08 Nisan 2020
Ben miyim ?
Bence bu günlerde zaman hızlı ilerliyor yoksa herşeye yetişirim evelAllah :)) Yok yok herşeye yetişmek neymiş bir çok yerde kalıyoruz yarıyolda insanız sonuçta, hem tarihin çarkları bir miktar bize de dokundu yaşlandım da zaten :)
Yetişemiyor insan nihayetinde kısa anlarda yapması gerekenlere,,, Aynı anda birçok şeyi düşünmek; problemlere çözüm bulmaya çalışmak, kendini geliştirmek, kitaplar, diziler, anılar, geleceğe ait planlar, sohbetler, gezmeler, gezememeler, özlemler, hasretler, sanılar, zanlar, daha birçok meşguliyet işte... Tek nefeste okunamayacak kadar fazla say say bitmez. Hal böyleyken birçok kişi gibi benim de canım sıkılmaz kolay kolay. İlla bir iş bulurum kendime yada kafam hiç boş kalmaz genelde anlaşıldığı üzere... Genelde diyorum çünkü bir kere de olsa bu durum olmuş ise yanlış konuşmuş olurum. Ki bazen herşeyi bi kenara itip canımın deli gibi sıkılmasını ne çok isterdim bunca meşakkatin yanında. Tatlısı da mevcut acısı da ortaya karışık kısaca... O kadar önemsemeyen, umursamayan insanları görünce imrenmiyor değilim hani...
Hadi onu geçtim anlayamadığım; insanın canı neden sıkılır ki hem, yapacak bunca şey, meşgul olacak bunca olay varken, hele hele içini ısıtan düşüncelere dalabiliyorken ???
Sizi bilmem ama benim canımın sıkılması en çok yarım kalmalardandır. Yarım kaldıklarımdan... Elimde olmayan nedenlerdendir. Zamana bırakmalardan, beklemekten, mecbur olamaktan, muhtaç olmaktan...
Stres mi ? E onsuz gün mü geçer, fazlasıyla haşırneşir oluyoruz haddinden fazla... Sebep dersen hangi birini saymalı, hangi birini kaale almalı bilmiyorum ki. Ancak en çok stresi insanlar yaptırıyor bunu kimse inkar edemez. Adı sanı olmayan insan,,, "bazen bir vidanın faydasını dahi gösteremeyen ama sorsan dünyayı kurtaran bencil yaratık müsvettesi." " Davranışlarının; mantık çerçevesine sığdırılamayan karmaşık organizmalar bütünü..." Elbet iyi yönününden bahsediyorum kötü düşünce ve eleştri olmadan. :) Bana ne ondan, bundan, şundan. Herkesin hayatı kendine sonuçta. Özgürlüğün izin verdiği sürece uzak dursunlar benden yeterince derdim var zaten. :) Her birey özgürdür ama insan doğası biraz özgür olmaya karşıdırda aslında. Bağlı olmalı, bağlı kalmalı içindekine ve kalbindekine. Günümüzde zaten başına buyruk olmanın, giyinik çıplaklığın, kaybolan adebin, hayasızlığın, arsızlığın özgür sanıldığı cahil insanlarını yeterince görüyoruz çevremizde, hatta bazen aynada gördüğümüzde bile...
Yıllar geçtikçe yeni deneyimler, yeni tecrübeler ekliyoruz karalamalarla dolu defterimize. Yeni sayfalar fazla beyaz kalmıyor, kalamıyor... Olgunlaşıyoruz... Yaşı ile olgunlaşanlarda mevcut, düşünleriyle olgunlaşanlarda... Kendimi her birinden biraz daha ilerde hissediyorum. Yada kendimi bildim bileli öyleydim de yeni fark etmişim gibi.
Bazen kendi kendime hayat muhasebesini yaparken doğrularla yanlışlarımı karşılaştırıyorum. Birçok konuda kendi kendime ettiklerimden dolayı kızıyorum kendime. Etken olanlar elbet var ancak çoğunlukla kimseye gerek kalmadan kendi kendimi ezmişim çoğu zaman. Kimseyi üzmemek için kendimi üzmüşüm, hayır dememişim olmaz dememişim, acımadan zarar vermişim kimseye kıyamadığım için kendime. Mazoşist değilim elbet vicdan, yürek meselesine dolanmış durmuşum bunca zaman. Neye yaramış bazı haller dışında hakkaten boşuna kürek sallamışım diyorum. Sonra yine kıyamıyorum olsun varsın onlarda birer tecrübeydi nihayetinde diyorum. Rahatım şimdilerde; varla yoku bariz görsemde umursamıyorum eskisi gibi,,, bu benim, benim gördüğüm benim duyduğum benim hissettiğim şeyler yani eyvallah bana...Yeterince dolmuş olan hislerin yanında artık yok küskünlüğüm, kızgınlığım, kinim, nefretim yok, kırıklarımın yanında bendekiler hep umutlar, masum dilekler... Yada öyle gibi hissediyorum atıyorum ne varsa içime, umutlar ve dilekler hep daim bende...
Hüzünlerim, geç kalmışlığımın yanında yapamadıklarımdandır. Gerçi öyle yıkıntıya uğrayacak büyük hayallerimde olmadı. Hayalin küçüğü mü olurmuş, hem ne diyeyim; minicik beklentilerin gökyüzüne uzanan yansımasıyım sanki ben.
Kendim gibi hayal ettiğim insanların öyle olmadığına şahit oldum çokca. Kazandıkça tecrübeleri yavaş yavaş geri adımlar atar oldum, bir adım, bir adım daha derken onlarca adım uzaklaştım insanalardan.
Şaşınlıklarımı bir bir astığım duvarımda yer kalmayınca kesin kararların gücüne sığınır oldum. Bazen tökezlesem de sindirmeye çalıştım acıları kimse farketmeden. Ah insanlar...İğrendiklerim oldu hayat içinde olan şeylerden, yalanlardan, maskelerden, araya çizilen çizgilerden, olmazsa olmazlardan, kibir dağlarından, hırsların yokediciliğinden, umursamaz tavırlardan, cehaletten, çok bilmişliklerden, hatta kendimden... Farklı değilim bende herkes gibiyim biraz ondan biraz bundan... Uzaklaşma şansı bulabilsem, hayat bu imkanları sunuverse bana, ahh gitmenin kolay yolunu bir bulabilsem, bir an bile durmam buralarda... Bir de kendimdem gidebilmeyi becerebilsem, gidebilmenin sırrını çözebilsem bir nefes daha almam bu hayattan, giderim gitmesine de gelen olmayınca gidesim de gelmiyor işte öyle. Aynada ki yüzüm bile geri dönüyorsa düşünün artık siz vehameti... Kimseyi kolundan tutup götüresimde gelmiyor istemezse gelmesin kimse benimle, varsın kendi hayallerim gitsin kendi kendine...
Yoruldum dediğim zamanlar da oldu ama değildi yorgunluk, bu kırgınlıktı hep. Hayal kırıklığıyıdı belki bilmiyorum o kadar derin düşünmedim... Utanç dedim çoğunlukla farklı yüzlerde ki insanlığımdan utandım. Kabullenmedim, konduramadım kendi kendime. Sonra zamanı aldım geriye sıraladım her bir kelimenin ker bir hücresini beynimin yüksek duvarlarına. herkesin kendi özgür iradesi deyip yutkunduım. Ah çektim... Derin nefeslerimi sıraladım peş peşe, göklere diktim gözümü...
Hayat dediğin ne ki çaresi bulunamayan virüsün dolaştığı bu günlerde ? Yüzlerce insana sorsan binlerce çeşidini tarifler. Hayat dediğin, bir mum ışığı, rüzgar söndürene kadar yanan... İşte bu kadar vaktimiz var, bazen başka mumlarla bazen bir ayna karşısında yanan,,, uçurtma misali ince bir ipe tutunmuş yaşamlar içindeyiz kısaca...
Sevgilerimle...
Uyanık.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder