06 Temmuz 2017
Hapishane
Her gün bir diğer günün kopyası gibi sanki. Sizin içinde genelde böyle değil mi ? Umutlar aynı, hayaller aynı, hayal kırıklıkları genelde aynı... Niye birkaç küçük detaydan fazlasının değişmesi mümkün olmuyor ki hayatımızda ?
Düşünüyorum da hapishanede ki mahkumlardan ne farkımız var ? Onların yaşam alanları bizimkine göre daha küçük ve genelde bizde eve tıkılıp kalmıyor muyuz ? Hem onlar bedava yaşıyorlar elektrik, su, gaz dertleri yok , gelecek kaygıları yok, şanslılar da bu konuda aslında...:) Hepimiz nasılsa nefes alıyor, bir kap yemek yiyoruz her öğünde, bizim bazı öğünler belki seçme şansımız oluyor ama sonuçta karnımız doymuyor mu ? Hatta rejim yapıp o lüksümüzü de kendimiz öldürmüyor muyuz ? Her gün türlü türlü insana derdini anlatmak, çevrende ki sana ayak uyduramayan insanlarla uğraşmak farklı yapılara sahip insanların hallerini görmek ne kadar da bunaltıcı olabiliyor bazen. Yine de sabırla, kimseyi kırmadan, olabildiğince anlaşılır izahatlar yapmaya çalışıyor insan gücü yettiği neticesinde.. :) Bundan sakın ama sakın ben mükemmelim de herkes sorunlu diye bir algı çıkmasın, çünkü bana göre başkaları tuhaf gelirken bende elbet başkaları için tuhaf olabilirim. Bazı insanlar geçim ehli olur bunun en önemli özelliği de o kişinin derin anlayışa sahip olmasıdır. Saygılı olmak anlayışlı olmak karşındakini kendi yerine koyup hareket etmek büyük bir erdem teşkil eder bana göre. Çevremizde olsun yada olmasın duyduğumuz, gördüğümüz, stresle dolu insanların sayısının artması ve stres değerlerinin yüksek olmasının da kişilerin anlayışlarının azaldığını kesinlikle söyleyebilirim... Bakalım insanlığın bu hali nereye kadar gidecek, ne şekilde gelişecek... görmeye muktedir olduğumuz, ömrümüz kifayet ettiğince bekleyip göreceğiz...
Biz yine dönelim özgür yaşadığımızı sandığımız büyük hapishanemize... Kendi hayatlarımızı kendimiz çekilmez hale getiriyoruz bu bir gerçek. İnsan ömrünün tamamında bir koşuşturma hakim bunu elbet tamamı için değil de çoğunluğu ele alarak söylüyorum. Daha anne kucağından ayrılır ayrılmaz küçücük yaşta hemen ana okulu, ardından hayatının sonuna kadar devam edecek bir yarışa başlamış oluyoruz. Kendi yarışımızı kendi kurallarımızla şekillendiriyoruz. İlkokul, ortaokul, lise hep bir çekişme, hep bir çalışma soncunda sınavlarla dünyada ki yer ve konum belirleme işine girmiş oluyoruz. Her yıl okul yetmez dersane ve dünyada bir daha kullanmak ihtiyacı olmayak binlerce saçma bilgiyi depoluyoruz benliğimizde. Bu saçmalıklarla içimizde ki sevgiyi anlayışı köreltiyoruz istemeden. Her bireyin dünyada ki rakibimiz hissi gelişiyor içimizde. Huzur ve mutluluk anlık durumlardan ibaret oluyor ve hayatı doya doya yaşadığımızı sanarken aslında büyük bir hapishane de kimlerin koyduğu belli olmayan kuralları idame ettirip yaşamaya çalışıyoruz. Yaşamak için çalışmayı prensip edinmiş bireyler üretmeye de devam ediyoruz malesef. Hayatımızda evden işe ve arada yol kenarlarında uğranılan küçük anlarıda dahil edip çıkarttığımızda geriye ne kalır ki ??? Her geçen gün hareket alanının kısıtlanmasına sessiz kalıyor insanoğlu ve kalmaya da devam edecektir. Dünya; beş maymun hikayesinin yaşandığı kafessiz bir yer olmuştur artık...
Konuyu tam anlamıyla irdeyecek olsam günlerce yazacak malzeme olan bir konu aslında ama buna ne benim vaktim müsait ne de bu kadar kelime dağarcığına sahip birisiyim. :)
Esenlikler dilerim.
Uyanık.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder