20 Nisan 2017

Kıymet



İnsanın sürekli ilaç almasına vesile olan rahatsızlığıyla barışık olması çok önemi  sonuçta. Hoş aslında bağımlılık gibi olmuyor bu durum ama yine de her an hep aklında olmak zorunda. Geçen gün yine ilaçlarımı yazdırmaya gittim aile hekimine. Raporum var sonuçta herhangi bi doktora ilaç yazdırabiliyorum muayene olmadan. En iyisi de bu, her seferinde kan vermeye gerek kalmıyor şükür. O en az 4 tüp kan almaları için iğneyi koluma saplamalarından korktuğumdan değil tabi... :) Başka bi sürü tahlil idrar açlık şeker tokluk şeker ölçümleri 3 aylık ortalama ölçümler filan tam çok sorun olmasa da bunları yaptırmak için hastanede geçen süre sıkıntılı.
Zamanında sıramatik işiyle uğraşırken hastanelerde bulunmuş, ortamlarının nasıl olduğuna hep şahit olmuşumdur. Etkiliyor beni ordaki insanların durumu zaten hastanelerin kokusu da herkes tarafından bilinir. Kesif bir ilaç kokusu genizde hissedilir ve insanların durgun sessiz bekleyişleriyle mistik bir ortam meydana gelir. Kim bilir kimin ne şekil rahatsızlığı var bilinmese de üzgün bireyler yer yer ağlayan çocuklar daraltır insanın içini.

Aile hekimimiz biraz soğuk yüzlü, pek konuşkan olmayan birisi ama zamanla yanına gide gele karakterini az çok çözdüm gibi. En azından ben rahat muhabbet edebiliyorum kendisiyle. Isınınca ilgili biri oluveriyor... :) Kızım da hasta bu arada onunla gittik doktora. Birkaç kaşık dondurma da hemen bademciklerin şişmesi hele o küçük dilin sanki büyük dile nisbet yaparcasına büyümeside enteresan bi durum bana göre. Hele şiddetliyle boğaz enfeksiyonu bacaklarına iner ağrıcı. Sefkat teriminin en önemli tesbitini burda keşfetmemek imkansız. Hüzünle. üzüntü ile elinden bişeyin gelmemesi ile bocalar insan o halini gördükçe. Oluyor ama hastalık sağlık nihayetinde iyileşebileceği rahatsızlıklar bu bile beterinin olmaması için bi temenni oluyor hepimize.

Ağrıkesiciler ateş düşürücüler artık kar etmiyor eskisi gibi. Ya ilaçlar değişti ve etkileri azaldı yada mikroplar süper çağa ayak uydurup evrimleşti. Nihayetinde antibiyotik kullanmayınca tüm bedenler yaprak gibi bir müddet sallanıyor ayakta kaldıkça. O da tabi her bünyeye göre değişiyor. Ki benim gibi bünyeye sahip olanlar en az 3 hafta hastalığı çekiyor işkence gibi.

 Pek bi aciliyet olmadan gidince hastaneye yada bir hekime, orada ki insanların durumlarını görmemek de imkansız oluyor. Bulunduğun hal ve şartlardan dolayı şükrediyor insan. Sağlığın kıymeti ne kadar anlaşılırsa artık. Biz insanlar genelde birşeyin değerini kaybedince daha iyi anlarız. Bir tabak dondurmanın tadını alabilmek için en az bir hafta çile gibi rahatsızlık çekmeye değer mi ? İşte dikkat edilmeyince değmiyor maalesef... Bu hep böyle olmuştur ama hiç bu konuda önlem almayıda düşünmeyiz. Aslında hep dememek lazım bazen düşünürüz aslında düşününce hep diye bir genellemeye tabi olmamak lazım.  Belli bir müddet tecrübe ediniyoruz sonra yine aynı tas aynı hamam misali...
Kendimize daha az dikkat ettiğimiz de aşikar aslında yada yaş ilerleyince sanırım çocuklara daha fazla dikkat eder oluyor insan. Belki yine her halini çektiğimiz için üzerlerine titriyoruz ama bir yandan da candan öte can gördüğümüz için kıyamıyoruz onlara ve kendimizden daha çok onları düşünür oluyoruz. Anne baba hakkı nasıl oluyormuş anne baba olunca anlıyor insan. Başına gelmeyince kolay gibi herşey...:)
 
En en en nihayetinde şunu unutmamak lazım

'' Kıymet bilmeli;
hastalanmadan sağlığımızın,
yaşlanmadan gençliğimizin,
körlenmeden duygularımızın...

Sağlıklı ve sevgi dolu günler.

Uyanık.

Hiç yorum yok: