30 Mayıs 2017

Aşk.



Aşk; bir çok yerde birçok insan için farklı anlamlar taşıyan, insanda sanal bir dünya oluşmasına sebep olan yoğun bir duygudur... Ansiklopedi yazısı gibi bir başlangıç yapmayı pek istemezdim ama ciddi bir konu bu ve böyle bir başlangıç iyi olur diye düşündüm. :)
Bunca zaman yazılan çizilen ve insanların çevrelerinde gördüğü üzere birçok kişi için korkulacak bir durumdur aşk... Çünkü aşkı, koşulsuz saplantı olarak görenler birşeye, birine bağlanmanın normal olmayacağını ifade ederler. Aslında bu aşk için yanlış ama saplantının doğru olmadığının gerçekliği için yerinde bir tesbittir. 
Ben aşkın bir bağımlılıktan ibaret olmadığı düşünüyorum. Aşk bir hastalık değildir bu derece olan aşk bence saf aşktır kanısındayım...
Zamane insanlarının günü birlik aşk adı altında duygularını nasılda körelttiklerine hepimiz şahit oluyoruz zaman zaman. Öyle olunca aşk, herkesin bildiği aşk olmaktan çıkıyor elbet ve insanlar aşkın yaralayan, insanın içini acıtan, her an aklını meşkul edip insnaın dünyasını karmakarışık eden yalandan ibaret olduğuna kanaat getiriyorlar. Bir nebze haklılarda aslında çünkü aşkı aşk gibi yaşamayı beceremeyen insanlarla çevrelenmiş bir hayattayız maalesef...
Normalde aşkın insanı mutlu eden, gerçekten hayat enerjisi ile dolduran bir etkisi vardır. Herkese göre derecesi değişir ki bu beklentilerle birlikte insan dünyasını alıp farklı yerlere götürür.
Şöyle ki; aşık olan insan aşkını hep yanında ister, özler, merak eder, kıskanır ki bu aşık olanın ruh yapısıyla orantılı olarak artış gösterir...Bazen çekilmez, katlanılmaz hallere kadar gider bu durum. Nihayetinde aşık olan aşkını paylaşmak istemez hep ilgi bekler. Nasıl hep aklında ise aşkının da aklında olmasını ister, her durumda önceliğin kendisinde olmasını ve hep en değerli hissinin eksilmemesini ister. Bunların gerçekleşmemesi işte aşkın acı yönünü gösterir insana. Aşk ağlatır, yaralar, hüzünlendirir. O yüzden işin bu boyutundan bakınca aşk bir hastalık olarak görülür. Korkulur.
Oysa aşk sabırdır, beklemektir, emek vermektir. Karşılık beklemeden o'nun mutluluğuyla mutlu olmayı öğrenmektir.Aşk o yokken bile onun varlığını hisetmesidir.
Okuduğum bir sözde ağaç dalına konan bir kartalın dalın kırılıp kırılmayacağına pek aldırış etmeyeceği yazıyordu ve onun güveni kırılmayacak ağaç dalına değil de kendi kanatlarına olduğu belirtilmişti. Bu söz beni o gün gibi şimdi de derin düşüncelere itiyor her defasında... İnsanoğlu yaradılış mıdır yoksa o düşünce şekline getirildiğimiz için midir bilinmez karşılıksız birşey yapmayı istemeyen bir görüntü çizeriz. En basitinden verdiğimiz sadakanın bile sevap karşılığını düşünürüz, Kime ne iyilik yaparsak bir şekilde mükafatının olacağını yada ilerde bunun bize geri dönüşü olacağına inanırız ve hatta en bariz örneği ki bunu kimse inkar edemez ibadetleri bile bir cennet vaadiyle yaparız Yanılıyor muyum bilmiyorum ama dünya denge bakımından daima karşılık kıstaslarına göre bu zamana gelmiş ve böyle de gidecektir... Bu konuda ne kadar gerçekci olduğumu başınızı öne eğip kendi vicdanınızla gerçekci düşündüğünüzde hak vereceksiniz mutlaka... Karşılıksız davranmanın hayatta çok nadiren gerçekleştiğini ve çok az kişinin bunu başarabildiğini düşünüyorum. Bir de şüphesiz yüce yaratıcının lütfu var ki bunu söylemeye bile gerek duymuyorum.
Konu nerden nereye geliveriyor işte, yazacak o kadar çok şey var ki...
Aşka geri dönelim biz en iyisi :)
Aşkı çekilmez yapan aşırıcılık oluyor biraz da. Kıskanmak elbet sevenin, aşkı yaşayanın hakkı olsa da bunun insanın özgürlüğüne müdahale ediyor oluşu, sahiplenme düşüncesiyle aşkının hayatına karışmaya başladığında insan, boğulmaya da başlıyor yavaştan. Her bireyin özgür irade neticesinde hareket etmesi engellendiğinde ve bu kısıtlamalar çoğaldığında insan kaçmayı nefes almayı kurtulmayı istiyor. Eziyete dönen aşk yerini öfkeye, öfke pişmanlığa dönüşüyor ve belki de birbirleri ile uyumlu olabilecek bir çiftin aşkı yaşamaktan çok kıyasıya bir üstünlük kurma savaşına dönüşmesine yol açıyor. En nihayetinde kaçmayı kolay yol olarak düşünen bireyler de konuyu kestirip atıyor...
Dengeyi iyi kurabilmek çok öenmli bu konuda aşık insanlar birbirlerine ne kadar yardım ederse aşk gerçekten yaşanabilen güzel bir aşk oluyor. Derdini dert görmeyen herşeyi karşıdan bekleyen bireyler zaten istenildiği şekilde mutlu kalmayı da başaramamış oluyor...
Yükü omuzlarında bulan herşeyi sürekli sırtlayan da sonunda dayanamıyor, nefes almak, kaçmak kurtulmak istiyor. Oysa Aşık; sahip olmadan  ait olandır, sorun çıkaran değil, huzur verendir, her zaman yanında olduğunu herşeye rağmen orda olduğunu hissettirendir, Çünkü Aşk; ömrü biçilemeyendir, yükleri hafifleten engelleri yok edendir, fiziksel bir yapısı yoktur, o yüzden sonsuzluğa uzanır, insanın kendini keşfetmesidir, olumsuzlukları bir kenara atıp, huzur, veren, her sorunu unutmanızı değil ama onlarla yaşamayı öğreten, insanın iç dinginliğini sağlayan, insanın dünyada ki yerini keşfettiren, kimine yaşama sevinci kimine bir sığınak olmuş ve olmaya da devam edendir. Gerisi anlık bir dürtü, hoşlanma, bir hevesdir.
Aşk; tanıdığımız, bildiğimiz zamanın sınırlarının ötesinde ortaya çıkan en büyük duygudur. Herkesin bildiği bedenin hazzının ötesinde ruhsal doyumdur. Gözden ırak gönülden ırak olmayandır...

Aşk; dünya varoluşunun temelinde olan ve dünyanın son gününe kadar o temelde kalmaya devam edecek bir duygudur...

Uyanık.

Hiç yorum yok: