Dünyaya gelen her canlının bir yaşam mücadelesi oluyor mutlaka. Yaşamlarını idame ettirmek her canlıya göre farklı oluyor yaşam döngüsünde... Bir çoğu yaşayabilmek için başka bir canı yok etmesi gerekiyor Buna da dünyanın kanunu diyoruz.
Kanun...
Bize göre kanun ya bunu hayatıyla ödeyen canlı ne der ? Canını kurtarmaya çalışan ve yaşamak için can almaya koşan kanunu...
İnsan için bu durum, bu kanun tek taraflıdır genelde. Nadiren çok çok nadir de olsa hayvanlara yem olanlar haricinde gelende can alan taraftadır insan. Yaşamak için çok fazla bir çabasına gerek yoktur. Akıl ve planlama gücü sayesinde kendinden üstün bir canlı olmadığı için yaşama şartları da keyfiyete dönüşmüştür. Ama insan işte canlıların yaşamak için can almalarından farklı kanunlar geliştirmiştir kendi kendilerine...
Yıllardır süre gelen yoketme dürtüsünün önüne geçememiş bir varlıktır insan ve ömrü hayatında yaşamak için milyonlarca güzel şartı kendinde bulsa da yine de aç gözlülüğü, doymak bilmeyen güç egosunun karşısında en vahşi yaratık olma özelliğini kazanmıştır.
Dünya kanununda insanlar için hayat mücadelesi; toplumların, milletlerin, ırkların üstünlüklerini göstermelerine, saçma sapan hakimiyet kurma çabalarından dolayı birbirlerini yok etmelerine neden olmuştur. Sonuçta duyarlı bir canlıdır insan !!!
Neyin duyarlılığı ki bu, sonsuzluğu yaşayamayan bir canlının kısa hayatında neyin mücadelesi ? Düşünsenize yüzyıllar geçmiş, savaşlar
savaşılmış...boşuna. Kazanılanlar nerede, kim neye sahip olabilmiş, varılan neresi ? Dünya zamanının tamamında en teknolojik medeniyete ulaştığımız şu asırda, insan zihniyetinde değişen ne oldu? Halen hayvani içgüdüleri taşıyan, yaşamaktan çok yaşatmamayı dünya kanunu haline getirmeye çalışan zihniyet, dünya kuruldu kurulalı değişmedi. Nerde medeniyet, nerde gelişen insanoğlu ? Şu bir gerçek ki değişmeyen terani; paranın, malın mülkün gücü, zayıfın emeği, fakirin ekmeği...
Herşey boş anladığınız üzere; tüm insanlık kendi kendine kuşatılmışken, ırklara, milletlere bölünmüşken,
herkesin kendi değer yargısına göre sınıflandırılmışken, siyaset adı altında dinlerle desteklenip uyutulmuşken, insanlığın en büyük zaaflarından biri olan hırslarına teslim olmuşken, içimizde ki kaygılara,
acımasız umut tacirlerinin yalanlarına, sahte göz yaşlarına, vicdanı beş para etmez sahtekarlara lanet okuyor insan...
Ne yaşıyoruz ne de yaşadığımızı sanıyoruz, ne özgürüz ne de hür bizimkisi bu dünyadan bir geçiş ve sadece karın tokluğu...
Dünya kanunu çerçevesinde çırpınmak boşuna... Bu dünya düzeninin...
Ne yaşıyoruz ne de yaşadığımızı sanıyoruz, ne özgürüz ne de hür bizimkisi bu dünyadan bir geçiş ve sadece karın tokluğu...
Dünya kanunu çerçevesinde çırpınmak boşuna... Bu dünya düzeninin...
Sahiplendiğin kadar büyük, ulaşabildiğin kadar varlıklı, verebildiğin kadar cömertsin. Kazandığınla satın alabildiğin kadar özgür olsan da, ahlaklı, dürüst, vicdanlı olabildiğin kadar hürsün...
Hürsün;
Çokda sevinme öyle diye
Çünkü herşeyde değil...
Dünyadasın ne bekliyordun ki ???
Sen; sana ait olanlarla, senin için özel olanlarla hürsün...
Sana sahip olanlarla seni, sen yapanlarla hürsün...
Doğruyu yanlışı ayırabildiğin aklınla,
Doğruyu yanlışı ayırabildiğin aklınla,
İçindeki sonsuz vicdanınla,
Korkuları yenen cesaretinle,
Herşeye rağmen dik durabilen yüreğinle,
İyiliği aşılayabildiğin ışığınla hürsün...
Tertemiz duygunla, saf inancınla, ruhundaki aşkla hürsün...
Uyanık.
Uyanık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder