31 Temmuz 2020

Hevesler



Yine heyecan yok, tutku yok olacak gibi de değil anlaşılan...
Karşılık görmeyince köreliyor hevesler. Yakında kalmayacak hiç birşey ve silinip gidecek bu hisler...

Uyanık.

Neyse



NEYSE...

29 Temmuz 2020

Çizgi



Varla yok arasında kalmanın bir farkı yoksa olmamayı istemeden tercih ediyor insan. Belki de hayat bizim için çok daha iyi olacak bu çizgide ilerletmek istiyor kim bilir.

Uyanık.

27 Temmuz 2020

Savaş



Koşmak geliyor biran deli gibi hesapsız sonunu düşünmeden
Bazen de geri dönüp gitmek geliyor herşeyi bir kenara itip.
Sanki gizli bir savaş var uzun zamandır süregelen, bitmeyen
Galibi belirsiz kaybedeni daima ise daima ben...


Uyanık.

26 Temmuz 2020

Hakikat



Değişmeyen tekşeydir hakikat...
Görmezden gelmek, kabullenmemek eziyettir yüreklere.
Bilinen renklerin harmanından farklı değildir düşünceler.
Sanırım diye kurulan cümlelerin nihayetinde silmektir hayalleri. Çelişki olduğunda iyiye yönelmiyor yaşananlar ve her ihtimal güzellikleri kaybettiriyor bize istemeden.
Hakikat...
Yaşayan ve yaşatan tek gerçek.

Uyanık.

25 Temmuz 2020

Yaşam



Hayat; hiç bir zaman insanın istediği gibi yaşayacak zemin oluşturmamıştır. Onun süregelen bir çizgisi vardır ve yaşayan her canlıyı istese de istemese de bu kalıp içerisine sokar. Şanslı olanlar ve şanssız olanlar vardır daima. Her canlı kendi yaşam döngüsünü bu çizgi üzerinde devam ettirir ve nihayetinde de bir şekilde sonlandırır. Her yaptığını kendi özgür iradesinde yaptığını sansa da hep bir kalıp içerisinde kalmaya mahkumdur. Alışkanlıklarımıza zorunlu kılınmış benliklerimiz hayat şartlarına da alışır mecburen. Sevdiğimiz ve istediğimiz için değil yaşadığımız için severiz hayattaki birçok şeyi... Olduğu gibi kabul ederiz yada etmek zorunda kalırız.

To be contunue :)

24 Temmuz 2020

Yorgunum.



Yorgunum...
Bedenimin çalışma hızıyla kafamda ki meselelerin çalışma hızı hiç de birbirine paralel hareket etmiyor. Bu bende açırı bir strese sebep oluyor ve toparlayamıyorum tüm bütünü.
Ayaklarım gibi düşüncelerimde itaat etmiyor durağan hayatıma. Illa bir maraz çıkartacaklar bana. Dur durak yok ne yapalım bu halde olmaya sebep yine ben olmuş oluyorum. Bunu durduracak da yine benim.
Nerden başlasam nerden devam etsem bilemediğim noktadayım.
Yorgunum...
Dinlenebileceğim günleri bekliyorum.

Uyanık.

23 Temmuz 2020

Erkin

https://www.youtube.com/watch?v=X49stVA8Trs

Her defasında içine alan içinde aldıkça çoğalan bir parça ve insan bütünüyle eşlik etmeden duramıyor...


22 Temmuz 2020

Kabus



Kazanmayı istedim elbet ve bu yol asla gözümü korkutmadı.
Beni asıl korkutan kazandıktan sonra kaybetmekti...
Aynı kabusu tekrar görmek istemez kimse, daha ilkini hazmedememişken ikinciyi kaldıracak bünyeye sahip değilse benim gibi korkmaz mı insan...

Uyanık.

Günbatımı



Sessiz sedasız gün batımlarında,
Göle düşen güneş ışıklarıyla beraber,
Zamanı önemsemeden uzaklara bakıp,
Derin düşüncelere dalışlarım var benim...

Uyanık.

20 Temmuz 2020

Keşke



Uzanabilsem güneşi alırdım ellerimle,
Uzanmama müsade edilseydi keşke...

Uyanık.

18 Temmuz 2020

Benim senin



Öyle selamlastıklarım var,
Senin tanımadıkların, benim vazgeçmediklerim.
Ahenkle dinlediklerim var, senin duymadıkların, benim durduramadıklarım.
Hasretle izlediklerim var,
Senin görmediklerin, benim yokedemediklerim.
Acıyla sabrettiklerim var,
Senin umursamadıkların, benim unutamadıklarım.
Güzel hikayelerim var,
Senin okumadıkların, benim yazamadıklarım.
Sessiz bekleyişlerim var,
Senin inanmadıkların, benim kaybettiğim inançlarım.

Uyanık.


17 Temmuz 2020

Sohbetler



Ne zaman yüksek dağlarda sessizlikler içinde olsam, tüm bu kalabalık gördüklerimi mutlulukla resmedebilirim. Gökyüzü ve bulutlara elimi uzatsam, avuçlarıma konacakmış gibi olurum. Benden bir o kadar uzak olup, bir o kadar yakın olabilen güzellikleri seyreylerim. Seyredebildiklerimi elbet...

Kımıldatmadan ağzımı, binlerce kelimenin büyüsünü paylaşırım neşeyle. Ben umutlarımdan bahsederim o yagmurlardan, ben hasretlerimi anlatırım, o rüzgarları, ben kabaran sol yanımı anlatırım o kelebeklerin narin kanatlarını... Laf lafı açar her defasında öyle çok ortak noktamız olduğunu anlarız ki mutlulugumuz huzurla bütünleşir.

Sohbetlerimiz öylesine uzamaya başlar ki konuşulanlardan gördün mü akraba çıktık bak muhabbetine döner. Böyle samimi ,içten huzur verici muhabbetten çocuksu duygularım gizlendikleri deliklerden fırlayiverirler. Hissedilmek, ne baş döndürücü, nede sarhoş edici denebilir ama büyük keyif zerkeder bana. Dünyanın bizim için biriktirdiği bir çok iş olmasa saatler, günler kalınır kendini bir bütüne dahil edebildiğin ölçüde.

Ne mi olur sonra ?

Kanatlanıp uçtuğum gökyüzü turundan tutunda bulutların üstünde ayaklarımı aşağıya doğru sarkmış, güneşin batışını seyre durmaya başlamış bene kadar gider sonu. Çiçekler sunarım bal yapan arılara, küçük dereler çizerim ağaç yollarına, şiirler okurum rüzgarda kanatlandırdığım. 

Peki siz hiç nerede olursanız olun rüzgarın götürdüğü bu şiirleri duydunuz mu?

Sevgilerimle.

Uyanık.

16 Temmuz 2020

Mevlana




İki gün önce geldim Anadolu'nun nemsiz bir şehri olan Konya ya. Her gelişimde bir o kadar mutlu olsam da bir parçam kalıyor bir yerlerde. Adına ne denirse... 
Yaz ortası zamanda sıcak ki ne sıcak ve esmeyen havanın bunaltıcı etkisi Istanbul'u aratıyor kesinlikle.  En azından esen rüzgar biraz rahatlatıyor nem olmaması avantajıyla...
Sadece sıcak, nem ve esintiyle alakası bulunmuyor elbet Istanbulu istememin. :)
İnanın içimi dökmeye alışmış ve her fırsatta yazan birisi olarak benim bile yazmakta zorlandığımı inkar etmeyeceğim bu sıcakta...

Serin ve klimalı yerlere kaçmak gün içerisinde yapılacak en iyi aktivite olarak tescilledim kendi kendime... Tarihin unuttuğum veya bilmediğim kısımlarını her fırsatta tazeledigim benliğimi doldurmak için gittiğim müzenin müdürünün davetine icabet edip bir acı kahvesini içerken, duvarlara özenle yerleştirilmiş kaliteli birçok çerçeve içerisinde özlü sözleri izleme fırsatım oldu. Ayırt etmeksizin hepsi güzel olsa da bir tanesi ilgimi başka çekti ve bu anı, bu sözü unutmamak adına yazmak istedim sıcağa rağmen. :)

Mevlana bir sözünde;

"insanı gördüklerinden ibaret sayma göremediklerinde ara . içindedir hakikatin resmi dışı sadece bir manzara".

Bu söze istinaden günümüzde ne çok yanılgıya düşüldüğünü daha iyi görebiliyor insan derinlemesine düşününce.

Biz sanki dış manzaraya daha çok takılı kalıyor ve bir telaş içerisine giriyoruz. Yaptıklarımız, duyduklarımız, konuştuklarımızın yanında hissettiklerimizi karşılaştıramıyoruz çoğu zaman.

Dış görünüşümüz mukemmel olsun da gerisi hikaye misali bir duygu yükü içerisine giriyoruz bazı zamanlar.

Bu düşünceleri sarıp sarmalayınca, iç kısmımız öksüz kalıyor ve yalnızlığını yaşarken insan duygularının bir kısmını kaybetmeye başlıyor.

Popüler olan ne varsa sorgusuz süalsiz bağrımıza basa durmuşuz, olmayanı yok düşünmüş, nimetten bile saymaz olmuşuz. Bu öyle bir hırsa dönüşmüş ki bizden daha güzel görüneni çamur atıp kirletmek için can atmaya başlar olmuşuz. Kıskançlıklar, haset içimize dert olduğu zamanlar yaşar hale gelmişiz. Herkes  için demeyeceğim tabi çoğunluk açısından. :)

Kusursuz hiç bir şey varmıdır ki şu hayatta ?

İlla bir kusur bulacaksak bir şeylerde önce iç kısmından başlayıp en son dış kısmına doğru yol almayı alışkanlık haline getirsek ya.

İskeleti olmayan bir yapı hayal edin ama dış görünüşü mükemmel görünüp dudak ısırtan türden olan ne kadar sağlam kalabilir ki dış görünüşle.

Yıkılmaya yüz tutmaz mı bir muddet sonra.

Beden eskir eskimesine de o iç dediğimiz kısım varya yani yüreğimiz fılizlenir sulandıkça. Hatta solar bazen hissiz kalınca ve sulanmadıkça.

Varsin yüreğimiz sağlam olsun...

Sevgiyle kalın...


Uyanık.

13 Temmuz 2020

Esinti



Bu günler sürprizlerle dolu. Güneşin yakmaya başladığı bir sabahın ilerleyen saatlerinde sonbaharı görebiliyor insan. Kendi içinde yaşadığı karmaşık duyguların bir kopyası resmen gökyüzünde izlenebiliyor...
Ansızın çıkan bir rüzgarın kendinden öyle emin esiyor oluşuna şahit olup, önüne katıp sürüklediği bulutların telaşını yadırgamıyor insan... 
Hatta bu telaşlı hallerin yoğunluğuyla yüklenen bulutların koyu renklerinde dolaşıyor, bazende yerleri hafifce serinletecek birkaç damla yağmuru görebiliyoruz.

Yorgun düşen bulutlar rüzgarın insafıyla ilerliyorlar ve arada göz kırpan güneşin güleç yüzünü görüyorum.Yeşillerin karmaşasında kalmış her bitkinin sallanmasını seyrediyorum ufak bir çatının altında. Sıcak bir melodi dolanıyor dilime, solo konser veriyorum kendi kendime havaya inat sakince...

Bu seyre dalışlarım, bu içime haykırışlarım, hislerin bin bir türlüsünü yaşatıyor bana ve tüm bunlar; gökkuşağının renklerinden ibaret süzülüyor yavaştan...

Uyanık.

Moda



Yorgunluk biraz baş dönderse de dinlenmek herşeyi çözecektir. Biraz bedeni biraz gözleri biraz düşünceleri...
Sanırım aynı gökyüzü altında olsa da insanlar farklı yollarda farklı yağmurlarda kalabiliyorlar. Zamanı geçmiş elbiseler gibi hissediyorum. Modanın azizliği. 

Eskisi gibi olmayacak eskisi gibi değer görmeyecek ki bunu kabullenmeli ve ona göre hareket etmeli.
Bir başka hikayede bir başka zaman diliminde kim bilir.

Uyanık.

12 Temmuz 2020

Değişmiş



Neden böylesin ?
Yüzün bir karış farkında mısın ?
Görmesemde biliyorum, görmesemde seziyorum aynada ki yansımanı...
Pekiiii söyle bakalım
Nedir senin için önemli olan, nedir ilklerin nedir değerlerin ?
Merakların, hasretlerin, özlemlerin, beklentilerin nedir ?
Sen kendinle yüzleş bu konuda, ben de gördüklerimle...
Bir değişim olmuş tesbitim,,, bulutlar farklı rüzgar farklı,
Yada öyleydi de yeni fark ettim sanki bilmiyorum.
Tatsız tuzsuz bi durum kısaca baktığım bu aynada ki yansıma
Yaşlanmış, biraz da salıvermiş hayatın ucunu gibi...
Umutsuz hallerin gözlerinden okunuyor. :(((

Uyanık.

11 Temmuz 2020

Gece



Karanlık olmadı ama görülmüyordu da her adımda ayağıma saplanan dikenler,
Kırılan heveslerin sayısı iki bilinmeyenli denklem oluyordu bugün de. Yoruldu yine gökyüzüne bakan gözlerim. Ufukta kaybolan güneş gibi bir hüzün kaplıyor içimi. Zamanla alışıyor insan ve bunu sevmeye bile başlıyor. Her gün; engel olamadığın bir gidişe çaresiz bakmak.

Bir şiiri daha kahvemle beraber tamamlayıp umutla yolluyorum bulutlara...

Gecenin karanlığına alışırken gözlerim,teskin ediyorum zapdetmeye çalıştığım hislerimi. Her günün ardına bir yaprak daha düşüyor meyve vermeyen ağacımdan. Bu şekilde zamanla çürüyeceği ve kökünden sökülüp atılacağı günü beklerken...

İyi geceler.

Uyanık.

10 Temmuz 2020

Çaba



Bir arayış içinde gibi bir his yayılıyor...
Ben burdayım, bakın, görün, ilgilenin demek oluyor bu yeni hareketler.
Ilgi bekleyen çocuk şımarıklığı...

Çaktırmadan, önemsemiyor gibi gözüküp deli gibi önemsenme beklendiği bariz belli oluyor. Benim gibi farkında herkes...
Şirin gözükme çabası da ayrı bi komedi.

Kıymet bilmez ruhların soğukluğu.
Yolun yolcusunun yapacağı hareketler bunlar. Karakterin gün yüzüne çıkması gibi...

Uyanık.

08 Temmuz 2020

Yine



Yine kesişti yollar, aynı bulutun gölgesi,
Ilık bir rüzgar dolanıyor yine eskisi gibi,
Ne çok özlemişim kesilmeyen umudu,
Ne çok özlemişim gerçeğe uzanmayı.
Huzura ramak kala zamanlardayım...

Uyanık.

07 Temmuz 2020

Azap




Kendini hiç bir yere ait hissedemeyen insanlar vardır hani, içlerinde iflah olmayan bir gitme isteği... Kalmalarına sebep olacak etkenleri sağlayamayanlara sitemli... Bulundukları yeri bir türlü sahiplenemeyen insanlar... Gittiği yolda mecbur kalanlar gibi, Konduğu yeri bir türlü sevemeyen çicekler gibi... İçleri hep buruk olan, nereye gitse bir yanı eksik kalanlar... Nereye gitmek istediğini, nerede mutlu olacağını bilmese de, hiç bir yere ulaşamayacağını bile bile durduramadığı gitme isteği... Mesele gitmek değil aslında. Kendi yolunu bir türlü çizememek. Aslında ne yaşadığı dünyada, ne iç dünyasında kendine bir yer bulamayanlar. Sonuçta bu azap onları tüketsede...

Uyanık.

06 Temmuz 2020

Telef



Döndü mevsimlerde...
Delice esen sıcak rüzgar,
Ansızın yağan yağmur,
Ardına açan gökyüzü,
Birde güzel gökkuşağı,
Mis gibi toprak kokusu...
Gönlümde ki fırtına gibi,
Bir kabardı bir duruldu,
Sonunda güzel oldu ama
Çiçeklerim telef oldu,
Bahçem hepten kurudu...

Uyanık.

05 Temmuz 2020

Olgunluk



Aniden olmuyor birçok şey...
Zaman herşeye hükmediyor adeta.
Gün geçtikçe, günlerin karmaşası kaplıyor katmerlenen benliğimi.
Hepimizin öyle değil mi sanki ?
Ve zaman ilerledikçe takvimler gibi, mevsimler gibi, renklerin değiştiğine de şahit oluyoruz. Önyargılarımız, önceliklerimiz, değerlerimiz zamanın kumları arasında şekilden şekle giriyorlar. Birçok konuda çıraklıktan kalfalığa, kalfalıktan ustalığa ulaşıyoruz. Yola çıktıklarımız, yolda bulduklarımız, yolda kaldıklarımızın listeleri sürekli gelişiyor ve hayatımız boyu devam edecegi de aşikar ortada...
Yavaş yavaş birşeylere lüzum görmemekle başlıyor 'olgunluk'...
İzaha lüzum görmemek...
inandırmaya lüzum görmemek...
Ve olgunluk,
Beraberinde vazgeçebilmeyi getiriyor...
Seni habire izaha mecbur bırakanlardan,
Halinin diline inanmayanlardan vazgeçiriyor...
Olması gerektiğini bilip oldurmayanlardan,
Gelmeyen hep gelmeni bekleyenlerden soğutuyor...
Cesaret; korkmamak demek değildir,
Cesaret, korktuğun halde bile,
Yapman gerekeni yapabilmendir...

Uyanık. 

03 Temmuz 2020

Ağaç



Hep bir yeşil ağaç bulundurun kalbinizde,
Köklerini sevgiyle besleyin, o da sizi yapraklarıyla...
Hayallerinize gölge olsun daima,
Yesiliyle huzuru sunar,
Her güne sizinle uyanır, sizinle koşar gelmemiş yarınlarınıza,

Kalbimizde hep bir yeşil ağaç bulundurun,
Şarkı söyleyen bir kuş gelip konsun diye...

Uyanık.

02 Temmuz 2020

Haydi



Haydi diyor,,,
Haydi diyorum...
On üzerinden on bir hareket olması lazım H harfinin sırasıyla çıkıyorum gibi bir his...
E haydi işte yine adımlar yarım yine kelimeler düğümlü.
Yahu bu daraltı yetmez mi artık. Yetmez mi sitemler.... Yetmez mi o nadide hitapların üzerinde ki örümcek ağları...
E haydi diyor içten gelen dürtü, başlıyor bir şarkı sarıyor çepe çevre. Sonu gelmeyecek bir nakaratı tekrarlayıp duruyor sonra...
E haydi açmışken papatyalar çıksın fallarda uzun yollar...
E haydi parlayan gözler sönmesin artık korkutuyor feri kaçmasın bu bakışlarının.
E haydi zambaklar laleler sumbuller açmışken solmasin,
E haydi...

Uyanık.

Bitmiş ki



Olmuşa, olacağa ve halen olmakta olana çare bulunmuyor,,,

Bariz gözünün önünde gördüğün ama görmezden gelmek zorunda kaldığın o acı zamanın içe sinmesini beklemek kadar kötüsüde yok gibi ?

Hangi örneği versem diye düşünmüyorum. Sizde düşünün, sizde biraz empati yapın beklerim benim zamanım var...

Uyanık.