadaşlıkların daha sağlam, daha kalıcı olduğu gözlenmiştir. Şimdi isviçreli bilim adamları diye başlayan bir cümle kurasım geldi. :)
Ben yeni nesile bu yönden acıyorum açıkcası, çünkü monoton hayatları, ellerinde taşıdıkları küçük ekranlardan gözlerini kaldırmadan devam ediyor. Zaman ilerlediğinde, sanal hayatlarında ki birçok kişinin boş koltuktan ibaret olduğunu da anlayacaklardır elbet...
Hafızanızın güzel anılarını doyasıya hatırlamak ve hayatınıza heyecan veren değerleri sonuna kadar ( sömürmeden ) devam etmeniz temennisiyle...
Uyanık.
20 Nisan 2017
Kıymet
İnsanın sürekli ilaç almasına vesile olan rahatsızlığıyla barışık olması çok önemi sonuçta. Hoş aslında bağımlılık gibi olmuyor bu durum ama yine de her an hep aklında olmak zorunda. Geçen gün yine ilaçlarımı yazdırmaya gittim aile hekimine. Raporum var sonuçta herhangi bi doktora ilaç yazdırabiliyorum muayene olmadan. En iyisi de bu, her seferinde kan vermeye gerek kalmıyor şükür. O en az 4 tüp kan almaları için iğneyi koluma saplamalarından korktuğumdan değil tabi... :) Başka bi sürü tahlil idrar açlık şeker tokluk şeker ölçümleri 3 aylık ortalama ölçümler filan tam çok sorun olmasa da bunları yaptırmak için hastanede geçen süre sıkıntılı.
Zamanında sıramatik işiyle uğraşırken hastanelerde bulunmuş, ortamlarının nasıl olduğuna hep şahit olmuşumdur. Etkiliyor beni ordaki insanların durumu zaten hastanelerin kokusu da herkes tarafından bilinir. Kesif bir ilaç kokusu genizde hissedilir ve insanların durgun sessiz bekleyişleriyle mistik bir ortam meydana gelir. Kim bilir kimin ne şekil rahatsızlığı var bilinmese de üzgün bireyler yer yer ağlayan çocuklar daraltır insanın içini.
Aile hekimimiz biraz soğuk yüzlü, pek konuşkan olmayan birisi ama zamanla yanına gide gele karakterini az çok çözdüm gibi. En azından ben rahat muhabbet edebiliyorum kendisiyle. Isınınca ilgili biri oluveriyor... :) Kızım da hasta bu arada onunla gittik doktora. Birkaç kaşık dondurma da hemen bademciklerin şişmesi hele o küçük dilin sanki büyük dile nisbet yaparcasına büyümeside enteresan bi durum bana göre. Hele şiddetliyle boğaz enfeksiyonu bacaklarına iner ağrıcı. Sefkat teriminin en önemli tesbitini burda keşfetmemek imkansız. Hüzünle. üzüntü ile elinden bişeyin gelmemesi ile bocalar insan o halini gördükçe. Oluyor ama hastalık sağlık nihayetinde iyileşebileceği rahatsızlıklar bu bile beterinin olmaması için bi temenni oluyor hepimize.
Ağrıkesiciler ateş düşürücüler artık kar etmiyor eskisi gibi. Ya ilaçlar değişti ve etkileri azaldı yada mikroplar süper çağa ayak uydurup evrimleşti. Nihayetinde antibiyotik kullanmayınca tüm bedenler yaprak gibi bir müddet sallanıyor ayakta kaldıkça. O da tabi her bünyeye göre değişiyor. Ki benim gibi bünyeye sahip olanlar en az 3 hafta hastalığı çekiyor işkence gibi.
Pek bi aciliyet olmadan gidince hastaneye yada bir hekime, orada ki insanların durumlarını görmemek de imkansız oluyor. Bulunduğun hal ve şartlardan dolayı şükrediyor insan. Sağlığın kıymeti ne kadar anlaşılırsa artık. Biz insanlar genelde birşeyin değerini kaybedince daha iyi anlarız. Bir tabak dondurmanın tadını alabilmek için en az bir hafta çile gibi rahatsızlık çekmeye değer mi ? İşte dikkat edilmeyince değmiyor maalesef... Bu hep böyle olmuştur ama hiç bu konuda önlem almayıda düşünmeyiz. Aslında hep dememek lazım bazen düşünürüz aslında düşününce hep diye bir genellemeye tabi olmamak lazım. Belli bir müddet tecrübe ediniyoruz sonra yine aynı tas aynı hamam misali...
Kendimize daha az dikkat ettiğimiz de aşikar aslında yada yaş ilerleyince sanırım çocuklara daha fazla dikkat eder oluyor insan. Belki yine her halini çektiğimiz için üzerlerine titriyoruz ama bir yandan da candan öte can gördüğümüz için kıyamıyoruz onlara ve kendimizden daha çok onları düşünür oluyoruz. Anne baba hakkı nasıl oluyormuş anne baba olunca anlıyor insan. Başına gelmeyince kolay gibi herşey...:)
En en en nihayetinde şunu unutmamak lazım
'' Kıymet bilmeli;
hastalanmadan sağlığımızın,
yaşlanmadan gençliğimizin,
körlenmeden duygularımızın...
Sağlıklı ve sevgi dolu günler.
Uyanık.
18 Nisan 2017
Büyük lokma
Yutkunamıyor olmak bunu yapamayacağımız anlamına gelmez,
ya derin yaralar vardır içimizde ya da o an beynimiz bunu idrak edemez haldedir...
Uyanık.
Kabullenmek
Kabul edilemeyecek birşey yok bu dünyada ama kabullenmek istemediğimiz o kadar çok şey var ki maalesef...
Uyanık.
Uyanık.
17 Nisan 2017
Özgürlük
Ne sen benim mavi sevdiğime laf edebilirsin ne de ben senin kırmızı sevdiğine,
özgürlüğüne laf söyletmiyorsan özgürlüğüme laf söyleyemezsi...
Uyanık.
özgürlüğüne laf söyletmiyorsan özgürlüğüme laf söyleyemezsi...
Uyanık.
16 Nisan 2017
Soğumak.
Adım adım soğumaktır duyguların ölümüne sebep olan,
Kabullenmezsin ama başlamıştır değişim engel olamazsın.
Küsersin, sitem edersin ama sesin çıkmaz kimseye,
Binlerce cümle kurarsın ve içinde kalacak kitaplar yazarsın.
Gitmek istersin ama yollar dar gelir ayakların çekmez adım atamazsın,
Dönemezsin geriye kapılar kapanmış sessizlik sarmıştır etrafı.
Yaşlar akar gözünden içe doğru sen herkese gülücükler atarken,
İçin başka dışın başka hayatlar yaşar ikilemler içinde bocalar kalırsın...
Uyanık.
15 Nisan 2017
Sitemmmm
Gizleyebildiğin kadar gizle gerçek elbet gün yüzüne çıkmak için çaba gösterecektir ve sen hiç beklemediğin bir anda şoke olacaksın, ben; yüzüne iğrenerek bakarken ve keçeleşmiş yüzünün kızaran rengini önemsemeyeceğim bile...
Uyanık.
Uyanık.
14 Nisan 2017
Heyecanlar
Herkes yaşamıştır elbet hayatının belli zamanlarında farklı hazlar, farklı duygular tatmayıBunun binlerce şekli ve çeşidi var elbet herkese göre de değişkenlik gösterir tabiki
Hemen aklınıza kötü düşünceler gelmesin açıklayacağım az sabır diliyorum :)
Farzedin ki...
Sıcak bir yaz günü... Hatta en sıcaklarından.
Ağustos ayının güneşli ve bunaltıcı havası sarmış etrafı.
Sahildeki kumlar; üzerinde yürünemeyecek kadar ısınmış halde
Kumsalın uzun ve sıcak kumlarını aşabilmek için hareket edenler, izleyenlere komik seyirler oluşturuyor ama nihayetinde bunu geçmeyi başaranların ayakları suyla buluşunca biraz olsun rahatlıyor...
Zaten denize girmenin amacı da suyun ınanılmaz serinletmesi ve keyif vermesi değil midir ?
İşte benim burda anlatmak istediğim de tam olarak bu... Suya girdikten sonra sıcak vücudun serinleme kısmıdır.
Bu bir hazdır bu bir heyecandır bu bir mutluluktur keyiftir ve daha buna daha bir çok isim verebilirim.
Kendine göre aldığın heyecanın başkaları tarafından pek önemsenmediğine şahit olur insan kimisi yürümekten hoşlanır ve mutlu olur kimisi bir atari oyununda bir başkası sevgilisini her düşündüğünde heyecanlanır.
Önemli olan bunu hissedebilmektir bundan keyif almaktır bundan mutlu olmaktır.
herkesde farklı heyecanlar oluşur tabiki herkes yürümekten hoşlanmaz :)
Bunun için kimseyi yargılama lüksüne sahip değiliz sonuçta renkler ve zevkler kısmı devreye girmiş oluyor.
Size anlatmak istediğim hayatta yakalamış olduğunuz heyecanları unutmamak ve onlara değer verip sahip çıkmak.
Ayrıca dengeli kullanmak ta gerek bunu aşırısı bıkkınlığa yol açacaktır ve kaybolan heyecan geriye sömürülmüş hatıralar bırakır.
Daha önce sizi mutlu eden şimdilerde etmeyebilir. bu alışmakla da alakalı bi durum yine herşey insana geliyor nankör olmamalı değer gördüğü değer verdiği şeylere vefalı olmalı. en azından ben öyle düşünüyorum. Vicdan meselesi bununla başlar bir ölçüde.
Kaybolan heyecanlarda zorlamadan tadında bırakmalı isteksizce hareket etmemeli en güzeli çünkü bu eziyettir bu sahteciliğe girer kendini kandırmaya girer...
Sağlıcakla...
Uyanık.
13 Nisan 2017
Keşke
Ne çok keşkeye sığdırdım ufka bakarken hayallerimi,
Ve sensiz geçen zamanda, içimde yoğrulan hasretleri...
Uyanık.
11 Nisan 2017
Yarım kalan
Hayatta bazılarının boş vakitlerini doldurur olmak her zaman bunun böyle olacağını göstermez ki,
Zordur her zaman ödün vermek, tahammül edemez kimse buna, ne kadar severse sensin
Gün gelir yorulur insan bu durumdan
Anlamıştır elbet degersizligini mutlaka
Anlamıştır birilerine fazlalık teşkil ettiğini,,,
Gün gelir duyguları erir
Gün gelir yavaşca biter
Anlamaz buna vesile olan tabiki
Kendi bencilliginde yaşar da bunu kabul etmez.
Algısı bunu anlayacak kadar gelişmemiştir bile.
Hem kadir kıymet bilmeyen kendini,
Hem herşeyini vermiş yürekten seveni perişan eder
Eder de bunu bile anlamaz ki
Kabul etmez, etmek istemez,
Kendini adil yargılamadığı sürece.
Ve ansızın birgün,
Kalır herşey yarım.
Uyanık.
10 Nisan 2017
Çerçeveler
Çerçeve gibiyim artık herkese başka manzaralar sunabilen
Kimine çiçek bahçesi, kimine gükyüzünün saf özgürlüğü,
İsteyene dost,
isteyene yar,
isteyene rakip,
Gülen yüzlere gülen bir ayna...
Güven isteyene sonuna kadar destek olmak
Duvar gibi olabilmek, korkmadan sırtını yaslayabilenler için,
Hayatta mutlu edebilmek insanları ve bununla mutlu olmak
Yokluklara Amaç, gaye ve iyiliğe sebep olmak kötülere inat
Huzur katmak, tebessümlere gark etmek için,
Yerimde olacağım hep, ihtiyacı olan için...
Uyanık.
09 Nisan 2017
Yalnızım
Biliyorsun ki,,,
Yolun yolumdu ama şimdi yolda kaldım
Nefesin nefesimdi ama sen; nefesimi çaldın
Gece uykum yok
Hani baharım
Hani yazım
Artık yalnızım...
Uyanık.
08 Nisan 2017
Özveri
Özveri zordur...
Hep emek vermek,
Herşeyin iyi olması için çaba göstermek,
İnce düşünmek,
Hayatla, insanlarla, şartlarla mücadele etmek,
Hep alttan almak bir yerde yorar insanı...
Yorulmuş insan çabuk yaşlanır, enerjisi çabuk tükenir
Vefalı olmak zordur...
O kadar yapılan iyiliği bir kötülüğe değişmeyen ne kadar insan kaldı ki çevremizde ???
En yakınlarımız bile hüsrana uğratmıyor mu bazen bizi...
Sadakat zordur...
İlk akla gelen eşine olan sevdiğine olan sadakattir ama o sadakatin sadece binde biridir.
İşine sadık olmak, evine, yoluna, arkadaşına, hatta kalemine, yazına, prensiplerine sadık olmak,
Hayatta yaptığın herşeye sadık olmak kolay değildir.
Başarabilen de sadık olur her şekilde.
Sadık olabildiğin kadar sadakat görebileceğin de bir gerçek kanımca...
Uyanık.
07 Nisan 2017
Yapraklar
Nasılsa dökülecek o yeşil yapraklar kuruyunca rüzgarda
şimdi dokunma yağmura dokunabildiği kadar dokunsun toprağa...
Uyanık.
Alışkanlıklar
Kolay olmaz bazen alışkanlıklardan kurtulmak,
Çıkamazsın işin içinden, ne kadar kuvvetli olursa olsun iraden...
Uyanık.
06 Nisan 2017
Sitemler
Kandırmıyor muyuz sanki kendimizi her defasında, hemde kimsenin kandırmadığı kadar,
Severken akıp giden zamanın özlerken takılıp kalmasına hepimiz şahit olmadık mı ?
Uykunun birçok kişi için bir kaçış, bir huzur, bir kurtuluş olduğunu kim inkar edebilir ki ?
Solmayan yapma çiçekleri koklamak gibi sahte dünyanın içinde hapsolmuş hissetmiyor muyuz ?
Fırtınalar, seller, depremler neden oluyor sanki onca minik bedenin cansız yatmasına, üzülmüyor muyuz ?
Ulaşamadığın yıldızlara bakarken kahvenin sessiz çığlıkları yankılanmıyor mu kulaklarımızda ?
Binlerce hayalin, binlerce umudun artık hiç bir anlam taşımadığını görmüyor muyuz mezarlıklarda ?
Huzurun, huzura ihtiyaç duyduğu, sevginin, sevgiye hasret kaldığı günleri yaşamıyor muyuz sanki ?
Duygular hüsran,
düşünceler karışık,
kaldırımlar sessiz,
gece ıssız,
biraz hasret,
biraz özlem,
yine de umutlu
yine de sevgi doluyuz,
olabildiği kadar...
Uyanık.
düşünceler karışık,
kaldırımlar sessiz,
gece ıssız,
biraz hasret,
biraz özlem,
yine de umutlu
yine de sevgi doluyuz,
olabildiği kadar...
Uyanık.
05 Nisan 2017
Yoktun
Demini almış kelimeler biriktirdim bugün ama sen yoktun,
Kuşların kanatlarına özgürlük aşıladım ama sen yoktun,
Rüzgarda salınan saçlarına ellerimle tokalar yaptım sen yoktun,
Her bir köşesinde görmeyi en çok arzuladığım sen yoktun...
Uyanık.
Kuşların kanatlarına özgürlük aşıladım ama sen yoktun,
Rüzgarda salınan saçlarına ellerimle tokalar yaptım sen yoktun,
Her bir köşesinde görmeyi en çok arzuladığım sen yoktun...
Uyanık.
04 Nisan 2017
KARAR...
Bugün şimdi şu andan itibaren iradem elverdiği ölçüde her kim nerde durması gerekiyorsa orda duracaktır. Her kim beni nerde tutuyorsa bende onu karşığında tuacağım.
Şımaranlar bunun karşılığını fazlasıyla verecektir.
Bundan dolayı rahatsız olanlar zaten bunu fark edeceklerdir.
Gün gelecek yaşanması muhtemel güzel günleri kendi hatalarından dolayı yaşayamayanlar keşkeler içerisinde kalacaklardır. Kaybettikleri herşey için yas tutabilirler...
Uyanık.
Şımaranlar bunun karşılığını fazlasıyla verecektir.
Bundan dolayı rahatsız olanlar zaten bunu fark edeceklerdir.
Gün gelecek yaşanması muhtemel güzel günleri kendi hatalarından dolayı yaşayamayanlar keşkeler içerisinde kalacaklardır. Kaybettikleri herşey için yas tutabilirler...
Uyanık.
03 Nisan 2017
Boğuluyor
Gün bitiyor da düşündüklerim bitmiyor,
Saat ilerliyor gibi ama değişen birşey yok.
İçimde kabaran bu kasvetin sebebi nedir ?
Neden düşündükçe boğuluyor gibiyim...
Uyanık.
Saat ilerliyor gibi ama değişen birşey yok.
İçimde kabaran bu kasvetin sebebi nedir ?
Neden düşündükçe boğuluyor gibiyim...
Uyanık.
02 Nisan 2017
Aşk
Uykum geldi yine
güneş pancereden süzülüyor üzerime
bir ağırlık var ama olmak istedigim yer burasi degil
isyan etmek yetmiyor
sitemim kadere
sen kapalı kapılar ardında
uzaklardasın ulaşılmazlarda
haykırsam sesim çıkmıyor
nefesim anca kendime
ellerim boş
çaresizlik içinde
gözlerim karşı duvarda kitlenmiş
hayaller kuruyorum umutsuz
hüzün var
buram buram toprak kokusunda
neşem olmuyor sensiz
bilirsin halim ümitsiz
kelebekler gördüm bugün
kanatlarında aşk ve ölüm...
Uyanık.
güneş pancereden süzülüyor üzerime
bir ağırlık var ama olmak istedigim yer burasi degil
isyan etmek yetmiyor
sitemim kadere
sen kapalı kapılar ardında
uzaklardasın ulaşılmazlarda
haykırsam sesim çıkmıyor
nefesim anca kendime
ellerim boş
çaresizlik içinde
gözlerim karşı duvarda kitlenmiş
hayaller kuruyorum umutsuz
hüzün var
buram buram toprak kokusunda
neşem olmuyor sensiz
bilirsin halim ümitsiz
kelebekler gördüm bugün
kanatlarında aşk ve ölüm...
Uyanık.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)