31 Aralık 2021

Sözler

    Lao Tzu ilkeleriyle karşılaşıyorum bu günlerde,,,

İnce kavrayış diye nitelendirdiği örneklemelerinde karşıtlığı dile getirmiş...
https://pin.it/75Lhvkh Dokunan cümleler... 
Hele bir yerlerden yaralıysa insan daha da farklı oluyor açıkçası... Aslında hep bildiğimiz ve hakikaten doğru diyeceğimiz birçok yazıyı sanal alemin engin paylaşım sitelerinde sürekli görüyoruz. Herkes için her sözün farklı anlamı mutlaka oluyor kimse inkar etmesin bunu...
Dediğim gibi bildiğimiz şeyler sonuçta ancak farklı bakış açılarının, farklı kelimelerle izahatları, farklı kişiler tarafından kaleme alınmış sürekli. Bizim için mantıklı ve bir çoğu doğru gelen bu sözleri onlardan mı öğrendik bilemiyorum...
Bir de bu günlere uygun Nazım'ın bir sözü var hoşuma giden... 

"Dün seni sevdim, Bugün de seviyorum, Öbür gün borcum olsun. Yaşarsam söz, yine seni seveceğim." diyor derin anlam taşıyan kelimelerle... Daha ne denebilir ki...

Sevgilerimle yeni yılınız kutlu ve mutlu olsun...

Uyanık.

22 Aralık 2021

Betimleme

Ne çok betimleme yapıyorum her an üst üste yığılan kelimelerle. Bu bir alışkanlık oldu nedense bende... Sanki hissettiğimi tam anlamıyla aktarmak ister gibi. Oysa her defasında aynı yanılgıyla karşılaşıyorum... Kim neyi nasıl anlamak isterse o şekil anlıyor ve anlamaya devam da edecek. Kimseyi bu yanılgıdan farklı ikna edemediğim gibi kendimi de bu durumu kabul edecek şekilde ikna edemiyorum... Sonra biraz daha vazgeçiş, sonra biraz daha hüzün... Bu birikimler beni bir adım daha uzaklaştırıyor çevremden... Elbet "az konuş", "çok yaz" ve daha "çok düşün" şekline gelen hayatımdan da hiç şikayet edecek değilim. Ancak bu durumlar beni daha da "az konuş" daha da "çok yaz" moduna itmiyor da değil. Bunca zaman keşfedilmemiş yada öyle demeyeyim de gözardı edilmiş, hatta fazla önem arzetmemiş durumların bu denli keyifli olabileceğini geç farketmek üzse de artık bunların tam değerini kavrayabilmenin huzurunu yaşıyorum. Bazı bazı özlem duyduğum farklı şekillerin anıları canlansa da; geçmişin geçmişte kaldığını sürekli hatırlatıyorum kendime. Ne kaybettiriyor, ne kazandırıyor diye sorarsanız birkaç kelimeyle izahatın mümkün olmadığını söyleyebilirim. Keşkeler, amalar şükürler sıralanır peş peşe... Nerede olduklarının önemsizliğiyle birlikte varlıklarıyla huzur katanlar, kaçılamayan mesafelerde mecburi varlıklarıyla huzuru çalanlar... Yaşanılanları kelimelere yerleştirmenin yanında bunlara eklenen duygular bence bu betimlemenin en doğal ve gerçekci halini yansıtır. Herkese göre oranı farklı ve herkese göre değişik seviyelerde anlam ihtiva eder. Kapalı hava diye yazılan bir görsele çok kapalı diye yazılsa da iki yazı arasında hayal edilemeyecek kadar farklı oluşum çıkabilir. Elbet bu değişiklik kişilerin yorumlarıyla ve bakış açılarıyla gerçekleşir. Bu konu düşündükçe karmaşıklaşıyor, farklı bir gün bu konuya tekrar değinmem gerekecek sanırım. Sağlıcakla... Uyanık.

29 Kasım 2021

Çırpınış

Tatlı bir sonbahar havası, Gönlüme denk esen rüzgar, Aklımda tekrarlanan sözler, Aynı filmin bitmeyen fragmanı, Geçmeyen hüzünlü zaman, Sitemlerin denizinde çırpınış... Uyanık.

21 Kasım 2021

Sisler

Yollarda öbeklenen sis bulutları, Gitmekte isteksiz halsiz ayaklar, Yollarda sarı kurumuş yapraklar, Kaybolan yeşil baharın izleri, Ufuk çizgisinde kaybolan tebessüm, Hasat edilemeyen umut tarlaları, Rüzgarın amansız sessiz çığlığı, Zamansız akla gelen anılar, Yerden kalkamayan nemli gözler, Yağmurda eriyip kaybolan dilekler... Uyanık.

14 Kasım 2021

İstanbul

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı

Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhanelerıyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geciyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul’u dinliyorum.

..........

Ne kadar içten, ne kadar samimi şekilde aktarılmış duygular... 

Ya biz ???

Dinliyor muyuz hiç İstanbul’u ???

Hiç sanmıyorum... Değil İstanbul’u kalbimizin var gücüyle haykıran sesini bile dinlemiyoruz...




12 Kasım 2021

Hiç

Hiç birşey başladığı gibi bitmiyor, Hiç birşey eskisi gibi kalmıyor, Hiç birşey gerçekliğini sürdürmüyor, Ve çokşey sonunda bir hiç oluyor... Uyanık

27 Ekim 2021

Bana ne

Beyaz çizgilerin büyüsüne kapılıp yollara düşmek gerek yeni yerler keşfetmek için, yada; " bana ne " demeli yeni kıyılardan, yeni ovalardan, yeni bulutlardan... Sonuçta dalgalar bir değil mi sahile vuran ? sonuçta çiçekler aynı değil mi güz olunca solan ? sonuçta inceden ıslatacak yağmuru taşıyan ?
Uyanık.

26 Ekim 2021

Umut çiçeği

Hangi umut çiçeğinin adı bilmem, Kokusu hep başımı döndüren, Gönlüme rüveyda uzanan inceden, Alaca bir at koşar gider içimden... Uyanık.

25 Ekim 2021

Pamuk şekerler

Eylül geçeli neredeyse bir ay oldu. Günler su misali... Ne çabuk geçiyor zaman, ne çabuk geçiyor günler,,, Oysa daha dün gibi dediğim ne çok şey var aklımda. Özellikle gündelik aklıma gelenler ve her günde benimle gelenler... Sonbaharı da doyasıya hissediyoruz artık. Kapalı gökyüzünün müptelası olduk daha şimdiden. Güneşi de özledik güneşin bize hissettirdiklerini de... Özlem duyuyoruz ara ara selam veren haline bakarken. yaşlandığımı bir kez daha kabul ediyorum canı gönülden... Eh yapacak da bir şey yok geçmiş yüzyılların insanları nasıl birer birer terk etmişse bizde bu akıma kapılıp gün tüketiyoruz en bol keseden.. 

 Neyse... 
Yine de her şeyin en önemli olan kısmı; şu anın, yaşadığımız, nefes aldığımız, hissettiğimiz kabullendiğimiz anlar değil midir ? Bununla ilgili geçen yazdığım yazımı kitabıma çoktan ekledim bile... :) 
Dün; hafta sonu itibari ile dinlenme modunda göle doğru kurulduğum koltukta; elimde bir kitap, yan sehpada eksik etmediğim kahve kupam ve ses olsun diye tv nin müzik kanallarından açık bir kanal eşlik ediyor bana. Okumaya ufak aralar verdiğimde kâh ekranda ki klipe, kâh oturduğum yerden ağaçların üst dallarını ve gölü gören pencereye takılıyor gözlerim...
    Göl; böyle kapalı ve rüzgarlı havalarda koyu yeşil rengine bürünüyor, sanki denize nispet yaparcasına dalgalar peş peşe birbirini takip ediyor. Doktorun hastasını hipnoz etmesi gibi sallanan ağaç dalları arada başarılı oluyorlar ve bedenimi bir başına bırakıp aklımdakilerle uzaklara taşıyorlar beni... Bu bir dinlenme mi yoksa daha fazla yorulma mı anlamadım tabii. Bir ara uyuyakalmışım... Bedenim koltuğun sırtına dayandığı yerde, başım yana düşmüş muhtemel, rüya görüyorum. Rüya olduğunu da biliyorum. İnanılmaz bir yerdeyim... Dağ gibi demesem de bir tepenin üzerinden aşağı iniyorum. Bakmıyorum ama yerler asfalt bir yol gibi düzgün beni rahatsız etmeyecek derecede otlarla kaplı. Bahar kokusu var ama bahar olmadığı hissine sahibim. Tepenin altından başlayan rengarenk panayır çadırları kurulmuş her yere, bir türlü görünmüyor sonu. Güneş var ama tek ışık kaynağı o değil sanki. Rengarenk ampuller asılmış gökyüzüne: mavi, kırmızı, yeşil, mor, sarı ışık hüzmeleri bana uzanıyor. Parçalı bulutlar pamuk şekeri kıvamında. Kalabalık burası, insan denizinde yüzüyor gibiyim. Filmlerden gördüğümüz sahnelerden farksız buralar, koşturan çocuklar, hokkabazlar, palyaçolar... Kasnak atanlar, balon vuranlar dönen makinelere binenler... Elma şekeri satanlar, kağıt helva yiyenler pamuklar, şekerler...
    Yüzler görüyorum tanıdık gibi ama yok, kim bu insanlar... Hafiften bir korku düşüyor içime, yabancısıyım bu panayırın. Gözler bazı bazı üzerime odaklanıyor, nerden geldi bu dercesine. Dönme dolap azametiyle yükseliyor önümde, ikişerli üçerli binenler yükseliyorlar art arda. Geri gelen hücreler boş binenler tekrar geri gelmiyor, bulutlarda bir ışık hüzmesi sanki dönme dolap bir asansör herkes bulutlarda iniyor. Merak sarıyor bende gitmek istiyorum ama uzun kuyruğu görünce hevesim kaçıyor, beklemek gelmiyor içimden. O kadar uğultulu ses arasında bir şarkının melodisini duyuyorum. O kadar yüksek sesle de gelmiyor halbuki. Birden sahnede olduğumu görüyorum büyük bir konser bu ve binlerce yüzün bana baktığını görüyorum. Konser benim konserim ama haberim yok... Gitarımın tellerine dokunuyorum, o tını kanatlanıp insanların üzerinde dolaşıyor. Her dokunuşum yeni bir tanesini çıkartıyor ortaya. Tanıdık bir melodi, hatta en sevdiklerimden. Bekliyor herkes şimdi başlamam lazım sözlerine... 

Bekliyor, bekliyor, bekliyorum....

Uyanık.

22 Ekim 2021

18 Ekim 2021

Gülücük

:) Ne çok anlam çıkıyor bu iki karakterin yan yana gelmesiyle... Olumluya, olumsuza, neşeye, hüzne, herşeye gider sonuçta... Uyanık.

14 Ekim 2021

Akşam

Akşamın bir vakti oldu ve anarşist ruhum başıboş kalmış yine ayaklanıyor... Yakıp yıkasım; olana, olmayana derin isyanımı haykırasım geliyor ara ara. İflah olmaz tavırlarıyla karşılaşıyorum içimde büyüyen nedenlerimin. Hem niyelerin arkasına sığınan niçinler çaresiz. Birbirini tamamlayan legoların kaybolmuş yarısı gibi sessizim karanlık gökyüzü altında... Soğuk; titreyen gönlümü içinden çıkılmaz bir hale getiriyor, titreme nöbetlerim kesintisiz... Binlerce kelime dolanıyor etrafımda yine yalnızlığıma inat. Şuan sihirli bir değneğe ne çok ihtiyacım var, her duyguyu yazıvermesini emredeceğim. Hatta yazmaktan daha önemli emirlerimin de listesini vereceğim... Gece... Karanlığın ortasında yanan sokak lambası, Duvarda ki gölgemle oynayan çocukluğum, Baharda açan çiçekler kadar taze gülücükler, Bozuk harflerle yazdığım anlaşılmaz kelimeler. Başımı döndürenler, başımda dönenler, Dönmeyenler. :( Uyanık.

O an

Ne sıcak bir an... Saniyeler duruverse sebepsiz, Dünya alsa başını gitse hiç ardına bile bakmadan, Hiç varolmamış gibi, hiç tanınmamış gibi, başka kimse yok gibi... Elimi uzatsam cennete dokunacak hissi, büyüleyici koku ciğerlerimin en ücra köşelerine doluyor. Yumuşak ruha dokunan bir ses yankılanıyor kulaklarımda. Büyük bir enerji içerisinde yoğruluyorum resmen Tel tel güneş ışıklarının göz alan parıltısı. Ahengini koruyor her sallanışında. Şaşırtmıyor beni bu, sonuçta o güneşin kızı... Sanki ben; ben değilim... Binlerce sensör milyonlarca algılama cihazı bağlamışlar üzerime de dünyanın en zor testine tabi tutmuşlar ama benim haberim mi yok hissiyatındayım. Duymuyorum, görmüyorum, kokusunu almıyorum da sanki içimde hissesiyorum,,, her hücremde bıraktığı huzur, mutluluk delice alarm veriyor. İstesem olmayacak ve açsam gözlerimi uyanacağım hatta yüzlerce kez uyandığım bir güzel rüyanın ortasında olduğumu düşünüyorum yine. O an tel tel güneş ışıklarının göz alan parıltısı. Doğru ya sonuçta o güneşin kızı... Beni; benimle birlikte bu odada olan herşeyi farklı bir boyuta, faklı bir zaman dilimine ışınlasalar. Geçen saniyeler ardında kalan sessizlik, kaybolan ışıltı... Hayaller, umutlar ve nihayetinde gerçekler... Uyanık.

29 Eylül 2021

Aynı...



    Değişmemiş hiç; aynı bildiğim gibi, aynı ezberimde olduğu gibi... Kök salmış derinliklerden bir anda çıkageliyor karşına ve hiç tazeliğini kaybetmemiş, güneşin parlaklığıyla yarışıyor gibi halen... Lakin, ancak, ama, fakat... Rüzgarda aynı şekilde sallanan yasemin çiçeği misali benliğimi büyülese de farklı rüzgarlara aşina olmuş hali görmezden gelinmiyor elbet...

Uyanık.

23 Eylül 2021

Merhaba

Merhaba... Belki zamanla belki bir anda bu içimde tezahür etmiş durumdan uzak kalmanın çoğunlukla mümkünatı olmuyor. Hani karşında gördüğünde gözlerini kaçırırsın görmemek için oysa hayalinden kaçıramıyorsun bir türlü... Sesini duysan kulaklarını tıkamak gibi olmuyor içten içe gelen ses dalgaları. Hafızana işlemiş burnunda tüten o sabun kokusu her esintiyle ciğerlerine doluyor sanki. Tüm duyu organlarını kendine esir etmiş kurtulamadığın prangalara boyun eğmişsin gibi. Olan; olması gerektiği gibi mi, yoksa olmuşla yetinmek mi gerekli ? Olmaması gereken depremin arkçı şoklarıyla baş edemez gibi tedirgin yaşamak mı elzem şimdi... Ne bileyim nedir, ne değildir meçhullerle gizli... Bir an Raif efendinin utangaç haliyle baktığı Andreasa ya saniyenin onda birinde gördüğü o sıcak o dost bakışı tasvir edişi geldi. Ne içten bir selamlama, ne samimi duygular, ne kadar doğal bir izahat... Her defasında yeniden okuyormuşcasına tüylerim diken diken olur... Bunun bende ki tezahürü ancak bu kadardır. Selametle... Uyanık.

17 Eylül 2021

Sarhoşluk

Cüzzam olmuş yalnızlık, yaklaştırmıyor çevresine kimseyi, Sağanak halinde gelen selamlara çekilmiş setler büyüyor, Belki noksan, belki doksan, belki de yoksan düzelecek Tutkular ayyaş olmuş şiirler meze, kitaplar saki bende... Uyanık.

12 Eylül 2021

O an

O an...

Geçip gider,,,

Biliyor gibi bir his,
Yaşanmış gibi...

Suskun gözler kabullenmeyis,

Ya sözler... 

Ya sonsuzluk...

Hayal perdesininde oynayan film gibi

O an...

Geçip gitti,

Geçip giden binlerce O an gibi...

10 Eylül 2021

Şükür

Şükür tecellisine büründü ellerim kapalı gökyüzünün altında yüzüme düşen yağmur tanelerinin serinliğinde... Bana ansızın verdiklerine de seviniyorum çok istediğim halde vermediklerine de Allahım... Benden aldıklarının bana kattıklarına da seviniyorum, benden apansız alacaklarını bildiğime de... Bana her istediğimi hemen vermediğine de seviniyorum, sana yalvarışlarımı dinlemeni de, Keşkelerimin, iyikilerimle yarışmasını da seviyorum, hayırlısının senden gelmesini de... Uyanık.

09 Eylül 2021

Baki

Yüküm ağır, yolum uzun, sitemlerim bol, sabırlarım sınırlı Günler hızlı, havalar soğuk, tebessümler soluk, kırıklıklar baki... Uyanık.

03 Eylül 2021

Sadri

Yaa !!! Madem ki hepimiz günün birinde çekip gideceğiz, O halde bunca matem bunca kahır niçin ? Hıııı Sizinkisi matem değil zaten korku, Korku... Hayat demek ölümü beklemek demektir Az çok hepimiz denizi, yıldızları, ağaçları... İşte; Falanları filanları göreceğiz, Birçok şeyin tadına bakacağız, Sonra da ister istemez gidiyorum elveda şarkısını söyleyeceğiz... Öyleyse... Gidenin de, kalanında gönlü hoş olsun... Sadri Alışık.

26 Ağustos 2021

Neşe

Serpildi sular kaynayan toprağın üzerine, Umudu kabarttı, o anları yazdı benliğe, Gün doğumu gibi aydınlığa uzandı gözler, Neşeye gark etti neden sonra gönüller... Uyanık.

24 Ağustos 2021

Ya şimdi...

Kesilir miydi bileti ? Yeri yurdu hep belirsizdi... Gider miydi peki ? Kim bilir, bu bir gizemdi... Kesilir miydi sesi, Beklemezdim, bekleyemezdim... Biter miydi nefesi ? Sessizdi, belki hissetti... Kelimelerim yeter miydi ? İşte o kesindi bir gün sona erdi... Uyanık.

11 Ağustos 2021

Yemin

Yine yeniden ve gizliden sızıyor gönlüme yağmur taneleri. Ferahlık katan serinliği, kuru toprak üzerine düşerken çıkardığı nadide güzellikte ki sesi... Hatırlattıkları, anımsattıkları,,, Tekrar tekrar aynı güzerl rüyayı görmenin mutluluğu gibi sabun kokusunda dolan gözler. " Ah " diyorum binlerce " ah " arasına karışmasının sakıncası olmayan. Bilinse de bilinmese de; içimde olan, içimde kalan, benim, bana ait, bana özel olanlardan asla ama asla vazgeçmedim, vazgeçmeyeceğim... Uyanık.

07 Ağustos 2021

Durum

Yaptıklarımı yapanları görmek ve o anlarda hissettiklerimin ulaşılmazlarda ki kırgınlığı... Bir zaman sonlanacak olan (sanırım) ve şimdi katlanarak artan dinginliğime yaklaşmanın saf heyecanı... Anıların gizli bahçemden fışkırması gibi hüsranları yeniden ve yeniden acıyla tatmak... Sanırım ömrümce affedemeyeceklerim var... Uyanık.

05 Ağustos 2021

Sitem

Gözden ırak, gönülden de ırak olmak gerek Rastgelmek bir nimet, bazen de bir eziyet Farkında olmak ise başlı başına cinayet... Uyanık.

03 Ağustos 2021

Bahçe

Hangi kalbin gizli bir bahçesi yok ki? Hangi kalbin gizli bahçesinde gizli bir köşesi yok ki ? Hangi kalbin gizli bahçesinde gizlenen köşesinde bulunan çiçekler çürümedi ki... Uyanık.

28 Temmuz 2021

Eksikler

Bu sıcak günlere rast gelen kurban bayramının vesilesi ile yurdun birkaç güzel şehrinde birkaç gün gezme fırsatı yakaladım. Bu günlerle çok güzel anılar yerleştirdim benliğime... Bu anılarımla ilgili nacizane yazımı zor da olsa paylaştım. Bu yazımda; güzel tesbitlerim, yaşam adına değerli kayıtlarım ve şahsi fikirlerimi toparlamak zaman alsa da artık eskisi gibi kelimeleri bulmakta zorlanmadığımı farkettim. Aynı kısır döngünün çevresinde dönmenin hüznünü çok yaşamış biri olarak bu değişiklik bende ziyadesiyle memnuniyet arz etti. ( Tevazu ediyorum yanlış anlaşılmasın lütfen :)) ) Malum tatil dönüşü biraz yoğunlaşan işler yüzünden burada fazla kalamayacağım maalesef, ancak kısa bir selam verip birkaç cümle katletmek isterim müsadenizle :) Gittiğim ve gördüğüm yerlerde beni etkileyen bir çok manzarayla karşılaşsam da; bulunduğum ortamlara ait olmama, alışılagelmiş durumlar, basitlik ve boşunalık hissi de beni bir gölge gibi takip etti. Hep bir eksikliğin boşluğuyla baktım çevreme... Güneşin doğuşuna, yeşil çimlere, sahile vuran dalgalara, bazen aşkla bazen hüzünle... Beni farklı kılmaya itecek şeyler aradım yer yer... Bir anlığına gördüğüm de oldu, gördüğümü sandığım da,,, Beni cezbedecek başka bir yerin olduğuna emin, ama orasının uzaklığı yada yakınlığına karar veremeyecek kadar biçare kaldığım günler geçirdim. Nihayetinde günler geçiyor zaman akıyor ve aranan yerin neresi olduğu elbet bulunacaktır ümidini taşımaktayım. Sevgilerimle... Uyanık.

05 Temmuz 2021

O an

Bazen bize iyi gelen insanların kötü hallerini görmezden geliriz bazen de bize kötü gelen insanların iyi hallerini. Belki de görmek istediğimiz hissi kaplamıştır benliğimizi. Ameller niyetlere göre dedikleri durum, nasıl bakarsan öyle görürsün inancındayım. Hep bahsetmişimdir kum saatlerinden ve hayattan. İşte bir an koskoca hayat boyu o binlerce kum tanesinin içinde birkaç adeti sürecinde ki o an, yaşadığın en keyifli an olabilir... Hayatın tesadüfleri ve çekim merkezleri bir elin kaç parmağı kadar olabilir ki ?... Uyanık.

02 Temmuz 2021

Gece

Farkında değilim yine saatin. Yazmaktan ağrıyan parmaklarım isyan etmese; ne uykumun emirlerine riayet edeceğim, nede içime dolan bu kahve isteğinden haberdar olabileceğim. Sabah kahvesini oldum olası sevmişimdir. Tamam kabul ediyorum sabaha birkaç saat var ama olsun ben erken kalkan çok kahve içer mantığını daima benimsemişimdir. :) 
Yaz aylarını, açık gökyüzünü ve yıldızları seyretmeyi severim. Onca mesafelere rağmen yanımda olmaları hep hoşuma gitmiştir. Sessiz gecelerde hem bana eşlik ederler hem beni sabırla dinlerler sadık bir dost gibi...
Onların bu halleri beni yazmaya, yazdıkça paylaşmaya, paylaştıkça saf bir mutluluğa iter.
Bu yaz yine çok beraber olacağız gibi görünüyor. Belki burada belki buraya çok yakın bir mekanda...
Görüşmek ümidiyle. Uyanık.

Uyanık. 

01 Temmuz 2021

Süzgeç

Müteessirim... Sebepsiz nedenlerle dolu cevapsız niçinlerin arasında, kayıtsız burukluğumla gürültülü çevremin aksine sessiz sedasız mütessirim. Uyanık.

30 Haziran 2021

İzahat

Kelimeleri itinayla seçmeyenlerin zaferlerine tanık oluyorum çokça... Başarmalarının yegane bir sebebi olmadığı gibi bu durumun ihtivasında ki şansa sahip olduklarından bile habersiz oluşlarına alıştım artık. Beni esas etkileyen, mütemadiyen kendilerinin de farkında olduğu gibi bu konuma gelişlerinin kendilerine has bir yetenek içermediğinin bilincinde olmalarıydı. Bilinen bir gerçekti ki zafere ulaşmaları onların becerisine sahip değil de diğerlerinin mücadele etmemeleriydi. Bir nevi fırsatı değerlendirmiş, bir nevi bu düzensiz kelimelerle mücadele etmek istemeyenlerin kenara çekilmesiyle boşluğu doldurmalarıydı. Kendi küçük dünyalarının kahramanı olmuş hallerini seyretmenin bende bir etki yaratmadığını ve artık hiç ilgimi çekmediğini farkettim. Bu durumdan ne keyif alabiliyordum nede üzüntü. Acıma hissim bile yoktu kendilerine karşı. Donuk renklerle bezenmiş ne olduğunu anlayamadığım ve yapanın gayet umursamaz şekilde haraket ettiği kullanılan değersiz ve önemsiz aletlerle oluşturulmuş alelade bir resmi göz ucuyla izler gibiydim. Çevreme karşı çok adil olmadığımı düşündüm ve haddim ve hakkım olmayacak düşünceleri ve davranışları sergilediği hissettiğim bile olm uyordu artık. Pervasız hallerinin tarifi pek mümkün gözükmüyordu neticede. Bu gidişata ne yön verebilmek nede yol verebilmek elimde olmayan bir etkendi. Kaf dağında gördüğüm insanların hallerine bakarken kendimi asla görmediğim, görmemeye çalıştığım o meçhul yüksekliklerin baş döndürücü etkisini hissetmedimde değil hani. Bana ne amaan diyecek kadar bile ihtimam gösteresim gelmiyor bazen. Anlayamadığım ve anlaşılamadığım her yerden koşar adım kaçasım geliyor artık. Ne kendimi izaha yeltenmek, ne haklılığımı savunmak, ne de bişey yapmak gelmiyor içimden. Çevremdekileri kurgularıyla birlikte gerçeklikten uzak hayalleriyle yaşamaya bırakıyorum. Uyanık.

23 Haziran 2021

Hava

İşte yine o kuru öksürüğe tutulmuş gibi çıkan kelimelerin rüzgârını hissediyorum ateş basmış yüzümde. Oysa iyiydi herşey, sakindi gökyüzü, durgundu düşüncelerim, hissizdi benliğim. Oysa iyiydi, oysa bana iyi gibi gelmişti... Ne zaman bişey yok böyle iyi, kafam rahat diye düşünsem illa bi çapanoğlu çıkageliyor işte ne yaparsın... Basık hava çok kısa önce sardı kapısı kapalı da olsa odamın her bir yanını. Bu hava; uykunun en derin anında yaklaşan kabusu hissedip uyanmak isteyen ancak o korkulu anı da yaşamadan gidemeyeceğinin bilincinde olmanın hissini verir. Bu hava; çaresizce hayatının son anlarına gelmiş, celladına teslim olmuş bir idam mahkumun bekleyişini yansıtır sıkıntılı yüreğime. Abartı mı diyeceğim benim bu durum yoksa her şiirin her insan da farklı bulutlara uzanması gibi bir durum mu emin değilim... Aslında farklı izah edilebilecek olsa da anlık hissedilen, belki kelimelere yerleşemeyen göz kırpmaların eseri diyeceğim geliyor. Hatta diyorum da. Saniyenin bilmem kaçta birinde aklıma gelen ve hissettiğim o duygu serisini günlerce anlatsam da bitiremeyeceğimden eminim. Abartı konusu herkesde böyle midir diye yinede kendimle bir kısır döngü çelişkiye giriyorum her zaman ki gibi... Geçenlerde bir manzara resmi dikktimi çekti ve birkaç kişiden yorum istemek gafletinde bulundum. Bakmanın görmekten farklı olduğunu, görmenin bile gözlerle alakası olmadığına bir kez daha şahit oldum. Kimsenin zekasına, aklına fikrine laf söylemek değil amacım ama herkesin farklı bakış açısı olduğunu o an hissettikleriyle, benimsediklerinin çeşitliliği şaşırtmadı beni. Kimseyi yargılayamam benimn gibi düşünmüyor benim gibi görmüyor diye ama insan da biraz görür yani ne bileyim. Farklılıkları dile getirecek o kadar konu yaşanıyor ki çevremde her biri farklı bir yazı dizisi olur bende. Ah ben yine daldım derin derin işlere, halbuki söz vermiştim kendime... Neyse... Gelelim güne gelelim günümüze, kaldığımız yere. Basık hava çok kısa önce sardı kapısı kapalı da olsa odamın her bir yanını. Bu gibi durumlarda içim de tarifi güç bir durum oluşur bende... Çok sürmedi bu bekleyiş durumu, gürleyen gökyüzü duyurdu bundan sonra gelenleri bize. Yine yağmur yağıyor gün ortasında güneşten eser kalmamış topraklara. Neyin öfkesini taşıyor bu bulutlar ? Hiç de azınsanmayacak bir fırtınanın fragmanı gibi gösterdi doğa kendini. Korkutmadı değil bu çaresiz bekleyiş zamanları. Hele düşen yıldırımlar, parlayan gökyüzü ve gürleyen bulutlar... Hiddeti farklı oldu bu sefer yağmurun sanki. Her damlanın nedir bu acelesi. Devam edecek...

18 Haziran 2021

Uzun bir şiirin altına imzamı atıp bir miktar huzura ulaşmanın keyfini yaşıyorum.

15 Haziran 2021

Velhasıl



Günlerce, aylarca, yıllarca ezbere bilinen, bir çok kez tekrar görebilmenin, aynı rüyaya devam edebilmenin umuduyla yanmış dudaklarına aldırmadan, gecenin bir vakti susuzluğa razı gelip gözlerini sıkı sıkı kapatıp dudakların o ince birleşme yerini görebilmenin arzusu yanında; şimdi bir adım bile kalmamışken saniyenin binde bilmem kaçında o kirpiklerin inip kalkmasını seyrederken sabredebilmek tarifsiz güç istemez mi ??? Kaçmasa, uçar adım uzaklaşmasa bu büyülü zaman diliminde kendinde nasıl kalabilir ki insan sorarım size ? Zor ama bu içine has durumun ehemmiyet verdiğin, hülasa içinden sökemediğin her şeyin sessiz çığlığını, sadece aynaya baktığında yüzünde görebilmek de hüzünlü... 

Velhasıl...

Uyanık.

14 Haziran 2021

Nasıl

İçimde bir yerde ansızın bir sızı. Görmese gözler, duymasa kulaklar, gelmese akla, belki geçecek ama böyle olunca da bu kadar zaman kumları dökülse de üzerine, acıta acıta bilmiyorum nasıl geçecek... Uyanık.

31 Mayıs 2021

28 Mayıs 2021

Döngü

Aynı döngü her gün her sabah yine, yeniden başlıyor... Ne zaman son bulacak, ne zaman nihayete erecek artık yeter biraz huzur gelsin. Dinsin, artık yeter bitsin, artık yeter çıksın gitsin, içim rahat etsin... Uyanık.

19 Mayıs 2021

Neticeler

19 Mayıs anısına... Kabullenmek en büyük erdemdir cümlesinin bütünlüğündeyim bu bahar aylarında... Herkes gibi benim de hatalarım olmuştur çoğu zaman ama ben bir insanım ve hatalarımla varım sonuçta... Nasıl başarılarımın arkasında duruyorsam, hatalarımında mümessili benim. Nasıl başarılarımın sebepleri ve bahanelerini görmezden gelip bencilce kendime mâl edebiliyorsam, hatalarımın da tamamen kendime ait olduğunu kabul ederim. Kaytarmadan, kurtulmaya çalışmadan ve samimiyetle... Bu olumlu ve olumsuz durumlardan, bu durumlarda geçen zamanlardan çıkmış o kadar fazla değişken mevcut ki ! Mesela !!! Ders aldıklarım oldu, almaya vakit bulamadıklarım da. İyi ki yapmışım dediğim şeyler var, aynı zaman da keşkelerim de... Engellemek istediğim başlangıçlar da var. Unutmayı yürekten dilediğim kişi ve zamanlarda. İyikilerim var, unutamadığım ilk adımlarım, daima gözümün önünde duran mükemmeller var... Unutamadığım ama zamanla unutacağım hatrı sayılır dostlarım var. Tanısaydım unutulmazlarım, tanınsaydım unutulmayacaklarım var... Hayatımdan aylar, seneler çalan insanlar var... Ömrüme ömür katan, nefesime nefes, yüreğime ferahlık verenler var... Hafızamdan silmek istediğim görüntüler, silemediğim sözler, duymamış olmayı dilediğim kelimeler var. Ben demiştim demenin hiç bir faydası yokken yine de birilerinin gözüne sokmak istediğim gerçekler var. Akıl bali oldukça devam edecek özlemlerim var ve her şeye rağmen yine yeniden her sabah hasretle hatırladıklarım var Kulaklarımda yankılanan seslerin yanında bir daha hatırlayamayacaklarım var. Bilerek, isteyerek, sebepsiz yere boşvermedim, unutmadım, vazgeçmedim, sebepsiz yere halen içimde birçok şeyleri de beslemeye devam etmedim, etmeyeceğim... Ben yalnızca nasıl kendimi bulabilirim, bulduğım zaman bulduğum şeyin ne olduğunu nasıl anlarım, anlarsam eğer bu kendim ile ne yaşabilirim sorularına bir takım cevaplar aradım. Bulduklarım da oldu halen aradıklarımda. Hatta ne aradığımı bilmediğim zamanlarda... Bu hengamede yanımda olanda oldu karşıma çıkan da. Herşey gibi beni ben yapan, beni bu günlere getiren, beni bu günkü halim olmama vesile kılan iyi kötü her basamağa sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Bir kısım boşvermişliğim, unutmuşluğum, vazgeçmişliğim, elimden gelmediği durumlarda zamanı heba edişim, bir hastalık değil sadece tedavinin yan etkileridir. Esefle... Uyanık.

29 Nisan 2021

Olgu

Anlamak bir hastalıktır demiş düşünür... Farkında olmak ve bu farkındalıkla yaşamak işkence gibi olsa gerek. Hüzünlü bir durum açıkcası hayaline gelenler...Zamanın önemsizliğinde; içinde bir yerlerde yer etmiş şahsına münasır özel bir olgunun silinmediğini farketmek, görmezden gelmeye çalıştığın herşeyin tekrar gün yüzüne çıkmasına sebep oluyor. Ve bu durum malesef insanı derinden sarsıyor. Unutmuyorum ve artık unutmayacağım... Uyanık.

23 Nisan 2021

Ne yapardım ?

Gözünün önünde olan duyduğun, bildiğin ne varsa korkutur belki de mutluluktan uçurur seni. Derin izler derin yaralar zaman alır iyileşmeye... Bugün bir cümlenin derin hissiyatında kaldım. Basit bir cümle kisa ve bir o kadar uzun. Sen olmazsan ben ne yapardım... iyisiyle kötüsüyle bizi biz yapan bize her koşulda tecrübe sağlayan her kim varsa bir amaç uğruna katıldı hayatımıza. Kimi yüzeysel dokundu kimi en derine yerleşti tüm azametiyle. Bizi biz yapan bize az yada çok her türlü dokunan insanlar değil miydi... Sizin birilerine söyleyidiğiniz - "Sen olmasaydın ben ne yapardım..." cümlesini birileride size söylüyordur eminim. önemli olan bu cümleyi karşılıklı söyleyebilmek, karşılıklı hissedebilmek değil midir...? Uyanık.

22 Nisan 2021

Sahne

Gönlüme yine düşmedi bahar serinliği, maskeler altında gizlenen hüzün var... Farklı dünyaların oyunu sahnede oynanırken neye, nasıl inanacağını şaşırıyor insan... Uyanık.

08 Nisan 2021

Rutin

Ne gizliyorum yazdıklarımı, ne de herkese gösteriyorum... Kimse için de yazmıyorum artık düşüncelerimi... Belki ileride şu halimden daha da yaşlı olduğumda bu günlerde yazdıklarımı okur ve okudukça yazmaktan aldığım zevki tekrar anımsarım düşüncesiyle yazıyorum. Bu; geçmiş zamanın tekrar canlanması beni ziyadesiyle mutlu edecek kanısındayım. Çünkü geçmişte yazdığım yazılardan bazılarını okurken yüzüme bir tebessüm yayılmıyor değil hani. Gelecekle ilgili çok fazla ön yargılı olmadığım ve genelde birçok ihtimali düşündüğüm için genelde beklentilerimi de fazla yükseltmemeye çalıştım. Yada inceden içime işlemiş bu beklentilerimin farkında olmadığım için ben öyle düşünüyorum. Kişisel tecrübelerim neticesinde kimseye bir ispat zorunluluğum olmadığı gibi kimseyi inançsız da bırakmak istemedim... Biliyorum ki hayatta bir adım attığımda daha mutlu olacağım zamanlar olmadı değil ve halen de mümkün olabilen yerler olsa da o adımları atmayı bir türlü gerçekleştiremedim. Bunlar için belki destek gelmedi, belki bir heyecan hissetmedim belki de o adım için yolum kapandı... Ne olmuşsa olması gerektiği için olmuştur ve binlerce keşkenin; bazen üzdüğü, bazen kederlendirdiği, bazen de inceden hayıflandırdığı zamanlar olmamış değildir hepinize olduğu gibi elbet. Rutin hayatımı akışına bırakmış, bedenimin küçük çalkantılarda birlikte aheste ilerleyişini seyrediyorum bir köşede... Hani derler ya " Başını sokacağın küçük bir ev, karnını doyuracağın bir gelir kaynağı ve sevgiyi paylaşabileceğin, seni senden çok seven biri olsun yanında, hayat bundan ibaret diye " işte o mertebede gezen bir düşünce içerisindeyim artık. Biraz deli dolu görünümlü uysal ev kedisi sessizliğinde. Yine de çok keşke demeden halimize ahvalimize sonsuz şükürler tecellisiyle... Sevgilerimle. Uyanık.

02 Nisan 2021

At gözlüğü

Neden niye niçin olduğunu anlamaz ki çoğu insan. Yapar kendi yorumunu en acımasız benliğiyle, hiç empati kurmaz mesela... Kendi algılarından, kendi bildiğinden ve kendi düşüncelerinden fazla bir yol katetmez, bildiği, gördüğü odur ancak. Küçük dünyasının büyüklüğünden bahseder at gözlüğü takmış şekilde. Hani her koyun kendi bacağından asılır dedikleri durum var ya işte yaptıkları da yapmadıklar da nihayetinde kendine... Herşey göründüğü gibi olmayabilir bunu unutmamalı...

12 Mart 2021

Stres

Koşarak varamadığım o özlem duyduğum yere gitmek istemiyorum şimdi, yılgınım, yorgunum, dargınım... Uyanık.

Odam

Bir başıma oturuyorum odamda... Kapalı kapımın üzerinde bulunan camdan gördüğüm kadarıyla tatlı bir koşuşturma içerisinde insanlar yada bana öyle görünüyor. Boşu boşuna gezmenin çok çalışılıyor gibi göründüğü bu zamanda herşeyin gösteriş olmamasını umut ediyorum. Birisi geliyor birisi gidiyor hiç durmak yok önümde uzanan meydanda. Sesler hiç kesilmiyor, bazen bir caraskalın sireni, ince tonda bir metal silinidirin çınlaması, bir hava tabancasından hızla çıkan havanın sesi... En olmadı klimanın fan sesi dinmiyor sessizliğe ihtiyaç duyduğum şu zamanda. Sakin bir müzik açıyorum ısınmış odamın yalnızlığına. Siliyorum herşeyi; odamın dışından bana bağıran kalabalığı, gözüme gözüme koşturan ışıkları ve tüm dünyanın ısrarla " kaçamazsın, benimsin, sen bu karmaşaya aitsin " demesini görmemeye çalışıyorum. Bahçede uzanan bakışlarım, çam ağaçlarının raks edişinde kalıyor. Tahmin edebiliyorum rüzgarın şiddetini. Güneş var, odam sıcak ancak dışarısının inanılmaz soğuk olduğunu kısa bir süre önce bu esintiye karuz kaldığım derecede eminim. Nedir bizi bu hengamenin içerisinde koşuşturmaya iten sebep ? Az çok belli bir durum bu. Yaşamak için bazı bazı. Her günün sabahında işe gelmek için bunca yolu ne için çekiyoruz durmaksızın ? Nedir hayattan beklediklerimiz nedir hayatın bizden beklediği ? Hep aynı durum hep aynı gidiş hep aynı bencillik... Devam edecek...

24 Şubat 2021

His

Artınca içe dolan o mutluluk dalgası paha biçilmez oluyor ve ne kadar yer kapladığ, ne kadar önemli hale geldiğinin farkına varmıyor insan ama eksildiğinde nasıl bir his yayılıyor,,, anlatılamaz... Uyanık.

10 Şubat 2021

Sınırlar

Herşey biter bir gün... Aklımızın sınırlarını zorlayarak düşündüğümüzde, başlangıcı olan herşeyin bir sonu geleceğini idrak edebilmeliyiz tabiki haddimizi aşmadan. Kimi sakince, kimi uzun uzadıya, kimi hüzünlü, kimi mutlulukla,,, Sabırla, erdemle kabullenilmiş yaşamın çaresizliğinde izleriz güneşin batışı gibi geçen süreyi. En önemlisi kimsenin sevgisine ve hoş görüsüne güvenip onun tahammülünü zorlamaya da gerek duymadan... Çünkü birçok şeyin tadı çıkartılır; mutluluğun, huzurun, sevginin ama sınırları sınanmaz, sınanmamalı,,, zorlanmamalı... Uyanık.

01 Şubat 2021

Eski

Yeni bir hafta yeni bir ay ile bütünleşti, eski beni eski haftada eski ayda bırakarak... Amaaaa yine de içimde, ama yinede aklımda, ama yine de kalbimde, eski benden kalan taşıdıklarım var... Uyanık.

15 Ocak 2021

Kitap



    Off ki hayatın keşmekeşi,,,

    Off ki tadımız, tuzumuz, hayallerimiz,,,

    Off ki hissettiklerimiz...

    Yılgınım... Yine buralardan birer birer uzaklaşmış kelimelerim nedense,,, Niye tutulmuş gibi kalıyorum bazen anlamış değilim. Ruhsuz, hissiz değilim tabii ki,,, olmadığımı da herkes bilir,,,
    İçimde; günler, haftalar, aylardır sükuta gem vurmuş düşünceler hakim... Elbet içimde ki misafire sonsuz hürmet bizde sessizce... Bu günlerde okumayı yeniden keşfediyorum sanki... Okumak derken yazarın kelimelerle anlatmak istediğinden bahsediyorum. Yeniden okuduğum ama gerçekten çok büyük haz aldığım birkaç kitabın dalgasında sürükleniyor gibiyim. Anlamlarını derinden hissettiğim kelimelere gün geçtikçe daha sıcağım, daha ilgiliyim. Belki yaşın ilerlemesinden mütevellit bir durum olsa gerek belki de iç dünyamın boşluklarını daha bir tamamladıklarından, belki de birkaç kitap yazdıktan sonra yazarları net anlayabilmekten dolayı bilemem ama keyifli durum açıkçası, biraz da hüzün verici...

    Okumayı oldum olası sevmişimdir. Dış görünüşe pek takılmadığım için bazen bir kitabın ismini ve kapağını gördüğümde daha önce okuduğumu anımsayamadığım olmuştur ve bu aralar bu daha fazla olmaya başladı gibi. Bu ara boştayım. Sanırım daha önce okunması gereken kitaplar listesinden seçip okuduğum ve cahilce sırf okumuş olmak için okuduğum kitaplara göz atıyordum bu can sıkıntısından. Her daim gözümün önünde olan ancak okudukça zihnimin farklı yerlere yollandığı birkaç kitabın sayfalarına baktığımda aslında hiç okumadığımı fark ediyorum. Rastgele açtığım bir sayfasında okuduğum cümlelerin içinde kayboluyorum resmen. Daha önce anımsayamadığım bir dinginlik hissi yayılıyor kabullenişler içinde. Belki anlatılmak isteneni daha iyi kavrayabildiğimden belki artık herşeyi bir kenara bırakıp saf huzura ulaşmak isteğimden...
Şu bir gerçek ki okuduğum kitaplarda artık bir izleyici statüsünde olmuyorum, olamıyorum... Yeri geliyor tüm hengame içerisinde soluksuz koşan bir kahraman, yeri geliyor olaylar içerisinde hiç alakası olmayan bir ağacın yaprağı oluveriyorum... bir bakmışsın ılık rüzgarın kirpiklerimde sörf yaptığı bir tepede güneşin batışını seyrediyorum... Bir bakmışsın en karanlık sokaklarda soğuk kaldırımlara düşen bir yağmur tanesi oluveriyorum... O an neyi istersem neyde mutlu oluyorsam, nerde olmak istiyorsam ordayım. Bu bana gerçekten çok büyük haz veriyor. Yine de başka bir yerde olamadığımın burukluğu kalıyor bir yerde... O da her zaman olduğu gibi kısmet ile kader tecellisinde...
Kısaca bu sıra kitapların dalgasındayım okyanusta sürüklenen bir sal gibi,,, ve umarsız gidiyorum sessiz, sakin bir o kadar içinde dolu dolu yaşayan Raif Beyin peşi sıra...

Uyanık.