13 Eylül 2020
Kaldırım taşı
Sıklaştırıyorum adımlarımı… Görmezden geliyorum selam verenleri… Bakışlarımı yoldan yukarıya kaldıramıyorum kaçarken… Duymazdan geliyorum çalan telefonumun sesini, merak bile etmiyorum kim arıyor diye… Kaçıyorum tüm insanlardan ve kulaklığımdan gelen müziğe veriyorum kendimi… Kaçıyorum ama saklanamıyorum, saklanıyorum ama yakalanıyorum…
Dayanamıyorum, tükeniyorum…
Kaçıyorum uzun zamandır o tanıdık ağacın altındaki tanıdık kaldırımdan… Yolumu değiştiriyorum, uzatıyorum, bilmediğim sokaklarda buluyorum kendimi ama ne yapsam nafile; yine bütün yollar aynı soğuk kaldırım taşına çıkıyor…
Çöküp kalıyorum… Nefes almak bir yana dursun, yaşayıp yaşamadığımdan bile haberim yok… Kulaklarımda o mahur beste uğulduyor sadece, hani şu şarkıda geçen… Duymasam diyorum, sağır olsam ve bir daha hiç duymasam hiçbir sesi… Kendi iç sesimle birlikte bir ömür geçirebilir miyim diye emin olamıyorum…
Sağır olsaydım ya da, duymasaydım hiç, duymadan yaşasaydım bu güne kadar diyorum… Olmaz mıydı, daha mı az acı verirdi duymamak, emin olamıyorum yine…
Ne zaman yığılıp kalsam şu kaldırım taşına hep aynı derecede rüzgârlı oluyor şu hava, yaz günü de olsa insanı dondurur derecede… Hayatın bana kötü bir şakası gibi bu da, yetmezmiş gibi sanki şakaları…
Ağlasam karışacak belki gözyaşlarım üzerime yağan yağmura ama ağlayamıyorum, belki yağmur yağmadığından, belki de utanıyorum artık sarılmaya bile yüzümün olmadığı kaldırım taşından…
Üşüyorum… Çok üşüyorum…
Ama ne seyrek de olsa aldığım nefeste ki oksijen sayısı örtebiliyor bu sefer üzerimi ne de rüzgârın tenime değdirdiği serin havaya sarılabiliyorum… O kadar üşüyorum ki, bir daha hiç ısınamayacağımı düşüyorum garip bakışlar altında… O kadar üşüyorum, o kadar üşüyorum ki uyuşuyor canımın bütün acısı… Beynim dumanlanıyor, düşünemiyorum, hareket edemiyorum… Kilitlenip kalıyorum tanıdık bir kaldırım taşında…
Çok üşüyorum…
Ne uzanacak yakın bir el ne de tanıdık sıcak bir bakış ısıtacakmış gibi gelmiyor şu an beni… Okyanusun ortasında bir buz parçasının üzerinde tek başıma kalmış gibiyim, ne bir kıyı görebiliyorum, ne de varabiliyorum bir yere…
Yalnızlığım kadar üşüyorum, titremelerim eşlik ediyor mahur bestenin can yakan tınısına…
Ne bir umut gelip kaldırıyor beni o taşın üzerinden ne de bir hayal alıp götürüyor beni evime… Öylece kalıyorum orada, çok üşüyorum… Uyusam belki o kaldırım taşında, ısınırım diyorum, uyusam belki unuturum,
uyusam belki daha iyi olurum… Ama uyuyamıyorum…
Kulaklarımda giderek azalan mahur bestenin sesine tezat olarak gittikçe artıyor canımın acısı… Benimle kalan son gücümle ayrılıyorum soğuk kaldırım taşından… Canımın acısını da alarak yanıma yollara düşüyorum…
Çok üşüyorum…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder