30 Mayıs 2017
Aşk.
Aşk; bir çok yerde birçok insan için farklı anlamlar taşıyan, insanda sanal bir dünya oluşmasına sebep olan yoğun bir duygudur... Ansiklopedi yazısı gibi bir başlangıç yapmayı pek istemezdim ama ciddi bir konu bu ve böyle bir başlangıç iyi olur diye düşündüm. :)
Bunca zaman yazılan çizilen ve insanların çevrelerinde gördüğü üzere birçok kişi için korkulacak bir durumdur aşk... Çünkü aşkı, koşulsuz saplantı olarak görenler birşeye, birine bağlanmanın normal olmayacağını ifade ederler. Aslında bu aşk için yanlış ama saplantının doğru olmadığının gerçekliği için yerinde bir tesbittir.
Ben aşkın bir bağımlılıktan ibaret olmadığı düşünüyorum. Aşk bir hastalık değildir bu derece olan aşk bence saf aşktır kanısındayım...
Zamane insanlarının günü birlik aşk adı altında duygularını nasılda körelttiklerine hepimiz şahit oluyoruz zaman zaman. Öyle olunca aşk, herkesin bildiği aşk olmaktan çıkıyor elbet ve insanlar aşkın yaralayan, insanın içini acıtan, her an aklını meşkul edip insnaın dünyasını karmakarışık eden yalandan ibaret olduğuna kanaat getiriyorlar. Bir nebze haklılarda aslında çünkü aşkı aşk gibi yaşamayı beceremeyen insanlarla çevrelenmiş bir hayattayız maalesef...
Normalde aşkın insanı mutlu eden, gerçekten hayat enerjisi ile dolduran bir etkisi vardır. Herkese göre derecesi değişir ki bu beklentilerle birlikte insan dünyasını alıp farklı yerlere götürür.
Şöyle ki; aşık olan insan aşkını hep yanında ister, özler, merak eder, kıskanır ki bu aşık olanın ruh yapısıyla orantılı olarak artış gösterir...Bazen çekilmez, katlanılmaz hallere kadar gider bu durum. Nihayetinde aşık olan aşkını paylaşmak istemez hep ilgi bekler. Nasıl hep aklında ise aşkının da aklında olmasını ister, her durumda önceliğin kendisinde olmasını ve hep en değerli hissinin eksilmemesini ister. Bunların gerçekleşmemesi işte aşkın acı yönünü gösterir insana. Aşk ağlatır, yaralar, hüzünlendirir. O yüzden işin bu boyutundan bakınca aşk bir hastalık olarak görülür. Korkulur.
Oysa aşk sabırdır, beklemektir, emek vermektir. Karşılık beklemeden o'nun mutluluğuyla mutlu olmayı öğrenmektir.Aşk o yokken bile onun varlığını hisetmesidir.
Okuduğum bir sözde ağaç dalına konan bir kartalın dalın kırılıp kırılmayacağına pek aldırış etmeyeceği yazıyordu ve onun güveni kırılmayacak ağaç dalına değil de kendi kanatlarına olduğu belirtilmişti. Bu söz beni o gün gibi şimdi de derin düşüncelere itiyor her defasında... İnsanoğlu yaradılış mıdır yoksa o düşünce şekline getirildiğimiz için midir bilinmez karşılıksız birşey yapmayı istemeyen bir görüntü çizeriz. En basitinden verdiğimiz sadakanın bile sevap karşılığını düşünürüz, Kime ne iyilik yaparsak bir şekilde mükafatının olacağını yada ilerde bunun bize geri dönüşü olacağına inanırız ve hatta en bariz örneği ki bunu kimse inkar edemez ibadetleri bile bir cennet vaadiyle yaparız Yanılıyor muyum bilmiyorum ama dünya denge bakımından daima karşılık kıstaslarına göre bu zamana gelmiş ve böyle de gidecektir... Bu konuda ne kadar gerçekci olduğumu başınızı öne eğip kendi vicdanınızla gerçekci düşündüğünüzde hak vereceksiniz mutlaka... Karşılıksız davranmanın hayatta çok nadiren gerçekleştiğini ve çok az kişinin bunu başarabildiğini düşünüyorum. Bir de şüphesiz yüce yaratıcının lütfu var ki bunu söylemeye bile gerek duymuyorum.
Konu nerden nereye geliveriyor işte, yazacak o kadar çok şey var ki...
Aşka geri dönelim biz en iyisi :)
Aşkı çekilmez yapan aşırıcılık oluyor biraz da. Kıskanmak elbet sevenin, aşkı yaşayanın hakkı olsa da bunun insanın özgürlüğüne müdahale ediyor oluşu, sahiplenme düşüncesiyle aşkının hayatına karışmaya başladığında insan, boğulmaya da başlıyor yavaştan. Her bireyin özgür irade neticesinde hareket etmesi engellendiğinde ve bu kısıtlamalar çoğaldığında insan kaçmayı nefes almayı kurtulmayı istiyor. Eziyete dönen aşk yerini öfkeye, öfke pişmanlığa dönüşüyor ve belki de birbirleri ile uyumlu olabilecek bir çiftin aşkı yaşamaktan çok kıyasıya bir üstünlük kurma savaşına dönüşmesine yol açıyor. En nihayetinde kaçmayı kolay yol olarak düşünen bireyler de konuyu kestirip atıyor...
Dengeyi iyi kurabilmek çok öenmli bu konuda aşık insanlar birbirlerine ne kadar yardım ederse aşk gerçekten yaşanabilen güzel bir aşk oluyor. Derdini dert görmeyen herşeyi karşıdan bekleyen bireyler zaten istenildiği şekilde mutlu kalmayı da başaramamış oluyor...
Yükü omuzlarında bulan herşeyi sürekli sırtlayan da sonunda dayanamıyor, nefes almak, kaçmak kurtulmak istiyor. Oysa Aşık; sahip olmadan ait olandır, sorun çıkaran değil, huzur verendir, her zaman yanında olduğunu herşeye rağmen orda olduğunu hissettirendir, Çünkü Aşk; ömrü biçilemeyendir, yükleri hafifleten engelleri yok edendir, fiziksel bir yapısı yoktur, o yüzden sonsuzluğa uzanır, insanın kendini keşfetmesidir, olumsuzlukları bir kenara atıp, huzur, veren, her sorunu unutmanızı değil ama onlarla yaşamayı öğreten, insanın iç dinginliğini sağlayan, insanın dünyada ki yerini keşfettiren, kimine yaşama sevinci kimine bir sığınak olmuş ve olmaya da devam edendir. Gerisi anlık bir dürtü, hoşlanma, bir hevesdir.
Aşk; tanıdığımız, bildiğimiz zamanın sınırlarının ötesinde ortaya çıkan en büyük duygudur. Herkesin bildiği bedenin hazzının ötesinde ruhsal doyumdur. Gözden ırak gönülden ırak olmayandır...
Aşk; dünya varoluşunun temelinde olan ve dünyanın son gününe kadar o temelde kalmaya devam edecek bir duygudur...
Uyanık.
29 Mayıs 2017
Sisler
Sona gelinen yere yakınlık hissi var
Bir sis bulutu ardı sıra meçhuller
Belirsizlik içinde kararsızlık
Cesaret kırıyor görünmezlik
Nedenler niçinler keşmekeşi
Gidememenin acı hüznü
Kalmanın sancılı bekleyişi
Çaresizlik diz boyu
Balçığın içinde bocalama
Bir türlü gelmeyen yardım
Rahata hasret
Mutluluğa özlem
Hadi kaldır başını
Sitemlerime bak durma
Duymuyorsun ki
Gelmiyorsun ki
Artık bir yere kadar
Bundan sonra
Bilmeyeceksin ki...
Uyanık.
27 Mayıs 2017
Abim
Günler geçtikçe daha da anılara tutunuyor sanki insan. Yaşlandıkça mı yoksa güzel günlerin, güzel anların benliğimize kattığı o doyumsuz mutluluktan mıdır bilinmez, daha çok geçmişi inceliyor insan kabaran hasretiyle... Hatıraları tebessümle düşünürken; o zamanlar olmasını dilediği o kadar çok isteği de peş peşe sıralıyor ki insan kendi kendine. Acımasız bir yok edici olduğunun kanıtı her defasında ispatlanan zamanın, durmaya hiç niyetli olmadığını da belirtmek isterim ve siz siz olur her anın her günün geri gelmeyeceğinin bilincini hiç kaybetmeyin...
Herkes gibi benimde geçmişte anılarıma birçok güzel sayfayı eklemek istediğim şeyler olmuştur elbet. Bu konuda yapacak birşeylerin olmaması en büyük hüznümdür...
Bu küçük yazımı abime ithaf edeceğim...
Geçmiş olan zaman da biz doya doya beraber olamadık seninle. Her gün didişemedik, hani; filimlerde gördüğümüz küçük çocukların yaptığı ama bizim hiç yaşamadığımız kavgalarımız bile olmadı. Bu; kavga etmek istediğim için değil de seninle iyi kötü paylaşamadık çocukluğumuzu be abimm... Birçok kişinin yapabildiği şeyleri yapmadık biz. Onlar her zaman içimde birer uhde olarak kalacaktır... Yeri doldurulamayan içinde; hasretlerin, özlemlerin haykırışların yankılandığı birer boş oda... Seninle bir maça gitmedik mesela. Elimizde flama avazımız çıktığı kadar bağıramadık ki. Sinemalarda dolaşmadık izlenilen bir gilmin saatlerce yorumunu da yapmadık. Bir aile gibi tatillere bile gidemedik ki bir deniz kıyısında güneşe nazır... Özlemim bu yüzden yapamadıklarımıza isyanım bu yüzden...
Ama hafızamda hatırladığım onca güzel zamanlar da var ki tekrar o anlara dönebilmeyi ne çok isterdim. Benim hatırladığım kadarıyla biz, zamanımızı evde geçirirdik olduğu kadar, olabildiği kadar...
Bana tavla oynamayı sen öğrettin en iyisinden ve şimdilerde bunun pişmanlığını duyduğunu adım gibi biliyorum :)))
Bir kalenin bir filin her türlü kombinasyonunu şahla rok yapmanın nasıl olacağını seninle keşfettim ben satranç anlatırken. çeşitli kağıt oyunlarını da beraber oynardık. Televizyon seyrederdik, en çok da zamanın unutulmaz çizgi filmlerini... Ne gülerdik saçma olduğunu bildiğimiz o anlarda. Belki de sadece o anı en iyi yaptığımız ve beraber paylaştığımız için mutlu oluyorduk. Ben senin sen benim gülüşüm de unutuyorduk hayatın orada bulunmayan her yanını... Hep de evde değildik elbet. Özellikle hafta sonları nadiren de olsa çıkardık dışarı. Hani bir keresinde o çıkmaz sokakta ki bağın kapısını kırıp kaçmıştık ya onu hiç unutamıyorum. Eminim firene geç bastığın için olmuştu ama bilerek mi geç bastın yoksa o külüstür bisikletten dolayı mı olmuştu bilemiyorum. Ne çok gülmüştük yine o gün. Eniştemlerin eski sarı bisikletiydi hoş bir yenisi olmadı hiç hep o vardı... Onun orta demirine koyduğum yastığın üzerine oturur gidondan sıkı sıkı tutunurdum sen de hızla sürerdin. Ya o bisiklet tarih öncesinden miydi neydi onun fireni ayakla basılan bir manivela ile oluyordu ve o tarz bir bisiklet bir daha hiç görmedim. Hem pedal çevir sonra ayağını kaldırıp frene basıyordun bisikleti durdurmak için. Resmen ayak frenli bir külüstür... Ne sakin adamlarmış eskiler, anlık fren yapmaya bile gerek duymamışlar.:)) Senin uzaklara okula gittiğinde ki o zamanlar görmediğim bilmediğim meçhuller diyebilirim, o bisikleti ben de kullandım uzun süre ve bazı badireler atlattım tabiki. Çok da düşmedim aslında çünkü sen öğretmiştin bana düşmeden binmesini...
Hafızamda genelde sen Istanbul dan, okuldan gelir birkaç gün kalırdın belki de birkaç hafta ama sanki sabah gelip akşam tekrar yola çıkıyorsun gibi gelirdi bana. Bir abi kardeşin uzun uzadıya sohbetlerini de çok sık yapamazdık o yüzden. Her geldiğinde bana bir hediye getirirdin öyle aman aman büyük şeyler olmasa da değişik şeylerdi hep, o yuzden gelişini dört gözle beklerdim. Şaka tabiki sendin önemli olan senin gelişindi hep... Hayata dair bir çok bilgiyi senden öğrendim, her soruma cevap alıyor kitaplarda bulunmayan bilgileri veriyordun. Babamın iş yerinde arka tarafta olan atölye de bir çok deney yaptık sonu kötü biten... tamam aramızda o yaktığımız şekerler, asetonlu pamuklar:))
Bahçede koştururduk top oynardık halamlara giden o dar ara geçişte. Bahçede bulunan birçok meyve ağaçlarında dolaşırdık en çok da o büyük tut ağacında ama düşen hep sen olurdun :)
Su savaşları yapardık bahçede sıcak yaz günleri, eski sabun kutularının kapaklarını deler ıslatırdık birbirimizi. Kaçmalı kovalamacalı bir halamlara bir eve durmazdık ki, kazanan bir kova suyla bizi ıslatan annem olurdu genelde hatırlar mısın ?
Yıllar yılları devirdi zaman aldı başını gitti. Böyle anlarda bu anıları düşünürken sanki bir filmin karesini hatırlar gibi oluyorum. Orda yaşananların bizimle alakası yok da her bir kişiyi bir oyuncu canlandırıyor gibi düşünüyorum.
Yabancılaşıyor bazen insan aynada baktığı kendine hatta kendi anılarına bile...
Memnun kalmadığım iş durumundan çıkış yolunu bile sen gösterdin bana. Daralmışlığın, bunalmışlığın girdabindan sen çekip çıkardın beni... Belkide İstanbul a gelmemin en büyük sebebi sensin ve senin yanında olmaktı. Zamanında geçiremediğimiz günlerin belki bir telafisi olabilirdi. Oldu da elbet abartı derecede cok olmasa da tabii...
Rol modelim oldun yıllarca sen bilmeden, sen farketmeden. Yanında huzurlu ve mutlu oldum hep, görüştüğüm anlarda daima güldük biz en içten haliyle...
Hiç bir kötü anımız olmadı bizim yaşamadık şükür bundan sonra da olmayacağını düşünüyorum kocaman adam olduk sonuçta:)
Şimdi seni çok özlediğimi fark ettim özellikle anılarla harmanlanırken ve aynı zamanda seni çok sevdiğimi söylemenin de ne kadar basit kaldığını...
Uyanık.
26 Mayıs 2017
Kaybolacağım
Ne bir adım atabildin
Ne de dönüp bakabildin
Durabiliyorsun bakmadan
Cesaretin var durmaya
Kabullenişin bu yönde
Biliyorum abartıyorum
Taş kalpli olmak zor benim için
Korkum bir gün sana benzemekti
Ondandır artık susmalarım
Ondandır önemsemez tavırlarım
Başlayamam konuşmalara
Alıştım şimdi yalnızlıklara
Senin gibi önemsemez olmak
Varla yok arasında kalmak
Görmeden günleri yaşamak
Zordu senin gibi olurken
Hasretin başımda dolanır
Sen aynı umursamazlıkta
Pişmanlık bende, benim içimde
Alışacağım bu halime
Pişmanlık sana gelince
Elbet kaybolacağım bende...
Uyanık.
Keşke
Güne merhaba derken çevreye dağılmış düşüncelerimi toplamaya çalışıyorum. Hatıralarım; sabaha kadar sessiz dar sokaklarda parçalanmış halde... Ağzımı açsam cümlelerim bile kırık ve zaten bu halimde ancak birkaç tane kurabilirim uykusuz gecenin sabahında... Takatim kalmamış halde senin inadının üstüne inat tazelemedeyim. Sanki kimin inadı büyük kimin inadı fazlaysa o dünyanın hakimi olacak saçmalığını yaşıyoruz biliyor musun ..?
Sonuçta soğuk bir mücadele var aramızda ve her durumda kaybedenin ben olacağımı biliyorum... Ne kadar boşvermiş halde olan daha az acı çekiyor ve senin umursamazlığını asla geçemeyeceğimi biliyorum. Yada bana öyle görünüyor bilemiyorum... Gözlerim seni takip ederken neleri kaçırdığımı bir kez daha görüyorum. Keşke, gururumuz inadımızdan fazla olmasaydı diyorum ve ardına sıraladığım keşkelerin içinde boğuluyorum... Uzun yılları ağır aksak devirmişken en sevmediğim keşke kelimesini kullanıyor olmak, ne kadar çaresiz kaldığımın bir işaretidir sonuçta...
İnsanların istemediği şeyleri mecburiyetler doğrultusunda yapıyor olmak kadar can sıkıcı birşey yok eminim...
Uyanık...
25 Mayıs 2017
Gülüm
Gülüm,,,
Sözler vermedik mi birbirimize bir öbür yaşlanmak adına
Umutlarımızı biriktirip birlikte katmadık mı rüzgara
Ne güzel hayallerde buluştuk mutluluğun kitabını okuduk
Her yağmurda birlikteliğin adını yazdık ıslanan toprağa
Dinlediğimiz şarkılarda buluşmadık mı her notada
Ne çabuk unuttun herşeyim dediğin o güzel günleri
Şimdi nerelerde kimlerin engin denizine akan ırmaksın
Hangi bahçede kimin başını döndüren mis kokulu çiçeksin
Kimin şarkılarında hangi nağmelerde kimin ruhuna dokunursun
Kimin gözlerinde umutsun yarınlara yürümek hayalinde
Şimdi yüreğin de bana kapattığın kapıdan kimler girdi içeri
İnatların, gururların kimde eridi, kimin gönlüne taht kurdun...
Uyanık...
Sitemler
Sana inancımı kaybetmek yaralamazdı belki beni
Bunu düşünebilmiş olmanın hüznünü atamıyorum içimden
Yalanlarından geceleri bu kadar uykusuz kalmazdım
Yalan söyleyebilmenin ihtimallerinde boğuldum ben
Gidiyor olman beni bu kadar yaralamazdı belki
Gidebilecek kadar cesur olmanı kabullenemedim ben
Sözlerinden bu kadar canım yanmazdı o akşam üstü
Sen giderken söyleyemediklerimden yaralandım ben
Parça parça edişlerin bu denli yıldırmazdı hayatımdan
Katilim olmana rağmen vazgeçemeyişime kızgınım ben
Karanlık bir gecede avuçlarına düştüğüme yanmadım
Avuçlarında erimeye mahkum kaldığıma öfkeliydim ben
Korkmadım yok olmaktan, kalabalıklarda kaybolmaktan
Bir gün bana bakmayacağından endişelendim ben
Beni anlamaman çaresiz kalmamın sebebi olabilirdi
Sana anlatacak mesajları yazmadığıma pişmanım ben...
Uyanık.
Uyanık.
23 Mayıs 2017
Sessizlik
Sessizlik bir nebze iyidir.
İnsan; mutlaka dinleyecek birşey bulur kendisine, söylenen bir söz olmasa da...
Uyanık.
Film
Uzun soluklu bir film seyretmek gibi gelir bazen günün bitişi, kâh neşeli, kâh hüzünlü sahneleri olur zaman zaman.
En nihayetinde güneş, yeni senaryolar için dinlenmeye geçer gecenin sessizliginde...
Bir sonraki günün güzel ve kötü yanlarıyla birlikte kendini gösterecektir.
Her gün eksilttiği canlarla birlikte bıkmadan yeniden, yeniden doğar günümüze,
Uyanık.
22 Mayıs 2017
Odak
Kelebekler; ışıklara odaklı olur gece karanlığında,
hayatları kısadır kaçırmak istemezler aydınlığı...
Günü bitirmek, ömrü bitirmek demektir onlar için,
İnsanlar da kelebeklere benzer mutlaka belli merkezlere odaklı olurlar,
Kimileri para,
bir kısmı iş,
bazısı ev,
kimisi aile odaklı olur.
Kiminin gözü kör kiminin kalbi sarhoştur...
Uyanık.
18 Mayıs 2017
Anlatamam ki
Yılların çarkında öğütülerek eriyoruz gün be gün
Yaşlanan bedenler, unutulan hatıralar eşliğinde...
Mutlu yaşanmış izleri taşıyoruz yorgun gözlerde
Gözlerim hala sende bunu sana anlatamam ki...
Tozlu raflara kaldırdığım kitaplaşmış her bir sözcüğü
Altın harflerle işlemişim bunu sana anlatamam ki
Gözlerinden umudun dirhem dirhem gönlüme aktığı,
Hatıraları tebessümle anımsadığımı sana anlatamam ki
Hayallerin gerçekleşmediği, umutların birer birer söndüğü
Gece sessizlikte yıldızlara güldüğümü sana anlatamam ki
Kiminin yolcu kiminin hancı olduğuğu garip dünyada
Aşkın adı her yaşayana farklı duygular tattırdığında
Geceye hançer vurmuş adını anarken şarkılarda
Anlamlı gözlerini hatırladığımı sana anlatamam ki...
Farklı farklı yollarda farklı şarkılarda yaşarken
Hatıralara tebessüm ettiğimi sana anlatamam ki
Uyanık.
16 Mayıs 2017
Yalnızlık
Gören göz, duyan kulak ama anlamak mümkün mü gerçeği ?
Sesinde cılız, hüzünlü titreşimler, kalabalığın ortasında yalnızlık...
Uyanık.
13 Mayıs 2017
Garip haller
Kendi sesimi duymayı umut ediyorum bugün. Garip bir haldeyim... Nasıl olduğumu anlatmak için hani ne yalan diyeyim diye bir tabir vardır ya işte kullanmalık bir gündeyim:)
Sanki ilk bahar gibi serin ama bir yandan kış geçmemiş de arada yaz güneşi hakim yakıcı bir havanın etkisinde gibi duygularım... İç huzurumu aradığım günlerdeyim kısaca, karmakarışığım... Canım sıkkın, neye, neden, niçin, ben bile emin değilim...
Duygularımla savaşa giriyorum resmen,,, kılıç kalkan kuşanmışım, miğferimi takmışım ama neyle nasıl mücadele edeceğimi kestiremiyorum. Aslında aman ya ne gerek var desem de savaşa da girmem gerekiyor hissiyatındayım. Ne düşündüğümü bende bilmiyorum ama bu karmaşalıktan kurtulmak, bu karamsarlıktan sıyrılıp normal monoton hayata dönüşü sağlamam lazım gerektiğini gayet iyi biliyorum... İyi değilim diyen herkes gibi bende yardım bekleyen bir haldeyim...
Belki havalardan belki mevsimden belki bitmek bilmeyen beklentilerden bu haldeyim. Eminim herkes de de böyle durumlar vardır. Her zaman olmasa da gelir insana bu haller bir şekilde. Önemli olan bu hallerden nasıl kurtulacağımızdır. Bunun için bir destek aramıyor insan. Sanırım bir psikiyatri uzmanı şart oldu çünkü bu halin düzelmesi öyle kolay olmayacak kanısındayım. Hoş bir psikiyatri uzmanı deneyimimde olamadı ya merak eder dururum nasıl bir çözüm sunuverecek bir anda bana...
Nasıl baharı getirecek nasıl içimdeki yangınları söndürecek anlamış değilim. Bazen duyuyoruz ya hani adam elinde avucunda ne varsa kendisini telefonla arayan birisine verip dolandırılıyor... o kadar inanmışlık o kadar kabulleniş yok bende. Nasıl bir teslimiyet nasıl bir basiret eksikliği içerisine girebiliyor insanlar anlamış değilim açıkcası. Bir de buna profesörlerin, doktorların okumuş bilgi sahibi insanların inanıyor olması da ayrı bir şaşkınlık konusu.
Bugün beni de bu şekil inandıracak, herşeyin yolunda olduğunu söyleyecek birinin ulaşması lazım. Her türlü inanasım olduğu, kandırılabilir dönemdeyim...
Uyanık.
12 Mayıs 2017
Değer
Çok diyordun da çok değilmiş verdiğin değer
Yokluğum bariz hissedilmiyormuş meğer
Kaptırılan bir gönülde yokmuş aslında ortada
Ne sen kaldın bana ne de ben kaldım bana...
Uyanık.
09 Mayıs 2017
Karakter
Bir zamanlar çürüyen sadece meyveler olurdu,
Şimdilerde karakterler ağaçlarda sallanıyor, olgunlaşıp yere düşmek için...
Değer kalmadı insanın gözünde,
Söz, yemin hepsi birer laf sadece,
Sadakat, vefa hepsi yerlerde,
Ne çok cürüyen kişi var bu devirde...
Uyanık.
08 Mayıs 2017
Birikim
Büyük seller de damlalardan oluşur ve her birikim ufaktan başlar.
İnsanda özlemler de kabarır nefretler de...
Durduk yere kesin kararlar almaz insanlar,
Bi değişim bi oluşum vardır mutlaka hayatlarında
Ya yorulmuşlardır kendilerine olan yüklerden
Ya da yılmışlardır ses vermeyen yüreklerden...
Uyanık.
07 Mayıs 2017
Sabretmek
Kırılmaya mahkum kalplerin çaresiz zamanları çok olur,
Zaman gelir, ne kaçmaya gücün nede kalmaya cesaretin kalır...
Beklemek; insan için çaresizce hayattaki en zorlu sınavdır,
Başarabilmek, herşeye rağmen içindeki sesi bastırabilmek,
Haykırışlarını, kabaran duygularının önüne set çekebilmek,
Saklayabilmek tebessümle içindeki yangını, zordur sabretmek...
Uyanık.
06 Mayıs 2017
Bitmiş
Bitmiş soğuklar,
Bugün biraz daha bahar gelmiş...
Bitmiş karlar,
Kış geride kalmış sonbaharın ardından...
Bitmiş yollar,
Gidilecek uzun mesafeler kapatılmış...
Bitmiş melodiler,
Duyulamayan o güzel şarkılar susmuş...
Bitmiş hayaller,
Bir rüyadan uyanır gibi yok olmuşlar...
Bitmiş umutlar,
Zamanın kirli çarklarında ezilmişler...
Bitmiş sevdalar,
Kaybolan heyecanların derin izleri...
04 Mayıs 2017
Güç
Mecburiyetler vardır hayatımızda,
Yapmak zorunda olduğumuz
İstesek de istemesek de,
Çaresizliğe mahkum kaldığımız
Ve sevdiklerimiz uğruna
Kalmaya devam edeceğimi.
Ne kadar dikkat etsek de
Birgün her insan
Sevdikleri için
Sevmedigi yollarda bulur kendini
Katlanır sevdigi için
Canı yansa da sessiz.
Gülebilmek hayat,
Huzur verir sevene...
Kimse bilmez
Kendi yalnızlığında kalır.
Hayata izler...
Yürüyorum kayıtsızca adım adım
Bu dünya da yürüyen milyonlar gibi
Geriye bakıp izlerin derinliğini görüp
Yapamadıklarınla geçmişte bocalamak
Gitmekle kalmak arasında mekik dokumak
En büyük hatam belki budur benim
Kararsızlık...
Bir şekilde yaşadım, yaşıyorum
Düşüncelerimi, düşlerime uydurmaya çalışıyorum
Bazen de düşlerimi düşüncelerimle sınırlıyorum
Kimi zaman da hayallerimi parçalıyorum ellerimle
Bir masal diyarının en baş kahramanıyım
Yenilmezim bazen de kendi masalımda tekim
Yalnızlık...
Mücadele ediyorum herkes gibi bende
Bazen başarılı, bazen başarısız elbet
Bazen sinirli asabi, bazen mazlum mağdur.
Bir varlığım var bu dünyaya farklılık katan
Ben bu dünya ya asla öylesine gelmedim ki
Herkes gibi birilerinin hayatınına dokundum
Kimilerine umut verdim,
Hayatlarında izler bıraktım insanların
Bazı sevgilerin başında oldum
Bazı nefretlerin en tepesindeydim
Başlangıçlarda bulundum bazen,
Bazen de bitişlerin en sonundaydım.
Çok şey öğrendim hayattan,
Çok şey öğrettim insanlara
Sevdim, sevildim izler bıraktım
İzler bırakanlarla tanıştım
Kendi adıma parçalanmaları hissettim
Payıma düşen düş kırıklıklarını tattım,
Kaybolan parçalarla yarıyolda kalakaldım
Eksik parçalarla ayakta kalmayı öğrendim
Bazen de eksikleri tamamlayanlarla yürümeyi...
Kimileri doğru, kimileri hatalı...
Seçim yapmanın çok önemli olduğunu kavradım,
Daha yaşamadan ölmenin ihtimallerinde bocaladım,
Hayatın mahkumiyetinde esir kalmayı göze aldım,
Bazen de mutluluk denizlerinde boğulmayı arzuladım.
Yürüdüğüm yolun umutla, huzurla dolu olabilmesi için
Farklı yollarda kayıtsızca yürüyen binlerce 'ben' oldum
Sonra her farklı 'ben'i kendi ellerimle öldürdüm,
Sıra kendime gelene kadar da devam edeceğim.
Anlam katabildiğim kadar, anlam kazandırabildiğim kadar...
Uyanık.
03 Mayıs 2017
02 Mayıs 2017
Sarhoş
Sarhoş olmak sadece alkol almakla olmuyor,
Ayakta durmuyor bazen duygular,
Bir desteğe ihtiyaç duyuyor.
Bulabildiği ölçüde...
Uyanık.
Soğuttun
Birgün gelir neden, niye, niçin dersin ?
Yaşanacakları yaşamadığına isyan edersin
Suçu kendinden hariç karşında ararsın
oysa cevabı bildiğin bir gerçektir aslında
neden soğudun sorusuna cevap her zaman hazırdır
---neden soğuttun ???
Uyanık.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)