25 Aralık 2023

Gülüş




    Gülüşünden öperim diyordu şair... Onun gördüğünü, onda hissettirdiğini, ne de güzel kelimelere aktarıyordu. Samimi, içten, doğal... Ruhuna dokunurcasına hissiyatlı... Anlamlı halinin yansımalarında dünya. Ruhun yüze ve gülüşe yansıması gibi kalabalıklarda uzanmak huzura... 
Sevgi ve muhabbetle...

Uyanık.

22 Aralık 2023

Hisler

 


    Kaç bin gün olduğu gibi yine gecenin sükut kaldığı zamanların sonundayız. Saatler; sabahın yaklaştığını gösterir konumunu almış. Şehrin tamamına yakını uyku halinde olduğuna eminim. Çok az insan işlerine güçlerine hazırlanmaya başlamıştır, kimileri de gece vardiyalarının bitmesini dört gözle bekliyorlardır diye düşünüyorum. Dünyaya gelmenin çalışmaktan ibaret olmadığını herkes bilse de günün şartlarından çalışmaya mecbur bırakılan milyonların hali ortada. Hayat zor ve günden güne de zorlaşmaya devam ediyor. Dünyayı önemseyenlerin, sorumluluk sahibi olanların, mecburiyetlerin izinden gidenlerin içler acısı haline üzülmüyor değilim... 

    Sonbaharın son zamanlarında geç kalmış yağmurlar yerleri ıslatmış, tabelaların, sokak lambalarının trafik ışıklarının yansımalarıyla kör karanlığı aydınlatıyor... O huzur verici yağmurun ince damlaları düşüyor bir müddet sonra dolacak yollara parlayarak. Nasıl bir toprak kokusu doluyor içime... Nemli hava üzerime siniyor, kendisine eşlik ettiğim için kucaklıyor adeta... Üşüme geliyor yataktan yeni çıkmış sıcak bedenime,,, Her ne kadar girmek istemesem de balkondan içeri kaçıyorum.

    Stor perdenin ipini çekiştiriyorum duvarı kaplayan penceremde ki. Nefesimin camda oluşan buğusunu siliyorum. İncecik cam parçasının her şeyi nasıl da değiştirdiğine şahit oluyorum bir kez daha. Görmek istediklerimiz, duyduklarımız, hissettiklerimiz... Ardını görebilsek de tek duyumuzun bizi ne derece etkisiz kıldığını, hayatta doğruyu görebilmenin, hissedebilmenin, duyabilmenin birden çok sağlamasını yapmamız gerektiğinin en güzel ispatı olmuyor mu şimdi ? Sanılarımızın ve zanlarımızın bizi birçok yanılgıya düşürebileceğine ikna olmak bu kadar zor olmasa gerek... Görmediğimizde, duymadığımızda yok olmuyor her şey.  Farklı düşüncelerle zamanın kendi çevremizde ki yanılsamalarını izlerken bir çok insanın yaşadıklarını zuhur bile edemiyoruz. Kimlerin içlerinde ne duygular doluştuğunu, aynı manzara da olsa kimlerde ne izler bıraktığını anlamamız hiç de mümkün değil. Konuşarak bile anlaşamayan insanların içinde kalıyoruz maalesef... Nadide güzel insanlara keşke bir dokunuşla içimizdekileri, hissettiklerimizi aktarabilseydik...


Günaydınlar...


Uyanık.


10 Aralık 2023

Papatya

 


    Kurumuş gül yapraklarıyla toprağı kapanmış bahçemin orta yerinde zamansız açan papatyayı seyrediyorum. Ne sonbaharın soğuk gecelerinden haberdar, ne de aralık ayının son yarısına girdiğimizin farkında. Merhaba demenin en güzel haliyle karşıma çıkmış savunmasız haliyle gülümsüyor. Canlılığını kaybetmiş doğanın ortasında tüm renklere meydan okurcasına beyaz küçük yapraklarıyla olmayan güneşi arıyor. Ne büyük cesaret,,, savunmasız incecik boynunu yerlere dökülen yapraklar arasından uzatmış. Zamanın acımasızlığından, rüzgarların onu kıracağından habersiz henüz. Ne de güzel gülümsüyor masum masum. Tanımadığı hayatın meşakkatlerinden habersiz olması bir tarafa, vaktinden sonra gelen hayata uyanışının hüsranını da yaşaması an meselesi. Merhabasına karşılık verirken içimi bir miktar hüzün de kaplamadı değil hani. 

Neydi onun bu zamansız merhabası. Bu onun için miydi yoksa karşıma çıkmasının bir anlamı mı vardı ? Her şey tesadüf mü ? Yazı mı, kader mi ?

Uyanık.



08 Aralık 2023

Merhabalar

 


Merhabalar...

Yağmurla başlayan günün ilk saatlerinde güler yüzlü insanlarla karşılaşmanın keyfini hepinizin yaşamasını isterim. Güne mutlu ve huzurlu başlamanın keyfi başka nerede olabilir ki...

Gününüzün mutlu geçmesi dileklerimle...


Uyanık.

02 Aralık 2023

Gölgeler

 


Merhabalar...

    Tatil günü kıvamında bir güne başlayalı fazla olmadı. Tatil kıvamı derken hafta sonlarını benim için kaliteli zamanlar geçirmek için bir fırsat olarak düşünürüm. Daha sakin bir iş, daha durağan bir tempo, mukayeselerin ve değerlendirmelerin bol zamanı... Tabii bu konuda başarılı mıyız o tartışılır bir konu... 

    Takvimlerin kışa girdiği ama mevsimlerin bunu pek umursamadığı günleri geçiriyoruz. Yaz mevsiminden bunalan insanların hasret kaldığı serinlikler... Bir miktar soğuğun tenimizde; özellikle sabah sıcak yataktan çıkıp balkondan yıldızlarla dolu karanlık gökyüzüne bakarken hafiften titretecek seviyede serin olmasından bahsediyorum. Yanıp sönen sokak lambaları; görünmeyen araçlara ve yayalara yol vermekle meşgulken aynı zamanda geceden çiseleyen hafif yağmurdan ıslanmış boş caddelerde parlıyordu. Başımı döndüren toprak kokusunun beşinci kata hücum edercesine gelmesi bu günkü ilk savaşıma mağlubiyetle başlamama neden oldu. Bu durum benim tüm negatif enerjimi yok etmişti. Huzurla ilgili binlerce resim karesinden birini daha benliğime işledim sevgiyle... İçime derin derin çektiğim soğuk ve temiz havayı ısıtarak bıraktım dünyanın umurunda olmadan. Görebildiğim sakinlikten kimin haberi vardı, haberi olanların da ne kadar umurundaydı... ? 

    Hızlı ilerlemesinin farkında olamadığım zamanın sinyalleri geliyordu içerde ki telefonumdan. Bu alarm; evden çıkma zamanımdı ve ben geç kalıyordum istemeden. Hayat; her ne kadar hızlı olsak da ne kadar acele etsek de her zaman geç kalacağımızı bizi hep göstermiştir zaten. Yine de alışamadık, yine de alışamayacağız... Çabucak giyinip beni bekleyen sürprizlere doğru ilk adımlarımı attım. Gecenin karanlığında ezanların sessiz caddelerde yankılandığını duydum apartmandan dışarı çıkarken. Soğuk; yüzüme yine şefkatle dokundu ve ceketimin yakalarını istemsizce kaldırdım boynuma doğru. 

    Pozitiftim ve günün ilk anlarında topladığın bu enerjinin gün sonuna kadar yeterli olacağından emindim. Her zaman olmasa da bunu birçok kez tecrübe etmiştim. Yine de hayatın bizim için hazırladıklarıyla yüzleşmek için sokak lambalarının aydınlattığı ıslak kaldırımlarda yürümeye başladım. Geceye uyanan gökyüzünün laciverte dönüşü altında bir gölge gibi süzülerek ilerledim kaderime...

Sevgilerimle.

Uyanık.


29 Kasım 2023

Günaydınn


Bir göz görüyorum sağ tarafta ki bulutların üzerinde benimle gelen beni takip eden...

Uyanık.

24 Kasım 2023

İstanbul

 


    Hey gidi koca İstanbul...

    Daha kilometrelerce yol varken körfezden gelen tuzlu deniz kokusunu almaya başlamıştım bile. Serinliğinden bahsetmiyorum zaten, yüzüme şefkatle dokunan, başımı döndüren...

    Uzun yılların tanışıklığıyla, havasını derinlemesine soluduğum belki kaç bininci özlemini yaşıyorum şuan. İki sevgilinin kavuşması misali gözlerim parlıyor beyaz fosforlu yol çizgilerinde yansıyan sokak lambalarıyla... Her bir çizginin saniyeden hızlı hareketi beni hipnotize ediyor an be an yaklaşmanın an be an ulaşmanın sabırsızlığında çırpınıyor yüreğim. Kimine komik kimine romantik gelse de gecenin sessiz saatlerinde aracın yan camında belli belirsiz aks eden siluetimin altında anlatamadığım duygular dolaşıyor. Ne çok hızlı gidip ulaşmak ne de kalıp durmak istiyorum. O anı ve o anın verdiği huzurla, kafamda sadece birkaç güzel emareyle öylece yaşamak istiyordum. Yaşıyordum da...  

    Tavanı camlı aracın üzerinden parçalı bulutlar arasında bazen kendini gösteren dolunay yıllara meydan okurcasına süzülüyordu karanlık gökyüzünde. Kendisinin parlama özelliği olmasa da adına binlerce şiirler yazılacak kadar güzel görünüyordu her ne kadar işin kahramanı güneş olsa da... Hatta  güneşin sadece gökyüzünde Ay dan parlaması da yetmiyor, körfezde milyonarca dalgada da kendini tekrar tekrar hatırlatıyordu. Yakamozlar, mehtaplar, dolunaylar... Tek bir ışık kümesinin dünyanın her yerine uzanabilmesi saf bir mucize değil midir zaten... ?

    Birkaç günlük eski dosta bu ziyaretin beni bir müddet idare edeceğini düşünüyorum. O yüzden içime çekebildiğim kadar havasını çekmek, dokunabildiğim kadar rüzgarına dokunmak ve dertleşebildiğim kadar içimi açmak düşüncesindeyim. Özlediğim o kadar çok şey var ki düşündükçe bir yenisini ekliyorum listeye... Kıvrılan yolları, rengarenk ağaçları, her yerde yanan lambaları, bir yerden bir yere koşturan insanları, trafik keşmekeşini, uzaklardan gelen ambulans sirenlerini, acı kornalarını, içinden çıkılmaz labirent şeklinde ki beton yığınlarını, bunlara inat sakince süzülen martıları, mistik tarih kokan eski yapıları, dalgalı denizi, ahenkle sallanan vapurları... Anıları, bana beni yaşatanları, arkadaşları, dostları, dost olmayanları... Öyle çok selam verilecek var ki...

    Her birine selam olsun, her birine saygı, her birine sevgi yağmurları...

Uyanık.

20 Kasım 2023

Saygı

 


    Gerekli mi peki herkesle yüz göz olmaya... 

    Bu rahat tavırdan cesaretlenen öyle kendini bilmezler var ki çevremizde.  Ağırlığınca kalabilmenin olgun davranmanın yeri her zaman ayrıdır. Belli ortamlarda ve kişilerle ki, bu halini asla suistimal etmeyecek şahıslar içerisinde yeterince çocuk olsan da bu durumun orada kalacağını tespit etmelisin her daim. Sonrası saf güven... Kişileri yalnız iken yada bir grup içerisinde iken davranışlarını gözlemlemeliyiz. Sürü psikolojisine uyan ama yalnızken iyi olan insanlar da olmaz olsunlar.

    Her durumda, her şartta olduğu gibi davranan seni sen olduğun için seven saygı duyan naif insanlara sevgim sonsuzdur...


Uyanık.

18 Kasım 2023

İspat

 


    Yaylım ateşinde kalmak gibi sanki... Bir yandan akıl diğer bir yandan kalp çekişiyor her bir dakika. İnsan hiç kendi kendini ateşe atar mı ? Atıyor bazen... Belki de hayat uçurumun kenarına itiyor kara deliğin çekimine yakalanmışcasına. Belki de korktukları başına geliyor insanın istemeden. Sürekli akıl haznesinde dolaşan düşüncelerin bir gün vuku bulacağı tutuyor işte maalesef... Tarih yine, yeniden tekerrür ediyor sanki... Bu filmi fragmanıyla beraber izledim diyorsun uzun soluklu bazen rutin bazen stresli çoğunluğu mutlu ama sonrası hüzünlü sona eren bir film... Yine de karşı koyamıyor insan bu çekime,,, olduğundan bir adım geride göremiyor kendini. Bir sokak lambasının oluş amacı gibi belki bunun için yaratıldığını düşünüyor. Bir tesadüfler silsilesi neticesinde huzur götüreceği, belki hayatına dokunacağı insanların serzenişleriyle çağrılıyor... Saniyelerin saatlere döndüğüne şahit oluyor gün geçtikçe. Yetmiyor kimi zaman, akreple yelkovanın birbirini kovalamasına darlanıyor, kalkıp durdurmak istiyor zaman geçmesin diye. Bazen de gece yatağa girmiş gibi bir an önce sabaha ulaşmayı arzuluyor. 

    Neyin, kimde, nerede, ne kadar olduğunu tespit etmek mümkün değil ki...

Olanlar, olmuşlar, olacaklar... Hangi dini ritüeli yaşıyoruz bilmediğimiz. Adını koymadığımız çocuklar gibi yeni düşünceler doğuruyoruz aklımızdan. Yaşaması yada yok olması bir muamma oluveriyor her şey... En güzeli bu an... En güzeli nefes alıp verişimizde geçen o milyon saniyeler...

Sonrası... 

Tarih hep tekerrür eder atasözünün ispatı...

Sevgilerimle.

Uyanık.

16 Kasım 2023

İnsanlar

 


    Kaçın kurası olmuş insanlar peh peh peeh :)

    Gün geçmeye görsün yeni olaylar yeni durumlar ile karşılaşmaya... Herkesin hayali bir miktar çevresinde gördükleriyle alakalı oluyor. E etkilenmiyor değil tabii ki insan yaşadıklarından. Zaman başka bir şekilde nasıl akardı ki zaten.? Gün içerisinde durduk yere kendimize meşguliyetler buluyor basit bir olayı büyüttükçe büyütüyoruz çoğu zaman. En önemlisi ise üzüm üzüme baka baka kararır durumu. Her ne kadar kendi öz iradesinden ve prensiplerinden vaz geçmese de insan bir miktar esneklikler katabiliyor hayatına. Doğru ile yanlışın farklılıklarını bariz sıralarken ve insanları bu konuda yadırgarken şimdi yüzümüze baka baka söylenen yalanlara gülüp geçer hale geldik. Üzüm üzüme derken yanlış hareketler içerinden olan insanların davrandığı gibi davranmak mutlaka kişilik ile alakalı bir durum böyle olmadık, olmayacağımızdan da eminim. Bu; sahtekar insanlara anlayış gösterdiğimiz anlamına elbet gelmiyor ancak uğraşmaya değmeyeceğine inandığımız için ses etmemeyi tercih ediyoruz. Çoğul konuşuyorum çünkü benim gibi düşünen ve hareket eden sağduyulu insanları tanıyorum...

    İyi ki tanıyorum iyi ki de onlarla karşılaşmışım. Yeni yüzler yeni fikirler yeni ruhlar tanımanın keyfini anlatamam. Hayat; bir şekilde birbirine teğet geçmesi gereken düşüncelerle dolu insanları bir şekilde rastlaştırıyor... 

    Her bireyin, her yolun, her olayın insan üzerinde olması gereken etkiyi sağlayarak, zaman içerisinde hayatına farklı yollar çizmesinde katkı sağlamasına imkan vereceğine inanıyorum ve bu tesadüflerin mutlaka gerçekleşmesi bir düzen içerinde oluyordur. 

    Kısa kesip yazımı paylaşmak istiyorum aksi takdirde yine taslaklarda sayı artması gerçekleşecek. 

Sevgilerimle.

Uyanık.

13 Kasım 2023

Zeka

 


Gözlerim zekayı aramış resmen...

Neyin farkında ki insanlar. ? Hayatlarına bir şekilde kendi kişisel meseleleri ile devam ediyorlar Kim için ne kadar önemli olduklarının farkında bile değiller... Kimine fazlalık kimine yetersiz kalabiliyorlar bu hep böyle değil mi ?


Ah be iyi hissettiren insanların çevremizde daha fazla olmasına her daim muhtacız. Bana hatırı sayılır derece zeki bir insanın saatlerce yanımda durması yetmezken başkasına iki kelimeyi bir araya getiremeyen insanlar yetebiliyor. Boşuna dememişler delilik ceza değil bir lütuftur diye :)


Uyanık.

11 Kasım 2023

Müzik

 


    Bilmem kaçıncı kez başlıyorum sonunu tamamlayamadığım yeni yazıma. Neredeyse günlerdir defalarca kez vakit bulsam da hep bir sebep çıkıyor paylaşma kısmına gelemeden. Oysa ne güzel döküyorum içimi kelimelere... Ah ben bile inanıyordum neredeyse bu söze :) 

    Aklımla kalbimin uyuşmadığı zamanlarda gözlerimi kapatıp karanlıklar içerinde gün doğumunu seyrediyorum kendi gizli bahçemde. Çevremde milyon sese aldırış etmeden koca bir dünyaya açıyorum resmen gözlerimi... Bazen bu yalnızlığımda sadece benim görebildiğim, sadece benim hissedebildiğim, içimi dolduran güzellikleri herkesle paylaşmak istiyorum,,, Oysa elimi uzatsam dokunabileceğim insanlar içerinde koca evrende uzaya serpilmiş toz zerreciklerinin uzaklıkları kadar mesafe görüyorum aramda. Her türlü insanın başka başka dünyalarına konuk olsam da eninde sonunda boşluklarda dolaşmaya çıkıyorum bir başıma... Keşke bu çıkışlarım yalnız olmasa,,, zamana takılmadan, mekana aldırış etmeden her şeyi bir tarafa bırakıp yıldızlarda huzuru paylaşabilsem yalnız olmadan... 

Ah keşke...

Yazımı diyordum yazılarımın yarım kalmasından bahsediyordum. :) 

    Sonrasında bir kenara bıraktığım yazımın devamına geçtiğimde ilk başlangıç hevesinde olduğu gibi olmadığını hissediyorum. Düşüncelerimi tekrar toplasam da yazmaya başladığım zamanda ki heyecanı alamıyorum... ya da başka heyecanlar alıyorum bu sefer başlıyorum yeni bir sayfaya yeni kelimeler bulmaya... Ve nihayetinde yine yarım bırakmaya :)

    Ben buna odaklanma sorunu diyorum kendi kendime koyduğum teşhisle. Daha önce de bu denli karmakarışık olduğum zamanlarım olmuştu. Bu seferki farklı diyeceğim ki zaten öyle olmaz mı hep. ?  Benzerlikler gösterse de tıpa tıp değildir hiç bir şey... 

Yine aylardan Kasım.. Yine dalmışım,,, aynada yüzüm ağlar,,, yine dalmışım elimde anılarım... 

    İnsan ruhuna iyi gelen şeylerin başında, her daim ulaşılması mümkün olan, en önemli temel taşlarından birisi müziktir... Günü, günleri, saatleri değiştiren, sözlerdeki şefkati o akustikle kulaklardan içimize dolduran neşelendiren, hüzünlendiren, sevdiren, yegane vazgeçilmezimizdir müzik... 

    Anladınız siz yine,,, ben; başka sayfalarda, başkalarının düşünmediği ayrıntılarda olmaya gidiyorum... Kalın sağlıcakla.

Uyanık.

09 Ekim 2023

Kanmak



    Tam da yaşadığımız bu günlere uyan mükemmel bir söz... 
Gerçi her zamana uyabiliyor olması da mümkün ama şuan inanılmaz hoşuma giden bir cümleyi söylemiş Abraham Lincoln... 

     "Bütün insanları bazı zamanlar, bazı insanları da her zaman kandırabilirsiniz. Ancak bütün insanları her zaman kandıramazsınız...

Siz; kandırılan bu bazı insanların hangisi durumundasınız düşündünüz mü ?

Uyanık.

01 Ekim 2023

Yanmak

    

    Pürdikkat dinlediğim başrol aktörün son cümlelerinden birini çok beğendim... 
    Avuçlarında mevcut formunun bir daha yerine gelemeyeceği şekilde buruşturulmuş bir kağıt parçasını gökyüzüne uzatarak seyirciye en tok, en kalın, en ciddi ses tonuyla sesleniyordu. 
     "İşte bu kağıt parçası..." 
     Sanki dünyanın en önemli malzemesini elinde tutuyordu. Başını yukarı kaldırmış kolları çok büyük bir yük taşıyor gibi titriyordu. Sanki tiyatro salonunun tavanı yoktu da gökyüzüne, belki yaratıcısına ruhunu uzatıyordu. En değerli, en görkemli, eşi benzeri yok narin bir cam eşya gibi tutuyordu. Spot ışıkların üzerine yoğunlaştığı, nefes alırken bile sessizliğini koruyan yüzlerce insanın büyümüş gözleri bu ışıkların gösterdiği kağıt parçasına odaklanmıştı. Herhangi bir yerde; hangi şekilde olursa olsun yere düşmüş olsa binlerce kişinin düşünmeden üzerinden geçeceği, önemsiz, değersiz bir kağıt parçası iken; şimdi dünyanın dönme sebebi gibi görünen o meşhur kağıt parçası...
Kanıksamak kelimesi geliyor sürekli dimağıma bu duruma en yakışan bu mudur bilemedim açıkçası ancak bu güçlü duruşu göstererek materyalin muhteviyatına bakmaksızın gerçekliğini hissettirdiğini söyleyebilirim. Hani ünlü şair William Shakespeare'in dünyaca ünlü sözleri var ya "olmak yada olmamak, işte bütün mesele bu. " dediği... Eminim şuan sahnede olan bu şekli birkaç yüz yıl önce tanınmış bir ressam resmetmiş olsa paha biçilmez bir yapıt olurdu. Yaptığı işi benimsemek ve sevmek farkı bir durum. Bunu yapabilen insanların azmi gerçekten takdire şayan bir durum bence.
    İlla ki böyle işine aşık mükemmeliyet seviyesinde kaliteli çalışmayı seven kişiler vardır hepimizin çevresinde. Her daim sevmişimdir azimli ve prensipli insanları. Hadi bu da böyle olsun zihniyetini taşıyan insanların değişmediği gibi çevresini de bu şekil hale getirmesi ne kötü bir ilerleyiş... Kendini bilen insan zaten bundan hiç bir zaman ödün vermeyerek kendini ispatlamış oluyor bir şekilde işine, evine, hayata ve kendine karşı... Konu yine maksadını hafiften aşsa da gelelim elinde yaratılış abidesi gibi tuttuğu kağıda seslenen aktörümüze... 
    " İşte bu kağıt parçası kendini koruyamadı sıcak alevlerden yandı ve bitti kül oldu. Şimdi o değişti, şimdi o eski kağıt değil artık... Şimdi o buruşuk da olsa bir kağıt olarak yine var iken artık kül oldu ve değişti farklı bir forma büründü. İşte bende yandım, bende artık eski ben değilim, ben artık ben değilim..."  diye devam ediyordu aktör...
 Ne güzel bir özet aslında,,, Yanmak... Alev alev olmadığı aşikar ortada aktörün kendi için yandığını söylemesi. Hepimiz için bu gerçeği açıklaması yerinde değil mi ? Yerine göre kelimeler, yerine göre hareketler, yerine göre de olaylar yakmıyor mu bizi ? Hepsi bir etken değil mi iç dünyamızın kabaran ateşine... Kelimeler odun, olaylar körük olmuyor mu bazen ? Netice de stresle dolmuyor muyuz ? Ne çok soru var ne çok konuşulacak mevzu... Neticede biz zamanı yakıyoruz kısaca acımadan ve her bir yeni saniye bize farklı bir kimlik oluşturuyor, farklı bir insan olmamıza olanak sağlıyor. Sevgilerimiz, hayallerimiz, umutlarımız, hayatlarımız... Yanıyoruz her an, bu günlere kadar yanarak geldik ve yanmaya da devam edeceğiz.
    Önemli olan her yanmamızla; iyi ve güzel olan hallerimiz değişmeden yanmak, her yanışta yeni bir tecrübeyle yol almak... E hadi o zaman yanalım yanabildiğimiz kadar....

Sevgilerimle...

Uyanık.

28 Eylül 2023

Günaydın

Yine aynı bilindiği gibi sabah erken kalkışlarım... 

Günün ağarmayan vaktinde herkesler derin uykularda iken sanki gizli bir el uzanıp omuzlarımdan sarsıyor beni. Serin sabahın maviye dönmeye başladığı gökyüzüne kanatlanıyor hissiyatım. Bazen ezanlara rast geliyor sabahlara karşı uyanışlarım. 

Uzaklarda gördüğüm dağların koyu silüetinde yankılanıyor Allahu ekber nidaları. Tüylerim diken diken oluyor ama serinliğin etkisi, ama her bir yerde yankılanan ezan sesinden. 
Kim bilir kaçıncı bin günlerin kaçıncı kör sabahlarında aklıma gelen uzaklarla yoğruluyorum. Ne dağlar gözüküyor nede parçalı bulutların sarmaladığı gökyüzü. Hatta bazen seslerin bile kanatlanıp gökyüzüne çıktığını beni bir başıma sessiz bıraktığını sanıyorum. Görmek istemeyen, duymak istemeyen benliğim başka diyarlarda süzülüyor istemsiz. Bu huzur verici, bu günün benim için en mahrem en şahane zamanları... 
Sanırım hayatımda sigaradan sonra en büyük bağımlılığım bu oldu diyebilirim. Ne onunla nede onsuz olmuyor işte... 

Günaydın.

Uyanık.

11 Eylül 2023

Değer


Ne mutlu sevdiğimiz, sevebildiğimiz insanlar ile karşılaşabilmek. Ne mutlu bir yerde değerli insanlara daha da değer katabilmek...

Günaydınlar...

Uyanık...

04 Eylül 2023

Sebep



    Kapalı ama yağmayan hava bunaltıcı ve kasvetli bir ortama sebep oluyor benim içimde. Yukarı koşuyor gibi bir an önce zirveye ulaşmak, nihayete erdirmek istiyorum can-ı gönülden. Yada yağsın, yağsın ki toprak kokusu sarsın ciğerlerimin ücra köşelerini...
    Birşeylere hasret olmadığımız bir an, eksik hissetmediğimiz bir gün geçmiyor bana göre. Yok yok her şey tastamam, her şey mükemmel diyen var mıdır merak ediyorum.! Hasret derken de yanıp tutuşacak derece değil elbet ama bir derin nefes alıp verecek kadar da yoğun hissettiklerimizden bahsediyorum...
Konu yine derinleşmeye başlamadan kaçayım ben işlerime ufaktan...

Sevgilerimle...

Uyanık.

29 Ağustos 2023

Bir gün



    Bir gün...
Elbet bir gün...
Bugün değil ama mutlaka bir gün demiştim bir zamanlar... Geçmiş günlerimde geçmiş yıllarımda hatta geçmiş yazılarımda bunu belirtmiştim. Nedir diyenler olmuştu,,, Unutmadığım, unutamadığım zamanların yansımalarını görüyorum ara ara... Film şeridi gibi gözlerinin önünden geçen yavaş yavaş sis bulutları arasında kalırcasına kaybolan nadide zamanlar...
    Yine yeniliyorum canlı tutmak adına ---------elbet bir gün... Bugün değil ama elbet bir gün...

Uyanık.

28 Ağustos 2023

Değişim



    Değişimi hissetmek, fark etmek, yaşamak... Düşününce neler değiştiğini anımsamak ile değişenleri sürekli takip etmek veya değişmelerine önderlik etmek... Bunu istemek yada kendini bu değişim rüzgarına teslim etmek. 
    Kendine hakim olmak ile unutmak arasında da büyük bir fark var. İradenin sağlamlığına karşı unutmanın özgürlüğü... Hangisi daha makbuldür ? Hangisi daha korkunç ?

Günaydınlar.

Uyanık.

22 Ağustos 2023

Ah keşke

    

    Varsayımlarla kuşkuların, acabalarla belkilerin bol kullanıldığı zamanları arşınlıyor insanoğlu. Bunların üzerine kitaplar yazmışlar bir zamanlar hepimizin bol bol yoğrulduğu gibi. Oysa ne gerek varmış bu saçmalıklara. Ah diyor insan keşke daha aklı başında hamleler yapsaydık daha olgun daha bilgin daha sakin olabilseydik. İçimizde bir ince sızı gibi dolanan bu olgunun yerine kimbilir nasıl yoğun mutluluklar devam ederdi.
Ah keşke...

Uyanık.

21 Ağustos 2023

Sağlık



Sağlığın üzerine hiç bir şey yok kesinlikle. Para, iş, eş, aşk hepsi boş sağlığı yerinde olmayan için...

08 Ağustos 2023

Gün sonu



    Yakıcı güneş ışığını oturduğum balkon demirlerinden elini çekmesinin ardından pek zaman geçmemişti. Derecenin kadranında milim azalma yoktu henüz. Oysa kaybolan güneşin ardından serinlemeliydi hava ancak beklenenin aksine daha basık bir ortam oluşmuştu evlerine gitmeye çalışan yüzbinlerin üzerinde. Karmaşanın en yoğun anlarına şahit oluyordu yanıp sönen trafik ışıkları. Kim bilir neler yaşamışlardı heyecanlarının peşi sıra koşturan bu insanlar. Kimilerinin aceleci halleri, kimilerinin bıkkın tavırlarıyla yorgun adımları, kimilerinin gün içinde ki yaşadıkları olayları tartar halleri gözden kaçmıyordu. Sanki güneşin gidişiyle yüzlerinde ki tebessümde çekilmişti bir çoğunun. Yeni bir günün yine son bulan yoğun temposunu an be an yaşıyorduk hepimiz...
    
    Yeni taşındığım yeni evimin balkon mermerleri halen öğle sıcağında kalmışçasına sıcaklığını yayıyordu üzerime. En üst katın gidiş gelişli ana yola bakan evin açıklığının verdiği avantajla tatlı bir esindi yüzümde dolaşıyordu kesintisiz. Birçok sesi duymuyor olsam parçalı bulutlarda dolaşan güneşin gökyüzünde çizdiği resimlerle daha da çok ilgilenebilirdim aslında. Araba sesleri, karşı sitede bisiklet süren birkaç çocuğun canhıraş bağırmaları, motorsikletlerin kulak tırmalayıcı sesleri, kornalar ve arada herkesin dikkatini çekmeye çalışan siren sesleriyle polis ve ambulaslar...
Gökyüzünün donuk renklerine bir miktar can veren güneşin kızıllığı çekilirken kendimi bu karmaşadan soyutlayıp günlerdir yarım bıraktığım kitabıma yoğunlaşmak istiyorum. Aslında her şeyden biraz kaçmak iyi olur düşüncesindeyim. Çevreden gelen seslere kendimi izole edebiliyorum ancak içimden gelenlere engel olmayı çoğu zaman başaramıyorum. O yüzden bitiremedim zaten bu kitabımı da. Oysa daha sırada bekleyen onlarca kitap beni süzüyor sürekli kitaplıktan. Her şey nasılda tetris blokları gibi yerli yerlerine oturarak ilerliyor. Arada boşluklar da kalıyor elbet nefes almaya çalıştığımız bir miktar özgürlüğü görebildiğimiz. Sınırlarımızın başka sınırlara uzanan duvarlarına kadar gerneşiyoruz yeni uyanmışcasına. Yetiyor mu peki bu ? Size yeterli geliyor mu ?

    Düşündükçe anlamlaşan, düşündükçe anlamsızlaşan o kadar çok şey var ki... Ne dünyasın ama... Sanki yarınlar bundan farklı olacakmış gibi umut verip aynı hengameyi yaşatsan da sessiz sedasız yaşamaya devam ediyoruz hayatlarımızı. Kendine hiç değer vermeyen kimseyi bırakmıyorsun geride, bir girdap gibi çekiyorsun tüm insanlığı içine. Sonbaharda sararan pelit ağacının büyük yaprakları misali rüzgara katıp sürüklüyorsun herkesi. Ne yaptığını, ne yaşadığını, hatta yaşamın anlamını anlayamayan yüzbinler; o kadar boğuşuyorlar ki olaylarla kimse durup düşünmüyor. Şunları sormuyor da kimse kendine; ” Biz kimiz, niçin buradayız, neden geldik, ne yapıyoruz.? ”düşünemiyorlar.. Hani hafıza kaybı yaşayanlar gözlerini hastanede ilk açtıklarında sorar ya.”Ben kimim, siz kimsiniz, burası neresi, buraya neden geldik..” Acaba, bizler de büyük bir darbe sonucunda gözlerimizi dünyaya yeni açtık da alışmaya çalışmamız, bir kimlik arayışımız hep bundan mı.! Bu yüzden mi bazı şeylere bu kadar yabancı kalışımız? Bu yüzden mi çırpındıkça dibe batmamız ? 
Bu dünya bir bataklık aslında, içinde debelendikçe seni, beni, herkesi insafsızca yok eden ,içine çeken, varlığını kaybettiren koca bir bataklık. Ve o koca bataklıkta kimse yalnız değil. Hepimiz aynı yerde debelenip duruyoruz. Çırpınıyoruz kendimizi kurtarmak için. En büyük hatamız şu ki ;kurtuluş için hep başkalarını kullanıyoruz. Bunu yaparak kendimizi de onu da içine çekiyoruz bu çirkin dünyanın .. diye düşünürken aklıma bir anda izlediğim bir video geldi. O kadar etkilenmiştim ki , bütün insanlığın görmesi, mutlaka izlemesi gerekiyordu onu. Şu bencilliklerini biraz olsun sorgulayabilirlerdi.

Şöyle ki; bir sürü insanın etrafında toplandığı koskocaman derin bir kuyu vardı. Bütün insanlar aç ve susuz , üzerlerinde giyecek giysileri yok , bitkin harap bir şekilde o kuyunun içindeki çorbadan içmeye çalışıyorlar. Hepsinin eline uzunca bir kepçe verilmiş. Batırıp batırıp boş çekiyorlar. Kimi yılmış açlıktan ,yorgunluktan, halsizlikten pes edip bırakıyor, kimi bunlara aldırış etmeden ısrarla devam ediyor. Ama kuyu o kadar derin ki kepçeyi yukarı çekip kendi ağzına götürene kadar ne aldıysa dökülüyor. Kimse doğru düzgün bir şey yemeyi başaramıyordu. Kuyunun başındakilerden bir kişi de bunları izleyip en sonunda daldırdığı kepçeyle karşısındaki kişiye uzatıyor ve hiç dökülmeden yemeyi başarıyorlar. Bunu görenlerde heyecanla ,kaşıkları kuyudan sırayla çekip birbirlerine vermeye başlıyordu. Böylece hepsi bir güzel karınlarını doyurmuş, hem de az önce ben daha çok yiyeceğim rekabetinin yerini, yüzlerinde birbirlerine karşı mutluluk ve sevinç almıştı. O karmaşa, sıkıntı bir anda ortalığı yemyeşil çimenlerin olduğu, renk renk çiçeklerin açtığı güzelliğe bırakmıştı. O zaman anladılar ki ; sadece kendini düşünmek kendine de başkasına da fayda etmez ve insanın kendi kendine yok olmasına sebep olur. Mutsuz, yorgun, üzgün bir kişi çıkar. Kendinden önce kardeşini de düşünürsen ,o zaman sen de o da asla kaybetmez. Ve her zaman daha güzel sonuçlar elde edilir. İşte o an aklıma gelen bu video , şu an ki insanlığın geldiği noktayı o kadar güzel anlatıyordu ki. Bizim bu dünya bataklığında sadece kendimizi kurtarmayı düşünerek, eşimizi, dostumuzu, arkadaşlarımızı bencilce kullanıp, kendi yok edilişimizi izlememizi gösteriyordu. Herkes kendi derdine düşüp bir kurtuluş yolu ararken bunu birbirini ezerek yapanlar, sürekli ‘ben’ diyenler ve kendinden başka kimseyi düşünmeyen benciller hep kaybediyorlar. Kazanmış gibi görünseler de hep kaybedecekler... Kazananlar mı .. Kurtulmak için sadece kendini kurtarmayı değil, her şeyden önce karşısındakinin de kötülüğünü düşünmeyenler, içindeki niyetini hep temiz tutup, bencillik etmeyenler, yeri geldi mi kendini bile feda edebilenler.. 

Unutma; ” Herkes kalbinin ekmeğini yer” 

Uyanık...

25 Temmuz 2023

Günaydın



    Bir buket gülücük sizlere... Milyon tesadüfün bir ara gelmesiyle birlikte aldığımız nefesi sağlıklı bir şekilde geri bırakabilmenin verdiği mutluluğu düşünen ne kadar az insan var... Eften püften sebeplerden dolayı can sıkan, kendi istediği olmadığı diye hiç düşünmeden kalp kıran ne çok kişi var... :( 
    
    Herkese, hepimize önce sağlık sonra biraz empati bir miktar anlayış ve sonu her daim güzel neticelenmiş bedava bol bol gülücük temenni ediyorum.

   Sevgilerimle...

Uyanık.

24 Temmuz 2023

Gıpta



    Yaşadığın o anlardan başka hiç bir şeyin önemi yok aslında ve anılarda takılıp kalmanın insanı derinden yaralayan bir etkisi oluyor. Günü birlik yaşayabilen insanlara bazen gıpta ile bakıyorum o yüzden. Ne yapalım her vicdanlı yürek aynı derece hassasiyete sahip olmuyor maalesef... 

Uyanık.

21 Temmuz 2023

Kötek



    “Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir / tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” 

    Nedir bu ? nedir bunda anlatılmak istenen ? Cümleyi okuyup anlamlandırdığınızda hemen bu tanıma uyan birileri canlanır gözünüzün önünde. Ne çok seviliyor ki hemen ilk akla onu getiriyorsunuz :) 
    Hem kimin yoktur ki bu tabiri tam anlamıyla karşılayan birileri. Ahhh diyor insan ahhh bir imkan ahhh bir fırsat diyor :) Bunu düşünmek köteklemeyi istemek bizi biz yapmaktan çıkarır mı dersiniz ? Farklı birisi mi oluruz yoksa olduğumuz kişiye mi dönüşürüz ? Neredeyiz hangi merhalede bulunuyoruz, gerçek miyiz sahte mi, ciddi miyiz yoksa her şey bir oyun mu ? Sorular sorular...

    Günaydınlar...

Uyanık.

20 Temmuz 2023

Rüzgar



    Günlerdir yarım bıraktığım yazılarıma yenilerini ekliyorum. Niye sona ulaşamıyorum, neden hep bir eksiklik mevcut, neden yarım haldeyim ? Yazmak beni yıllardır en çok rahatlatan olgulardan birisi ve bundan ölene kadar da hep büyük haz duyacağıma inanıyorum. Bu uygulamadan yana bir sıkıntım yok elbette ama uygulanış şekli bu günlerde beni biraz endişelendiriyor. Yarım bıraktığım yazılarımın adedi taslaklar bölümünde neredeyse dört haneli rakamlara ulaşmış. Bu durum normal mi emin değilim ancak çoğu yazımın sonuna gelmeden sıkılıyorum. Yazmaktan değil düşündüklerimi bir anda buraya dökememekten... Hep bir yerlerde eksikliğim var tamamlanamamış durumlar birikiyor nedendir bilmiyorum. Belki de iyi şeylerin bitmesini istemediğim için yarım bırakıyorum, sona saklıyorum daha kötü durumlarda kaldığım yere kadar okumak bile dağıtıyor içimde ki burhanı...
Son zamanlar da sanki biraz farklı eksiğim gibi. Nedir kalitesiz uykularıma işte budur diyeceğim mevzu yada mevzular... Biliyorum, tabi ki nedir bunlar merak ediyorum desem de her şeyin gayet farkındayım aslında. Arada içime dolan bu ağlama hissi bir şeylerin eksikliğiyle beraber bir şeylerin de fazlalığını gösteriyor. Diğer bloklarımda bu denli çaresiz kalmıyorum kelimeleri ararken. Belki kendimi irdeliyorum belki fazla görüyorum dışavurumlarımı bilemiyorum... Burada teknik olan bir durum yok ve yazdığım her şeyin içimden geldiği için aktaramıyorum muhtemel... Sustuğum, hatta gün boyu oynadığım güler yüzlü, huzurlu, mutlu halimin negatif etkilerini biriktirmekten kaynaklanıyor da olabilir. Birkaç güzel insanla geçen kaliteli kısa zamanlarımı bu durumlardan ayrı tutmak istiyorum elbet. Alıp başımı gidesim geliyor ve gitme düşünceleri gün geçtikçe artıyor monoton hayatımda.

    Ben böyle değildim. Ben böyle sakin, böyle rutin yaşamaya da alışık değildim. Kesinlikle Konya nın havası beni bu denli sıkan. Gecenin 2 sinde sahile gidememek yada küçük kayığıma binip kürekleri gölde çırpıştırmadığımdan olsa gerek. Daraltıyor olumsuzluklar, daraltıyor doğanın uzak bakışları... Uykum var ancak uyumanın bir kayıp olduğunu anlayalı çok oldu hayatımda. Gereklilikleri yaşıyoruz resmen isteklerimize set vuran,,, hani nerede özgürlük? Hani tadı, hani keyfi, hani hayata bağlayan o naif değerler...? Her zaman biz mi arayacağız bizi biz yapan her şeyi ? Kendi çıkıp gelse,,, ben senin keyfinim, huzurunum, mutluluğunum artık hep kalacağım hep yanındayım dese ya... Belki de yanımızda, yanı başımızda ama biz farkında değiliz, bize artık her şey rutin geliyor olabilir. Öyle değilse de rüzgar bir yerlerden eser de bizi o taraflara götürür yada o tarafları bize getirir, kim bilir bunun olması için ne kadar zamanımızın kaldığını...

Sevgilerimle...

Uyanık.

03 Temmuz 2023

Kiraz

    Uzun yıllardır işte budur diyebileceğim kalitede yediğim bir ürün oldu. Kaliteli yetiştirilmiş, özenli toplanmış kesinlikle ve bu ürünü getiren değerli şahsiyete teşekkürler...

Uyanık.

01 Temmuz 2023

Ne olurdu ?



    Belli başlı köşe başlarında kritik kararları verirken bu güne ait kararların tersini verdiğinizde neler olabileceğini düşündünüz mü hiç? Bu sorunun cevabı genelde birçok kişiden evet daha farklı yerde olabilme ihtimalleri olduğunu ve daha iyi durumlarda olabileceklerini söylediklerini duydum hep. Oysa bu an ki duruma gelmeleri için verdikleri kararların en iyi kararlar olduğunu neden kabul etmezler anlamam :) Buraya gelmenin, burada olmanın, karşılaşmamız gereken kişilerle olmamızın mutlaka bir anlamı var bana göre. Ya benim eksik kalan kısımlarıma bir merhem ya eksik kalanlar için bir çare bulunacak ve her tesadüf hayatımızda derin izlerin oluşmasına olanak sağlayacak bunu biliyorum...
İşte ben diyorum ki düşünmeyin o yüzden...
En iyi zamanınıza ve bu günlere gelmenize neden olan en iyi kararlarınızdan dolayı kendimi tebrik ettiğim gibi sizleri de tebrik ederim. İyi ki varsınız iyi ki hayatımdasınız...

Sevgilerimle...

Uyanık.

16 Haziran 2023

İşte




İşte dedim bugün bir kez daha.

İşte; kaygılarla yüklü hayatın içinde tutunmaya değer bir dal.

İşte; milyon sıkıcı oluşumun içerisinde hayata olumlu bakmamı sağlayacak ekran.

İşte; yıkılmış, harap olmuş en mahrem gizli bahçelerde yeşerebilecek fidan.

İşte; yelkovanla akrebin nasıl dönerlerse dönsün umurunda olmamanı sağlayacak zaman.

İşte; karanlıkları güneşin yakıcı etkisi olmaksızın aydınlatabilecek kaynak.

İşte; sağanak yağmurlardan sırılsıklam çıkmama mani olacak korunak.

İşte; dinlemeye doymayacağım tekrar tekrar çalınması sorun olmayacak enstrüman,

İşte; yeşil vadilere hayat veren kır lalelerine açmaları emrini veren bahar,

İşte; günlerce uyusan da görmekten bıkmayacağın gizemlerle dolu rüya,

İşte; mevsimin serin gecelerinde durgun göle uzanan dolunayda göz kırpan yakamoz,

İşte; izledikçe gizemlere bürünen, izledikçe seni içine çeken o esrarengiz beyaz perde,

İşte; yandıkça çatırdayan, aleviyle odayı sarmalayan, büyüleyici kızıl renkli ateş,

İşte; modu düşmüş umutlarıma sebep, uzun zamandır kaybettiğim hayallerime gizem,

İşte; şiirlerime konu, yazılarıma anlam, hayatıma renk katmaya gelen nadide ilham...

Uyanık.

08 Haziran 2023

Lütuf



    Kaderin, kısmetin kelime anlamını okuduğum okul yıllarında; sanki bir masanın yada bir nesnenin özelliklerini dinler gibi yüzeysel gelirdi tanımlamalar... Algılarım belki zamanın gereklilikleri doğrultusunda olabildiğince açıktı bana göre ancak konunun derinliğine inince maalesef hiç bir şey anlayamadığımı görmeye başladım çocukluk zamanlarımdan uzaklaştıkça.
    Zaman ilerledikçe çok şeyi daha iyi anlıyor aslında insan. Daha olgunlaşıyor ve daha da rahat düşünebiliyor doğrularıyla yanlışlarını. Daha az şey takıyor kafasına ve daha barışık olabiliyor kendisiyle müstesna...
    Bir yerde duyduğum cümleye takıldım bugünde. Günlük meşguliyet çekmeceme hatırı sayılır bir konu gerçekten... Lütfun tanrı vergisi olduğunu söylüyordu ve eğer onun arandığı zaman bulunabileceğini anlatıyordu. Garip açıkcası ama bir nebze de gerçek payı çıkardım kendime göre. Birşey lütfedilmemişse size, imkanı yok ulaşamıyorsunuz. Bazen iyikiler bazen keşkeler karışıyor olsa da olumlu düşünmek prensibiyle hareket ediyorum yine. Tavsiyemdir bunun için hayatınızda olmayan, size bahşedilmeyen şeyleri düşünmek yerine şuan sahip olduğunuz güzel şeyleri düşünerek haklılığa ulaşabiliyorsunuz. En basitinden nefes almanın bile ne büyük bir lütuf olduğu tartışmasız bir gerçek nihayetinde...
    Çocukken camiye gider hocanın vaazını dinlerdim. Herkesin sessiz sakin duruşu, iç ortamda yankılanan ses tonuyla sözleri, kalbimde değişik hisler uyandırırdı ve beni saran dünyada ki herşey biraz daha anlamlı olurdu. Aslında anlamlandıramadığım bir duygunun beni sarmasına müsade ederdim. Buna; belki adını şimdilerde çok daha iyi bilebildiğim huzur belki de o mistik ruhani havanın büyüsü etken oluyordu. Kendini dinlemenin en etkili halini o zamanlar keşfetiğimi düşünüyorum. Bir nevi terapi gibi oluyordu tabi bunu çok çok uzun yıllar sonra diyebiliyorum.
    Her gün farklı keşifleri yaşadığım dünya, sonu gelmez aydınlık bir yerdi ve bu benim içime işlerdi. Neden, ne, niçin algılarının yeni yeni gelişmekte olduğu zamanlarda Allah, iyi olan her şeydi benim için. Görünmeyen, her şeyin sahibine karşı ölümün, kaybın, gidişin anlamı pek yoktu çocuk aklı derler ya olayların ciddiyetini hayatın bu denli mukavemetli birbirine örülmüş ağlar ile kaplı olduğunu anlayamazdım elbet. Her şeyin bir şeyle ilişkili olduğunu zamanla, yaşadıkça anladım ve anladım ki Allah hem iyi olan her şeydi, hem de kötü olan. Kötü olan diyorum çünkü ölüm bana göre iyi değildi, belki birilerinin kurtuluşu olsa da. Hem ayrılıklar neden vardı, ulaşılmazlar niçindi, ya mecburiyetler... 

    İyi de kötü de bir sebepten geliyordu, olduğu gibi,,, olması gerektiği gibi... İyi olan, güzel olan her şeye...

Sağlıcakla,,,

Uyanık.

02 Haziran 2023

Yolculuk



    Bir yıl boyunca yapacaklarımız aslında kısa bir zamanda yaptıklarımızın tüm yıla yansımasıdır derler. Bu konu illa ki bir deneyim gerçekleştirmiş insanların yaşamışlıkları sonucu çıkmıştır. O yüzden yeni yıla girerken nasıl girilirse o şekil devam edecek şeklini benimseriz. Bir nebze kendimizi o şekil teselli ederiz ya da tesadüflerin bizi bu noktaya getirdiğini düşünürüz.
Benim bu yıl nerede ise her iki haftada bir şehir dışı yolculuğumun olması, kesin yılbaşında takvimlerin değiştiği, günün tazelendiği, saatlerin sıfırlandığı zamanda yollarda olmamdan kaynakladığına inanıyorum. Yani yine yeniden yollara düşme zamanı. Sizlere sağlıcakla kalmalar bana hayırlı yolculuklar...
Sevgi ve muhabbetle...

Uyanık.

31 Mayıs 2023

Bazen



    Üzgünüm...
    Kalbimin derinliklerine temas etmiş, bütünlüğünün içerisinde kendine yer etmiş olduğunu bilmeni isterim... Öncelikle sana üzgün olduğumu söylemek istiyorum... Bunu seni üzmek için yapmıyorum. Asla yapmayacağımı biliyorsun. Sadece ben, anlatmaya belki fırsat bulamadığım belki de anlatmayı hiç istemediğim onca şeye sahip olduğumu bilmeni istedim. Artık bekleyemeyeceğim. Bir rüyanın kaybolmasını istemediğim büyüsü gibi olmasa da sessiz sedasız binlerce kuralın yok olacağını, büyülerin bozulacağını zannetmekten de yorulduğumu anlatmak istiyorum. Belki tamamını olmasa da bir nebze kelimelere sığabilecek birkaç şeyi yazmaya, en azından yazmak için çaba göstermeye çalışacağım...
    Ben yeterince bekledim, yani beklediğimi düşünüyorum.

    Beklediğimi sanıyorum, belki de bu güne, bu ana, bu zamana bekletildiğimi düşünüyorum. Aslında ben halen yapabiliyorken kendi seçimimi yapabilmeyi istiyorum. Hayatımda birçok kez kendi sözlerimin bana yetmediği durumlara şahit oldum ve anladım ki ben, benim için bile her anlamda, her konuda o kadar değerli değilim... 

    Hani insan nasıl ister ya yıldızlarda adım adım dolaşmayı, her birinin kendi gördüğü birer mucize haline geldiğini... Sarmaş dolaş düşüncelerimin kanatlandığı bulutsuz bir günün kahve kokusuna bulanmış şarkılarını dinliyorumdur bilinmeyen zamanların umurunda olunmadığı gecelerden birinde... Artık yeter hissiyatının daral gelen krizlerini yutuyorum sırayla belki de... 
Oysa her şey bir yana ben; bütün yıldızlar yok olup sönse de boş gökyüzüne bakarak karanlığın yüceliğini hissetmeli ve bunun muhteşemliğini öğretmeliyim. Hayatım, amacım, gayem, nefesim buymuş gibi... Belli bir zamandan sonra hayat boyu biriktirdiğim her bir saniyenin tecrübesini bir avuç kum tanesine yerleştirmeye çalıştığım serin ve sakin sahil kenarında o naif hissiyata sahibim. İçimde ılgıt ılgıt bir sıcaklığı harmanlıyorum tebessümlerim eşliğinde... Hani umarsızca coşku selinin doruklarına ulaşmışken kendi kabuğuna sığamadığında bunu paylaşmak istediğini ve paylaşırken bu coşkuyu yaşamaktan daha fazla keyif aldığını hissettiğini... Hani sarhoş olmaya başladığın o ilk saniyelerde içine dolan sıcaklığın, yaratılmışlığının kusurlarını sildiğin, tutkulu bir öpücüğün dünyanın sonuna eş değer görebileceğin akşam saatlerinden fazla olamayacağını... Hani için kabarıp gözlerin dolduğunda içine çöreklenen ağlama isteğiniden çok sonrasında rahatlayacağını bilmenin huzurunu... Hani sevdiğinden çok sevme hissinin artık senin için nefes aldığın her saniyede her şeyden daha önemli olduğunu...

    Heyhattt bahar, heyhattt buram buram sabun kokusu,,, Yine sancıları tutuyor aklımdakilerin gel gitleri. Her şeyin farklılığını sorguladığı içinden çıkılmaz paradoksun yan etkileri nüfus ediyor... Sanırsın ki gözlerini açtığında şimdikinden farklı hızda dönen bir dünyanın farklı bir çekim alanında olan güneşine doğru uyanacaksın. Etrafta uçan nesnelerin yerçekimsiz odada birbirlerine çarpmaları, farklı güneşlerin farklı ışıkları altında parlayan saçların yüzünde dolaşması... Ne diyeyim ki,,, İnanılmaz özlüyorum... Beynimin bir köşesinde asla durmayacak bir savaş hakim olsa da sakince gülüşümle baktığım aynada kendimi bile kandıracak kadar profesyonel bir oyuncu olabildiğime şaşıyorum bazen...

Sevgilerimle...

Uyanık.

24 Mayıs 2023

D



Dinlemesini bilmeyene duyması gerekenleri söylemek boş kuyuya anlamsızca taş atmak gibi oluyor. Uyanık.

12 Mayıs 2023

Değer



    Eski defterlerin tipik özelliklerindendir arada karıştırılmak. Yazmaktan kırışmış sayfalarında sadece yazanın anlayabileceği iç içe geçmiş kelimeleri incelerken o anları yaşayan insanların değişen yüz ifadeleri... Farklı karakterlerde yazılan notların farklı karakterlerde ki nesneleri not etmeleri. Zamanında verilmiş değerler, önemler, olaylar... Belki de silmeli, yeni değerlere yer açmalı. Belki de toptan yok etmeli hiç bir şeye değer vermemeli...

Uyanık.

10 Mayıs 2023

Silinenler



    Her gün aynı şeyleri yazsak da bıkmayacağımız usanmayacağımız konular var ve ne yaparsak yapalım yine yeniden mevzu aynı yere geliyor zaten. :)
Nedir bunlar derseniz hepimizin ister istemez karşılaştığı konular, bildiği, yaşadığı hadiseler, olaylar, vakalar... Yaz yaz bitmez tartışmalar... Sonuçlar hepimize göre daima değişkendir. :)
    Çoğu zaman kendimizi dünya için önemli bir kişi olduğumuzu düşünürüz. Ne büyük bir yanılgı, ne büyük bir ukalalık oysa. Çevremizde dönen kainatın tövbe haşa hakimi gibi hareket ederiz. Ancak ne büyük insanlar gelmiş geçmiş kim hakim olabilmiş ki bunu gören olmuyor bazen... Hani aptal olan aptallığının farkında olamadığı gibi, deli olanın deliliğini farketmediği gibi, dünyanın çevresinde döndüğünü düşünen insanların da aslında kainatta bir toz zerreciği kadar değersiz olduğunu bilmemeleri aynı şeye benziyor. Yazık ki kendi iç dünyasında kurduğu hayallerin etkisinde öyle çok kalmış olduklarını dahi fark edemiyorlar. Şu bir gerçek ki dünya da yaşayan canlıların, her nefes alan organizmaların ki özellikle insanoğlunun çoğunluğunun bir nebze faydası olmadığı gibi çok büyük zararlar verdiği de ortadadır. Gelip geçiçi, yaşayıp yaşamadığı belli olmayan belki bir elin parmakları kadar kişi tarafından önemsenen binler, milyonlar, milyarlar sürüsünün içerisindeyiz. Karanlıkta çığlık çığlığa haykıran, bu esnada bir çok ses duyan ama duymamayı tercih eden çoğunluğun ortasında yaşamaya çalışıyoruz. Belli kişilerin bir miktar çevresine karşı hassasiyet gösterdiği ve nadir insanların tüm canlıların faydasına çalıştığını da inkar etmek olmaz elbet. Yüzyıl öncesinde tarih yazmış insanlar haricinde yaşamış belli noktalarda iz bırakmış insanlar; yaşayan milyonlar içinde yok denecek kadar azınlık oluşturuyorlar halbuki. Geriye kalanların ne adları ne bireysel yaptıkları var ortada. Yani diyeceğim o ki bizim de yüzyıl sonra ne adımız kalacak ne anılarımız...
O yüzden kalıcı bir iz bırakamıyorsa insan çok fazla da kendini kasmaya gerek yok diye düşünüyorum. Ne kalp kırmalı ne de yarar sağlayamıyorsa zarardan kaçınmalı... Sonuçta bir selam verip gideceğiz bu dünyaya bu yüzden ne gerek var sinire, strese, hatta olmayacak hayallere...

Uyanık.

08 Mayıs 2023

Aşk



    Birisine karşı " Ben sana aşık olacağım diye bir cümle kurulmaz yani ben bu şekil söylendiğini hiç duymadım. Söylenen, söylenebilen en güzel şekli ben sana aşığım denir ve yıllar yıllar sonra nadiren de olsa aşık olmuştum...:( Farklı zaman dilimlerinin fiil çekimleri... Herkes için değişkenlik arz eden bir durum. Gelmiş gelecek şuan ile geniş yelpazede hareket edilişler... Oysa net olmalı insan gelmiş ve geleceğe bakmadan... Sana aşığım demeli...
     Biliyorum ki aşk, karanlıkta bir çığlıktan ibaret, ele avuca gelmeyen hiç beklenilmeyen zamanlarda ortaya çıkagelen ve nihayetinde unutulması kaçınılmaz olan bir durum... Hepimiz sonunda öleceğiz, kiminin eserleri, kiminin sesleri, kiminin sevgileri...
    Ve bir gün...
Bütün emeklerimiz toz olup gidecek. Hayallerimiz, umutlarımız, sevgilerimiz...
Bir gün kara parçaları, dağlar, ovalar bu topraklar su ile kaplanacak, belki evrenin her köşesinde olan şey gibi patlayacak dünyamız... Var gibi ama yok gibi oluvereceğiz bunu da biliyorum. Bazı gerçekler değişmeyecek... isimler, sesler, hisler, sevgiler...  
    Ve sana aşığım. Bu durum içimde; rüzgar gibi esip, fırtınalar çıkartıp sonunda durulacak. Toz olup giden emekler gibi unutulacak ve ben bunun için üzgünüm...
    Unutacağın her şey için üzgünüm... 
    Yoklukta duyduğun aşina olduğun o sessiz çığlığı artık duyamayacağın için üzgünüm...

Uyanık.

02 Mayıs 2023

Şans



    Hata ve yanlışlara ne kadar izin verirsek o kadar umutlara bel bağlamış oluruz. Sonuçta kontrolün bizde olmadığı durumlarda herşeyin yolunda gitmesi için şans faktörüne çok ihtiyaç bulunmaktadır... 

Uyanık.

26 Nisan 2023

Huzur



    Fevkaladenin fevkinde dedikleri zamanları geçirdim birkaç gün önce. Aslında yıllardır süregelen yaşadığım rutin zamanlardı ancak, bir müddet ara verdiğim için ne kadar özlediğimi yeni farketmiş oldum...
    Denizin; bir şehrin olmazsa olmazları içerisinde olduğunu her daim söylemişimdir ve yine balkonsuz bir evin nasıl yarım olduğunu biliyor isek denizden yoksun bir şehrin de o denli eksik olduğu su katılmamış bir gerçektir bana göre. :) Eminim sizde bilirsiniz deniz kokusunun burnunuza nasıl huzurlu kokular getirdiğini... Minik dalgaların köpüklerinin an be an değişikliği büyüler çoğunlukla. Hele güneşin o dalgalarda yansıması yok mudur ? Narin bir tende sergilenen binlerce mücevherin üzerlerinde kakılmış binlerce pırlanta taşının göz kamaştıran parlamalarını sonsuz tekrarla izlemek... Büyülü bir rüyanın içinde yüzmek gibi... Aslında tam olarak mavi değildir deniz... Bir miktar gökyüzünden ayrışmıştır ve kesinlikle o buram buram kokan yosun kokusunun sadece bu kokuyla yetinmediği de aşikar ortadadır. Doğal konsantre olduğunu biliriz denize bir miktar yeşil rengini verirken... Her şeyin yanında bir kupa kahvenin tadı katlanmaz mı sizce ?... 
Elbet bu kategorilerin yanında ekstraların olmasını isteyeceğiniz çeşitlilikte sizlere kalmıştır mutlaka... Kimisi bir melodinin ezgilerinde kaybolur, kimisi sıcaklığını hissedebileceği bir el arar, kimisi başını yaslayabileceği güvenli bir omuz ister, kimisi de ses tonuyla derinlerine dokunabilecek bir muhabbeti isteyebilir. Kim; içini ısıtacak sıcak bir kalbin varlığını istemez ki ?...
Mevcutta görünen videonun çekim yeri Büyükçekmece sahildir. 
    Sirkeci ziyaretinde ise... Bayramın son günü tatilin nihayete ereceği saatlerin sonuna yaklaşıyoruz. Bunları düşünmeden bulunduğum anın, bulunduğum yerin ve zamanın hissiyatını yaşamaya çalışıyorum. Üzerime hunharca gelen ve arkası kesilmeyen insan selinin ortasında durmuş süzülen martıları seyrettim bir müddet. İnanılmaz bir özgürlük hissi parçalı bulutlar içerisinden süzülerek kondu omuzlarıma... Yoldan geçen araçların sesleri, koşturan çocuklara seslenen anneler, nerede olduğunun bir önemi olmayan telefonlarla konuşmaya çalışan insanlar, sattığı ürünü kalabalığa reklam eden satıcılar, kanal boyu vapur ve teknelerin birbirlerine selamları, buldukları bir parça simiti canhıraş şekilde çığlık atıp paylaşamayan martılar...
Nasıl bir hengame bu ?
Nasıl bir karmaşa?
    Bir müddet sonra zaten bir çok sesi soyutluyor benliğimiz. Araç seslerini çevredeki konuşmaları martıları yok sayıyor. Duymadığından değil de duymak istemediğinden mütevellit bir durum açıkcası. Öne çıkan farklılıklara takılıyor sadece; bir ambulans sireni, yüksek sesle ağlayan bir çocuk ve çıkarttığı yüksek sesle herkesi kendine dikkat kesilmeye mecbur kılan satıcılar... Köz üzerinde mısır kokuları, sirkecinin vazgeçilmez balık ekmek teknelerinden gelen ızgara kokusu, simitciler, büfelerden yayılan tost kokuları ve olmazsa olmaz mis gibi deniz kokusu... Galata köprüsüne yandan esen rüzgarın yüzüme dokunuşunu hissediyorum . Pruvaya çarpan dalgaların sesleri ortamdaki diğer sesleri yırtıp kulağıma doluyor adeta. Bir miktar su damlalarınında havaya karışıp uzun mesafeler katettiğini yüzüme arada gelen taneciklerden biliyorum.
    Bir an yok sayıyorum çevremi, bir gülüş gelip konuyor kirli sakallı yüzüme. Bu anı bu saniyeyi durduruyorum benliğimde. Bunu paylaşmak ve bu huzuru katlamak istiyorum. Sanki sonsuza uzanacak ve duygularımız harmanlanacak gibi hissediyorum. Gördüğümü göremeyen, hissettiğimi hissedemeyen, duyduklarımı duymayan sevdiklerimle paylaşmak; işte huzur bu, işte bu yaşamın kıyısında güneşe doğru uçurtma böyle uçurulur bunu sizde görün, bunu sizde hissedin demek geliyor... Şu bir gerçek ki insan kendi huzurunu kendi içinde yaşarken paylaşmanın güzelliğini de bir kenara itemiyor.

Hayat paylaştıkça güzeldir...
Sevgilerimle.

Uyanık.

19 Nisan 2023

Uzaktan



https://www.instagram.com/reel/Cqh4dEYAVJL/?igshid=YmMyMTA2M2Y=

Sen nereden bileceksin ki

14 Nisan 2023

Değer



    Herkes bir katile ihtiyaç duyuyor,,, kendini içten içe öldüren, aklını çalan, kalbini durduran. İnsan; isteyerek ve rıza ile kendi hür iradesiyle karar verdiği, kabullendiği bu gerçekle yaşamanın, sonunu bile bile itirazsız buna katlanması, bu keyfi tatmak için ölümü bile göze alması...
    Değer mi dersiniz ? Değer mi gerçekten...?

Uyanık.

12 Nisan 2023

Gurur.



    Olumlu geri dönüşlerden bir kaçının daha listeye girmesi beni ziyadesiyle memnun ediyor. Okurların artması ve beğenilerin doğru orantılı hareket etmesi gurur verici. İşin sonunda diğer yazılarıma bir yenisini katmış olmanın keyfini yaşarken işin başarısını görmenin sadece kibir ekleyeceğini düşünürdüm zaman zaman. Çünkü yazmanın verdiği hazzı yaşamanın üzerine koyabileceğim bir şey kalmamış oluyor ve geri kalanını fazla görmemeye başlıyorum. Her yeni anlatımımda takdir bekleme durumum azalıp gidiyor. Bu, kendi kendime motive olmamda benim için vazgeçilmez bir dayanak noktası...
Çok sürmez belki yeni bir kitap başlangıcına, konularım hazır gibi :)

Sevgi ve muhabbetle.

Uyanık.

11 Nisan 2023

Umut



    Boş durmadan da dinlenebiliyor insan... Öyle yatıp bir kenara ayaklarını uzatmaktan bahsetmiyorum elbet, düşüncelerin istirahatinden bahsediyorum... Yoğunlukta dinlenmek bir nebze işleri daha da kolaylaştırıyor. Yada öyle sanıyorum, öyle olmasını diliyorum...
Her gün biraz daha azalan umutların muhasebesini yapar oldum. Neyi umut ettiğimi geçtim umudun kendisini düşünmekten alamıyorum kendimi. Kendimi bir önceki günün muhasebesini yaparken buluyorum ara ara... Elde olmayan bir bağımlılık adeta. Eminim hiç bir zaman bu umudu kaybetmeyeceğim. Bağımlılıklardan kurtulabilmek adına irademe ne kadar güvenirsem güveneyim bu umudu asla kaybetmeyeceğimden eminim. En küçük bir harf, bir rakam dizisi bir aşinalık, benzeyen bir ses tonu, odaya yayılmış sabun kokusu...

Günaydınnn. 

 Uyanık.

06 Nisan 2023

Günaydın



    Günlük nefesimiz, günlük stresimiz, günlük neşemiz... Elbette akşama onca saat varken bazen erken saatlerde bu günlük limitlerimizi dolduruveriyoruz. Sanki özellikle bunun için çabalayan insanlar ordusu bir yerde toplanmış gibi hissediyorum. Günün ilk saatlerinde amaçları; çevresinde olan kişilerin pozitif enerjilerini yok etmek odaklı insanlar sürüsü... Aslında onu bunu suçlamaya da gerek yok. Yaşadığımız her şeyi biz istediğimiz için yaşıyoruz nihayetinde. Biz müsaade ettiğimiz için kırılıyoruz, biz müsaade ettiğimiz için yalnız kalıyoruz... 
Hepsi elimizde hepsi bizim kontrolümüzde, izin verdiğimiz sürece bize ulaşabilirler, biz müsaade ettiğimiz sürece stres yükleyebilirler. Biz istediğimiz müddetçe mutluluğu kovalayabiliyoruz. Ah bizim şu insan genlerimiz yok mu ? Doyumsuzuz yeterince, bazen elimizdekilerin kıymetini de bilemiyoruz işte ne yaparsın... Rahat batıyor dedikleri durumu her defasında tecrübe etmenin de anlamı yok ama umut işte değişimleri görmek adına yeniden yeniden ve bir daha yeniden yaşıyoruz daha önce yaşadıklarımızı. Bir yönden de güzel olmuyor değil aslında her defasında bir adım daha fazla mutluluğa ulaşmanın ayrı bir heyecanını asla inkar edemem. Her ne kadar kötü durumlar olsa da hayat bazı anların güzel mutluklarını yaşamaya değer diyorum...
    Güne mutlu, umutlu, biraz stresli başlayan benim gibi herkese Günaydınnn...

Uyanık.

31 Mart 2023

Işık



Ansızın doğan bir ışık, karanlığın varlığını yok sayıyor. Oysa ışığın varlığı aynı olsa da bulunmuş olduğu karanlıkta daha net anlaşılıyor...

Uyanık.

16 Mart 2023

Acı



    Acı; bazen istemesek de elimizde kalan tek şey oluyor ve sevilir hale geliyor. Gördüğün güzelliklerin sevdiğinle paylaşamamanın verdiği burukluk bile mutluluk verebiliyor bazen.

   Zamanın iyileştiren etkisi, bu kısımda kendini gösteremediği de aşikar ortada sonuçta. Oysa her şeyin ilacı konumunda başrolü daima kapmıştır ama kimse bilmez bir figürandan öte gidemeyeceğini... Arada bir mesafelerin hüzün veren etkisi aklıma geldiğinde; bu kederin beni içten içe küçülteceğini, kendi içerisinde boğacağını sanıyorum... Kalbim eriyip gidecekmiş gibi ama öyle olmuyor. Ne öyle oluyor ki zaten o da ayrı bir konu... Tarifi caizse nefesin kesiliyor ama ölmüyorsun. Boğazına ip geçirilmiş idamı bekleyen idam mahkumunun yaşadıkları çıka geliyor zaman zaman... İçimde tarifi güç boşluklar açıldığını hissediyorum... Uğultulu, anlamsız bir sessizliğin girdabı yutuyor dünyanın her türlü sesini. Elin kalkmıyor ulaşabildiğin yerlere, tutunamıyorsun ama düşmüyorsun da... " Amakî hâyâl " denilen o boşluğun o araf noktasının tam ortasında debeleniyorsun resmen... Bir çok harabenin içerisinde odalarını hiç keşfedemediğim binalar geliyor üzerime, ne durdurmak istiyorum ne de kaçmak. Öylesine bir vazgeçiş haline bürünüyorum ki ruhsuz boş boş bakıyorum ceset gözlerimle...

    Sonra...
    
    Bir yudum kahve daha alıyorum ve derin bir nefes dolduruyorum ciğerlerime yıllardır buna hasret kalmışım gibi. Nihayet bu hamle dünyanın keşmekeşine dönmeme yardım ediyor her sabah tekrar tekrar...
    Günaydın her acıyı kabullenenlere, Günaydın bunlardan bi haber vesile olan herkese, Günaydın unutmayanlara, unutturmayanlara, Günaydın kahvenin hatırına sonsuz daim olanlara...

Uyanık.

13 Mart 2023

Kalabalık



        Olmayacak şeylerin keşfini gerçekleştiriyoruz. Belki aklımıza gelmemiş hatta gelmişse bile "- yok yok olmaz böyle " diyeceğimiz şeylerle karşılaşıyoruz hayatta. Kimini neşeyle kimini hüzünle kimini de tabiri caizse apışıp kalarak tesadüf tecrübe ediyoruz. Belki yaşın verdiği olgunlukla yada hayatta bizim için değerli ve önemli şeylerin kayıplarından dolayı sakin karşılıyoruz genelde,,, yani ben öyle yapıyorum diyeyim. Bu demek değil tabiki etkilenmiyorum ama iş göründüğü gibi değil kesinlikle. Kimseye göstermediğimiz, göstermeye çekindiğimiz göz yaşlarımız oluyor... Hayat hiç birimize tos pembe bir rüya gibi değil elbet herkesin kendi derdi kendi meşguliyetleri bulunuyor düşündükleri ve yaşadıkları içerisinde...
    Uzaktan sevmeyi, özlemeyi tecrübeyi ediyoruz her geçen gün. Yerimizde otururken gönlün akıp gittiğini hissediyoruz. Filmlerde hani olur ya kahraman binbir şey yapar ama bunu seyirciden başkası görmez, işte öyle durumlar gerçek hayatta unutulmuşluğun izlerini taşıyor. Boşvermişliğin silmişliğin ulaşılmazlığın bir diğer adı çıkıyor ortaya. Oysa görünenin aksine koca bir dünyayı sırtlanmak gibi herşeyi tek başına yaşamak. Aldığın nefesin tek kendine ait şekilde almıyorsun, gördüğün manzaraları anlatamasan da tek kişilik görmüyorsun aynı gökyüzünü paylaşmasan da beraber bakabildiğini hayal ediyorsun çoğunlukla. ( devam edecek )

04 Mart 2023

Eskiden



    Çok eskiden karaladığım yazılanlar içerisinden bulup çıkardığım bu taslak halinde kalmış yazıyı gördüm. Neden, niye, niçinlerini düşünmeden okuyorum satırları. 

    Kentsel dönüşüme uğramış, biraz köhne de olsa tatlı küçük hayallerinin yerini kötü görünüşlü beton yığınlarının doldurmuş hep. Neyse... Sen bu yazıyı okuduğunda beni çoktan terk etmiş olacaksın sevgili. Çünkü yüreğim her güzel mutluluk gibi bu mutluluğun da bende kalmayacağını biliyor. Daha da kötüsü, senin yüreğinin bunu taşıyamayacak kadar korkak olduğunu, kolayı seçeceğini biliyor. Hayatın korkakların yanında olmadığını bilsek de bundan vazgeçemiyoruz ki... Peki bildiğin halde neden yanımdasın diyeceksin... Çünkü yüreğim bir yandan kanarken diğer yandan senin şu küçücük zamanda kocaman doldurduğun sevgine muhtaç. Belki sende; içinde eksik olan bu boşluğu doldurmak için vardın. Eminim ki buna ulaştığında, eminim ki daha fazlasına ulaşamayınca her şey son bulacak.
Farkındayım günün sonu mutlaka geceyle örtülüyor... Ben, gerçekleri kabul edemeyecek kadar sevgiye aç ve önünü gördüğü halde dikine giden körün biriyim. Birkaç yıla birkaç ömür sığdırmaya çalışan, tesadüflerin karşılaştırdığı yabancılar olmaktan öteye gidemeyeceğiz biliyorum... Ben; sevilen ama terkedilenim... 
    Ben; artık yüreği sevgiye aç olmayan biriyim ve öyle hayatıma devam edeceğim...

Uyanık.

22 Şubat 2023

Heyhat



    Ne çok eksik kalmışız kendimize, Ne çok habersiz hayatlar sürmüşüz, Farklı mekanlarda, farklı rüzgarlara maruz kalan bedenlerin, farklı müzikler eşliğinde yaşlanmalarına şahit olmuşuz... Hani mavinin vazgeçilmez tonları var ya hani yeşile çalan yosunlu gözler... Evet; uzaklar iyi mi geliyor dersin ? Uzaklardan habersiz benliğine sordun mu hiç ? Geçip giden vapurlar durmadı mı sanıyorsun ? Ya o yakamozlar her gün binlerce parlamadı mı ? Ruhunda güllerin kokusu ne alemde ki ? Susmuş çağlayanların sesleri var içimde, sen bilmesen de...

Uyanık.

20 Şubat 2023

Hüzün



    Renksizim biraz, renkleri solanlar adına,
Kırık kalplerin uğurladığı güzel ruhlara,
Çatlamış dudaklar amansız kilit altında,
Çığlık çığlığa susanlar, geride kalanlar,
Üzgünüm senin gibi, tatsız günlerim var,
Küskünüm, ansızın çıkagelen yaşananlardan....



Uyanık.

24 Ocak 2023

Sis



    Radyo açık ama frekansta yayın yok garip bir parazit yankılanıyor boş odada...
Camda her yeri kaplamış buğuyu siliyorum gecenin karanlığı ayyuka çıkmış saatte.
Halen görünmüyor yollar kaldırımda ki ağaçlar sokak lambaları... Her yer büyülü bir sisin etkisinde camda ki buğunun suçu ne ?
Zaman zaman diliminde ucuna geleni mırıldandığım oldu kedi misali. Hakkat kedimi özledim onun beni özlediği gibi...

Her defasında o minik bedenin koşarak hasret giderdiğine şahit olmadım mı sanki?

Bir acı var nedense yemediğim biberle alakası olmayan içimde 

Bir göl bir deniz birkaç küçük serpiştirilmiş tepenin görüntüsü var su damlaları süzülen pencerede.

Bu kaçıncı şiirim bu kaçıncı aynı melodiyi söyleyişim. Parmaklarım uyuşmuş; eksik olan tırnaklarımın suçu hep biliyorum yoksa bu gitarın telleri böyle dokunmazdı tenime.

Geceye bir selam yolluyorum uzaklardan gelen bir ambulans sesi bozuyor ahengi sonra birkaç köpek sesi yankılanıyor kırmızının morun yeşilin hayalinde...

Sevgilerimle

Uyanık.

17 Ocak 2023

Belki de



Belki yüzüncü şiirim bu sayfalar arasında yarım kalan Belki romanlarımın kaybolan kahramanlarına sitemim, Belki defalarca dinlediğim müziklerin kaybolan ritmi, Belki de uzun yollar, silinen hatıralar, kaybolan anılar...

Uyanık

03 Ocak 2023

Sanmıştım ki



    Sanmıştım ki hiç bitmeyecek papatyaların yaprakları, Saymaya bile zaman kalmıyor günler günleri kovalarken. Birde bakmışsın ki hepten solmuş, ne papatya kalmış, ne umutla saymayı düşündüğün yapraklar...
    Sanmıştım ki; gözlerimin önünden o resim gitmeyecek, Her gün sabah kilometrelerce mesafede kaplanan sise özenmiş, flu olmaya başlamış hayaller. Tazeliğini yitiren birçok şey, anıların derinliklerine uzanma yolunda...
    Sanmıştım ki güneş kızıla boyayıp gitmeyecek her akşam, Görünen en büyük değerin bile yeri sabit kalmıyor ki... Gelen durmuyor, giden yok oluyor. Neydi hakkat o binlerce 'iyiki' ile başlayan cümlenin hafızalarda ki yeri ? Basit insanların çabuk unutulan basit sözleri...
    Sanmıştım ki...

Uyanık.