02 Eylül 2020
Çilingoz
Çatalcayı geçtikten sonra artık tek şeritli yollara girmiş oluyorsunuz. Oklalı, dağyenice, ormanlıyı kasabalarını geçiyorsunuz yeşillikler içerisinde. Karacaköyü geçipde çiftliklerden ve evlerden uzaklaşmaya başlayınca ormanlık dağ yolları kendini gösteriyor Hele yalıköyü geçtikten sonra yollar ağaçlarla kaplı bir tünel görünümünde. Büyüleyici bir atmosfer çekiyor sizi içeri doğru. Yol boyu cırcır böceklerinin ve kuşların sesleri eşlik ediyor. Yeşilin her tonu sarıyor sizi ama zamanın dolduğunu gösterir izlerde yok değil hani. Bazı ağaçların bahardan önce kurumuş halleri yanında yaprakları sararmaya durmuşları da görüyorsunuz. Mevsimin son zamanlarını yaşanıyor ve ilginçtir ki yaprakların bir çoğunun uç kısımları sararıp hatta kurumuşken yeşil sap kısımlarının dallara sıkı sıkıya tutunmalarıda bu çevreye özgü yeşilliklerde gördüm. Sıcak güneşi çok hızlı gitmeyen aracınızın camlarından giren rüzgarla hissetmiyorsunuz bile. Uzun yollara çıkanlar zamanın durmasını istediği sakin bu yolu altın yol olarak tanımlar diye düşünüyorum. Çıkışlar inişler, virajlarla geçen yolculukta denizin bazı kesimlerde görülmesi heyecanlandırmıyor değil hani. Nihayet bir tepeden aşağı inişte direk çilingöz tabit parkının girişine ulaşıyorsunuz.
Büyükçe bir koy karşılıyor sizi. Denizde ki dalgalar yeşil ormanlık alan ve mis gibi temiz hava işte tatil dedirtiyor insana. Bulunulan yerin mükemmel beklentisi içerisinde girerseniz hayal kırıklığına uğrarsınız. Lüks birşey yok. Büyük ağaçlar arasına serpiştirilmiş tahta masalar yerlerde sararmış otlar ve otsuz alanlarda ki tozlar tamamen doğal bir görünüm oluşturuyor. Geceleri yakılan çok yüksek olmayan sokak lambaları loş bir ortam oluşturuyor. Birçok yerden mangal dumanları yayılıyor ve şanslıysanız rüzgar bu dumanları size taşımaz. Sahile yakın yerde kamp kurmanız rüzgarın size doğru estiği ağustosun bu son zamanlarında hem bu dumanların size gelişine mani olur hemde dalgaların sesini gün boyu duyabilirsiniz. Güneşi perdeleyen yüksek ağaçların yaprakları rüzgarla hiç kesilmeyen bir salınım halindeler. Bu ağaçlar; yerlerde belli kısımlarda oluşmuş tozları kaldıracak bir rüzgarı da engellemiş oluyorlar. Parçalı bulutlar gökyüzünün maviliğini perdelese de huzurlu bir görüntü sizi mutlu ediyor.
Denizin sakin olmasını pek beklemeyin karadenizde her zaman dalga vardır ancak çok da fazla rüzgarda bulunmayın derim. Günün en güzel saatlerinden birisi bana göre öğleden sonra sahile inip şemsiye altında esen rüzgarda kitap okumak. Ortamın nasıl olduğu seslerin seviyesi ve sıcağın durumuna bakmadan kitaplar içerisinde kaybolmanın verdiği huzur tarif edilemez. Rüzgarın kuzeyden esmesi en büyük avantaj elbette.
Akşama doğru güneş, ormanlık alandan yok oluyor ve bir koyun uçurumuna bakan dağlık alan ile sahilde farklı bir renk cümbüşü oluşuyor. İşte o anda ormanlık bölümde ki cırcırböcekleri seramoniye başlıyorlar resmen. Rahatsız etmeyen ses dalgası hava iyice karardığında kesilmese de azalıyor. Geceleri gökyüzünü aydınlatan dolunay; ışıksız sahil boyu parlayan dalgalara eşlik etiğine şahit oluyorsunuz. Yıldızların parlaklığı ve çokluğu karşısında ruhunuzun, bulunduğunuz mekandan havalanıp uzaklarda dolandığını hissediyorsunuz adeta. Her dalga sesi sahil boyu yankılanıyor. Hiç kesilmeyen ve çok şiddetli olmayan ılık rüzgar sarmalıyor bedeninizi. Bir şairin mısralarını, bir yazarın paragraflarını ve bir şarkıcının bestelerini yapabileceği bir atmosferde olmak ziyadesiyle mutlu etti beni. Eminim sizde bazı olumsuzluklara rağmen bu mekanın güzelliklerini doyasıya hissedersiniz.
Sevgilerimle...
Uyanık.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder