19 Aralık 2018
Kış mevsimi
Soğuk...
Hele ki insanın içi üşümüşse hissedilen çok daha soğuk oluyor bu zamanda…
Sert rüzgarın savurduğu kar taneleri açmakta zorlandığım hatta tamamen kıstığım gözlerime dokunuyor acımadan ve rahat bir seyir sunmuyor bana. Göz gözü görmüyor dedikleri bir tabir yaşanıyor kısaca...Yüzüme çarpan suğuğun bir müddet sonra hissedilmiyor olması şaşırtmıyor artık beni. Hislerimin körelmesinden de değil tabiki bu durum...
Alışıyor insan...
Bir şekilde kendisine dokunan ve hissedilen kötü birşey de olsa alışıyor kesinlikle. Belkide önemsemeyi bırakıyor derin hissedebilen hücreler. Soğuk aynı soğuk, sert esen rüzgar aynı rüzgar ve şiddeti değişmese de insanın aklında ki düşünceler dış etkenlere aldırış etmemeyi sağlıyor. Bu insanın ruhsuz olduğu anlamına gelmiyor elbet... Sadece insan aklında olan şeylerin önem sırasında geri planda kalıyor şiddetli yüze çarpan soğuk, o kadar...
Ama yine de ürperiyorum, fırtına var resmen, rüzgar şiddetini artırdıkça artırdı,,, kapıya dayanmasını bırak içeri girmeye başladı kış mevsimi tüm şiddetiyle…Bu yılın en soğuk günü ve ben soğukluğu bugün çok daha fazla hissediyorum. Soğukluğu dedim dikkatinizi çekerim çünkü üşümek başka birşey...
Sıcak yaz akşamlarının yıldızlı gecelerinde ki sakinliği özlemeye başladım şimdiden. Biraz huzur, biraz sakinlik arıyor insan yoğunluklar içerisinde. Gecenin bir vakti çimlere uzanıp sessizlik içinde yıldızlarla sarmaş dolaş olmayı, çevreden gelen egzotik çiçek kokularıyla mest olup temiz havanın cigerlerine hakim olmasını ve anılarla yoğrulmayı kim istemez ki... Cıvıl cıvıl renklerin oynaştığı yaz günleri...
Oysa şimdi; baktığım bu bahçede kalabalık bir renk cümbüşü yok, alabildiğine mat ve donuk reklerle kaplanmış her tonda ki yeşil ağaçları görüyorum... Görünen, görülebilen kısım bu renkler adına yada soluk bakışlarla görmek istediğimiz ancak bundan ibarettir kim bilir...
Aslında hissedebildiğin sürece en renkli mevsimdir kış bana göre... Görülebilenin aksine gizler herkesten güzellikleri, onları sadece görmek isteyenlere, hayal dünyasında güzellikleri yaşatabilene sunar ve içinde sürprizler barındırır, senle ilgili heyecanlar saklar, elbet bulabilene...
Kış farklıdır, kış insan içinin dışa yansıması, dışarda ki havanın insan içine yazılmasıdır. Saf duyguları coştukça coşturur kabartır insanın içini, saf diyorum çünkü ısınmak için bile insan hayal gücünü kullanır ve kış gerçekten seven kalplerde ısınır.
İlginç bir mevsimdir bu kış…
Kimi aldırış etmezken kimi sonuna kadar hisseder soğuğu, aslında üşüyen ellerdir, yüzdür ayaklardır nihayetinde bedendir ama ansızın ısınacak bir sebep bulabilir insan kendine, bunu da herkes başaramaz, içi ısınmalı, insanın içini ısıtmalı, içinin ısınmasına bir sebep olmalı...
Kış başkadır herkese göre soğuk görünür ama bir o kadar sıcaktır bu mevsim… Mecburiyetlerin, dışında istekle yola çıkışların mevsimidir ve bilinmezlerle doludur bu mevsim aynı sizin gibi…
Aynı benim gibi…
Soğuk bir mevsimdir bu kış…
Soğuğa başkaldırırcasına bir o kadar da sıcaktır samimi duygular…
Tüm şiddetiyle gelmeye baslayan ancak daha yeni kar gördüğümüz bu günleri daha fazla yaşayacağımıza inanıyorum bu yıl. Daha derin duygularla daha sıcak ve saf kelimelerin koşuştutacağı zamanlar gelecektir eminim.
İnsanların üşümesinin sebebini araştırırken belki de mevsimlerin suçu olmadığını gösterir, beyaz karlar altına saklanan çiçeklerin günahlarının yokluğuna ikna edebilirim belki sizi kim bilir…
Bambaşka bir mevsim bu kış…
Soğuk ama bir o kadar sıcak.
Uyanık.
13 Aralık 2018
Kader
Güneş kaybetmiş gücünü, soğuk hat safhada,
Yıldızlar kafi gelmiyor kaldırımları aydınlatmaya,
Gemi kalkıyor meçhullere, seyir deftetini artık kim yazar,
Ne rüzgar, nede fırtına bu yangını bozdukça bozar,
Kader yazılmış dünden yarınlara kim bilir kimler çıkar...
Uyanık.
12 Aralık 2018
Yazmak
Yazmanın inanılmaz huzurunu kavramış biri olarak tekrar bloğumla buluşmanın ve klavyemin tuşlarına dokunmanın verdiği hazzı tarif edemem elbette. Hele ki yazmaya bu denli ara verince birikiyor insanın kelime dağarcığında birşeyler... Korkum şu ki; yazmaya uzun zaman ara verince tarihde ki en acımasız katil olan zamanın, bende ki kelimelerden bir çoğunu söküp almış, içimden birşeyleri farkettirmeden çalmış olabileceğidir... Nelerin gittiğini hemen tesbit edebilmek malesef çok güç bir durum, bunu ancak herşeyi yok eden yine zaman gösterecek diye umut ediyorum.
Sonuçta herşeyin olması gerektiği gibi olduğunu ve tesadüf diye birşeyin olmadığını idrak eden benliğimde birçok şeyi beklemekle göreceğimizi gayet iyi biliyorum. O yüzdendir bazı şeyleri zamana bırakmanın bazen çaresizlikten, bazen mecburiyetten bazen de bilerek olduğunu...
Huzurluyum bu aralar hemde çok...
İnsan dimağının kesinlikle ruhla alakası bulunmakta ve ruhu hem iyi hem kötü yönde en çok etkileyen yine başka bir insan ruhu olduğunu tam kavramış bulunmaktayım. Yeni bir keşif yeni bir buluş değil bu elbet, ancak yoğunluğun kesinlikle hat safhada olduğu zamanlar bu aralar...
İçimde biriken yanık kokulu kelimelerin boğazımda ki kahveyle buluşmasının verdiği o tadın, okuyanda da aynı hissi bırakmasını umut ediyorum. Aynı hazzı aynı mutluluğu yaşayabilmeli, ruhun ruha, kalbin kalbe dokunduğunu hissedebilmeli...
Az önce kar yağdı. Onca soğuk günü geride bıraktığımız günlerden sonra kar yağdığını söyleyen " kalbim " den sonra çıkıp seyreyledim beyaz tanecikleri. Ne kadar kayıtsız, ne kadar rahat bir zaman dilimi... Soğuğa aldırmaksızın her tanede kurulan hayallerin birer kitap olabileceği anlardı.
İçime tarifsiz dolan yaşama sevincinin nedeni kar yağması değildi elbet, aklımdan geçen iyiye, güzele, huzura ait ne varsa kurduğum düşüncelerin sonucunda ruhuma sabitlenen mutluluğun eseriydi bu kar yağışı...
Dışardan bakınca deli diye tabir ettiğimiz insanların aslında iç dünyalarında neler yaşadıklarını bilemeyiz. Onları yargılarken de kendi durumumuz ve düşüncelerimizin tersliğine göre hüküm veririz. Oysa kim bilir o an nesnel olarak orada bulunsalarda iç dünyalarında bulutlar üzerinde özgürce süzülmediklerini...
Onları anlamak için onlar gibi olmak lazım sanırım, bütünüyle öyle olmak değil tabiki öyle düşünebilmek gerek... Bende şimdi kar yağışını seyrederken kendime hakim olamadığım, dışardan görenler tarafından garipsenecek bir gülüşü kısa bir an da olsa istemeden yaydım dudağımın kenarına. Engel olunamayan hoş bir durum açıkcası :))
Mutluyum bu aralar...
Sıcakla soğukla alakasız olan iç dünyamın ılıklığını hissediyorum tüm bedenimde. Nesnel ve bedensel zaafiyetlerin ( soğuktan üşümek ) beni düşüncelerimden alıkoymasına müsade etmeyecek kadar mutluyum. Aynı zamanda bir o kadar huzursuz, bir o kadar da korku içerisindeyim. Her an bir depremin iç dünyamı yıkıp yokedecek düşüncesiyle geçiyor saatlerim. Mutlu halimin son bulacağı sayılı saatlerin diziliminde sırasını bekleyen hasta tedirginliğiyle bekliyorum. İyiye, güzele çok alışık bırakmıyor hayat çünkü. İlla bi yerde bi çıban çıkıyor, illa bi yerde bir çomak sokan oluyor senin mutlu giden hayatının tekerine...
Beklemek, çaresizlik ve zaman üçlüsünün kumpasında yine de umutla ve mutlulukla geçiyor saatler. Geçebildiği ve gidebildiği kadar...
İyiyim ama yinede... Belki şimdi belki başka bir mevsimde yine yazmak istiyorum saatlerce...
Maviyi, saydamlığı, melodileri, zambak kokularını, parlayan güneşi, kuruyan yaprakları, yağmur damlalarını, yankıları, rüyaları, koşmaları, hayalleri, umutları...
Uyanık...
Sonuçta herşeyin olması gerektiği gibi olduğunu ve tesadüf diye birşeyin olmadığını idrak eden benliğimde birçok şeyi beklemekle göreceğimizi gayet iyi biliyorum. O yüzdendir bazı şeyleri zamana bırakmanın bazen çaresizlikten, bazen mecburiyetten bazen de bilerek olduğunu...
Huzurluyum bu aralar hemde çok...
İnsan dimağının kesinlikle ruhla alakası bulunmakta ve ruhu hem iyi hem kötü yönde en çok etkileyen yine başka bir insan ruhu olduğunu tam kavramış bulunmaktayım. Yeni bir keşif yeni bir buluş değil bu elbet, ancak yoğunluğun kesinlikle hat safhada olduğu zamanlar bu aralar...
İçimde biriken yanık kokulu kelimelerin boğazımda ki kahveyle buluşmasının verdiği o tadın, okuyanda da aynı hissi bırakmasını umut ediyorum. Aynı hazzı aynı mutluluğu yaşayabilmeli, ruhun ruha, kalbin kalbe dokunduğunu hissedebilmeli...
Az önce kar yağdı. Onca soğuk günü geride bıraktığımız günlerden sonra kar yağdığını söyleyen " kalbim " den sonra çıkıp seyreyledim beyaz tanecikleri. Ne kadar kayıtsız, ne kadar rahat bir zaman dilimi... Soğuğa aldırmaksızın her tanede kurulan hayallerin birer kitap olabileceği anlardı.
İçime tarifsiz dolan yaşama sevincinin nedeni kar yağması değildi elbet, aklımdan geçen iyiye, güzele, huzura ait ne varsa kurduğum düşüncelerin sonucunda ruhuma sabitlenen mutluluğun eseriydi bu kar yağışı...
Dışardan bakınca deli diye tabir ettiğimiz insanların aslında iç dünyalarında neler yaşadıklarını bilemeyiz. Onları yargılarken de kendi durumumuz ve düşüncelerimizin tersliğine göre hüküm veririz. Oysa kim bilir o an nesnel olarak orada bulunsalarda iç dünyalarında bulutlar üzerinde özgürce süzülmediklerini...
Onları anlamak için onlar gibi olmak lazım sanırım, bütünüyle öyle olmak değil tabiki öyle düşünebilmek gerek... Bende şimdi kar yağışını seyrederken kendime hakim olamadığım, dışardan görenler tarafından garipsenecek bir gülüşü kısa bir an da olsa istemeden yaydım dudağımın kenarına. Engel olunamayan hoş bir durum açıkcası :))
Mutluyum bu aralar...
Sıcakla soğukla alakasız olan iç dünyamın ılıklığını hissediyorum tüm bedenimde. Nesnel ve bedensel zaafiyetlerin ( soğuktan üşümek ) beni düşüncelerimden alıkoymasına müsade etmeyecek kadar mutluyum. Aynı zamanda bir o kadar huzursuz, bir o kadar da korku içerisindeyim. Her an bir depremin iç dünyamı yıkıp yokedecek düşüncesiyle geçiyor saatlerim. Mutlu halimin son bulacağı sayılı saatlerin diziliminde sırasını bekleyen hasta tedirginliğiyle bekliyorum. İyiye, güzele çok alışık bırakmıyor hayat çünkü. İlla bi yerde bi çıban çıkıyor, illa bi yerde bir çomak sokan oluyor senin mutlu giden hayatının tekerine...
Beklemek, çaresizlik ve zaman üçlüsünün kumpasında yine de umutla ve mutlulukla geçiyor saatler. Geçebildiği ve gidebildiği kadar...
İyiyim ama yinede... Belki şimdi belki başka bir mevsimde yine yazmak istiyorum saatlerce...
Maviyi, saydamlığı, melodileri, zambak kokularını, parlayan güneşi, kuruyan yaprakları, yağmur damlalarını, yankıları, rüyaları, koşmaları, hayalleri, umutları...
Uyanık...
13 Kasım 2018
Değmeli
Her daim koşmakla uçuramazsın uçutmayı belli ki,
Esmeli rüzgar, esip yavaşça gökyüzüne yükseltmeli,
Sen koşmaktan vazgeçtiğinde yere düşmeyecekse eğer,
Ya koştuğuna değmeli yada rüzgarı beklemeli...
Uyanık.
09 Kasım 2018
Özel
Hani kendini bazen özel hissedersin ya,,, özellikle birinin sana farlı davranması yok mu ?
Seni senden eden o anlar... Herkes eminim bunu sever, herkes bundan hoşlanı...
Çünkü önemsediğin kişinin herkese zaman ayırmasını, sana ayırmadığı zamanda görmek, sana hakkaten farklı özel hissettirir ama bu durum bence hiç iyi değil. Oysa o kişi farkına varmaz bile yanlışın, farkına varmaz bile kaybedişin...
10 Ekim 2018
Yollar
Yollar ayırmaz insanları,
Kapanan kapılar koparmaz,
Mesafeler görünmez bağlara ulaşamaz,
İnsan içinden istemedikçe parçalanmaz,
Ayrılmak; görmemek değildir,
Bakmamak, konuşmamak hiç değil,
Bir yerde yaşatır insan sevdiğini
Ne kadar uzakta da olsa
Ne kadar kendisinden de kaçsa
Ama isterse insan ayrılmayı
Yanında dahi olsa
Kalmaz bir heyecanı ortada.
Ayrılmak; sevmemek değildir,
Düşünmemek, özlememek hiç değil,
İçinde sever insan kimse bilmeden,
Yanında olması yada olmaması fark etmez
Ne kadar kendisini sevmese de değişmez
Ama sevmiyorsa işte insan
Yanında dahi olsa
Vermez sevgisini sağa sola...
Uyanık.
Kapanan kapılar koparmaz,
Mesafeler görünmez bağlara ulaşamaz,
İnsan içinden istemedikçe parçalanmaz,
Ayrılmak; görmemek değildir,
Bakmamak, konuşmamak hiç değil,
Bir yerde yaşatır insan sevdiğini
Ne kadar uzakta da olsa
Ne kadar kendisinden de kaçsa
Ama isterse insan ayrılmayı
Yanında dahi olsa
Kalmaz bir heyecanı ortada.
Ayrılmak; sevmemek değildir,
Düşünmemek, özlememek hiç değil,
İçinde sever insan kimse bilmeden,
Yanında olması yada olmaması fark etmez
Ne kadar kendisini sevmese de değişmez
Ama sevmiyorsa işte insan
Yanında dahi olsa
Vermez sevgisini sağa sola...
Uyanık.
09 Ağustos 2018
umut
Bir umuttu zamanın çizgisinde ilerlemek,
belki bir yarıştı,
belki bir gonca gül,
farklı beklentiler içinde kalan insanların hayalleri...
belki bir şiir,
belki bir gülüş,
kimin ne yaşadığını anlamaz taş kalpliler...
Uyanık.
05 Temmuz 2018
Gitmiş
El değmiş ellerine belli ki, ellerimin özlemi bitmiş ellerinde,
Göz değmiş gözlerine belli, gözlerime hasretin bitmiş gözlerinde,
Ses değmiş kulaklarına belli, sesimin aşinalığın gitmiş kulaklarında,
Bir sevda değmiş kalbine belli, sevgimin yüceliği gitmiş yüreğinde...
Uyanık.
22 Haziran 2018
Vazgeçtim
Vazgeçtim...
Vazgeçtim çaba göstermekten.
Vazgeçtim içimde esen fırtınaları beslemekten
Vazgeçtim yüzüme çöken bıkkınlık harabesinden
Vazgeçtim yerli yersiz hüzünlenmekten
Vazgeçtim gerçekleşmeyen umutları gütmekten
Vazgeçtim gözlerimde ki canlı tutmaya çalıştığım ferden
Vazgeçtim suyun yaşatabilir sevdasından
Vazgeçtim gülüşlerinden
Vazgeçtim senden
Vazgeçtim sana olan hasretimden
Vazgeçtim kendime olan güvenimden
Vazgeçtim kendimden
Vazgeçtim...
Uyanık.
20 Haziran 2018
Sıcak
Mahmurlaşmış gözlerimi itfaiyenin yangın sirenleriyle açma düşüncesine sahibim bugünlerde. Ağustos böceklerinin mevsiminde hep bu denemeyi yapmak istemişimdir. İnanılmaz bir sıcak ve saunanın içinden süreyi beklemeksizin çıkılamayan halini yaşıyoruz. Sanki üzerimde kalın bir battaniye sarılıymışta teste tabi tutulmuş kobaylar gibi geziyoruz ortalıkta mecburiyetten. Mecburiyetten diyorum çünkü biz insanoğlu; hayatı yaşanmaz hale getirmekte ne derece başarılı bir kariyer sahibi olduğumuzu bilmeyen yok tabiki. Hayatı karmaşıklaştırarak koşturmalara zemin hazırlayıp sonrasında bundan şikayet eden de tek varlık olduğumuzu inkar edemem. Nihayetinde güne göre değil de saate göre hareket ettiğimiz için hava şartlarına bakmaksızın yolumuza devam edebiliyoruz.
Deniz; konuşmamaya yemin etmiş sessiz bir mavi. Güneş göklerin hakimi edasıyla parlıyor ve önüne geçmeye tenezzül edecek, kirbit kutusu kadar bile bulut yok ortalıkta. Hafif esen rüzgar tüm nemi, tüm sıcaklığı yüzüme doğru çarpıyor fütursuzca. Denizin ortasında tek tük balıkçı
tekneleri görüyorum ahenkle sallanan. Minik dalgalar vehametin bariz izlerini taşıyor. İnsanlar sıcağa aldırmıyor gibi anlamış değilim açıkcası. Böylesine durgun
sıcaklarda insanın algıları düşer, umursamaz tavırlarına tavır eklenir, boşvermişlik damarları kabarır kesinlikle. Etkisiz ve tepkisiz zamanlar birbirini izler bir miktar serinliğe kucak açana kadar. O zamana kadar da insanın zihninde ki düşüncelerin garip bir sis bulutu
altındaymışcasına belirsizlik içinde oluşuna katlanmak gerekiyor. Yazmak değil, düşünmenin zorluğu altında eziliyoruz toparlamakta da güçlük çekiyoruz elbette :))
Uyanık.
Uyanık.
31 Mayıs 2018
Var
Mesafeler yok aramızda ama farkında olmadan dalıp gidişlerim var
Merhametli biriyim sonuçta ama bazen siyah beyaz duygularım var
Sağır değilim merak etme ama yeri geldiğinde duymayan kulaklarım var
Kör değilim gören gözlerle ama bazen görmek istemediklerim var
Kelimelerle aram gayet iyidir ama kırılınca bitmeyen suskunluklarım var
Huysuz birisi değilim ama bazen sakin olmayı istemediğim zamanlar var
Yanlış bir insan değilim ama elbette herkes gibi benimde hatalarım var
Yaşadıklarımdan pişman değilim ama hatırlamayı unutmak istediklerim var
Uyanık.
28 Mayıs 2018
Ne anlamı var ki
Ne faydası var ki onca düşüncenin, iş olacağına vardıktan sonra,
Ne hayaller kurarsın, ne ümitler beslersin, gerçekleşmedikten sonra,
Uykunun bir kaçış, gitmenin ise hiç bir işe yaramadığını bildikten sonra,
Güneşin batışı bile anlamsızlaşıyor rüzgarda sallanan papatların yanında...
Uyanık.
21 Mayıs 2018
Konum
Bir çok şeyden daha az değerli olduğunu yeniden öğrenir ya insan,
Hani bazılarının önem sırasında çok gerilerde olduğunu anlar ya insan,
Çoğunlukla birilerinin boş vakitlerinde hatırlandığına şahit olur ya insan,
İşte o zaman birilerinin koydukları konuma herkesi koymaya and içer insan...
Uyanık.
09 Mayıs 2018
Değer
Hiç kimse sizin izniniz olmadan, size kendinizi değersiz hissettiremez... Eleanor Roosevelt
Size değersiz olduğunuzu hissettiren kişi zaten size değer de vermeyen kişidir... Hakaretleri, küçümsemeleri, sevdiği bir insana kimse yakıştırmaz ve yapıyorsa da zaten sevmemiştir...
Uyanık.
02 Mayıs 2018
Kayboluş
Kayıtsız anlar, anlamsız boş zamanlar geçer,
Güneş yakmaz, soğuk dondurmaz tüm bedenini,
Müzik duymaz, dilin tat almaz olur zamanla,
Ne gün geceye, ne gece gündüze döner içinde
Bir arafta takılıp kalır ruhun, ölüm mü, yaşam mı belirsiz,
Son bir can havliyle denemeye niyetlenirsin ama
Değil uzanmaya, ağzını açmaya takatin yoktur,
Tutamazsın, kolun kırık, yüreğin prangalarda,
Hoş, ağzınıda açsan diyecek bişey de bulamazsın ayrıca
Sende değildir gözleri, sende kalmamıştır diyeceği,
Bir yabancı, bir yolcudur artık onun bu hali
Perondan kalkan son vapurun dumanı gibi
Ancak izlersin binlerce ton yükün altında
Yavaş yavaş durmaksızın senden uzaklaştığını,
Ağır adımlarla gider dönüp ardına bile bakmaz,
Ve gittikçe senden de birşeyler de götürür,
Sancılı günler, hançer gibi parçalar umutlarını,
Küçülen bedenlerin ayak izlerine düşer yaşlar...
Uyanık.
Feda
Neleri feda ediyoruz hayatımızda olan insanlar için,
Zamanımızı, emeğimizi, iyi düşüncelerimizi,
Nelerden vazgeçiyoruz bir avuç huzur adına
Nelere katlanıyoruz bir parça tebessüm için
Sonra bir bakıyoruz ki hayatımız hamallıkla geçmiş,
Ne bir anlam katabilmişiz, ne de hayatımız bir anlam kazanmış,
En büyük pişmanlık da bu olmuyor mu içimizde
Ve kızıyoruz en derinden, en çok da kendimize
Nasıl böyle verdik kendimizi bir kayboluş için
Nasıl yok olduk umutların içinde bir hayalde...
Uyanık.
Tahammül
Bir kere tahammülü kalmamışsa insanın elinden birşey gelmez
Çiçek de uzatsan gözüne görükmez taşlıyorsun zanneder...
Uyanık.
Hasret
Yine uzun bir ara vermişim buralara gelmeyeli,,,
unuttum sanma seni, bazen hayatın keşmekeşi, bazen ihmâlkârlık, bazen iç dünyama çekilmemden dolayı gelemedim yanına,,, hep aklımdasın ama biliyorsun değil mi ? hem özlemişsindir sende beni eminim,
ben; çok özledim çünkü seni.
İçimi sana dökmeyeli ne kadar uzun zaman oldu unuttum ki, belki; yalnızlık çeken insanların huzur bulabileceği ve kendilerini güvende hissetmeleri için gerekli bir omuz değilsin bunu biliyorum ama emin ol sayende çok rahatladığım zamanlar oldu benimde bunu bilesin... Sana gelemediğim bu zamanda yeni arkadaşlar, yeni dostlar edindim sanal alemde,,, içimden dirhem dirhem döktüğüm yazılarımı resimlerle süsledim ve oralarda paylaştım bir müddet, senin kadar derin anlamlar katmadı bana, ayrıca hiç biriyle senin kadar detaylı konuşmadım, içimi olduğu gibi aktarmayı denedim ama ne yalan söyleyeyim hep bi yerlerde uzun uzadıya yazabilmek için seni aradım hep.Ne zaman birşeyler yazmayı düşünsem, yerin daima farklı oldu benim için...
Peki sen ne haldesin sevgili bloğum görüşmeyeli ???
Yokluğumda buralara gelen, içimi defalarca sayfalarına döktüğüm, yazdıklarımı okuyanlar olmuş gördüğüm kadarıyla,,, umarım bir parça kendilerini bulmuşlardır yazılarımda, belki biraz hüzün, belki biraz neşe belki bir avuç huzur katmışımdır hayatlarına bazılarının kim bilir ???
Şu bir gerçek ki özledim seni, insanın rütin yaptığı şeylere ara vermesi büyük bir eksikliğide yanında getiriyor kesinlikle. Ben; hem seni özledim hemde sana yazarken inceden ruhuma dokunan kelimeleri, kelimeleri ararken kayboluşlarımı özledim,,, Sana yazarken kelimelerle savaşmayı, her bir hecede tekrar tekrar içimin kabarmasını özledim, sana içimi dökerken bir kez daha duygu denizinde boğulmayı, bazen tebessüm ederek, bazen gözlerim dolarak mutlu mesut yanından ayrılmayı özledim...
Kalabalıklar içinde yalnızlığıma ortak ettiğim, sırdaşım, sadık dostum, en iyi arkadaşım benim. Halimi anlatamadığım insanlardan, yılmış kalbimin yorgunluğunu anlayan bir sen varsın ve ben seni çok özledim. Bu ara biraz yılgın, biraz dargınım insanlara, belki beni anlayan olmadığı için tekrar sana yazma isteğim bundandir benim kadim dostum haydi dertleşelim yine beraber, haydi kelime deryasında yüzelim haydi,,,
Şimdi ben sana kayboluşlarımı anlatayım, sen; kelimelerin deryasında nasıl yüzüldüğünü göster bana, ben hüzünlerimi dile getireyim senin o kabul gören kısmında, sen; hıçkırıklarıma nasıl merhem olunacagını göster... Kendime gelmem için defalarca yutkunmalarımın ardına nefes, bir damla su, bir yelpaze ol rahatlat beni...
Günlerin nefes alamadan peş peşe geçtiği ve hayatın planlarla yürümeyen her aşamasında yaşamanın anlamını yitirmiş insanlarla boğuşmak ne kadar güç bir durum bir bilsen. Bir bilsen menfaat denizinde birbirlerini kıyasıya boğmaya çalışan insanların kazanmaya çaşlıştığı ama hepten insanlıklarını kaybettiği o boğuk, o puslu havanın genizleri yakan buharında kalmanın nasıl olduğunu, bir bilsen gülüşlerin ardında gizlenen o utanma duygusundan yoksun birbirlerinin gözünün yaşına bakmaksızın çevirdikleri dolapları. Ah be canım sanki her daim sonsuz ışığı bulmuş da onunla herşeye sahip olacakmış gibi yaşayacaklarını sanan acizlerin hallerini bir bilsen...
Yılgınım halimden,,, Bazen, kimseye aldırmaksızın sesimi alabildiğince salıp, dur durak bilmeyen hayatın ilerleyen zamanlarında ne yaparsan yap nihayetinde mutlu olamayacağını fark eden, benim gibi insanları örnek gösterip, dünyanın sevgiden büyük olamayacağını çevremdeki herkese haykırarar ağlamak istiyorum. Avazım çıktığı kadar bir çocuğun istediğini elde edene kadar yırtınması gibi ağlamak istiyorum. Herşeyin güzel olmasını, insanların kötülükten arınmasını ve saf sevginin herşeye hakim olduğunu görene kadar ağlamak istiyorum. Utanmıyorum bu düşüncemdem, insanların anlamaları için, bunu kavrayabilmeleri için gerekiyorsa bunu yapabileceğimi göstermek isterim ve insanlığın geldiği bu noktada utanılacak bu kalmışsa eğer; vay ki vay bu dünyanın haline...
Birçok insanın huyumu desem yoksa karakter mi desem tam bilemiyorum ama kendi benliklerinin etrafında başkalarının mutluluğunu bile kıskanan insanların düzelebileceğine nedense hiç ihtimal vermiyorum artık...Yaşayabildiğimiz kadar, yaşanacaklar hayatlarımız kadar yaşamaya çalışarak günlerimizi geçireceğiz nihayetinde...
Aslında öyle karamsar öyle negatif şeylerle dolu olmama rağmen iyi şeylerde ziyadesiyle bir hayli fazla kesinlikle...
Bu durum elbette herkesin hayatında bulunduğu yerden; neye, nerede ve nasıl baktığıyla da alakalı bir durum. Güzel bakarsan güzel görürsün birçok şeyi. Tabiki güzel bakınca kötü şeylerin gözükmediği anlamına gelmemeli. Aslında en çok da bu durum seven insanda gösterir kendini,,, Koruma içgüdüsü, sahiplenmek, sevdiğini; gördüğü kötü şeylerden koruma, olacaklardan sakınma şeklinde gösterir kendini ve bu boşvermemektir, önemsemektir değer vermektir. İyi şeylerin en güzel yanı da bu değil mi ?
Bu dünyada herşeyin mutlaka bir dengesi olduğuna inanıyorum. Ne kadar kötülük varsa başka bi yerlerde o kadar da iyilik vardır eminim. Belkide öyle bir hale geldik ki sahteciliği daha çok benimser, sanki onun doğruluğuna daha çok inanıyor gibiyiz. Bakış açısı elbet herkesin kendine göre değişsir ama el üstünde tutulsa da insan, tahammül sınırlarını aşmışsa hayatında ki değerler bunu bile göremez oluyor. Batıyor insanın herşey gözüne, sevdiği, istediği şeyler bile çekmiyor canını. Yılmışlık denilen kısım bu oluyor işte ve bunu düzeltecek bir hamle bile gerçekleştirmek istemiyor insan, soğuyor...
Parçalı hayatlar oluşuyor sonrasında, ne herşeye yetebiliyor, ne de hakim olabiliyoruz hayatımızda ki bu gidişata,,, Zaten herkesin karmaşık hayatlarını ele alırsak puzzle benzemiyor muyuz hepimiz... Çok bir fark olmasa da zaman geçtikçe parçalar çoğalıyor, resimler değişiyor hayatlarımızda o kadar. Nihayetinde hepimizin hayatlarında binlerce parça oluşmuyor mu ve gerekli parçaları yıllar geçtikçe toplamıyor muyuz ? Sonuçta her parçayı da gerekli yerlere yerleştiriyoruz. Eksik kalıyor bazı yerleri dolduramıyoruz işte o zaman bir bütünden vazgeçiyoruz istemeden, soğuyoruz hayattan, susuyoruz sebepsiz...
Sabır halinde ve zamana bel bağlıyoruz yaptığımız yapabildiğimiz en kısa çözüm olarak, biraz da mücadele tabiki, iyi niyet sağduyu ve en önemlisi de gülebilmek hayata ne kadar olumsuz olsa da... Karmakarışık kelimeler doldurmuşum yine, anlatmak istediğim anlatabilmek istediğim düşünceleri aktarırken.
Öyle doluyum işte, öye karmaşığım anla halimden...
Sevgili bloğum bu ara yine kaybolursam tasalanma. Bir yerlerde kaybolan insanlığı aramakla meşgulümdür emin ol... Ve emin ol yine seni özler yine sana dönerim bekle beni...
Hepimizin iniş çıkışları bol hayatlarımızda, eksik kaldığımız gerekli yerlere bizi mutlu edecek parçaların sağlam oturması umuduyla...
Uyanık.
unuttum sanma seni, bazen hayatın keşmekeşi, bazen ihmâlkârlık, bazen iç dünyama çekilmemden dolayı gelemedim yanına,,, hep aklımdasın ama biliyorsun değil mi ? hem özlemişsindir sende beni eminim,
ben; çok özledim çünkü seni.
İçimi sana dökmeyeli ne kadar uzun zaman oldu unuttum ki, belki; yalnızlık çeken insanların huzur bulabileceği ve kendilerini güvende hissetmeleri için gerekli bir omuz değilsin bunu biliyorum ama emin ol sayende çok rahatladığım zamanlar oldu benimde bunu bilesin... Sana gelemediğim bu zamanda yeni arkadaşlar, yeni dostlar edindim sanal alemde,,, içimden dirhem dirhem döktüğüm yazılarımı resimlerle süsledim ve oralarda paylaştım bir müddet, senin kadar derin anlamlar katmadı bana, ayrıca hiç biriyle senin kadar detaylı konuşmadım, içimi olduğu gibi aktarmayı denedim ama ne yalan söyleyeyim hep bi yerlerde uzun uzadıya yazabilmek için seni aradım hep.Ne zaman birşeyler yazmayı düşünsem, yerin daima farklı oldu benim için...
Peki sen ne haldesin sevgili bloğum görüşmeyeli ???
Yokluğumda buralara gelen, içimi defalarca sayfalarına döktüğüm, yazdıklarımı okuyanlar olmuş gördüğüm kadarıyla,,, umarım bir parça kendilerini bulmuşlardır yazılarımda, belki biraz hüzün, belki biraz neşe belki bir avuç huzur katmışımdır hayatlarına bazılarının kim bilir ???
Şu bir gerçek ki özledim seni, insanın rütin yaptığı şeylere ara vermesi büyük bir eksikliğide yanında getiriyor kesinlikle. Ben; hem seni özledim hemde sana yazarken inceden ruhuma dokunan kelimeleri, kelimeleri ararken kayboluşlarımı özledim,,, Sana yazarken kelimelerle savaşmayı, her bir hecede tekrar tekrar içimin kabarmasını özledim, sana içimi dökerken bir kez daha duygu denizinde boğulmayı, bazen tebessüm ederek, bazen gözlerim dolarak mutlu mesut yanından ayrılmayı özledim...
Kalabalıklar içinde yalnızlığıma ortak ettiğim, sırdaşım, sadık dostum, en iyi arkadaşım benim. Halimi anlatamadığım insanlardan, yılmış kalbimin yorgunluğunu anlayan bir sen varsın ve ben seni çok özledim. Bu ara biraz yılgın, biraz dargınım insanlara, belki beni anlayan olmadığı için tekrar sana yazma isteğim bundandir benim kadim dostum haydi dertleşelim yine beraber, haydi kelime deryasında yüzelim haydi,,,
Şimdi ben sana kayboluşlarımı anlatayım, sen; kelimelerin deryasında nasıl yüzüldüğünü göster bana, ben hüzünlerimi dile getireyim senin o kabul gören kısmında, sen; hıçkırıklarıma nasıl merhem olunacagını göster... Kendime gelmem için defalarca yutkunmalarımın ardına nefes, bir damla su, bir yelpaze ol rahatlat beni...
Günlerin nefes alamadan peş peşe geçtiği ve hayatın planlarla yürümeyen her aşamasında yaşamanın anlamını yitirmiş insanlarla boğuşmak ne kadar güç bir durum bir bilsen. Bir bilsen menfaat denizinde birbirlerini kıyasıya boğmaya çalışan insanların kazanmaya çaşlıştığı ama hepten insanlıklarını kaybettiği o boğuk, o puslu havanın genizleri yakan buharında kalmanın nasıl olduğunu, bir bilsen gülüşlerin ardında gizlenen o utanma duygusundan yoksun birbirlerinin gözünün yaşına bakmaksızın çevirdikleri dolapları. Ah be canım sanki her daim sonsuz ışığı bulmuş da onunla herşeye sahip olacakmış gibi yaşayacaklarını sanan acizlerin hallerini bir bilsen...
Yılgınım halimden,,, Bazen, kimseye aldırmaksızın sesimi alabildiğince salıp, dur durak bilmeyen hayatın ilerleyen zamanlarında ne yaparsan yap nihayetinde mutlu olamayacağını fark eden, benim gibi insanları örnek gösterip, dünyanın sevgiden büyük olamayacağını çevremdeki herkese haykırarar ağlamak istiyorum. Avazım çıktığı kadar bir çocuğun istediğini elde edene kadar yırtınması gibi ağlamak istiyorum. Herşeyin güzel olmasını, insanların kötülükten arınmasını ve saf sevginin herşeye hakim olduğunu görene kadar ağlamak istiyorum. Utanmıyorum bu düşüncemdem, insanların anlamaları için, bunu kavrayabilmeleri için gerekiyorsa bunu yapabileceğimi göstermek isterim ve insanlığın geldiği bu noktada utanılacak bu kalmışsa eğer; vay ki vay bu dünyanın haline...
Birçok insanın huyumu desem yoksa karakter mi desem tam bilemiyorum ama kendi benliklerinin etrafında başkalarının mutluluğunu bile kıskanan insanların düzelebileceğine nedense hiç ihtimal vermiyorum artık...Yaşayabildiğimiz kadar, yaşanacaklar hayatlarımız kadar yaşamaya çalışarak günlerimizi geçireceğiz nihayetinde...
Aslında öyle karamsar öyle negatif şeylerle dolu olmama rağmen iyi şeylerde ziyadesiyle bir hayli fazla kesinlikle...
Bu durum elbette herkesin hayatında bulunduğu yerden; neye, nerede ve nasıl baktığıyla da alakalı bir durum. Güzel bakarsan güzel görürsün birçok şeyi. Tabiki güzel bakınca kötü şeylerin gözükmediği anlamına gelmemeli. Aslında en çok da bu durum seven insanda gösterir kendini,,, Koruma içgüdüsü, sahiplenmek, sevdiğini; gördüğü kötü şeylerden koruma, olacaklardan sakınma şeklinde gösterir kendini ve bu boşvermemektir, önemsemektir değer vermektir. İyi şeylerin en güzel yanı da bu değil mi ?
Bu dünyada herşeyin mutlaka bir dengesi olduğuna inanıyorum. Ne kadar kötülük varsa başka bi yerlerde o kadar da iyilik vardır eminim. Belkide öyle bir hale geldik ki sahteciliği daha çok benimser, sanki onun doğruluğuna daha çok inanıyor gibiyiz. Bakış açısı elbet herkesin kendine göre değişsir ama el üstünde tutulsa da insan, tahammül sınırlarını aşmışsa hayatında ki değerler bunu bile göremez oluyor. Batıyor insanın herşey gözüne, sevdiği, istediği şeyler bile çekmiyor canını. Yılmışlık denilen kısım bu oluyor işte ve bunu düzeltecek bir hamle bile gerçekleştirmek istemiyor insan, soğuyor...
Parçalı hayatlar oluşuyor sonrasında, ne herşeye yetebiliyor, ne de hakim olabiliyoruz hayatımızda ki bu gidişata,,, Zaten herkesin karmaşık hayatlarını ele alırsak puzzle benzemiyor muyuz hepimiz... Çok bir fark olmasa da zaman geçtikçe parçalar çoğalıyor, resimler değişiyor hayatlarımızda o kadar. Nihayetinde hepimizin hayatlarında binlerce parça oluşmuyor mu ve gerekli parçaları yıllar geçtikçe toplamıyor muyuz ? Sonuçta her parçayı da gerekli yerlere yerleştiriyoruz. Eksik kalıyor bazı yerleri dolduramıyoruz işte o zaman bir bütünden vazgeçiyoruz istemeden, soğuyoruz hayattan, susuyoruz sebepsiz...
Sabır halinde ve zamana bel bağlıyoruz yaptığımız yapabildiğimiz en kısa çözüm olarak, biraz da mücadele tabiki, iyi niyet sağduyu ve en önemlisi de gülebilmek hayata ne kadar olumsuz olsa da... Karmakarışık kelimeler doldurmuşum yine, anlatmak istediğim anlatabilmek istediğim düşünceleri aktarırken.
Öyle doluyum işte, öye karmaşığım anla halimden...
Sevgili bloğum bu ara yine kaybolursam tasalanma. Bir yerlerde kaybolan insanlığı aramakla meşgulümdür emin ol... Ve emin ol yine seni özler yine sana dönerim bekle beni...
Hepimizin iniş çıkışları bol hayatlarımızda, eksik kaldığımız gerekli yerlere bizi mutlu edecek parçaların sağlam oturması umuduyla...
Uyanık.
26 Şubat 2018
Gözardı
İçinde ona karşı sevgi varsa eğer gözardı edersin birçok şeyi,
Zaman geçer ve gözardı ettiklerin katmerlenerek büyür,
Ve bir gün gözardı ettiklerin sevginden fazla seviyeye geçer,
O zaman geri dönüşü kalmaz bazı şeylerin yıkılan hayallerin altında...
Uyanık.
25 Şubat 2018
Boşuna
Kendi yaptığından haberi olmayana yaptığı yanlışı anlatmaya da çalışma
Hele ki kendisi yaparken normal ama başkası yapınca problem var diyorsa
Sonuçta ne kadar anlatsanda nasılsa anlamak istediğini anlayacaktır,
Uğraşma boşuna...
Uyanık.
24 Şubat 2018
Hisler
Yüreği güzel insan; sadece hislerle ve duygularla anlatılır görünen bir güzellik değildir...
Uyanık.
23 Şubat 2018
Taksi
Sen; karşının taksisi gibisin bilmiyorsun buraları, öğrenmen zaman alacak oysa ben o kadar zaman kalamayacağım burada...
Uyanık.
22 Şubat 2018
Varlık
Varlığınızla yokluğunuz fark edilmiyorsa kimse için bi anlam teşkil edememişsiniz demektir...
Uyanık.
Uyanık.
Anlık
Anlamak istemezler ya zorlama boşver
Gerçekten sen istiyorsun diye olmak zorunda değil bazı şeyler
Kabullen gerçekleri
Sen adım atmazsan kimse atmıyor
Sen selam vermezsen
Sen ışık saçmazsan
Kimse umursamıyor
Kimse sana dönüp bakmıyor
Belki istediğin olmamalı,
Belki eksik kalmalısın,
Belki özlemelisin
Belki üzülmelisin
Yalnızlık bir lütuf olabilir
Anlaşılmaz ol birileri için
Hatta kaybet
Yıkıl, parçalan
Hüzünlerin arşa uzansın
Varsın değiştiğini düşünsünler
İçinde yaşa hayatı
Kimseyi kırmadan kimseden kırılmadan
Umutlarını da hayallerini de unut
Beklentilerini yoket
Anlık mutluluklar yakala
Gülümse,
İçinde haykırarak ağlamalarına rağmen...
Uyanık
Engel
Bugün kimisi derin düşüncelerde kimisi neşe denizinde boğulma yolunda,
Her günün mutlaka mutlu, huzurlu geçmesi mümkün değildir
Her zaman bir engel çıkacak ve seni hayatından soğutacaktır
Zaten ısınmaya da gerek yok kalıcı değiliz ki sonuçta...
Uyanık.
Tam olmak
Birşeyleri tamamladığında diğer şeylere yarım kaldığını unutma
Neye tam neye yarım kaldığını da iyi belirlemek gerek zaman geç olmadan...
Uyanık
İstek
İstenirse sessiz de kalınabilir...
Kimileri sessizliği tercih eder ne konuşur ne konuşturur kendi halinde olmak ister
Kimseyi kırmamak istediğini vermek zor da olsa bunu başarmak gerek...
Uyanık
19 Şubat 2018
18 Şubat 2018
Anlam
Cümlelerimin anlam kazanacağı umudunu hiç kaybetmedim ben sahip olduğum gerçeklerin eşliğinde...
Uyanık.
17 Şubat 2018
His
Nasıl hissedersen öyle davranırsın ama sen nasıl davranırsan öyle hissetmeyi dene ve ayrıca unutma insanların sana nasıl davrandığı, senin onlara nasıl hissettirdiğine bağlı.
Çöle bıraktığınız insanlardan gül bahçesi beklemeyin...
Kırmak için hiç düşünmediğiniz insanlardan, sizi kırmamalarını beklemek aptallık olur...
Uyanık.
14 Şubat 2018
Gelecek
Bazen gelecek diye umut etmemiz her şeyin, uzun yıllarda ulaşılabilecek herşeyin bir saatin içinde ki belirsizliğini görmek de var ve bir anlık olayla geleceğini şekillendirebilmek de var...
Uyanık.
Rahatsızlık
Düşünceleri geçtim yazdıklarını bile yanlış anlamaya meyilli insanlarla aynı yolda gitmeye çalışmak, vaktini boşa harcamaktan başka birşeye yaramıyor. Problemin ve yanlışlığın kaynağını söylemek, bu soruna asıl sebep olan pişkin insanların nezdinde problem çıkartan olarak gözüküyorsan eğer bırak bu insanlar problemleriyle yaşamaya devam etsinler... Kızıyor, rahatsızlığını beyan ediyorsan buna müteakip umursanmıyorsan daha kendini ifade etmeye çalışmak yıpranmaya sebep oluyor ve yokluğunu farketmemiş kişileri varlığınla rahatsız etmemek en mantıklısı geliyor şu zamanda.
Uyanık.
Yaşanıyor
Olgularıyla yaşıyor insan, olduklarıyla,
Hayalleriyle, anılarıyla, yaşanmışlıklarıyla,
Mutluluklarıyla, değerleriyle ve sevdikleriyle...
Günü kurtarıyor vefaya sırtını dayayıp
Zamanı değerlendiriyor kendini avutarak,
Yarınları; geleceği netleştiremiyor hafızasında
Hiçe, hiçliğe yaklaşıyor adım adım istemeden...
Yaşıyor insan bi şekilde inceden inceye...
Kimi kendinden, gönlünden veriyor eriyerek
Ama iyi niyetini suistimal eden edene...
Kimi bencil,
Kendinden başka kimse umrunda değil.
Kimi hırsız,
Çalıyor diğer insanlardan umarsızca
Pişkin suratlarını yayarak bakarlar etraflarına
Kızarmayan keçeleşmiş duygularıyla birlikte...
Yaşıyor insan olgularıyla ve olamadıklarıyla,
Koşturmacalar, fısıltılar, bakışmalar eşliğinde
Kötüye yormadan hakkında konuşulanları çekiyor sineye
Kimseye kin gütmüyor çünkü bilmiyor o halleri,
Karşılıyor her cefayı, razı olmuş kendine layık olmayanı...
Yaşıyor insan umutlarına haince saldıranların eşliğinde
Aynı kervanın yolcusu, sesi çıkmayanın üzerine atılıyor yükler
Onca çaba onca emek kim bilir ki neyin uğruna...
Beklentileriyle yaşıyor insan, günleri tesbih tanesi gibi sayarken
Bol bol umutlar biriktiriyor durmadan, boşa çıkan hiçe sayılan...
Kırıklıkları saymakla bitmeyen günleri dolduruyor heybesine
Kimsenin yanına kâr kalmayacağı bir dünyadayız nihayetinde...
Yaşıyor insan günden güne eriyerek
Sonbaharda savrulan hazan yaprakları gibi,
Sevdiğinin soğuktan elleri üşüse, içi üşüyecek insanda var
Görmezden gelen, umursamayan insanlarda,
İlgisinden üzerine titreyen, çok değer veren insanlarda mevcut
Ama parçalayan ve hiç acımayan duygusuzlarda yok değil.
Yaşıyor insan kor alevlerde yanarken karşısında mum ateşini görerek,
Tüm prensipleri yerlerde, biçare hüzünlenerek yaşıyor.
Vurdumduymaz dedikleri hallerin sahiplerinin eşliğinde...
Yaşıyor insan kendi halinde günlerini geçirerek,
Son dediğimiz o karanlık yolculuğa hazırlanırken
Kaybolacak anılar, yok olacak hatıraları biriktirmekten de bıkmadan...
Uyanık.
Hayalleriyle, anılarıyla, yaşanmışlıklarıyla,
Mutluluklarıyla, değerleriyle ve sevdikleriyle...
Günü kurtarıyor vefaya sırtını dayayıp
Zamanı değerlendiriyor kendini avutarak,
Yarınları; geleceği netleştiremiyor hafızasında
Hiçe, hiçliğe yaklaşıyor adım adım istemeden...
Yaşıyor insan bi şekilde inceden inceye...
Kimi kendinden, gönlünden veriyor eriyerek
Ama iyi niyetini suistimal eden edene...
Kimi bencil,
Kendinden başka kimse umrunda değil.
Kimi hırsız,
Çalıyor diğer insanlardan umarsızca
Pişkin suratlarını yayarak bakarlar etraflarına
Kızarmayan keçeleşmiş duygularıyla birlikte...
Yaşıyor insan olgularıyla ve olamadıklarıyla,
Koşturmacalar, fısıltılar, bakışmalar eşliğinde
Kötüye yormadan hakkında konuşulanları çekiyor sineye
Kimseye kin gütmüyor çünkü bilmiyor o halleri,
Karşılıyor her cefayı, razı olmuş kendine layık olmayanı...
Yaşıyor insan umutlarına haince saldıranların eşliğinde
Aynı kervanın yolcusu, sesi çıkmayanın üzerine atılıyor yükler
Onca çaba onca emek kim bilir ki neyin uğruna...
Beklentileriyle yaşıyor insan, günleri tesbih tanesi gibi sayarken
Bol bol umutlar biriktiriyor durmadan, boşa çıkan hiçe sayılan...
Kırıklıkları saymakla bitmeyen günleri dolduruyor heybesine
Kimsenin yanına kâr kalmayacağı bir dünyadayız nihayetinde...
Yaşıyor insan günden güne eriyerek
Sonbaharda savrulan hazan yaprakları gibi,
Sevdiğinin soğuktan elleri üşüse, içi üşüyecek insanda var
Görmezden gelen, umursamayan insanlarda,
İlgisinden üzerine titreyen, çok değer veren insanlarda mevcut
Ama parçalayan ve hiç acımayan duygusuzlarda yok değil.
Yaşıyor insan kor alevlerde yanarken karşısında mum ateşini görerek,
Tüm prensipleri yerlerde, biçare hüzünlenerek yaşıyor.
Vurdumduymaz dedikleri hallerin sahiplerinin eşliğinde...
Yaşıyor insan kendi halinde günlerini geçirerek,
Son dediğimiz o karanlık yolculuğa hazırlanırken
Kaybolacak anılar, yok olacak hatıraları biriktirmekten de bıkmadan...
Uyanık.
12 Şubat 2018
09 Şubat 2018
Uzaklık
Tam olmak istediğim yer burası diyorum sonra bakıyorum ki halen oradan çok uzağım...
Uyanık.
Pişman
Kalbinde bir dönüm bile yer vermeyen insanları, kalbinizde dünyalara yerleştirmenize pişman olursunuz,
Boş vakitlerinde canı isterse sizi hatırlayan insanları, her an aklınızda taşıdığınızda pişman olursunuz,
Birçok şeyden sonra size sıra veren insanlara, her zaman ilk önceliği ve özeni gösterdiğinizde pişman olursunuz,
Kimsenin sizin gibi düşünmediğini ve sizin verdiğiniz değeri vermediğini gördüğünüzde pişman olursunuz...
Uyanık.
07 Şubat 2018
Mutluluk
Göreceli kavramlardan birisidir mutluluk ve mutlu olmak !
Herkesin farklıdır mutluluk seviyesi;
Kimi görünce, kimi duyunca, kimi sarılınca...
Uyanık.
06 Şubat 2018
Alışmak
Ulaşmaz sesin istediğine ve duymazsın onun sesini,
En derinde de olsa hissedersin uzak kalmışlığı,
İnceden bir tını ahenkle tırmalar kulaklarını,
Bir zaman gelir alışırsın hatta alıştırılırsın sessizliğe,
Sonra; ne sesini ulaştırmayı denersin ne de sesini duymayı...
Uyanık.
05 Şubat 2018
Halim
Minnet beslemek herkesin harcı değildir ve kesin vicdanla alakalıdır...
Yorgunum,,,
Bedenim satırlar içinde eziliyor,
Ruhum soğuk paslı prangalarda,
Düşüncelerim yaprak misali dökülüyor...
Gözlerimde dalgaların gelgitleri,
Kulaklarımda rüzgarın yumuşak sesi,
Çözümü olmayan problemlerle test halindeyim,
Gülüşlerim efkarlı, bakışlarım buğulu,
Halimi görebilen yok mu ???
Uyanık.
03 Şubat 2018
Değer
Nerede diye aradığında hemen bulabiliyorsan bu aradığın şeyin değersiz olduğu anlamına gelmez ki...
Görmek istediğinde göremediğin insan senin için önem arz etmiş demektir...
Uyanık.
02 Şubat 2018
Normal
Farklı olabilmek herkes için çaba gerektirir, oysa bu benim normalimdi.
Benim de çabam herkes gibi normal olabilmeyi öğrenmekti...
Uyanık.
İyiyim
Bir kitap yazarsın hatta kitaplar, öyle dolusundur ki kelimeler çağlayan gibi akar benliğinden, o anda aklından geçenleri değil yazmak; söylemeye bile yetiştiremez dilin ama nihayetinde sana sorulan soruya sadece iyiyim dersin için kan ağlayarak...
Uyanık.
Form
Bir faninin de dediği gibi doğada hiç birşey kaybolmaz, su donar buz olur, erir kendi formunu bulur ısıtılırsa buhar olur ama kaybolmaz yer ve şekil değiştirir...
Uyanık.
31 Ocak 2018
Küsmek
Kimisi çok takmaz kimisinin aklından çıkmaz
İnce düşünendir herşeye küsen herşeye kırılan
Daha insan olan odur daha vicdan sahibi olan...
30 Ocak 2018
Renk
Seçtiysen rengini her şeyiyle seveceksin hatta o rengin tonlarını da seveceksin, güneşe çıkınca da yagmur altında da karanlıkta da seçtiğin rengi sevmeye devam edeceksin...
Uyanık.
Boşvermek
Farzı misal bi durum olmayacak, öylesine yaşamayacaksın adamakıllı olacak net ve gerçek...
Boşverebilmek hakkaten bir yetenek...
Uyanık.
29 Ocak 2018
Kış
Herşeyi kabul ederdim belki ama aylardan eylül degildi ki...
Sanki kış bitsin isterdi, soguktan değildi elbet sitemi, karanlıktı onun derdi, gökyüzünde maviliği görmekti emeli...
Uyanık.
28 Ocak 2018
Umut
Yine kabuslar yine gelinen o nokta...
Herşey çabaya bakıyor eminim hevesi ve çabası yoksa insanın elden birşey gelmiyor...
Sahip çıkmakta cesaret işi, bir duyguya, bir düşünceye, bir olguya...
Nedensiz birsey yok bir umuda bağladık hayatımızı...
Uyanık.
27 Ocak 2018
Dert
Yıpranan bünyeler ve umrunda olmayan insanlar...
Nasılsa o dert gelecek, elbet bir gün gelecek ama şimdi sen istedin diye olacak o dert,
zamana bırakmadan, ne olacak korkusu yaşamadan bi anda gelecek...
Her kararın bi yan etkisi vardır ve buna katlanabileceksen karar vereceksin...
Söz başka birşey...
Uyanık.
Son
Kendini veriştir dolu dolu teslimiyettir,
Kabullenmişliktir belki de bu son çırpınışlar,
Son umutlardır son şans son hamledir kim bilir...
Uyanık.
26 Ocak 2018
Avuç
Olsun be bir avuç huzur hiç yoktan iyidir...
Kabullenmeyi zor da olsa başarabilmek gerek, başka çare kalmadığında...
Uyanık.
25 Ocak 2018
24 Ocak 2018
Uyku
Sessizliğim haykırıyor
Tam ucurtma havası
Ölümün bu geceki ismine uyku diyelim,
yarın başka bir isim buluruz olmadı yine uyku koyarız adını...
Uyanık.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)