17 Temmuz 2020

Sohbetler



Ne zaman yüksek dağlarda sessizlikler içinde olsam, tüm bu kalabalık gördüklerimi mutlulukla resmedebilirim. Gökyüzü ve bulutlara elimi uzatsam, avuçlarıma konacakmış gibi olurum. Benden bir o kadar uzak olup, bir o kadar yakın olabilen güzellikleri seyreylerim. Seyredebildiklerimi elbet...

Kımıldatmadan ağzımı, binlerce kelimenin büyüsünü paylaşırım neşeyle. Ben umutlarımdan bahsederim o yagmurlardan, ben hasretlerimi anlatırım, o rüzgarları, ben kabaran sol yanımı anlatırım o kelebeklerin narin kanatlarını... Laf lafı açar her defasında öyle çok ortak noktamız olduğunu anlarız ki mutlulugumuz huzurla bütünleşir.

Sohbetlerimiz öylesine uzamaya başlar ki konuşulanlardan gördün mü akraba çıktık bak muhabbetine döner. Böyle samimi ,içten huzur verici muhabbetten çocuksu duygularım gizlendikleri deliklerden fırlayiverirler. Hissedilmek, ne baş döndürücü, nede sarhoş edici denebilir ama büyük keyif zerkeder bana. Dünyanın bizim için biriktirdiği bir çok iş olmasa saatler, günler kalınır kendini bir bütüne dahil edebildiğin ölçüde.

Ne mi olur sonra ?

Kanatlanıp uçtuğum gökyüzü turundan tutunda bulutların üstünde ayaklarımı aşağıya doğru sarkmış, güneşin batışını seyre durmaya başlamış bene kadar gider sonu. Çiçekler sunarım bal yapan arılara, küçük dereler çizerim ağaç yollarına, şiirler okurum rüzgarda kanatlandırdığım. 

Peki siz hiç nerede olursanız olun rüzgarın götürdüğü bu şiirleri duydunuz mu?

Sevgilerimle.

Uyanık.

Hiç yorum yok: