26 Temmuz 2017
Eski yazılar
Zamanın acımasızca katledildiği günümüzde eskiye dair yazdığım notları okurken şimdilerde nadir hissettiğim bazı duyguları dışarı nasıl yansıtabildiğimi görürüm. Ufak da olsa amatör halimle nasıl yaratıcı olabildiğimi, yazılarımda ki ılık heyecanı, içten gelen coşkuyu, bariz farkedebiliyorum. ( çok profesyonel oldum da sanki :)) ) Umutları anımsamak, o zamanlarda ki hayalleri aklıma getirmek, şefkatin saf olgusunu tekrar yaşamak bana ayrıca büyük haz veriyor. Kullandığım kelimelerimde bile ifadelerin çocukca farklılığını görebiliyorum. İşte benim içinde hayatı rutine getirmek dedikleri bu olsa gerek...
İnsan; en çok onu etkiledikleriyle yaratıcı olur ve kendi gibi herkesin de bundan etkilenmesini bekler. Gerçekten etkilenen insan, içindekileri çevresine aktarabildiği ölçüde kelimelere döker, ressam ise bunu kalemine veya fırçasına yansıtır yada bazıları da değişik şekillerde farklı dallarda dağıtır bu etkilemeyi etrafına... Kendime göre değerlendiriyorum ki şimdilerde heyecanlı böyle ilginç yazılarım olmuyor yada bana öyle geliyor bilemiyorum :( Ama şu bir gerçek ki bir zamanlar yazdığım yazılar hayatımda ki detayları işaret etmiş ve bu da geleceğin şekillenmesine yardımcı olmuş ve nihayetinde hayatımda tecrübe edindiğim bu anların gelmesini sağlamıştır. Tabiki varsayımlarla hareket ediyoruz ama hepimiz için binlerce varsayım yokmu hiç ? Değişen herşeyle birlikte bakış açıları, duygular, düşünceler, imkanlar hayaller de değişiyor ve önlenemeyen bir çığ gibi değişmeye de devam edecektir. O zamanlarda ki duygu ve düşüncelerin bir miktarını; yazıları okurken tekrar kavradığımda sevinç ve hüznü aynı anda hissederim. Bazen içimi tarif edemediğim bir korku da sarar... Çünkü; eskiden yapmayı istediğim hayallerimin, dolu dolu umutlarımın gerçekleşmediğini görmekten korkarım... Yapmayı isteyip de unuttuklarımdan korkarım...
Herkesin mutlaka kendini ifade edebildiği farklı yolları vardır ve herkesin eskiye bakıp hayallerini, umutlarını kıyaslayabileceği bir merkezide bulunur. Kimileri hayatın gidişine bırakır kendini, kimileride dizginleri salmak bilmez. Herşeyi kontrol edebilmeye çalışır ki bu çekilmez bir durumdur. Belki bir miktar özentide olabilir birçok kişide o yüzden herşeyi kontrol etme hissi gelişir. Kendi gibi davranmış olmak çok önemli ve başkasının hayatını yaşamayı seçmek, hayatın detaylarını görmezden gelmesine sebep olur. Kendi gibi olmayan umutsuz vakaların özenti halleri bitmek bilmeyen beklentileri çevresini de rahatsız eder... Mesele nerede kiminle nasıl yaşadığın değil, nasıl yaşamayı tercih ettiğindir. İçinde ki sonsuz aşkla kendi yalnızlığında mutlu olabilmeyi bilmektir. Mesele aynı yalnızlığı yaşayan sonsuz aşkların birbirleri arasında köprü kurabilmesidir. Mesele anlamsız denen olguların her birinin derin anlamında yüzebilmektir...
Kendi kendimi yargılama durumunu içten içe her zaman yapsam da bunu pek yazıya dökme alışkanlığım yoktur.. Eskide yaşamadığım gibi eskiden büyük dersler de çıkartırım elbet herkes gibi. Bunu en iyi bilenler bir zamanlar günlük tutan kişilerdir. Ben bunu yapmadım yapamadım ama yapmış olmayı isterdim. Eskiye dair ufak tefek yazdığım yazılarımda konunun durumu ve o zamanlarda olmasını istediklerimin sevincini de hüznünü de daha fazla yaşamayı isterdim böylelikle...
Eski yazılar gibi eski resimlerde öyle gelir bana; bir bakış bir tebessüm çok şey anlatır o zamana ait. Hüzünlü ayrıntıları inceler insan geçen zamanın eşliğinde. Değerlendirme noktasında beni etkileyenin geçen zaman mı yoksa ruhuma dokunan duygularım mı ona bakarım. Aynadan seyreder gibi detaylara takılır kaybolurum...
Bir ressamın çizdiği resme ruhunu işlemezse çok değerli olmuyor diye okumuştum bir yazıda. Zaten olması gerekende o bence. Nasıl bir şair içini aktarabiliyorsa şiirine, nasıl bir yazar duygularını aktarabiliyorsa romanına bir ressam da coşkusunu, sevincini aktarabilmeli tuvale... Varlığın anlamı da bu değil mi ? yoksa bir fotoğraf manzarayı zaten kopyalayabiliyor en nihayetinde... Maksat duyguyu aktarabilmekte...
Bulunduğun zamanla, resim de veya ayzıda gördüğün zaman arasında mutluluğu kıyaslama yapabiliyor olmak herkesin kendi iç dünyasının, iç huzurunun varlığını da temsil eder. Varlıklı olabilmek ruhun temel taşıdır. Tırnaklarıyla kazır kimisi olgunlaşmak için varlığını en güzel şekilde ruhuna katabilmek için.
Ruhun dingin olması, vicdanın rahat olması adına hayat boyu hayallerin güzel, yazıların, çizimlerin, resimlerin umut dolu, gönüllerin varlığımızla bütünleşmiş halde kalmaları, aşkla yoğrulmaları eksik olmasın.
Uyanık.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder