16 Temmuz 2020

Mevlana




İki gün önce geldim Anadolu'nun nemsiz bir şehri olan Konya ya. Her gelişimde bir o kadar mutlu olsam da bir parçam kalıyor bir yerlerde. Adına ne denirse... 
Yaz ortası zamanda sıcak ki ne sıcak ve esmeyen havanın bunaltıcı etkisi Istanbul'u aratıyor kesinlikle.  En azından esen rüzgar biraz rahatlatıyor nem olmaması avantajıyla...
Sadece sıcak, nem ve esintiyle alakası bulunmuyor elbet Istanbulu istememin. :)
İnanın içimi dökmeye alışmış ve her fırsatta yazan birisi olarak benim bile yazmakta zorlandığımı inkar etmeyeceğim bu sıcakta...

Serin ve klimalı yerlere kaçmak gün içerisinde yapılacak en iyi aktivite olarak tescilledim kendi kendime... Tarihin unuttuğum veya bilmediğim kısımlarını her fırsatta tazeledigim benliğimi doldurmak için gittiğim müzenin müdürünün davetine icabet edip bir acı kahvesini içerken, duvarlara özenle yerleştirilmiş kaliteli birçok çerçeve içerisinde özlü sözleri izleme fırsatım oldu. Ayırt etmeksizin hepsi güzel olsa da bir tanesi ilgimi başka çekti ve bu anı, bu sözü unutmamak adına yazmak istedim sıcağa rağmen. :)

Mevlana bir sözünde;

"insanı gördüklerinden ibaret sayma göremediklerinde ara . içindedir hakikatin resmi dışı sadece bir manzara".

Bu söze istinaden günümüzde ne çok yanılgıya düşüldüğünü daha iyi görebiliyor insan derinlemesine düşününce.

Biz sanki dış manzaraya daha çok takılı kalıyor ve bir telaş içerisine giriyoruz. Yaptıklarımız, duyduklarımız, konuştuklarımızın yanında hissettiklerimizi karşılaştıramıyoruz çoğu zaman.

Dış görünüşümüz mukemmel olsun da gerisi hikaye misali bir duygu yükü içerisine giriyoruz bazı zamanlar.

Bu düşünceleri sarıp sarmalayınca, iç kısmımız öksüz kalıyor ve yalnızlığını yaşarken insan duygularının bir kısmını kaybetmeye başlıyor.

Popüler olan ne varsa sorgusuz süalsiz bağrımıza basa durmuşuz, olmayanı yok düşünmüş, nimetten bile saymaz olmuşuz. Bu öyle bir hırsa dönüşmüş ki bizden daha güzel görüneni çamur atıp kirletmek için can atmaya başlar olmuşuz. Kıskançlıklar, haset içimize dert olduğu zamanlar yaşar hale gelmişiz. Herkes  için demeyeceğim tabi çoğunluk açısından. :)

Kusursuz hiç bir şey varmıdır ki şu hayatta ?

İlla bir kusur bulacaksak bir şeylerde önce iç kısmından başlayıp en son dış kısmına doğru yol almayı alışkanlık haline getirsek ya.

İskeleti olmayan bir yapı hayal edin ama dış görünüşü mükemmel görünüp dudak ısırtan türden olan ne kadar sağlam kalabilir ki dış görünüşle.

Yıkılmaya yüz tutmaz mı bir muddet sonra.

Beden eskir eskimesine de o iç dediğimiz kısım varya yani yüreğimiz fılizlenir sulandıkça. Hatta solar bazen hissiz kalınca ve sulanmadıkça.

Varsin yüreğimiz sağlam olsun...

Sevgiyle kalın...


Uyanık.

Hiç yorum yok: